Güncel
İslâm'da Hayvan Hakları
![](resimler/detay/173790.jpg?1545246576)
Peygamber Efendimiz (sav) gönderilmeden önce, zayıf insanlara ve kadınlara bile değer verilmiyordu. Böyle bir toplumda hayvanların hiç dikkate alınmayacağı âşikârdır. Zavallı hayvanlar hem insanlara hizmet ediyor hem de bin bir çile ve ıztırap içinde yaşıyorlardı. Rasûlullah (sav) gelince onlar da zulümden kurtulup rahata erdiler.
Cahiliye döneminde hayvanlara fütursuzca bir zulüm yapılıyordu.
Ebû Vâkıd -radıyallahu anh- ÅŸöyle anlatıyor:
“Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Medîne’ye geldiÄŸi zaman, Medîneliler, diri olan devenin hörgücünü kesiyor, koyunların da butlarından koparıp yiyorlardı. Bu durumu gören Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve
sellem-:
«–Hayvan diri iken ondan kesilen bir ÅŸey meyte (leÅŸ) hükmündedir, yenilmez.» buyurdular.” (Tirmizî, Sayd, 12/1480)
Böylece o hayvanları bu acı iÅŸkenceden kurtarmış oldular.
Hayvanların keyfi öldürülmesi yasaklandı
Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- canlı bir hayvanı baÄŸlayıp karşıdan atış yaparak iÅŸkence etmeyi ve onları hedef tahtası yapmayı ÅŸiddetle yasakladılar. (Buhârî, Zebâih, 25)
Aynı ÅŸekilde, hayvanların faydasız ve sebepsiz yere, keyfî bir ÅŸekilde öldürülmesini de yasakladılar. Bir hadîs-i ÅŸerîflerinde ÅŸöyle buyurdular:
“Kim bir serçeyi boÅŸ yere, sırf eÄŸlence olsun diye öldürürse, kıyâmet günü o serçe feryâd ederek Allâh’a ÅŸöyle seslenir:
«–Ey Rabb’im! Falan kiÅŸi beni gereksiz yere öldürdü, herhangi bir fayda için öldürmedi».” (Nesâî, Dahâyâ, 42)
Hayvanlara merhametle muamele Ä°slâm'ın emridir
Ä°slâm, hayvanlara merhametle muâmele etmeyi, onlara eziyet verici davranışlardan kaçınmayı emreder.
Bir zât:
−Yâ Rasûlâllah, ben koyun keserken ona acıyor, merhamet ediyorum.” demiÅŸti. Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- iki defa:
“−Koyun bile olsa bir canlıya merhamet edersen Allah da sana merhamet eder.” buyurdular. (Ahmed, III, 436; Hâkim, IV, 257)
Yine Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- ÅŸöyle buyurmuÅŸlardır:
“Bir kuÅŸu (gıdâ ihtiyâcı sebebiyle) keserken bile olsa, kim merhamet ederse, Allah da ona kıyâmet günü merhamet eder.”(Taberânî, *Kebîr*, VIII, 234/7915; Beyhakî, Åžuab, VII, 482)
Bir gün Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- Ensâr’dan bir kimsenin bahçesine uÄŸramış, orada bir deve görmüÅŸtü. Deve, Peygamber Efendimiz’i görünce inledi ve gözlerinden yaÅŸlar aktı. Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-, devenin yanına gitti, kulaklarının arkasını ÅŸefkatle okÅŸadı. Deve sâkinleÅŸti. Bunun üzerine Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem-:
“–Bu deve kimindir?” diye sordu. Medîneli bir delikanlı yaklaÅŸtı ve:
“–Bu deve benimdir ey Allâh’ın Rasûlü!” dedi. Fahr-i Kâinât Efendimiz:
“–Sana lûtfettiÄŸi ÅŸu hayvan hakkında Allah’tan korkmuyor musun? O senin, kendisini aç bıraktığını ve çok yorduÄŸunu bana ÅŸikâyet ediyor.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/2549)
Hayvanlara nasıl davranmalıyız?
Sevâde bin Rebî -radıyallahu anh- ÅŸu muhteÅŸem incelik ve merhamet misâlini nakleder:
“Peygamber Efendimiz’in huzûr-i âlîlerine çıkıp bir ÅŸeyler istedim. Bana birkaç tane (3 ile 10 arasında) deve verilmesini söyledi. Sonra da ÅŸu tavsiyede bulundu:
«–Evine döndüÄŸün zaman hâne halkına söyle, hayvanlara iyi baksınlar, yemlerini güzelce versinler! Yine onlara tırnaklarını kesmelerini emret ki hayvanları saÄŸarken memelerini incitip yaralamasınlar!»” (Ahmed, III, 484; Heysemî, V, 168, 259, VIII, 196)
Yine Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- koyun saÄŸan bir ÅŸahsa rastlamışlardı. Ona:
“–Ey filân! Hayvanı saÄŸdığında yavrusu için de süt bırak!”* buyurdular. (Heysemî, VIII, 196)
Sahâbeden *Ebu’d-Derdâ* -radıyallahu anh- bir gün develerine çok fazla yük vuran insanlara rastlamıştı. Deve, yükün ağırlığından ayaÄŸa kalkamıyordu. Ebu’d-Derdâ -radıyallahu anh- hemen devenin üzerindeki fazlalıkları atıp hayvanı ayaÄŸa kaldırdıktan sonra sahiplerine ÅŸöyle dedi:
“–EÄŸer Allah Teâlâ, hayvanlara yaptığınız eziyetleri affederse, size büyük bir maÄŸfirette bulunmuÅŸ olur. Ben Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ÅŸöyle buyurduÄŸunu iÅŸittim:
«Allah Teâlâ bu dilsiz hayvanlara iyi davranmanızı emrediyor! Verimli bir arâziden geçiyorsanız hayvanların biraz otlamasına müsâade edin! Kurak bir yerden geçiyorsanız oradan çabuk geçin, bu tür yerlerde fazla oyalanarak hayvanlara sıkıntı ve zarar vermeyin!»” (Ä°bn-i Hacer, el-Metâlibü’l-Âliye, IX, 346/1978)
Hayvanlara karşı gösterilen nezaket ve incelikler
Efendimiz’in bu tâlimatları neticesinde, Ä°slâm’dan önce insanların bile göremediÄŸi nezâket ve inceliÄŸi, müslümanlar hayvanlara gösteriyorlardı. Bir defasında Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Mekke’ye gitmek üzere ihramlı olarak Medîne’den çıkmıştı. Üsâye mevkiine geldi. Burası Ruveyse ile Arc arasında bir yer idi. Burada, gölgede kıvrılıp uyumakta olan bir ceylan gördü. Âlemlerin Efendisi, ashâbından bir ÅŸahsa, herkes geçinceye kadar ceylanın yanında bekleyip kimseye hayvanı tedirgin ve rahatsız ettirmemesini emretti. (Muvatta’, Hacc, 79; Nesâî, Hacc, 78)
Yine Peygamberimiz ve ashâbı, fethetmek üzere Mekke’ye doÄŸru ilerlerken, hayvanlara muâmele husûsunda muhteÅŸem bir tablo daha sergilendi. Bu tavır, Hâlık’ın nazarıyla mahlûkâta bakış tarzının da bir ifâdesiydi. Âlemlerin Efendisi, on bin kiÅŸilik muhteÅŸem ordusuyla Arc mevkiinden hareket edip Talûb’a doÄŸru giderken, yolda yavrularının üzerine gerilmiÅŸ ve onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashâbından Cuayl bin Sürâka’yı yanına çağırarak onu bu kelp ve yavrularının başına nöbetçi dikti. Anne kelbin ve yavrularının Ä°slâm ordusu tarafından ürkütülmemesi husûsunda tembihte bulundu. (Vâkıdî, II, 804)
Süleyman Aleyhisselam ve karınca
Öyle anlaşılıyor ki, Cenâb-ı Hak, ufak bir karıncanın bile rahatsız edilmesini istemiyor. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de Süleyman -aleyhisselâm’ın muhteÅŸem ordusunun, farkına varmadan karıncaları eziverme korkusuyla son derece hassas davrandığına iÅŸâret edilir. (Bkz. en-Neml, 18)
Bu hassâsiyetin güzel bir misâlini de* Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri vermiÅŸtir. Bir defasında o, Mekke’den gelirken Hemedan’a uÄŸramıştı. Oradan çörek otu satın aldı. Memleketi Bistâm’a vardığında, aldığı çörek otunun içinde birkaç karınca gördü.
“–Bu karıncaları vatan-cüdâ etmiÅŸim!” diyerek kalktı ve onları tekrar Hemedan’a götürüp aldığı yere bıraktı. (Feridüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, I, 176)
Osmanlı'da hayvanlar için kurulan vakıflar
Müslümanlar, hayvanlar için bile vakıflar tesis etmiÅŸlerdir. Böylece aç hayvanları doyurmuÅŸ, hastaları tedâvî ettirmiÅŸ, göç edemeyen kuÅŸları barındırmışlardır. Bu ÅŸefkatin bir tezahürüdür ki, Osmanlı Devleti’ne
seyahate gelen yabancılar, hâtıratlarında müslüman mahallelerde bulunan kedi ve köpeklerin insanların etrafında döndüÄŸünü, diÄŸer mahallelerde ise insan görünce hızla kaçtığını anlatırlar.
Ä°slâm hayvanlar için de hukuk getirmiÅŸtir.
Hâsılı Ä°slâm, hayvanlar için de bir hukuk getirmiÅŸtir. Câhiliye devrinde insanlar, hayvanların da bir hakkı olduÄŸunu ve onlara iyi davranmak gerektiÄŸini unutmuÅŸlardı. Hele hayvanlara merhamet edince sevap
kazanacaklarını hiç tahmin edemiyorlardı. Bir gün Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- ÅŸöyle buyurdu:
“Vaktiyle bir kiÅŸi yolda giderken çok susadı. Bir kuyu buldu, içine indi, su içti ve dışarı çıktı. Bir de ne görsün; bir köpek, dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalayıp duruyordu. O kiÅŸi
kendi kendine:
«–Bu köpek de tıpkı benim gibi pek susamış!» diye içinde bir vicdan muhâsebesi yaptı. Hemen kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurdu, onu aÄŸzına alarak yukarıya çıktı ve köpeÄŸi suladı. Onun bu hareketinden Allah
Teâlâ râzı oldu ve günahlarını affetti.”
Sahâbîler hayretle:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mıdır?” diye sordular.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz:
“–Her canlı sebebiyle sevap vardır.” buyurdular. (Buhârî, Åžürb, 9; Müslim, Selâm, 153)
Kaynak: Osman Nûri TopbaÅŸ, Hak Din Ä°slâm, Erkam Yayınları
Henüz yorum yapılmamış.