Bir Geçmiş Zaman Efendisi: Mükrimin Halil Yinanç
* Bu Makale Mustafa Oral'dan iktibas edilmiÅŸtir.
Mükrimin Halil Yinanç (1900-1961), MeÅŸrutiyet’ten Cumhuriyet’e Türkiye’de modern tarih yazımı konusunda dikkate deÄŸer bir aydındır. Bu makalede Mükrimin Halil Yinanç’ın düÅŸünce çevresi ile bu çevredeki konumunu ve de tarih yazımına katkısını açıklamaya ve bir tarihçi olarak portresini çizmeye çalıştık. Bu aydın kiÅŸinin portresini çizmek elbette ki bizim için sadece bir portre denemesidir. Çünkü aydın kiÅŸide sabit bir portre bulmak biraz da dönemsel bir durumdur. Bu nedenle Mükrimin Halil’i erken Cumhuriyet döneminde Ä°stanbul muhitinde yetiÅŸtiÄŸi düÅŸünsel çevrede deÄŸerlendirmeye çalışmak daha faydalı olacaktır. Onun MaraÅŸ’tan Ä°stanbul’a taşıdığı mütedeyyin aile geçmiÅŸi, bu çevreyi tercih etmesinde kuÅŸkusuz belirgin ve önemli bir etkiye sahiptir. Bu makaleye geçmiÅŸe romantik bakışını verdiÄŸi eserlerle her daim gösteren Mükrimin Halil’in tahsil hayatı ile giriyoruz. M. Halil’in tarihçilik kariyerinde oluÅŸum aÅŸaması, 1923-1933 arasındaki geliÅŸmeler makalemizin odak noktasıdır. Mükrimin Halil, Elbistan bölgesinin en eski ve ilk Türkmen aÅŸiretlerine baÄŸlı ve köklü Müslüman geleneklerine sahip bir ailenin ahfadıdır. Köklü bir kadı ailesinin son halkası olan babası Halil Kâmil Efendi’nin etkisiyle daha yedi yaşında iken Kur’an-ı Kerim’i hıfzetti, Ä°slâmî bilgileri ve Arapçayı ilk tahsil hayatında öÄŸrendi. Babasının görevi nedeniyle Elbistan’da baÅŸladığı tahsil hayatına Malatya, Mardin ve Diyarbakır’da devam etti. 1913’de Ä°stanbul’a giderek idadînin son iki sınıfını Gelenbevî Sultanisi’nde okudu. 1916’da Ä°stanbul Dârülfünûnu Edebiyat Fakültesi Tarih ÅŸubesine girdi. Tarih ÅŸubesini bitirince Mekteb-i Mülkiye talebesi oldu (1919).
Buradan da mezun olunca Davut PaÅŸa Orta Okulu’na Tarih muallimi olarak tayin edildi (1921). Bu öÄŸretmenlik görevinin yanısıra Türk Tarih Encümeni yeniden etkinleÅŸtirilince 1 1923’te encümenin kütüphane memurluÄŸuna atandı (Ülken, 1961:227). Ä°ÅŸte 1923’de baÅŸlayan akademik/bilimsel tarihçilik kariyerine 40 yıl kadar devam eden Mükrimin Halil’in resmî tarih yazımı içindeki vazifesi, tarih anlayışı ve tarih yazımı açısından bir dönüm noktası olmuÅŸtur. Mükrimin Halil’in tarihçilik kariyerinin oluÅŸumu aÅŸamasında hiç kuÅŸkusuz Edebiyat Fakültesi Tarih ÅŸubesindeki tahsil hayatı belirleyici olmuÅŸtur. Burada rahle-i tedrisinden geçtiÄŸi hocaları arasında seçkin Osmanlı tarihçilerinin yanısıra yetkin Alman ÅŸarkiyatçılarının olması önemlidir. Bu yıllarda aynı fakültede okuyan Hilmi Ziya Ülken’e göre M. Halil Yinanç, I. Dünya Savaşı sırasında Alman Ä°mparatorluÄŸu ile ittifakımız nedeniyle ülkemizde görevli en deÄŸerli ÅŸarkiyatçıların talebesi olmak ÅŸerefine eriÅŸmiÅŸtir. Osmanlı tarihinin modern yöntemler ve kaynaklar ışığında incelenmesi gerektiÄŸini gösteren meÅŸhur âlimler arasında ÅŸunlar vardır (Ülken, 1961:227). Ä°lkçaÄŸ tarihçisi Lehman-Haupt, tarihin yardımcı bilimleri hocası Eckhard Unger, tarih metodu hocası J. H. Mortmann, Osmanlı kronikleri uzmanı F. Carl Giese. Osmanlı Türkleri arasındaki seçkin hocaları arasında ise ÅŸu isimler vardır (Ülken, 1961:227): Abdurrahman Åžeref Efendi, Ahmet Refik Altınay, Mehmet Åžemsettin Günaltay, Halim Sabit Åžibay, Fazıl Nazmi Kandi ve Hamit Sadi. Burada ÅŸayanı dikkat olan ÅŸudur ki, Mükrimin Halil Yinanç erken dönemden itibaren bilimsel araÅŸtırma yöntemini öÄŸrenmiÅŸ ve tarihin araÅŸtırma alanına yönelmiÅŸtir. Erken yaÅŸta sahip olduÄŸu hafızası ve kuvvetli çalışma gayreti ile Ä°slâmî Türk tarihine odaklanmış, çalışmalarını bu alanda derinleÅŸtirmiÅŸtir. Mekteb-i Mülkiye’den arkadaşı Hilmi Ziya Ülken’in aktardığına göre öncelikle Mülkiye tahsili sırasında araÅŸtırmalarını yalnızca bir nokta üzerinde toplamaya baÅŸlamıştır: Mülkiye’ye giriÅŸinden (1919), 1925’te Paris’e gidinceye kadarki altı yıllık zaman zarfında Ä°stanbul vakıf kütüphanelerindeki Selçuklu ve Beylikler dönemlerine iliÅŸkin nadir yazmaları bularak okumuÅŸ, notlar almış ve belli baÅŸlı eserleri istinsah etmiÅŸtir (Ülken, 1961:227).M. Halil’in Paris’e gitmesi burada bulunan yazmaları da istinsah etmek gayesine yöneliktir.
Mükrimin Halil Yinanç’ın düÅŸünce ve kültür dünyasını belirleyen bir baÅŸka etken Darülfünûn’dan olan Memleketçi/Anadolucu arkadaÅŸ çevresidir. Memleketçi hareketin ilk tohumu, Türk Ocağı içinde Pan-Türkizm/Turancılık düÅŸüncesine karşı Türkiye TürklüÄŸü (Türkiyecilik/Anadoluculuk) ÅŸeklinde 1917’de atılmış, bundan iki yıl sonra, 1919’da ise Mekteb-i Mülkiye sıralarında Türk kültürünün gerçek kaynağı olarak Anadolu’yu gösteren bir akım haline gelmiÅŸtir. Hilmi Ziya Ülken, Mülkiye çevresinde bu düÅŸünceyi iÅŸleyip yayan çalışkan bir talebe olarak ReÅŸit Kayı ile birlikte 1919-1920 (1335-1336) yıllarında el-yazma olarak 12 sayı çıkardığı Anadolu Mecmuası’nın yükünü omuzlamıştır. Bu düÅŸünsel hareketin önemli bir siması da Mülkiye talebesi Mükrimin Halil Yinanç’tır. Bu fikre taraftar gençleri babası Mehmet Ziya’nın evinde toplayan Hilmi Ziya’nın etrafındaki arkadaÅŸları içinde harekete önayak olan kiÅŸiler arasında M. Halil Yinanç’ın önemli bir yeri olduÄŸunu anlatıyor (Ülken, 1992:477-478). Hilmi Ziya’nın yazdığına göre Ä°slâm tarihine yönelmiÅŸ olan Mükrimin Halil, araÅŸtırma ÅŸevkini Memleketçilik etkisiyle birden bire Anadolu/Türkiye tarihine çevirdi. Åžunu da belirtelim ki, Ä°slâm tarihine asla sırtını dönmedi; hatta Müslüman Türkler konusuna odaklandı. Anadolu/Selçuklu tarihine bakarken bu minvalde hareket etti. Birden bire deÄŸiÅŸim gösteren bu düÅŸünsel yaklaşım biçimine taÅŸkın karakteri ve siyasî düÅŸüncesi neden olmuÅŸtur. Bu mizacı, kültürel ve düÅŸünsel planda seyreden memleketçili hareketine siyasî bir ÅŸekil vermiÅŸtir. Bu nedenle bu kültür hareketi erkenden koparılmış bir yemiÅŸ gibi Darülfünûn’un yüksek öÄŸrenim gençliÄŸi arasında bir ideoloji ÅŸeklini almıştır. Bunun sonucunda Hilmi Ziya’nın başını çektiÄŸi kültürel ve düÅŸünsel nitelikteki hareketin bambaÅŸka bir niteliÄŸe bürünmesine yol açmıştır.
Bu düÅŸünsel yaklaşım, milliyet anlayışındaki ÅŸu bakış açısından kaynaklanıyordu: 1. Ülkemizde doÄŸması beklenen Anadolu/Türkiye merkezli yeni kültürün kaynağı ve hedefi olarak Anadolu/Türkiye’yi gören kültürcü Anadoluculuk hareketi, 2. Bu kültürcü/Anadolucu harekete siyasî ve ideolojik ÅŸekil veren ideolojik Anadoluculuk hareketi. Ä°kinci tipteki Anadolucu/Memleketçi ideolojik görüÅŸ, ABD BaÅŸkanı James Monroe’nin 2 Aralık 1823 tarihli Amerika Amerikalılarındır düsturunu örnek alarak hareket ediyor, 8 Ocak 1918 tarihli Wilson Ä°lkelerini anayasal bir metin olarak tasvip ediyordu.
Bu hareketin, Türkiye Türklerindir düsturunu rehber edinen Anadolu’da geliÅŸen Kemalist harekete yaklaşım biçimini açıklamakta fayda vardır. Ä°ÅŸte Mükrimin Halil Yinanç’ın Kemal Atatürk önderliÄŸindeki Türk KurtuluÅŸ Savaşı’na sempatik bakışını ve Kemalist harekete katılmak istediÄŸini yansıtan dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından Darülfünûn Edebiyat Fakültesi müderrislerinden Ä°smail Hakkı BaltacıoÄŸlu’na hitaben kaleme alınan 26 Ekim 1921 tarihli ÅŸu tarihî mektubu Darülfünûn mensubu Ä°smail Hakkı BaltacıoÄŸlu’nun hatıratı içinde okuyoruz: Muhterem Efendim Bugün, Dersaadet’te, Bab-ı Âli Hariciye Nezareti Ä°stiÅŸare Odası muavinlerinden Ahmet Tevhid Bey aracığıyla, Elbasanlı Mükrimin [Halil Yinanç] Bey adresinde bulunan bir kiÅŸiden bir mektup aldım. Kendisinin Darülfünun ve Mekteb-i Mülkiye’den mezun olduÄŸunu, Anadolu ve özellikle Selçuklular tarihi ile ilgilendiÄŸini, birçok kütüphanelerden bu konudaki yararlı eserleri inceleyip topladığını bildiriyor.
Ve ÅŸimdi de Anadolu’da çalışmak arzusunu gösteriyor. Lütfen bu kiÅŸi ile makamınızda görüÅŸmenizi ve Anadolu’da teÅŸkilatını bildiÄŸinizden, buraya getirilmesinde bizim için bir fayda olup olmayacağını belirtmenizi rica ederim efendim (BaltacıoÄŸlu, 1998:244). Ä°ÅŸte bu mektup, Mükrimin Halil Yinanç’ı Yeni Türkiye devletini kurucu hareketinin içine alan, sonraki Kemalist dönemde iktidarla iliÅŸkilerini yoÄŸunlaÅŸtıran somut bir belge olmuÅŸtur. Mükrimin Halil’e KurtuluÅŸ Savaşına sempati kazandıran temel etken aslında Küllük çevresidir. Mütareke döneminin mistik milli havasını Dergâh mecmuası çevresinde ve Yahya Kemal’in himayesi altında toplanan edebiyat çevresinin devam ettiÄŸi Ä°kbal veya Yeni Åžafak kahvesine kimi zaman takılırdı. Dolayısıyla buranın millî duyguyu kabartan romantik ortamından etkilenmiÅŸ, sonunda Anadolu’ya geçmek istemiÅŸtir. Yahya Kemal’in “Üç Tepe” baÅŸlıklı makalesi ile gençlerin KurtuluÅŸ Savaşına bakışlarındaki netliÄŸi görmek mümkündür. Bu davanın önemli sorunları bu çevrede konuÅŸulan belli baÅŸlı konular arasında bulunuyordu.
Hilmi Ziya Ülken, Mustafa Nihat Özön, Hasan Âli Yücel gibi millici gençlerin takıldığı bu kahvehane ortamları adeta birer akademi olarak görülüyordu. Zaferden sonraki günlerde ise Bayezid taraflarında toplanan bu gençler, Küllük çevresinde toplanmaya baÅŸlamışlardır (Tanpınar, 2003: 171-175).
Bundan sonraki günlerde ise geçmiÅŸ yılların farklı nesilleri ve kültürleri için nostalji dolu bir toplanma ocağı haline gelmiÅŸtir. Durum böyle olunca Küllük, Ankara ve Devrim karşıtı haline gelmiÅŸ, ancak mistik ve pasif sohbet çevresi olmuÅŸtur. Atatürk’ün önderliÄŸinde geliÅŸtirilen Türk Tarih ve Türk Dil Tezlerine karşıt tutumları, buna somut bir örnek (Ortaylı, 1992:32) sayılabilir. Mükrimin Halil Yinanç 1921’de Mekteb-i Mülkiye’den çıkınca önce Davut PaÅŸa, sonra NiÅŸantaşı Orta Okuluna Tarih öÄŸretmeni olarak atanmıştır. Nisan 1923’de bu görevinin yanısıra yine aynı yıllarda yeniden organize edilen Türk Tarih Encümeni kütüphane memurluÄŸuna getirilmiÅŸtir (Oral, 2014:259-260). Ä°ÅŸte bu memuriyeti sırasında kaleme alıp encümen dergisinde yayınladığı “Feridun Bey MünÅŸeatı” baÅŸlıklı bir makale dizisi ile Türkiye bilim âleminde parlak bir yıldız ÅŸeklinde kendini göstermiÅŸtir.
Bahsi geçen makale dizisi, XV. yüzyılda Feridun Ahmet Bey tarafından derlenmiÅŸ, eserde erken Osmanlı devrine ait belgeler, Osmanlı tarihine ait araÅŸtırmalarda birincil kaynak olarak kullanılmıştır (BaÅŸar,2013:550). M. Halil, MünÅŸeat’ın ilk kısımlarının Ä°lhanlı dönemine ait bir münÅŸeat kitabından aynen alınmak suretiyle Selçuklu Türklerinin Osmanlı Türklerine tabel ve alem verdikleri ÅŸeklinde sahte bir kısım olduÄŸunu ispat etmiÅŸtir (Ülken, 1961:228). Sonraki günlerde Türk Tarih Encümeni Mecmuası’nda Karamanî Mehmet PaÅŸa’nın Osmanlı tarihine dair kroniÄŸi ile MaraÅŸ Emirleri konusuna dair birer monografi deÄŸerindeki incelemelerini yayınlamıştır.
Bu makaleleri ile Mükrimin Halil, Selçuklu ve Osmanlı tarihinin birincil kaynaklarına vukûfiyetini açıkça ortaya koymuÅŸ, tarihî kaynakları tenkit ve intikat yöntemlerini tarih âlemine göstermiÅŸtir (Akçura, 1932:581). Bu yola MünÅŸeat hakkındaki yayınları ile giren M. Halil Yinanç’ı TTK üyeliÄŸine ve Edebiyat Fakültesi hocalığına götüren ilk önemli çalışmalarıdır. Mükrimin Halil’in bu ilk bilimsel çalışmaları Batının seçkin ve yetkin bilim camiasının da dikkatini çekmiÅŸtir. Mayıs 1925’te Ä°stanbul’a gelen Dr. Franz Babinger, Mükrimin Halil’in kütüphane memuru bulunduÄŸu Türk Tarih Encümeni’ni ziyaret ederek görüÅŸmeler yapmıştır. M. Halil ile encümende görüÅŸtüÄŸü ve tarihimizle ilgili bazı açıklamalar aldığı sırada Dr. Babinger’e bu genç bilgini nereden tanıdığı sorulması üzerine Babinger ÅŸu yanıtı vermiÅŸtir2 : Almanya’da ben [ve] benim gibi tarih meraklısı olan pek çok zât tanır. Tarih Encümeni Mecmuası’nda olsun, diÄŸer bazı mecmualarda ve gazetelerde olsun, kendi yazısı veyahut kendi hakkında baÅŸkaları tarafından yazılan yazılarıyla Mükrimin Halil Bey’i pek iyi tanırım…
Babinger’in bu sözleri karşısında hayrete düÅŸen gazeteci, Mükrimin Halil’i ülkesinde yeterince tanınmayan Alman bilgini Barthold’a benzetmiÅŸtir. Bu genç tarih âlimi kısa süre sonra Paris’e gittiÄŸinde meÅŸhur bir tarih âlimi olarak tanınmaya baÅŸlayacaktır. Bu tanınma sürecinde Darülfünûn’dan eski Alman hocalarının da etkisinin olabileceÄŸini düÅŸünüyorum.
Dr. Babinger’in Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri (1926) eserinin hazırlık aÅŸamasında görüÅŸlerini aldığı Mükrimin Halil Yinanç’a olan hürmetini eserine yansıttığını da görüyoruz. Dr. Babinger, Mükrimin Halil’in “Feridun Bey MünÅŸeatı” ile Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı devirleri tarih yazımı açısından yaptığı kaynakların deÄŸerini biçtiÄŸini eserinin başında hatırlatıyor (Babinger, 1992:119). Mükrimin Halil‘in asıl önemi, tevâif-i mülûk konusundaki yazma eserleri toplama becerisidir. Ä°smail Saip Sencer ile yakın arkadaÅŸlık ve dostluÄŸu da bu konudan kaynaklanıyordu. Ä°stanbul’un sahaflar çevresinde belki de Ali Emirî ile Ä°bnülemin arasında bir konumda bulunan Ä°smail Saip, eski usûlde tarihçilik yapan tarihçiler kuÅŸağının üstadı konumunda bulunuyordu. Dolayısıyla Ä°smail Saip, Mükrimin Halil’in çevresinde bulunduÄŸu, kitap sevgisini edindiÄŸi, eski kitapların deÄŸerini takdir etmesini öÄŸrendiÄŸi biblioman kiÅŸiler arasında önemli bir kiÅŸiliktir.
M. Halil’in bilimsel yetkinlik konusunun Dr. Franz Babinger gibi Batılı ÅŸarkiyatçılar tarafından takdir edilmesi, ulusal alanda takdir edilmesini beraberinde getirmiÅŸtir. M. Halil’in Avrupa’ya yönelmesinin bir diÄŸer nedeni, tevâif-i mülûk konusunda Türkiye kütüphanelerini derinlemesine taraması, bundan sonra Batının seçkin kütüphanelerinin taranması gerektiÄŸini düÅŸünmesidir.
Bu sırada Maarif Vekâleti TeftiÅŸ Heyeti BaÅŸkanı bulunan Rıdvan Nâfiz Uzluk, M. Halil’i takdir ederek Bibliothèque Nationale’de çalışmak üzere Paris’e gönderilmesini saÄŸlamıştır. Paris’te kaldığı iki buçuk yılda Anadolu tarihine ait nadir nüshaları istinsah ederek notlar almıştır. Paris’te Fransızların meÅŸhur ÅŸarkiyat âlimleri Clément Huart ve Jean Deny’nin teklifleri ile ülkenin en kıdemli ÅŸarkiyat enstitüsü Société Asiatique üyeliÄŸine seçilmiÅŸtir (Yıldız, 1971:190). Kısacası, ailesinden aldığı tarih ve kültür birikiminin üstüne koyarak Darülfünûn’da tarih tahsiline baÅŸlayan tarihçi Mükrimin Halil Yinanç, Mekteb-i Mülkiye’de içinde bulunduÄŸu memleketçi hareketin mensubu olarak tarihçilik uÄŸraşısına baÅŸlamış, özellikle tevâif-i mülûk ve Selçuklu konularında topladığı nadir eserlerle ortaya koyduÄŸu nadide çalışmaları sayesinde ülkemizin en seçkin ve yetkin tarihçileri arasında yerini almıştır. Bu minvalde yaptığı çalışmalar yerli ve yabancı tarihçiler tarafından takdir ve taltif edilmiÅŸtir. Hatta önceki çalışmalarının devamı olarak Nationale Bibliotheque’de aynı konuya iliÅŸkin araÅŸtırmalar yapmıştır.
Bu sırada Fransızların meÅŸhur ÅŸarkiyat enstitüsü Société Asiatique üyeliÄŸine de seçilmiÅŸtir. Bu enstitünün dergisinde yazılar yayınlamasa da kendisi için bir prestij saymıştır. Bu yönüyle Necip Âsım’dan sonra Fransız bilim camiasında takdir edilen bir tarihçi olmuÅŸtur. Memlekete döndüÄŸü yıllarda Mükrimin Halil, bilgi, beceri ve deneyimlerinin etkisiyle Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti üyeliÄŸine atanmıştır. Ancak Mükrimin Halil, Kemal Atatürk’ün önderlik ettiÄŸi yeni oluÅŸumun, Türk Tarih Tezini savunanlar ve açılımını yapan aydınlar arasına katılmadı. Bu durumu ÅŸu takiyye yöntemi ile çözümledi: 12 diÅŸini çektirip rapor alarak I. Türk Tarih Kongresine katılmadı (Oral,2014:342).
Bundan sonraki süreçte ise Köprülü’nün dekanlığında yeniden kurulan Edebiyat Fakültesi hocalarının arasına katıldı, OrtaçaÄŸ kürsüsüne doçent olarak atandı. Ä°ÅŸte Ä°stanbul’da çalıştığı sırada mensubu bulunduÄŸu ve Kemalist Ankara karşıtı Küllük çevresindeki mistik arkadaÅŸ ortamını her ÅŸeyden önemli saydı, Ä°smet Ä°nönü’nün Ankara’ya davetine bile icabet etmedi (Ülken,1961:228).
Bu tutum ve davranışları ile M. Halil Yinanç, romantik bir geçmiÅŸ zaman efendisi olarak ülkemiz tarihçiliÄŸindeki muteber yerini almıştır. Sonuç Tarih yazımı ve tarih anlayışı konusunda köklü bir deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüm sürecinin yaÅŸandığı MeÅŸrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan tarihsel kesitte gelenek ile modernite arasında yaÅŸanan ikilemden dönemin diÄŸer aydınları gibi Mükrimin Halil Yinanç da etkilenmiÅŸ, tercihini Osmanlı/Ä°slâmcı görüÅŸünü muhafaza etmek ve bu konuda araÅŸtırmalar yapmak yönünde kullanmıştır. Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı tarihleri gibi OrtaçaÄŸ dönemleri üzerinde çalışmıştır. Bu konudaki çalışmaları Kemal Atatürk önderliÄŸinde baÅŸlatılan Türk Tarih Tezi çalışmaları yapan ekibine alınması üzerinde etkili olmuÅŸtur. Ancak Mükrimin Halil’in asıl ilgisi Ä°slâmî Türk Tarihi tarihi üzerinde olduÄŸu içindir ki bu toplu heyecana mesafeli durmaya çalışmıştır. Bu konuda yapılan çalışmalara düÅŸünsel anlamda katkıda bulunmaktan özenle kaçınmıştır.
Çünkü yapılan çalışmalar laiktir ve bir ulus inÅŸasına yöneliktir. Mükrimin Halil ise üzerinde çalıştığı konulara Ä°slâm inancının gerekleri ölçüsünde ve bir inanç adamı olarak yaklaÅŸmış, eserlerini bu düÅŸünce düzleminde yazmıştır. Bu nedenlerle Kemalist Ankara karşıtı Küllük çevresinin mensubu olarak Atatürk önderliÄŸindeki tarih çalışmalarına katılmamıştır.
Kaynakça
Akçura, Y.(1932). Tarih okutmak ve yazmak usulüne dair. Birinci Türk Tarih Kongresi. Ankara Halkevi: (2-11 Temmuz 1932) Babinger, F. (1992). Osmanlı tarih yazarları ve eserleri. (Çev. Üçok, C.) Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı. BaltacıoÄŸlu, Ä°. H. (1998). Hayatım. A. Y. BaltacıoÄŸlu (Haz.). Ä°stanbul: Dünya Yayıncılık. BaÅŸar, F.(2013). Mükrimin Halil Yinanç. Ä°slâm Ansiklopedisi (C.XLIII, s.550). Ä°stanbul: TDV. Oral, M.(2014). Türkiye’de romantik tarihçilik. Ä°stanbul: Yeni Ä°nsan Ortaylı, Ä°. (1992). Resmi tarihçilik sorunu. Üniversite ÖÄŸretim Üyeleri DerneÄŸi.(Ed.). Tarih ve demokrasi: Tarık Zafer Tunaya'ya armaÄŸan. Ä°stanbul: Cem Yayınevi Tanpınar, A. H.( 2003). BeÅŸ Åžehir. Ä°stanbul: Dergâh Yayınları “Türkçe KonuÅŸan Bir Alman MüsteÅŸriki Åžehrimizde”, Ä°kdam, 13 Mayıs 1341. Ülken, H. Z. (1992). Türkiye’de çaÄŸdaÅŸ düÅŸünce tarihi. Ä°stanbul: Ülken yayınları Ülken, H.Z.(1961). Mükrimin Halil Yinanç, Ank. Üni. Ä°lahiyat Fakültesi Dergisi, IX(1),227-29. Yıldız, H. D. (1971). Mükrimin Halil Yinanç ve eserleri, Ä°st. Üni. Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, (25),189-96.
Henüz yorum yapılmamış.