Sosyal Medya

Kürsü

Yıldıray Oğur: Mevlana’nın anma gününde, Konya’da bir gazetecinin soyadıyla böyle dalga geçmek

Yıldıray Oğur- Karar



Son günlerde portakalda vitamin bile olmayan protesto gösterisi ihtimali üzerinden Türkiye’de tehditler, hakaretler havada uçuÅŸurken dünyanın her yerinde farklı nedenlerle insanlar sokaklardaydı.
 
Paris’teki Sarı Yelekliler malum. BudapeÅŸte’de de Orban hükümetinin Meclis’ten geçirmeye çalıştığı çalışma sürelerini uzatan “Köle Yasası” ve yargıyı iktidara baÄŸlayacak yeni mahkemelerin kurulmasına karşı Macarlar sokaklarda Dün 10 bin gösterici “iktidarın borazanı” olmakla suçladıkları devlet kanalına yürüdü.
 
Ürdün’ün baÅŸkenti Amman’da ise sosyal medyadan örgütlenen halk, günlerdir artan vergileri, hükümetin kemer sıkma politikalarını protesto ediyor. 
 
ABD, Avusturalya, Belçika, Ä°sveç gibi müreffeh ülkelerin sokaklarını ise haftalardır Polonya’daki sonuçsuz iklim zirvesini protesto eden ve hükümetlerini adım atmaya çağıran küresel ısınma karşıtı gençler dolduruyor. Bütün dünyaya yayılan eylemleri 15 yaşındaki Ä°sveçli Greta’nın okul boykotu çaÄŸrısı baÅŸlatmıştı.
 
Atina sokakları da hareketli. 10 yıl önce polis tarafından öldürülmüÅŸ 15 yaşındaki bir çocuÄŸu anma gösterilerinde yine olaylar çıktı.
 
Bir süredir Çekler, ondan önce de Ä°srailliler yolsuzluk soruÅŸturmaları yüzünden BaÅŸbakanlarının istifası için sokaklara çıkıyorlar. 
 
17 Aralık ayrıca Tunus'ta zabıtanın mallarına el koyması üzerine kendini yakarak Arap Baharı'nın fitilini ateÅŸleyen Muhammed Bouazizi'nin de ölüm yıldönümü.
 
Her protestoyu oyun, kurgu, birilerinin düÄŸmeye basması olarak görenler için inanması zor ama iÅŸte dünyada hala sokaklara çıkıp protesto gösterileri düzenleyen insanlar var. 
 
Tabii hiç bir iktidar sokaklarda protesto edilmekten memnun olmaz.
 
Türkiye’de de hiç bir zaman olmadı. 
 
Demokrat Parti’nin anti demokratik Tahkikat Komisyonu yasasını protesto için darbeden bir ay önce 28 Nisan’da Ä°stanbul ve Ankara’da patlak veren öÄŸrenci olayları, iktidarı panikletmiÅŸ, güç kullanmasına neden olmuÅŸ, o aşırı güç kullanımı da darbeyi hızlandırmıştı.
 
12 Eylül darbecileri de darbenin gerekçelerinden biri olarak darbeden kısa bir süre önce Konya’da MSP’nin öncülüÄŸünde düzenlenen ve Erbakan’ın da katıldığı Kudüs YürüyüÅŸü’nü göstermiÅŸti. 
 
12 Eylülcüler bu yüzden yeni anayasada ve uygulamasında toplanma ve gösteri hakkına sınırlar getirdiler.
 
Valilikler ve emniyet “kamu düzeni” gibi gerekçelerle hoÅŸlanmadığı gösterileri iptal etme hakkında sahip oldu. 
 
ValiliÄŸin izin vermediÄŸi yürüyüÅŸlerden biri de 1991 Körfez Krizi günlerinde Ä°stanbul’daki bazı parti il baÅŸkanlarının çaÄŸrı yaptığı “SavaÅŸa Hayır” yürüyüÅŸüydü.
 
O günün CHP’si, SHP’nin Ä°stanbul Ä°l baÅŸkanı Ercan KarakaÅŸ’ın ev sahipliÄŸi yaptığı ilk toplantıdan sonra, sekiz partinin temsilcileri (SHP Ä°l BaÅŸkanı Ercan KarakaÅŸ, DYP Ä°l BaÅŸkan Yardımcısı Recai Dıblan, Halkın Emek Partisi (HEP) Ä°l BaÅŸkanı Osman Özçelik, Sosyalist Birlik Partisi MKYK üyesi Erol Kızılelma, Sosyalist Parti Ä°l BaÅŸkanı Mustafa Birçek, Türkiye BirleÅŸik Komünist Partisi Ä°l BaÅŸkanı BaÅŸkanı Zeynep Vardal ve YeÅŸiller Partisi temsilcisi Türksan BaÅŸer KafaoÄŸlu) yürüyüÅŸ çaÄŸrısı için Refah Partisi Ä°l BaÅŸkanlığı’nda bir araya geldiler. Ev sahibi RP Ä°stanbul Ä°l BaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’dı.
 
Fakat valilik sekiz partinin “SavaÅŸa Hayır” yürüyüÅŸüne izin vermedi. Daha sonra sekiz parti miting yapmak için bir kere baÅŸvurdu. Yine “kamu düzeni”, “ülkemizin içinden geçtiÄŸi hassas günler” gerekçeleriyle mitinge de izin çıkmadı.
 
Bunun üzerine RP il baÅŸkanı ErdoÄŸan, SHP il baÅŸkanı KarakaÅŸ, HEP il baÅŸkanı Özçelik, Sosyalist Parti ve Sosyalist BirleÅŸik Komünist Partisi temsilcileri hep birlikte Eminönü Meydanı’nda halka bu yasağı protesto eden bir bildiri dağıttılar.
 
Bildiri epey sert yazılmıştı:
 
“Halkımızın büyük bir bölümü bu savaÅŸa karşı ama Özal ve ANAP iktidarı adım adım ülkeyi savaÅŸa götürüyor. TRT ve Magic Box Özal’ın savaÅŸ politikalarının sözcülüÄŸünü yapıyor. SavaÅŸa son verilsin diyen barış yanlısı insanlara olmadık baskılar uygulanıp, miting ve gösteri yapmaları engelleniyor. Bizler muhalefet partilerinin Ä°stanbul il yöneticileri olarak bu savaÅŸa derhal son verilmesini, daha fazla insana kıyılmamasını, doÄŸal çevrenin tahribinin önlenmesini ve ülkemizin hiçbir ÅŸekilde bu savaÅŸa girmemesini istiyoruz. Ä°ÅŸçi ve emekçileri Özal ve ANAP iktidarından kurtulmak için dayanışmaya çağırıyoruz.”
 
Ä°ktidarların hoÅŸlarına gitmeyen sokak gösterilerini kriminalize etmesi, arkasında komplo, oyun, dış kaynak aramasının da yakın tarihimizden sayısız örneÄŸi gösterilebilir.
 
 
Onlardan en ilginçlerinden biri 1994’de yaÅŸanmıştı.
 
Türkiye büyük bir ekonomik kriz içindeydi. Hükümet meÅŸhur 5 Nisan kararlarını açıklamış, iÅŸçiler, memurlar sokaklara dökülmüÅŸtü. Sendikalar grevlere gidiyor, otoyollar, fabrikalar iÅŸgal ediliyordu. Tabii kimsenin aklına bütün protestoları yasaklamak gelmiyordu.
 
O günlerde Türkiye’nin yakından izlediÄŸi Bosna Savaşı’ndan gelen bir haber ise büyük bir ÅŸok yaratmıştı. 9 Nisan’ı 10 Nisan’a baÄŸlayan gece, TGRT ve Star televizyonları Sırpların BoÅŸnakların yaÅŸadığı Gorazde’yi kimyasal silahlarla vurduÄŸu haberini geçmeye baÅŸladılar. Sabaha kadar televizyonlara baÄŸlanan gazeteciler, yazarlar protesto çaÄŸrıları yaparak katliamı lanetledi.
 
Ertesi gün kimyasal saldırıyı protesto için bir milyonu aÅŸkın insan Taksim Meydanı’nda toplanmıştı. Ankara’da ve Türkiye’nin her yerinde de halk sokaklara çıkmıştı.
 
Daha sonra haberin doÄŸru olmadığı ortaya çıktı ama ellerinde Refah Partisi, MHP, Osmanlı ve o günlerin medya tabiriyle “yeÅŸil ÅŸeriat bayrağı” ile bir anda meydanları dolduran kalabalıklar hükümeti ve medyayı ürkütmeye yetmiÅŸti.
 
BaÅŸbakan Çiller’e göre “gösterilerin arkasında ikisi de rejim karşıtı RP ve DEP (o günlerdeki HDP) ittifakı” vardı.  BaÅŸbakan Yardımcısı Karayalçın’a göre ise  “Bunlar kendiliÄŸinden oluÅŸmuÅŸ gösteriler deÄŸildi. Sistemli ve örgütlü bir ÅŸekilde sahneye konulmuÅŸtu.”
 
Çalışma Bakanı MoÄŸultay “Gösterilerin laikliÄŸin kabul edildiÄŸi 10 Nisan gününe denk gelmesinin tesadüf olmadığına” dikkat çekerken, Adalet Bakanı Oktay ise “Ä°ki televizyon ve gösteri için çaÄŸrı yapanlar hakkında DGM’lerin harekete geçtiÄŸini” açıkladı.
 
Bu açıklamalar üzerine konuÅŸan RP lideri Necmettin Erbakan daha sonra parti kapatma gerekçesi olarak kullanılacak meÅŸhur “kanlı mı olacak kansız mı” konuÅŸmasını yaptı. 
 
KonuÅŸmasının bir yerinde de Taksim’deki mitinge sahip çıkarken ÅŸöyle demiÅŸti: “Sen uÅŸaklık yaparsan halk da ayaklanacak. Ankara’da, Ä°stanbul’da gösteri yapacaktır. Seçimle gitmezseniz halk da böyle ayaklanacaktır.”
 
Erbakan hakkında da soruÅŸturma açıldı.
 
Antalya’da toplantı halindeki savcılar bir bildiriyi yayınlayarak “laikliÄŸi koruyacağız” mesajı verdi. Toplantıya telgraf gönderip savcıları tebrik eden Genelkurmay BaÅŸkanı’nın mesajı da ayakta dakikalarca alkışlandı.
 
Türkiye bu tecrübelerden sonra 2001 yılında AB reformlarına uyum yasaları çerçevesinde "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüÅŸü düzenleme hakkına sahiptir” diye baÅŸlayan Anayasa’nın 34. maddesinin devamındaki sınırlamaları kaldırdı.
 
Gösteri ve protesto düzenlemek için öngörülen bildirimin bir izin olarak uygulanması ve bu yüzden yaÅŸanan hak ihlallerinin bireysel baÅŸvuruyla önüne gittiÄŸi Anayasa Mahkemesi de üst üste kararlar alarak bildirimin izin deÄŸil, usul gereÄŸi bir düzenleme olduÄŸunu netleÅŸtiren, toplanma ve gösteri hakkının altını çizen içtihatlar oluÅŸturdu. Bir gösteri sırasında yol kapamayı, gece yürüyüÅŸü ve mitingini yasaklayan düzenlemeleri iptal etti. 
 
 
 
Böyle tecrübeler yaÅŸamış, Anayasası’nda izin almadan barışçıl protesto hakkını düzenleyen açık bir hüküm olan, Anayasa Mahkemesi’nin içtihatlarıyla bunun altı çizilmiÅŸ bir ülkede 2018 yılında televizyonda tam dökümü ÅŸöyle olan bir konuÅŸma yapıldı:
 
"GeçtiÄŸimiz günlerde Sayın Ä°brahim Kalın'ın da 'Ä°nsanlar haklarını aramak için böyle yapmalılar. Seslerini duyurmak için bu ÅŸekilde yapmalılar' diye sözleri vardı. Bunun mümkün olmayacağını biliyorsunuz arkadaÅŸlar. Türkiye'de barışçıl protestoların dahi mümkün olamayacağını, barışçıl bir protesto yapmak için sokaÄŸa çıkanların karşısına polis memurlarının amirlerinden aldığı emirleri uygulamak zorunda olduÄŸunu biliyorsunuz. Evet Sayın CumhurbaÅŸkanı böyle söylüyor. Ä°craatın başında olduÄŸu için söylüyor. Aslında gerçeÄŸi bilenler de var. Ben gerçeÄŸi görenlerdenim. Kendisi de bence gerçeÄŸi söylüyor. Samimi mi o sözünde? Bence deÄŸil. Ben samimi miyim sözümde? Ben samimi olduÄŸumu düÅŸünüyorum. Hadi bakalım, barışçıl bir eylem için zamları protesto edelim. DoÄŸalgaz zamlarını. Hadi bakalım, yapalım. Yapabilecek miyiz? Kaç kiÅŸi çıkacak sokaÄŸa korkudan, endiÅŸeden? 'Dayak yerim' vesaire. 'Hakkımı arayacağım ama ne yaparım, başım derde girer mi girmez mi? Kaç kiÅŸi çıkar Allah aÅŸkına söyler misiniz? Ä°ÅŸte bu ÅŸekilde toplumsal muhalefeti, bireysel ve toplumsal muhalefeti baskı altına almaya, yıldırmaya çalışıyorlar. En doÄŸal hak ama maalesef uygulanamıyor. Fransa olmuÅŸ, Türkiye olmuÅŸ çok da fark etmiyor açıkçası." 
 
Fox Tv ana haberi sunan gazeteci Fatih Portakal’ın bu sözlerine normalde hükümet yetkililerinin Anayasa hükmünü hatırlatarak itiraz etmesi beklenirken tam tersi oldu. 
 
Portakal, eleÅŸtirisini haklı çıkartırcasına halkı sokaÄŸa çağırmakla suçlandı. Günlerdir hakkında tehditler, suç duyuruları havada uçuÅŸuyor.
 
En son CumhurbaÅŸkanı Åžeb-i Arus için gittiÄŸi Konya’da Portakal için “Birileri çıkmış, portakal mıdır, mandalina mıdır, narenciye midir? SokaÄŸa çağırıyor. Haddini bil, haddini. Bilmezsen haddini, bu millet patlatır enseni. Bu milletle dalga geçilmez” dedi.
 
CumhurbaÅŸkanı akÅŸamında da Åžeb-i Arus törenlerine katılarak hoÅŸgörü temalı güzel bir konuÅŸma yaptı.
 
BaÅŸlıktaki cümle de o yüzden böyle bir kafa karışıklığının eseri.
 
Mevlana’nın o sözü (kendisine ait olmadığı söylense de) böyle deÄŸildi galiba. Yoksa o da “Ne olursan ol yine gel” diyerek halkı sokaÄŸa mı çağırıyordu. Biraz karıştırmış olabiliriz.
 
Mevlana’nın anma gününde, Konya’da bir gazetecinin soyadıyla böyle dalga geçmek, “millet patlatır enseni” demek, bütün bunları da yapmadığı bir çaÄŸrıyı yapmış gibi yapmanın vahameti bir tarafa, sokaklarda barışçıl gösteri yapmak, insanları barışçıl gösteriye çağırmanın kendisi de suç ve ayıp deÄŸil 
 
Bunu hatırlamak için de arÅŸiv karıştırmak ÅŸart deÄŸil, arada anayasa okumak yeterli..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.