Sosyal Medya

Güncel

Kosova-Sırbistan gerilimi yeni bir savaşa gider mi?

Uzun geçmişi olan Kosova-Sırbistan gerilimi son dönemde yüksek seviyede seyrediyor. Bölgedeki son gelişmelerin bundan sonra iki ülke arasındaki gerilimi nereye taşıyacağı merak konusu.



Davut Nuriler

ABD‘nin yaktığı yeÅŸil ışık sonrasında, uluslararası kurumların katılımı ve denetimi altındaki Kosova barış güçlerinin bir orduya dönüÅŸmesi, Kosova Parlamentosunun kararı ile tamamlanmış bulunuyor. Yarım asırdan fazla süren mücadeleden sonra bağımsızlığını ilan eden Kosova’nın kendi ordusunu kurma ile ilgili bu son çıkışı, Belgrad hükümetini öfkelendirmiÅŸ, hatta çileden çıkarmış görünüyor.  Bu makalenin yazıldığı saatlerde konu ile baÄŸlantılı olarak Sırbistan’ın bastırması, Rusya’nın talebi ile BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) toplanacağını öÄŸrenmiÅŸ bulunuyorum.  DiÄŸer komÅŸu ülkeler Kosova’nın bu hamlesine karşı çıkmazken, Sırbistan’ın, sadece 4 bin 600 askerden oluÅŸacak ve bölgede kimseye tehdit olması söz konusu olmayan böyle bir yapıya,  bu kadar aşırı tepki göstermesi nasıl izah edilebilir? Bu tavır Sırbistan’ın,  Kosova’yı hala kendi toprağı hatta vilayeti olarak görmeye devam ettiÄŸine iÅŸaret ediyor. Sırbistan, kendi CumhurbaÅŸkanı Aleksandar Vuçiç dâhil, hiçbir ferdinin adım atamadığı bir toprak parçası olan Kosova’yı, hala kendine ait bir toprak parçası olarak görmeye devam etmesini anlamak kolay deÄŸil.

Son birkaç yıldır her iki taraf, aldıkları kararlarla uluslararası diplomasi alanında amansız bir savaÅŸ sürdürüyor. Sırbistan Kosova’nın Bağımsızlığını hiçbir zaman tanımayacağını her fırsatta ilan etmeye devam ediyor. Hatta bununla yetinmeyerek, Kosova’nın UNESCO ve Ä°NTERPOL üyeliÄŸini engellemeyi kendi kamuoylarına diplomatik bir zafer gibi sundu. Belgrad elde ettiÄŸi bu zafer sarhoÅŸluÄŸunun keyfini yaÅŸarken,  Kosova hükümeti, karşı hamle olarak, Sırbistan menÅŸeli mallara koyduÄŸu yüzde 100 gümrükle Belgrad’a, güçlü bir tokat ile cevap verdi. Yılda 500 milyon Euro’luk pazarın kaybı anlamına gelen bu karar sonrasında, Sırp iÅŸ dünyası ÅŸaÅŸkınlıklarını gizleyemiyor. Åžok olmuÅŸ durumdalar.  Kosova pazarına mal satarak yaÅŸayan iÅŸletmelerin kapanması demek olan bu uygulama ile on binlerce kiÅŸi daha iÅŸsizler ordusuna katılacak, yani Sırbistan, ÅŸimdiden ciddi bir ekonomik kayba uÄŸramış görünüyor. Kosova’nın bu sürpriz kararı ile panikleyen Belgrad hariciyesi, Brüksel’den Washington’a söz konusu gümrük yükseltme kararını geri aldırmak için,  uluslararası kurumların kapısını aşındırmaya devam ediyor.

2013 yılının nisan ayında Avrupa BirliÄŸi’nin bastırmasıyla Brüksel’de varılan anlaÅŸma ile iki ülke, yani Kosova ve Sırbistan, AB tam üyeliÄŸine karşılık, aralarındaki sorunları barışçı yollarla çözmeyi kabul etmiÅŸlerdi. Bu anlaÅŸma, tarihe Brüksel anlaÅŸması olarak kaydedilmiÅŸtir. Atılan bu imzalar karşılığında, yıllarca BM ambargosu altında sıkıntı çeken Sırbistan AB aday ülke statüsü kazanmış ve tam üyelik müzakerelerini baÅŸlatmıştı. 2008 yılının ÅŸubat ayında bağımsızlığını ilan eden Kosova ise, yeterli sayıda ülke tarafından tanınmadığı için baÅŸta BirleÅŸmiÅŸ Milletlere üyelik olmak üzere,  uluslararası platformlarda tanınma sürecini tamamlamaya çalışıyor. 

AB’den, Ä°spanya, Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi, Romanya ve Slovakya’nın tanımadığı Kosova, Rusya ve Çin gibi iki büyük gücün de tanımaması sebebiyle BM’de ayağını hala saÄŸlam bir ÅŸekilde basabilmiÅŸ deÄŸil.  Buna karşılık Sırbistan, Kosova’yı tanıyan ülke sayısının artmaması için, her platformda lobi faaliyetleri yoluyla engelleme yapıyor, hatta tanıyan ülkeleri vazgeçirmek için maddi bazı vaatler yapmaktan da çekinmiyor.

1991 yılında, Yugoslavya’nın 6 federal devleti, teker teker bağımsızlıklarını kazanırken, Kosova da Badinter komisyonuna bağımsızlık talebi ile müracaat etmiÅŸ, ancak gerekli ÅŸartları saÄŸlamadığı gerekçesi ile kabul görmemiÅŸ, ancak Sırbistan çatısı altında geniÅŸ bir otonomi için destek verebiliriz cevabı ile reddedilmiÅŸti. BilindiÄŸi üzere, Dayton anlaÅŸmasıile Bosna’da silahlar susmuÅŸ, yüz binlerin ölümüne, milyonların evlerinden sürülmesine sebep olan kanlı bir sürecin baÅŸ aktörü, Slobodan MiloÅŸeviç yönetimindeki Sırbistan-KaradaÄŸ, Bosna’da devlet içinde devlet sahibi yapılarak bir nevi ödüllendirilmiÅŸtir. Nitekim MiloÅŸeviç Dayton anlaÅŸmasından sonra, dünya kamuoyunun bir kesimi tarafından barış mimarı gibi muamele görmüÅŸtür. Bu destekten güç alan MiloÅŸeviç, Bosna’daki taktikleri Kosova’da tekrar etmeye kalkınca, beklemediÄŸi oranda dünyanın tepkisi ile karşılaÅŸtı. Bosna’da olduÄŸu gibi askeri müdahale olmayacağını hesaplamışken, 1999 yılında 78 gün müddetle NATO bombardımanı altında kaldı ve Kosova ile ilgili yaptığı bütün planlar alt üst oldu. Bu bombardıman, MiloÅŸeviç rejiminin sonunu getirdi. Batının desteklediÄŸi ülkedeki muhalefet, aylar süren yoÄŸun protestolar sonunda Eylül 2000 de yapılan seçimde ilk defa maÄŸlup oldu ve iktidarı bırakmak zorunda kaldı,  Kısa bir zaman sonra da insanlığa karşı iÅŸlediÄŸi savaÅŸ suçları sebebiyle, yargılanmak üzere Lahey savaÅŸ suçları hapishanesine gönderildi. 

1995 -1999 yılları arasında Kosova sorununun barışçı yollarla çözümü için yoÄŸun temaslar yapıldı. MiloÅŸeviç, Bosna konusunda olduÄŸu gibi oyalama taktikleri ile niyetini gizleyerek barış güvercini rolü oynamak istedi, Kosova’yı kendi vilayeti olarak elde tutabilmek için, çeÅŸit çeÅŸit manevralara baÅŸvurdu,  ancak Bosna ve Srebrenica soykırımı deneyiminden ibret alan ABD ve AB bu sefer, MiloÅŸeviç’in hazırladığı tuzaÄŸa düÅŸmedi. Rusya ve Çin’in desteÄŸini desteÄŸine güvenen MiloÅŸeviç, yapılan tüm ikazlara raÄŸmen Kosova üzerine kapsamlı bir askeri harekât yapmak üzere iken,  NATO’nun bombardımanı ile yüzleÅŸmek zorunda kaldı, geri adım attı. Rusya batının Sırbistan’a yaptığı harekâta BM güvenlik konseyinde destek vermedi ama NATO harekâtına da sessiz kalarak örtülü bir destek vermiÅŸ oldu. MiloÅŸeviç, ordusu,  polisi ve sivil halkın bir kısmı ile Kosova’yı terk etmek zorunda kaldı. EÄŸer MiloÅŸeviç’in böyle bir askeri harekât hazırlığı olmasaydı,  Kosova’la barışçı bir anlaÅŸmaya razı olsaydı, bugün bağımsız bir Kosova devleti olur muydu olmaz mıydı?  Bu soruya kesin bir cevap vermek kolay olmasa da, 1991 de Kosova’nın bağımsızlığının,  AB’nin Badinter Komisyonu tarafından reddedildiÄŸini hatırlatmak isterim. 

Günümüze gelecek olursak, son iki yılda PriÅŸtina ile Belgrad arasında gittikçe artan gerilim Bölgeyi yeni bir savaÅŸa götürür mü? Her ÅŸeyden önce AB’nin, burnunun dibinde böyle bir sıcak cephe savaşına göz yumması mümkün görülmese de, Sırp-Arnavut gerginliÄŸi bölgede barışı ciddi anlamda tehdit etmektedir. KurulduÄŸu, 1918 yılından beri Yugoslavya diplomasisi çok yönlü, bazen de çeliÅŸkili politikalar uygulaması ile tanınmaktadır. 1941 yılında Hitler ile Churchill’i aynı anda idare etmeye çalışan benzer hamleleri, Tito, 35 yıllık iktidarında batı dünyası ile Sovyetler birliÄŸi arasında aynen tekrar etmiÅŸtir. Bugün de AB ve Rusya’yı aynı anda idare etmeye çalışan Belgrad diplomasisi, geçmiÅŸte elde ettiÄŸi baÅŸarıyı tekrar edebilecek mi? Bu kolay görünmüyor? 2017 yılının ekim ayında ABD baÅŸkan yardımcısı Joseph Biden’in Belgrad’a yaptığı ziyarette; Sırbistan CumhurbaÅŸkanı Vuçiç’e söylediÄŸi “aynı anda iki sandalyede oturmanız mümkün deÄŸil” ikazı Sırbistan’ı, Rusya ile Batı arasında bir tercih yapmaya zorlayan bir ültimatom olarak anlaşılabilir.  

2013 yılında her iki tarafın el sıkışarak imzaladığı Brüksel anlaÅŸması, taraflar arasındaki anlaÅŸmazlıkları barışçı yollarla çözerek AB tam üyeliÄŸi istikametinde yürümeyi öngörmekteydi. Geçen 5 sene zarfında, tabir caizse sorunların çözümü konusunda bir arpa boyu yol alınmamıştır. Belgrad her fırsatta bağımsız Kosova devletine düÅŸmanca tavırlarda hiçbir yumuÅŸama göstermezken, Kosova Brüksel anlaÅŸmasında öngörülen, Kosova’da Sırp nüfusun yaÅŸadığı 4 belediyeden oluÅŸacak “Sırp Belediyeler BirliÄŸi” isimli bir kurumsal yapıyı,  parlamentodan geçirmeye ve muhatap almaya yanaÅŸmamaktadır. Ä°ki ülke arasındaki barışçı müzakere süreci bu noktada kilitlenmiÅŸ durmuÅŸtur. Kosova hükümeti; Sırp Belediyeler BirliÄŸini, Bosna’daki Sırp entitesi gibi, devleti iÅŸlemez hale getirmek için bir tuzak olarak görmekte ve Brüksel anlaÅŸmasında altına imza attığı halde,  uygulamaya koymayacağını açıkça ifade etmektedir. Belgrad, buna karşılık olarak, Kosova’nın, BM ve baÄŸlı kurumlarına üyeliÄŸini engelleme çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor. Karşılıklı bu hamleler büyük ümitlerle saÄŸlanan Brüksel anlaÅŸmasını geçersiz bir kâğıt parçasına dönüÅŸtürmekte ve neticede gerginlik gittikçe tırmanmaktadır.

Sırbistan menÅŸeli mallara uygulanan yüzde 100 gümrük ve Kosova ordusunun kurulma kararı, Belgrad’ı köÅŸeye sıkıştırmış bulunuyor. Bir küçük parti -Liberal Demokrat Parti- ve bazı insan hakları kuruluÅŸları dışında, Sırbistan’daki siyasi partilerin tamamı ve merkez medya Kosova’nın bağımsızlığı aleyhine manÅŸetler atmakta ve savaÅŸ kışkırtıcısı söylemler kullanmaktadır. Sırp Radikal Parti Bosna’da yapılan soykırımları vatan savunması sayan tezleri ile parlamentonun en güçlü üçüncü partisi konumundadır. Kosova’ya silahlı bir harekâtı teÅŸvik eden ve meÅŸru gören ciddi bir taraftar kitlesi bulabilmektedir. Soykırım mahkûmu Ratko Mladiç ve Radovan Karadziç’i kahraman gören pankart ve dövizler ana caddelerde stadyumlarda boy göstermeye devam ediyor. Sırbistan CumhurbaÅŸkanı Vuçiç’in gözde politikacısı BaÅŸbakan Ana Brnabiç Deutche Welle’ye 15 Kasım günü verdiÄŸi röportajda Srebrenica soykırımını bir kere daha inkar etmiÅŸ olması, Belgrad’da hatta Sırbistan devletine hâkim olan anlayışı bir kere daha gözler önüne sermiÅŸtir. Bu anlayışın en fazla maÄŸdur ettiÄŸi kitleler BoÅŸnaklardır. Sancak’ta böl parçala politikaları uygulayan Belgrad rejimi Bosna’yı da Sırp yönetimi üzerinden her alanda engellemeye devam ediyor. Son olarak Bosna-Hersek’in NATO üyeliÄŸini türlü engeller çıkaran Bosna Sırp yönetimi AB entegrasyon süreçlerinin de en büyük engeli durumdadır. Belgrad rejimi bölgedeki tüm sıkıntıların baÅŸ sebebidir. Onların hegemonya politikaları etkisiz hale getirilmediÄŸi sürece balkanlarda barış ve istikrar saÄŸlamak mümkün deÄŸildir.

Sırbistan’la AB arasında devam üyelik müzakereleri süreciyle ilgili bir rapor hazırlamakta olan Avrupa Parlamentosu (AP), BaÅŸbakan Brnabiç’in Srebrenica soykırımını inkar eden bu röportajına da yer vermiÅŸtir.  Tito Yugoslavya’sının ikinci adamı Edward Kardelj’in de torunu olan Slovenya milletvekili Ä°gor Åžoltes, Sırbistan BaÅŸbakanının Srebrenica soykırımını inkarı konusunu söz konusu rapora eklemiÅŸ ve Avrupa Parlamentosunun görüÅŸüne sunmuÅŸtur. Yapılan oylama sonucunda Sırbistan’ın AB üyesi olabilmesi için SavaÅŸ suçları mahkemesinin ve Adalet Divanının kararlarını kabul etmesinin ÅŸart olduÄŸu ifade edilmiÅŸtir. Raporun her ne kadar baÄŸlayıcı olmadığı söylense de demokrasi ve insan hakları savunucusu büyük kitleleri temsil ettiÄŸini unutmayalım.

Åžu anda tarafların durduÄŸu konum, 1999 yılındaki NATO bombardımanı öncesinden farklı bir yer deÄŸildir. NATO bombardımanı, MiloÅŸeviç’i iktidardan düÅŸürerek fiili bir durum ortaya çıkardı. Askeri yaptırım gücü olmayan AB, NATO bombardımanı etkisi yapacak bir çözüm üretemeyeceÄŸine göre, Sırbistan’la Kosova arasındaki bu gerilim nasıl düÅŸürülecek? GörüÅŸmeleri durduran kilit nasıl açılacak? Balkanların küçük ve en yeni devleti Kosova’nın, Avrupa’nın en büyük ABD üssünü içinde barındırması, onlara Sırbistan’a karşı önemli bir üstünlük saÄŸlıyor. Gerçekte ABD desteÄŸi olmasaydı, Kosova’nın bağımsızlığını kazanması mümkün deÄŸildi.

Bir taraftan AB üyeliÄŸi için çırpınırken, aynı anda Rusya ile flört ederek NATO karşıtı bir dış politikada ısrarın Sırbistan’a ne kazandıracağını göreceÄŸiz? Bu sorunun cevabını Washington, Brüksel ve Moskova’nın tavrı belirleyecek. Orta DoÄŸu’da, Suriye’den sonra Yemen’i de kan gölüne çeviren global irade, Balkanlarda da bir cephe açmaya karar verdi ise, Kosova ve Sırbistan arasında artan gerilim barut fıçısı Balkanlarda, savaÅŸ için en ideal bir ortamdır. SavaÅŸ tehlikesi yeniden Balkanları tehdit ederken doksanlı yıllarda sesi çıkmayan Türkiye’nin artan gücü Balkanlarda gerilimi düÅŸürmek için baÅŸvurulacak en son kapıdır. Her iki ülke ile iyi iliÅŸkiler kurmayı beceren Türkiye AB ile el ele verirse barışı kurtarabilecek en güçlü ve son alternatiftir.

Kaynak: www.davutnuriler.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.