Sosyal Medya

Güncel

Filmlerinde Türk insanının peşine düşen bir yönetmen: Ömer Lütfi Akad

Ömer Lütfi Akad’ın başarısı, merkezine Türk insanı alması ve kendisine has çizgisini oluşturmasında gizlidir. Filmlerine son derece hâkimdir. Büşra Ünal yazdı.



“Filmlerimde bilinçli olarak peÅŸinde olduÄŸum ÅŸey Türk insanı... Türk insanını vermek... Türk insanının ne olduÄŸu, nasıl olduÄŸu, davranış biçimleri... Oyuncular filan bilinmese de, sözünü duymasak da bir Türk filmi gördüÄŸümüzde buna iÅŸte bu Türk filmi diyebilelim... Çünkü orada Türk insanı olacak davranışlarıyla... Her ÅŸeyi ile... Ben bunun peÅŸindeyim.”

YaÅŸam öyküsü

Çalışmamızda Âlim Åžerif Onaran’ın Akad’la yaptığı ve doktora tezi olarak yayımladığı röportajdan oldukça faydalandım. Bu sayede yaÅŸam öyküsünü bizzat Akad’ın aÄŸzından öÄŸrenme ÅŸansı bulduk. 1916’da Ä°stanbul’da doÄŸan Akad, farklı sebeplerle birkaç yıl gecikmeli olarak eÄŸitim kademelerini tamamlar. 22 yaşındayken Galatasaray Lisesi’nden mezun olur. Oradan Yüksek Ticaret’e geçerek 1942’de bitirir. Osmanlı Bankası’nda çalışmaya baÅŸlar. 45 gün sonra Åžakir Sırmalı’nın yeni kurduÄŸu yapım ÅŸirketinde yapım müdürü olmak üzere buradan istifa eder. Mali iÅŸlerle ilgilenir. Bu sıralarda sinema yönetmenliÄŸi yahut filmle ilgili herhangi bir iÅŸi, eÄŸilimi olmaz. Daha sonra Lale Film’in muhasebesinde çalışmaya baÅŸlar. Lise son sınıfta iken Orhan HançerlioÄŸlu’nun müdürlüÄŸünü yaptığı Halkevi’nde tiyatroyla ilgilenir. Bir müddet orada dekor yapar, tiyatrolar sahneye koyar, amatörce birkaç kez sahneye çıkar. Gene o yıllarda Åžakir Sırmalı, Orhan HançerlioÄŸlu, Baha Gelenbevi gibi arkadaÅŸlarıyla “BeÅŸ Sanat” dergisini çıkarır. Sinemaya adım atışı Lale Film’de yarım kalan Damga filminin son iki sahnesini çekerek gerçekleÅŸir. Tamamen kendine ait olan Vurun Kahpe’ye filmi ise 1948 tarihlidir. Aynı çalışmada Akad: “On dört yılda 29 film, aÅŸağı yukarı her yıl 2 film yapmışım geçinmek için” der. 1997 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Senatosu kararı ile 'Onursal Profesörlük' unvanı verilen Akad, yurtiçinde ve dışında kazandığı pek çok ödülün yanı sıra 1998 yılında 'TC CumhurbaÅŸkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü. Ardında yüzlerce film, belgesel, senaryo, kısa film bırakan, çalışmalarıyla sinema dünyasında bir dönüm noktası olan yönetmen 19 Kasım 2011’de vefat eder.

Akad sineması

Akad sineması dendiÄŸinde ÅŸüphesiz akla ilk gelen Türk sinemasının Muhsin ErtuÄŸrul öncülüÄŸünde ilerleyen Tiyatrocular dönemini bitirerek Sinemacılar dönemini baÅŸlatmış olmasıdır. Bu deÄŸiÅŸimi; topluma, insana yönelik getirdiÄŸi bakış açısı, teknik ve üslubunda yakaladığı yenilik ve gerçekçiliÄŸe borçludur.

Sinemasında topluma tüm çıplaklığıyla ve tüm kesimleriyle yer vermeyi hedefleyen Akad, Onaran’ın çalışmasında ÅŸöyle der: “Meselelere daha baÅŸka türlü, tabii herhalde sosyal ağırlık taşıyacak bir doÄŸrultu veririm.”

Filmlerini çekerken temeldeki hedefinin ne olduÄŸunu ise Sadık Battal ile yaptığı röportajında buluruz: “Filmlerimde bilinçli olarak peÅŸinde olduÄŸum ÅŸey Türk insanı... Türk insanını vermek... Türk insanının ne olduÄŸu, nasıl olduÄŸu, davranış biçimleri... Oyuncular filan bilinmese de, sözünü duymasak da bir Türk filmi gördüÄŸümüzde buna iÅŸte bu Türk filmi diyebilelim... Çünkü orada Türk insanı olacak davranışlarıyla... Her ÅŸeyi ile... Ben bunun peÅŸindeyim.” Devamında bu yaklaşımını filmlerde nasıl uyguladığını anlatır: “Türk insanının davranışındaki standartları bilip oyuncunuza verirsiniz. Zaten oyuncu buna hazır. (...) Bunun dışında önemli olan, daha kökte olan ÅŸey, sadelik ve yalınlıktır. Ama yoz bir yalınlık deÄŸil, derinliÄŸi olan bir yalınlık... (...) Mesela Türk insanının suskusu, pasif bir direniÅŸtir... Çaresizdir, önüne geçemezsiniz, bu direniÅŸi kırmanıza imkân yoktur...(...) Biz ülkece bu direniÅŸi her zaman yapıyoruz... BeÄŸenmediÄŸimiz bir durumda, güvenin bittiÄŸi yerde aynı ÅŸeyi yapıyoruz, direniÅŸ gösteriyoruz. Benzer bir ifadesine Prof. Dr. KurtuluÅŸ Kayalı’nın çalışmasında da rastlarız: “Bizim insanımızın kendine has özellikleri nedir? Bin yıldan eski bir kültürün sahibi… Bugün okumamış bile olsa o kültürü sindirmiÅŸ bir insan… Her bakımdan, her davranışı ile…”

Topluma ve insana yönelik vurgular

Topluma ve insana yönelik vurguları haliyle tekniÄŸini ve üslubunu ÅŸekillendirir. Kamera çekimlerinde, sahnelerde, teknoloji kullanımında evvela “insanî” olanı baz alır. En önemli çekim özelliklerinden birisi kamerayı sokaÄŸa taşımasıdır. Ä°nsan seviyesinde çekimler yapar. Önceden sabit ve gizlenen mizansenlerle yapılan sokak çekimlerini, kamerayı sokaktaki insanın gözünün içine sokarak, yani insan görüÅŸüyle, hareketli ÅŸekilde gerçekleÅŸtirir. Ä°stanbul’un günlük yaÅŸayışı içine girerek dinamik bir kurgu meydana getirir. Ali Gevgili, Kanun Namına filmiyle ilgili ÅŸunları kaydeder: "Kanun Namına, yurdumuzda dekordan sokaklara, caddelere, evlere taÅŸan ilk bilinçli Türk filmidir. Polisin elinden kaçmaya çalışan katil (A. Işık), Beyazıt'tan köprüye giderken kamyonlara atlar, tramvaylara, mavnalara sığınır. Sokaklarda koÅŸar, insanlara çarpar, tezgâhları devirir. Böylece 1951 Ä°stanbul'u, çevresine korkusuzca bakabilen bir kameradan sinemaya girmektedir."

OÄŸuz Adanır’ın belirttiÄŸi gibi; "Filmine hâkim olabilen sanatçının bir de ‘stil’i vardır. Hâkim olmayan yönetmenin ise yoktur." Akad’ın baÅŸarısı, merkezine insanı alması ve kendine has çizgisini oluÅŸturmasında gizlidir. Filmlerine son derece hâkimdir. Senaryoya ve ÅŸartlara göre sınırları belirlenen esnek bir çekim anlayışı vardır. Onaran’a verdiÄŸi röportajda ÅŸöyle der: "BilmediÄŸiniz bir yere gittiniz ve senaryonuz o yere uymuyor. Meselenizi nasıl halledeceksiniz? Çok basit: kameraya bırakın. Kamera size en doÄŸru yolu gösterecektir, mizansen yolunu… Yalnız açınızı tespit edin, ötesini kamera kendiliÄŸinden halleder, ama ÅŸimdi bu anahtarı alıp da bütün filmleri bu yolda çevirmeye kalktı mı insan, o zaman kendi kendini mekanik bir tekrara düÅŸürmüÅŸ oluyor."

TekniÄŸine yönelik bu bilgileri edindiÄŸimiz yönetmen; dil ve diyaloÄŸuyla ilgili ÅŸunları belirtir: “Dil ve diyalog üzerinde söyleyeceÄŸim ÅŸudur: Halk kaynaklarıyla… kaynaklarımızdan… bir sürü kitaptan, atasözlerinden yararlandım. Olmadı, kendim atasözü icat ederek… Ve halk ÅŸairlerimizden almışımdır. Hataî’nin ÅŸiirlerinde nefis bir Türkçe vardır. Ondan da yararlandım. Pir Sultan Abdal’dan da… Masalların dilinden de yararlandım. Ekonomik ve gayet kısa anlatım. Evet, sinema iÅŸte o… ekonomik anlatımı… çerçeve düzeni açısından, mizansen düzeni açısından… sinema diline de aktarmışımdır. Yalnız konuÅŸma diline deÄŸil…”

Türk sinemasına karakteri soktu

Yaptığımız okuma ve izlenimlere dayanarak Akad sinemasıyla ilgili tespit ettiÄŸimiz bir diÄŸer nokta da Türk sinemasına ‘karakter’i sokmuÅŸ olmasıdır. Türk edebiyatının ilk roman verimleri olan Tanzimat dönemi romanlarında olduÄŸu gibi ilk filmlerimizde de ‘karakter’den ziyade ’tip’ler bulunmaktadır. Ä°yiler ve kötüler, hatları belirgin ÅŸekilde sinemada yer alırlar. Tahmin edilebilir ve tek tiptirler. Öyle ki tipleri oynayacak oyuncular bile bellidir. Kötü oyuncu denince akla gelen aktörler, iyi oyuncu söz konusu olduÄŸunda sahneye çıkacak isimler bellidir. Bir kadın, iki erkek olmak üzere baÅŸlıca üç oyuncu tipi mevcuttur. Engin Ayça bu konuyla ilgili olarak, "BaÅŸrol oynayan bütün oyuncular hep bu üç rolden birini kendi tarzına göre canlandırır, aralarında temelde önemli bir farklılık gözlenmez. Karakter tipler için de durum aynıdır. Belli bir karakter tipinin belli oyuncuları vardır. Filme göre ya da oyuncuların zamanına göre biri o tipi oynar. (...) Ayrıca her tipin kendine özgü bir ses tonu ve konuÅŸma tarzı vardır. Ses açısından da tipleÅŸme söz konusudur." çıkarımını yapar. Zamanla, Türk romanında olduÄŸu gibi sinemasında da karakterler meydana gelmeye baÅŸlar. Bu deÄŸiÅŸimi belirgin ÅŸekilde Akad’da görürüz. Ä°kilemleri, insanî zaafları, ferdî ve toplumsal deÄŸerler arasındaki çatışmaları vb. tüm yönleriyle ‘insan’ Akad sinemasında yerini alır. Ä°nsanı ve insana ait olanı ötelemeden kameraya alan Akad, bu sayede gerçekçiliÄŸini ortaya koyar.

Daha önce de belirtildiÄŸi gibi Akad tiyatrovâri sinema havasını kırar. Bunun için çoÄŸunlukla tiyatro kökenli deÄŸil sinema kökenli oyuncularla çalışır. Ses, konuÅŸma, diyalog, hareketler üzerine yoÄŸunlaşır. ÖrneÄŸin; tiyatroda bulunan, seyirciye sırtını dönmeme kuralının ayniyle sinemaya aktarıldığı ilk dönem filmlerinde oyuncunun kameraya sırtını dönmemesi komik sahneler meydana getirir. Kameranın hareketli olmaması da bir etkendir. Akad sinemasında bu duruma rastlanmaz. Kamera, insanî bir duruÅŸ ve bakış açısıyla, insan seviyesinde çekimler yapar. Akad, ‘zoom’ gibi teknikleri kullanmayı insanî olmaması gerekçesiyle reddeder.

BüÅŸra Ünal

 

Kaynakça

Adanır, OÄŸuz. Sinemada Anlam ve Anlatım. Ankara: Kitle Yayınları, 1994.

Ayça, Engin. "YeÅŸilçam'a Bakış", Türk Sineması Üzerine DüÅŸünceler. Haz. Süleyman Murat Dinçer. Ankara: Doruk Yayımcılık, 1996.

Battal, Sadık. Asıl Film Åžimdi BaÅŸlıyor. Ankara: Vadi Yayınları, 2006.

Gevgili, Ali. "Bir Rejisörün Analizi-Osman F. Seden". Yeni Sinema, Aralık 1960. S.26.

Kayalı, KurtuluÅŸ. Yönetmenler Çerçevesinde Türk Sineması Üzerine Bir Yorum Denemesi. Ankara: Deniz Kitabevi, 2006.

Onaran, Âlim Åžerif. Lütfi Ö. AKAD. Ä°stanbul: Agora Kitaplığı, 2013.

kaynak: Dünya Bizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.