Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Kadim Şehir ve Hakimiyet Mücadelesi: Kudüs

Kudüs, üç semavi dinin mukaddes mekânı: Yahudilerin kadim arzusu... Hristiyanlar için İsa Mesih’in doğduğu ve mesajını ilk kez yaymaya başladığı yer... Müslümanların ise ilk kıblesi, Hz. Muhammed’in Miraç’a çıktığı kutsal şehir... Bu nedenle tarih boyunca birçok devlet ve kumandan şehre hâkim olmak istemiştir. Bu çalışmamız ile kuruluşundan itibaren otuz dört defa el değiştiren şehrin, Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki el değiştirmesi süreci ele alınacaktır.



Kudüs’ün Ä°slam Hakimiyetine GeçiÅŸi (638)

Ä°slam peygamberi Hz. Muhammed’in vefatından sonra halife seçilen Hz. Ebu Bekir, irtidat ve zekât vermeme ÅŸeklinde baÅŸ gösteren hadiseleri hızlıca bertaraf ederek Suriye’nin fethine baÅŸlar. Hz. Ebu Bekir’in vefat ettiÄŸi gün, onun tavsiyesi ile Hz. Ömer halife seçilir. Hz. Ömer, hilafeti ile birlikte selefinin baÅŸlattığı Suriye ve Irak’ın fethine devam ederek; Saad b. Vakkas’ı Irak’ın, Halit b. Velid’i ise Suriye’nin fethine memur eder.

Suriye’de 634’de Ecnadeyn Zaferi ile Filistin’deki Bizans nüfuzu kırılarak, 635 yılı Eylül ayında Åžam alınır. Bir yıl sonra Hristiyan Araplar ve Ermenilerden oluÅŸan Hereklius’un ordusu Yermuk’ta (AÄŸustos 636) ağır bir maÄŸlubiyet aldığında, Müslümanların Ä°liya olarak tabir ettiÄŸi Kudüs’ün alınmasının önünde artık hiçbir engel kalmamıştır. Belazuri, Yermuk maÄŸlubiyetinden sonra Suriye’den ümidini yitiren Bizans imparatoru Heraklius’un kendisine maÄŸlubiyet haberi ulaşınca Antakya’dan Costantinopalis’e doÄŸru yola çıktığında yönünü Suriye’ye dönerek: “El-veda Ey Suriye! Åžimdi burası düÅŸman için ne güzel diyar.” dediÄŸini nakletmektedir.  Taberi ise Yermuk maÄŸlubiyetinden sonra Suriye’den ümidini yitiren Bizans imparatoru Heraklius’un Kudüs’ü ziyaret edip hac yaptıktan sonra 2Bizans topraklarına girdiÄŸinde Suriye’ye yönüne dönüp, “Selam sana Ey Suriye! Seni amacına ulaÅŸamamış kimsenin veda selamı ile selamlıyorum.” dediÄŸini nakleder.3 Ä°mparator ayrılırken de kutsal eÅŸyaları beraberinde götürecektir. Ona göre artık birkaç yıl önce Ä°ran’a karşı yapılmış kahramanca mücadelenin de bir anlamı kalmamıştır.4Yermuk Zaferi’nden sonra Kudüs üzerine yürüyen birliklerin başında daha sonra Mısır’ı Müslümanların hakimiyeti altına alacak Amr b. As vardır. Müslümanlar Kudüs’e giderken yolda halk yeni yöneticilerini “Biz sizin yönetim ve adaletinizi bundan önce içinde yaÅŸadığımız zulüm ve baskı ortamından çok daha fazla seviyoruz” sözleri ile karşılayacaklardır.5

Suriye’de ise Halit b. Velid yerine tüm birliklerin komutanlığına Cennet ile müjdelenen on sahabeden biri olan Ebu Ubeyde b. Cerrah getirilmiÅŸtir. Amr b. As komutasındaki birlikler Kudüs’ü kuÅŸattığında tarih 637’dir. Ebu Ubeyde de Suriye komutanlığını devralıp, emrindeki birlikler ile gelerek Kudüs’ü kuÅŸatan orduya komutanlık etmeye baÅŸlar. KuÅŸatmaya uzun süre direnen Bizans Ä°mparatorluÄŸu’nun siyasi ve dini temsilcisi konumundaki Patrik Sophronius’un da artık ÅŸehrin savunmasından ümidi kalmamıştır. Bu nedenle ÅŸehri kuÅŸatan birliklerin komutanı Ebu Ubeyde’ye, diÄŸer ÅŸehirlerde olduÄŸu gibi cizye ve haraç ödemek üzere kendilerine emân verilmesini teklif eder.  Yalnız patriÄŸin bir ÅŸartı vardır; “Bu kutsal ÅŸehri ancak Halife Ömer’e bizzat teslim edebilirim.” der; ÅŸehrin teslim anlaÅŸmasını ise halife bizzat imzalamalıdır.6

Ebu Ubeyde bunun üzerine hemen bir mektup yazarak halife Hz. Ömer’e durumu bildirir.7 Mektubu Meysere b. Mesruk e1-Absi götürecektir. Bu sevinçli haberi bir an önce Medine’ye ulaÅŸtırmak için vakit kaybetmeyen Meysere, gece-gündüz demeden sürdüÄŸü devesi ile bir gece yarısı Medine’ye gelir, doÄŸruca Mescid-i Nebi’de Ravza-yı Mutahhara’ya uÄŸrar, Hz. Peygamber’in ve Ebu Bekir’in kabrine selam verip bir kenarda dinlenir. Sabah namazı sonrası mektubu halifeye teslim eder. Halife, Müslümanlara mektubu okuduÄŸunda tüm mescitte bir sevinç hasıl olacaktır; Hz. Peygamber’in Miraç’a çıktığı, müminlerin ilk kıblesi mukaddes ÅŸehir teslim edilmek istenmektedir. Hz. Ömer müminlerin ileri gelenleri ile istiÅŸare eder. Hz. Ali’nin de teyit etmesiyle bu davete katılmaya karar verir. Medine’de yerine Hz. Ali’yi vekil bırakan halife Hz. Ömer, 637 Temmuz’unda Zübeyr b. Avvâm, Ubâde b. Sâmit ve Abbas b. Abdulmuttalib’i de yanına alarak Medine’den hareket eder.8

Ordu komutanına da hareket ettiÄŸini bildirerek kendisini Cabiye’de karşılamalarını ister. Onu Cabiye’de karşılayanlar ise Halid b. Velid, Yezid b. Ebu Süfyan ve ordu komutanı Hz. Ebu Ubeyde’dir.9

Hz. Ömer, üzerinde on dört yama bulunan yünden yapılmış eski bir elbise giymektedir. Atı bir ara yorgunluktan topallamaya baÅŸlar. Kendisine cins bir at getirilir. Ona binse de hayvanın huysuzluÄŸu nedeni ile tekrar kendi devesini ister. Önlerine bir nehir çıktığında hayvanından inerek çoraplarını çıkaran halife, elinde hayvanın ipini çektiÄŸi halde karşıya geçer. Bu durumu gören Ebu Ubeyde onun bu mütevazi haline “bugün bütün dünyayı imrendirecek büyük bir iÅŸ yapıyorsunuz” ÅŸeklinde karşılık verecektir.10

Bizzat Kudüs’e (17/638) giden Hz. Ömer, El-Halil Kapısı’nda (Yafa Kapısı) Patrik Sophronius tarafından karşılanacaktır.11 Kudüs halkına, canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına dokunulmayacağı, isteyenlerin cizye vererek ÅŸehirde kalabileceÄŸi, gitmek isteyenlerin de gidecekleri yere kadar emin olacaklarına dair Halid b. Velid, Amr b. As, Abdurrahman b. Avf ve Mu’aviye b. Ebi Süfyan’ı ÅŸahit yaptığı bir eman verir:

Bu ahit, Müminlerin emiri ve Allah’ın kulu Ömer tarafından Ä°liya (Beytü’l-Makdis) halkına verilen bir emandır. Onların canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, yerleÅŸik ve göçebe olan bütün fertlerine verilen bir teminattır.
Kiliseleri mesken yapılmayacak ve yıkılmayacak ve kısmen dahi olsa iÅŸgal edilmeyecektir. Ä°çindeki kutsal eÅŸyaya dokunulmayacaktır. Mallarına el sürülmeyecektir. 
Kimse dini inançlarından dolayı zorlanmayacak, kendilerine asla zarar gelmeyecek ve yurtlarına Yahudiler iskân olunmayacaktır. Buna karşılık onlar da cizye vereceklerdir. 
Bunlardan kim yurdunu terk etmek isterse, gideceÄŸi yere kadar mal ve can emniyeti saÄŸlanacaktır. Yurdunda kalmak isteyenler ise, güvende olacaklardır ve cizye vereceklerdir. Ä°steyen Rumlarla gidecek ve isteyen de toprağına dönecektir. 
Hasat elde edinceye kadar onlardan bir ÅŸey istenmeyecektir.
Bu, Allah’ın Resülü’nün halifelerin ve müminlerin Kudüs halkına verdiÄŸi güvenlik ahdidir. Cizye ödedikleri müddetçe geçerlidir.12

Haçlıların Ä°ÅŸgali (1099)

Kudüs bu tarihten sonra I. Haçlı Seferi’ne kadar Müslümanlar arasında bir hakimiyet mücadelesine sahne olur. Kudüs Müslümanların hakimiyetine geçtikten sonra iki defa Hristiyanların hakimiyetine girecektir. Ä°lki, 27 Kasım 1095’de tertip edilen coÅŸkulu Clermont Konsili sırasında Papa II. Urbanus’un yaptığı DoÄŸu’daki din kardeÅŸlerini Türklerin baskı ve zulmünden kurtarma, Kutsal toprakları çiÄŸneyen gayri-Hristiyanlar ile mücadele etme çaÄŸrış ile baÅŸlayan I. Haçlı Seferi sonucunda olur.13 Papa’nın çaÄŸrısı ile Haçlı Seferi’ne katılacak, Ä°talya, Fransa, Ä°ngiltere ve Almanya gibi Avrupa’nın muhtelif yerlerinden birçok kont, dük ya da kralın kardeÅŸlerinin komutasındaki14 büyük topluluklar, yaklaşık üç yıl süren yürüyüÅŸten sonra 7 Haziran 1099 tarihinde kutsal ÅŸehir önünde 40.000 kiÅŸilik15 ordugâhını kurarak ertesi gün ÅŸehri kuÅŸatmaya baÅŸlarlar (FotoÄŸraf 1 ve 2). Bunca zamandır hayalini kurdukları Kudüs artık gözlerinin önündedir. Åžehrin savunmasını Fatımilerin Valisi Ä°ftiharüddevle yapacaktır.16

kudüs1
FotoÄŸraf 1: 1099’da Haçlıların ÅŸehri kuÅŸatması.

kudüs2
FotoÄŸraf 2: Haçlıların ÅŸehri iÅŸgali.

Haçlı güçlerinin kuÅŸatması çetin geçmektedir. 14 Temmuz gecesi baÅŸlayan genel taarruzda ertesi gün kuzey surlarından hücum eden aÅŸağı Lorraine Dükü Godefroi de Bouillon’un birlikleri, Norman reisi Tankred’in askerleriyle beraber öÄŸle saatlerinde Çiçek Kapısı yakınında surları aÅŸmayı baÅŸarırlar. Åžehre inerek Sütunlar Kapısı’nı açarak ordunun ÅŸehre girmesini saÄŸlarlar. Böylece beÅŸ hafta süren kuÅŸatmadan sonra (23 Åžâban 492 / 15 Temmuz 1099) ÅŸehir düÅŸer. Müslümanlar Kubbetü’s-Sahra ve Mescidü’l-Aksa’nın bulunduÄŸu Haremü’ÅŸ-Åžerif meydanına sığınsalar da Tankred ve adamları üzerlerine saldırınca teslim olmak zorunda kalırlar. Harem-i Åžerif ve Mescid-i Aksa’ya sığınmaları da onları büyük katliamdan kurtaramayacaktır.17

 

DiÄŸer taraftan Fatimi valisi Ä°ftiharüddevle, öÄŸleden biraz sonra artık her ÅŸeyin kaybedildiÄŸini anladığında Davud Kulesi’ne çekilerek, kendisine ve muhafız kuvvetine hayatları bağışlanması ÅŸartıyla çok sayıda altınla birlikte kaleyi güney surlarından ÅŸehre giren Toulouse Kontu Raimond de Saint Gilles’e teslim etmeyi önerir.18

Ä°ftiharüddevle ve adamları emniyetle ÅŸehirden çıkacaklardır. Bütün Kudüs’te canlarını kurtarabilen yegâne Müslümanlar ise bunlar olacaktır. Büyük bir zafer kazanma edası ile ÅŸehre giren Haçlılar, zincirden boÅŸanmış deliler gibi yollarda, evlerde ve camilerde önlerine çıkan herkesi; erkek, kadın veya çocuk hiç fark gözetmeden öldüreceklerdir. Åžehirdeki katliam bütün öÄŸleden sonra ve izleyen gece içinde devam eder. Kudüs Yahudileri topluca baÅŸ sinagoglarına kaçmışlardı. Fakat bunlar da Müslümanlara yardım etmiÅŸ olmakla suçlanacak bina ateÅŸe verilerek Yahudiler havraları içinde yakılacaktır.19

Tyrensis kroniÄŸinde Harem-i Åžerif’e sığınan Müslümanların katlediliÅŸini ÅŸöyle anlatır:

“Fakat bu kaçış onları kurtaramadı, çünkü Tankred ordunun çok büyük kısmı ile oraya gitti. Cebren tapınaÄŸa girip sayısız insanı katletti. O, ayıca sayısız miktarda altın, gümüÅŸ, mücevher ele geçirip, ilk kargaÅŸa yatıştıktan sonra bunlar eski yerlerine bıraktı.”

dedikten sonra ÅŸehre giren piyade ve süvarilerin katliamını ise;

“Bir miktar atlı ve piyadeler içeri girip, ayırt etmeksizin kime rastladılarsa kılıçtan geçirdiler ve her tarafı kan doldular. Bu batıl inançlarıyla Rabb’in kutsalını kirletenlerin ve müminleri (Hristiyanları) mahrum bırakanların günahlarının kefaretini ölümleri ve kanları ile temizlemeleri için, Tanrı’nın adaleti idi.”

Katledilen Müslüman sayısını da;

“Tapınağın etrafında on bin Müslüman katledilmiÅŸ olmalıdır, ÅŸehrin orasında burasında öldürülüp, sokaklarda, meydanlarda bulunan cesetleri hesaba katılmamıştır.”

diyerek verir.20 Katliam o kadar büyüktür ki, Haçlıların hakimiyetindeki ilk birkaç yıl ÅŸehir hayalet bir görünümde olacaktır.21 Halbuki Hz. Ömer Kudüs’ü fethedip ÅŸehrin anahtarlarını Patrik Sophronios’tan aldığında onlara eman vermiÅŸ, can güvenliÄŸi içinde Kayseriye’ye kadar gitmesini de saÄŸlamıştır.

Selahaddin-i Eyyubi ve Kudüs’ün Alınışı (1187)

Kudüs’ün hakimiyetinin Haçlılara geçmesi Müslümanlarda derin hüzün meydana getirecektir. Bu duruma en çok hüzünlenenlerden biri de Selahaddin-i Eyyubi olur (FotoÄŸraf 3). Kerek hâkimi Renaud de Châtillon’un Kahire’den Åžam’a giden bir Müslüman kervanına saldırması Selâhaddîn’in artık sabrını taşıracaktır. Artık onun tüm gayreti ve stratejisi Kudüs’ün Haçlılardan alınması üzerine olacaktır. Selâhaddin, 4 Temmuz 1187’de Hittîn mevkiinde yapılan savaÅŸta Kudüs Krallığı ordusunu yok eder (FotoÄŸraf 4).22 Bu olayın ardından Müslümanlar Kudüs Krallığı’na ait Taberiye, Akkâ, Nablus, Yafa, Sayda, Beyrut, Cübeyl, Askalân, Gazze gibi ÅŸehir ve kaleleri süratle ele geçirmeye baÅŸlar. Birkaç hafta içinde büyüklü küçüklü elli iki ÅŸehir fethedilmiÅŸ, sıra Kudüs’e gelmiÅŸtir.23

 

Kudüs 3

FotoÄŸraf 3: Selahaddin’in 1185’de yapılmış bir portresi.

Selâhaddîn ÅŸehir üzerine yürümeden önce Kudüs’ün teslimini müzakere etmek için çağırttığı Haçlı heyetiyle Askalân’da görüÅŸür. Selahaddin’in gayesi Kudüs’ü sulh ile almaktır. Hristiyanlar ÅŸehri teslim etmeyeceklerini söyleyince görüÅŸmeler sonuçsuz kalır. Selahaddin bunun üzerine ÅŸehri güçle alacağına yemin eder. Artık zaman kaybetmemelidir. Aksi durumda Haçlılar savunma tedbirleri alabilirler. Bunun üzerine Selâhaddin ordu ile Kudüs üzerine yürür.

Selâhaddîn, 20 Eylül 1187’de Kudüs önünde karargâh kurar. Hücum edilmeden önce ÅŸehrin teslimini tekrar ister. Reddedilmesi üzerine önce kuzeybatı sur kesimine hücum edilir. 26 Eylül’de Zeytindağı’na yerleÅŸen Müslümanlar Sütunlu Kapı yanında surların altına lağım kazmaya baÅŸlarlar. Üç gün sonra 29 Eylül’de surda büyük bir gedik açılmıştır. Haçlılar her ne kadar buradan ÅŸehre giriÅŸi önleseler de ÅŸehrin savunması artık çökmüÅŸtür. Zira ÅŸehirde panik baÅŸlamış, halk yöneticilerini sıkıştırarak canlarını kurtarmaları için ÅŸehri teslim etmelerini isterler.24

Selahaddin Haçlıların ÅŸehri teslim tekliflerini iki defa kabul etmez. Zira “Kudüs’ü kılıç kuvveti ile almaya yemin ettiÄŸini, sadece kayıtsız ÅŸartsız bir teslimin onu bu yemininden vazgeçireceÄŸini” söyler. Ayrıca 1099’da Kudüs’ün alınması sırasında Müslümanlara yapılan katliamı da hatırlatır.25 Savunmayı yöneten Balian d’Ibelin, 30 Eylül’de Selâhaddin’in karargâhında teklifini kabul eder. Selâhaddin çok az bir fidye ödemek ÅŸartıyla halkın ÅŸehri terk etmesine izin verir. Haçlılar kırk gün içinde erkek başına 10, kadın başına 5, çocuk başına 2 dinar fidye ödeyeceklerdir.26

Selahaddin, bir tevafuk olarak Hz. Peygamber’in Miraç’a çıktığı Kudüs’e bir Mi’raç gününe denk düÅŸen 27 Receb 583 (2 Ekim 1187) Cuma günü girer. O gün Mescid-i Aksa’da Cuma namazını kılınmaz, zira Haçlılar mescidi saray yapmışlardır. Mescit temizlenerek bir hafta sonra Mescid-i Aksa’da sultan adına hutbe okunacaktır.27

Selahaddin’in ÅŸehri sulh ile alması, kimseye zarar gelmemesi Bizans tarihçilerinin de takdirini kazanır. Runciman “Galipler gayet adil ve insanca davrandılar. Frankların seksen sekiz yıl önce kurbanlarının kanı içinde yüzmüÅŸ oldukları yerlerde ne bir bina yaÄŸma edildi, ne de bir insana sataşıldı. Selahaddin’in emriyle ÅŸehirde, sokaklarda ve ÅŸehir kapılarında nöbetçi mangaları dolaşıyor ve Hristiyanlara karşı herhangi bir taÅŸkınlık yapılması önleniyordu.”ÅŸeklinde ifade eder. Runciman fidye veremeyecek birçok kiÅŸinin de Selahaddin tarafından bağışlandığını belirttikten sonra sözlerini “Onun bu merhamet ve iyiliÄŸi, ilk Haçlı seferine iÅŸtirak eden Hristiyan galiplerin kötülükleri ile garip bir tezat teÅŸkil etmekteydi” ÅŸeklinde bitirir.28

Selâhaddin’in bu davranışı ki aslında ÅŸehri kılıçla fethedebilecekken bundan geri durarak sulhu tercih etmesi tarihin ÅŸahit olduÄŸu en büyük alicenaplık olarak kayıtlara geçecektir. 

DiÄŸer taraftan Hristiyanlarca kutsal Mezar Kilisesi (Kamame) tahrip edilmek istenince Selahaddin “Hristiyanların takdis ettikleri ÅŸeyin bina deÄŸil yer olduÄŸunu, bunların ne olursa olsun buraya hacca devam edeceklerini” beyan eder. Hristiyanlarla yapılan anlaÅŸmada Kudüs’ün Müslümanlar tarafından Hz. Ömer’in vermiÅŸ olduÄŸu ahd çerçevesinde davranılır.29

Kudüs Ä°ngiliz Hakimiyetinde

Kudüs’ün ikinci defa Müslümanların elinden çıkışı ise Birinci Dünya Savaşı sırasında olacaktır. SavaÅŸa Almanya tarafında giren Osmanlı Devleti Almanlara stratejik destek sunmak maksadıyla baÅŸlattığı SüveyÅŸ Kanalı harekatları sonrası Türk birlikleri Ocak 1917’de Filistin topraklarının güney sınırı Gazze-Bi’rüssebi hattına çekilir. Bu ise Ä°ngilizleri harekete geçirecektir. 26 Mart 1917’de I. Gazze, 19 Nisan 1917’de II. Gazze Muharebelerinde Türk Ordusu Ä°ngiliz ilerlemesini bir süreliÄŸine durdurur.30

Gazze’de iki kez baÅŸarısız olan Mısır Sefer Kuvveti Komutanı General A. Murray’ın yerine, Fransa Cephesi’nde tecrübe ve baÅŸarı kazanan General Edmund Henry Haynman Allenby atanır. Kendisine her türlü desteÄŸin de verileceÄŸi belirtilen Allenby’nin görevi büyüktür: Ä°ngiliz BaÅŸbakan D. Lloyd George, Allenby’e, “Kabine’nin Noel’den önce Kudüs’ün ele geçirilmesini beklediÄŸini...” söyler.31

31 Ekim 1917 sabah saat 03.30’da yoÄŸun topçu atışı ile baÅŸlayan III. Gazze Muharebesi’nde Yıldırım Orduları ağır kayıplar verir. Allenby’nin yeni planı ve uyguladığı taktikler 7 Kasım 1917’de Gazze’nin düÅŸmesi ile sonuçlanır.

Gazze’den Türk kuvvetlerinin geri çekiliÅŸi esnasında müdafaanın yeterince yapılamaması ve geri çekilen birliklerin yeterince takviye edilememesi üzerine Ä°ngiliz kuvvetleri 40 gün sonra 8 Aralık’ta ÅŸehrin yakınına ulaşır.

Kudüs’ün Ä°ngilizlere Teslimi

Kudüs’ü savunacak 7. Ordu Komutanı Fevzi PaÅŸa (MareÅŸal Çakmak), ÅŸehrin sonuna kadar savunulmasından bir fayda beklememektedir. Zira ona göre meskûn mahallerde yapılacak bir muharebe ise kutsal ÅŸehrin tahrip olmasına neden olacaktır. Yıldırım Ordular Grubu Komutanı MareÅŸal Falkenhayn’ın (ki Kudüs’ün bırakılmasını istememekle birlikte) uygun görmesi üzerine Fevzi PaÅŸa, Ä°ngilizlerin taarruza devam edeceÄŸi ihtimalinin yüksek olduÄŸunu belirterek “Kutsal bir ÅŸehri düÅŸmanın tahribinden korumak amacıyla, Kudüs’ün boÅŸaltılmasına karar verilmiÅŸtir.” ÅŸeklindeki çekilme emrini 20. Kolordu’ya verir. Çekilme emri kendisine saat 23.00’de ulaÅŸan 20. Kolordu birlikleri o gecenin sabahına kadar Kudüs’ün doÄŸu ve kuzeydoÄŸusunda bir hatta çekilirler.32

9 Aralık 1917 günü Osmanlı Devleti’nin son Kudüs Mutasarrıfı –Ä°ngiliz kaynakları yanlış olarak Kudüs Valisi olarak verirler- Ä°zzet Bey, Belediye BaÅŸkanı’na bir teslim mektubu vererek sabah erkenden ÅŸehirden ayrılır.33 Ayrılmadan önce de telsiz makinesini çekiçle paramparça eder. Son birliklerle beraber ÅŸehirden çıkarken dudaklarında mırıldandığı son sözleri ise “Gitmeye mecburuz.” olacaktır.34

Ä°zzet Bey’in 8/9 Aralık 1917 tarihli imzaladığı belgede Osmanlıların dinî binaların tahrip olmasından çekindiÄŸi için ÅŸehirden çekildiÄŸi, buralara muhafızlar yerleÅŸtirildiÄŸi ve Ä°ngilizlerin de aynı yolda hareket edeceÄŸinin umulduÄŸu ifade edilmektedir (Belge1):

Ä°ngiliz Kumandanlığı’na

Her milletçe kutsal sayılan Kudüs’teki yerleÅŸim yerlerine iki günden beri obüsler düÅŸmektedir. Osmanlı Hükümeti sırf dinî mekanların zarar görmemesi için kasabadan çekilmiÅŸ ve Kamame, Mescid-i Aksa gibi dinî mekanların korunmasına memurlar görevlendirmiÅŸtir. Tarafınızdan dahi bu yolda muamele edileceÄŸi ümidiyle bu belgeyi Belediye Reisi Vekili Hüseyin-zâde Hüseyin Bey eliyle gönderiyorum efendim.

Kudüs Müstakil Mutasarrıfı

Ä°zzet 8/9-12-[13]3335

kudbel1
Belge 1: Kudüs Mutasarrıfı Ä°zzet Bey’in teslim mektubu.

 kudüs5

FotoÄŸraf 5: Teslim mektubu ile 9 Aralık 1917 sabahı ÅŸehri teslim eden Hüseyin-zâde Hüseyin Bey.

Belgede de belirtildiÄŸi üzere ÅŸehrin teslimini belediye baÅŸkanı Hüseyin-zâde Hüseyin Bey (FotoÄŸraf 5) yapacaktır. Sabahleyin yanında birkaç polis memuru ile Lifta’da bulunan Ä°ngiliz birliklerine doÄŸru yola çıkar. Saat 08.30’da Ä°ngilizlere beyaz bir bayrakla yaklaşır (FotoÄŸraf 6). Heyeti karşılayan Ä°ngiliz ÇavuÅŸu ve Ä°ngiliz subayları mektubu ve anahtarı teslim almayı baÅŸlangıçta kabul etmemiÅŸlerse de üstlerinin oluru ile 60. Tümen Komutanı Tümgeneral J.S.M. Shea, Allenby adına saat 11.00’de ÅŸehri teslim alır (FotoÄŸraf 7). DireniÅŸle karşılaÅŸmayan Ä°ngilizler öÄŸleden önce Kudüs’e girmiÅŸlerdir.36 Halbuki Ä°ngilizler ÅŸehir sınırlarında 9 Aralık günü çok ÅŸiddetli muharebeler ve inatlı bir direniÅŸ beklemekteydiler. Hristiyanlar Selahaddin’in ÅŸehri geri alışından tam 730 yıl sonra Kudüs’e yeniden hâkim olmuÅŸlardır.

kudüs6
FotoÄŸraf 6: Kudüs Belediye BaÅŸkanının Ä°lk Ä°ngiliz Askerleriyle KarşılaÅŸması.

kudüs7
FotoÄŸraf 7: Aralık 1917, Ä°ngiliz Generali Watson Kudüs’te.

kudüs8
FotoÄŸraf 8: Allenby Kudüs’e Askerî Vali olarak atanan TuÄŸgeneral Borton tarafından Yafa Kapısı dışında bir tören alayı ile karşılanır. Åžehre önünde iki yaveri, sağında Fransız Filistin Müfreze Komutanı ve solunda Ä°talyan Filistin Müfreze Komutanı olduÄŸu halde Kudüs’e yürüyerek girer.

Bu durum aynı gün Londra’ya bildirilmiÅŸ, Maliye Bakanı Bonar Law, Avam Kamarası’nda resmî duyuruyu yapmıştır. Resmi duyurunun ardından Westminster Katedrali’nin büyük çanı üç yıl aradan sonra çalmaya baÅŸlar. Paris’te Notre Dame Katedrali’nde özel bir tören düzenlenir. Duyurunun ardından Ä°ngiliz SavaÅŸ Kabinesi, Allenby’e gönderdiÄŸi telgrafta dünya çapında tarihî bir anlamı olan ve Ä°ngiliz ve Müttefik halklarına büyük bir sevinç yaÅŸatan Kudüs’ün ele geçirilmesi olayında kendisini tebrik ettiklerini ve baÅŸarılarının devamını beklediklerini bildirir37

General Allenby’nin Kudüs’e GiriÅŸi

Ä°ki gün sonra 11 Aralık 1917 Salı Allenby, Latron yolundan Kudüs’e kadar otomobille gelir. Allenby ÅŸehri ele geçiren önceki komutanlar gibi Yafa Kapısı’ndan (“Babü’-Halil” yani “Dost Kapısı”) girecektir (FotoÄŸraf 8). Kapı dışında tören hazırlığı yapılmıştır. Ä°ngiliz, Ä°skoç, Ä°rlandalı ve Galler askerinden oluÅŸan 50 kiÅŸilik bir imparatorluk onur muhafız kıtası, tam karşısında ise 50 kiÅŸilik Avustralya ve Yeni Zelanda birliÄŸi vardı. SaÄŸ tarafta 20 kiÅŸilik bir Fransız ve sol tarafta 20 kiÅŸilik bir Ä°talyan onur muhafız kıtası Yafa Kapısı’nın içinde görevlendirilmiÅŸtir.

Yafa Kapısı dışında Allenby Kudüs’e Askerî Vali olarak atanan TuÄŸgeneral Borton tarafından karşılanır ve bir tören alayı oluÅŸturulur. Allenby, ÅŸehre önünde iki yaveri, sağında Fransız Filistin Müfreze Komutanı ve solunda Ä°talyan Filistin Müfreze Komutanı ve mahiyetinde bulunan heyetle girerken ÅŸehre olan saygısını göstermek için attan inerek yaya olarak ilerler.

150 kiÅŸiden az olan Allenby’nin tören alayı bir tek trompet eÅŸliÄŸinde kapıdan geçerek Davut Kulesi basamaklarında durur. Burada Allenby ve heyeti ile ÅŸehrin ileri gelenleri, Ä°ngilizce, Fransızca, Arapça, Ä°branice, Yunanca, Rusça ve Ä°talyanca olarak okunacak Beyannameyi dinlemek üzere dizilir (FotoÄŸraf 9). Daha sonra Kudüs duvarlarına yapıştırılan Beyanname’nin baÅŸlığı altında sıkıyönetim ilan edilir (Belge 2):

“Mübarek Kudüs’ün sakinleri ve çevresinde ikamet eden halka:

Komutam altındaki askerlerin Türkleri bozguna uÄŸratması kuvvetlerim tarafından ÅŸehrinizin iÅŸgaliyle sonuçlanmıştır. Bundan dolayı, ÅŸimdi, burada yönetim ÅŸekli olarak sıkıyönetim ilan ediyorum ve askerî ÅŸartlar gerektirdiÄŸi kadar da sürecektir.

Bununla beraber, çekilmiÅŸ düÅŸmanın ellerindeki tecrübeniz sebebiyle herhangi biriniz telaÅŸa kapılabilirsiniz. Bundan dolayı herkesin kesinti korkusu olmadan meÅŸru iÅŸini devam ettirmesinin arzum olduÄŸunu size bildiriyorum.

Ayrıca, ÅŸehrinize insanlığın büyük dinlerinden üçünün baÄŸlılarınca tutkuyla bakıldığından ve birçok asırdır bu üç dinin ibadet eden ve dindar halk yığınlarının hacıları tarafından ÅŸehrin ruhu tanrıya adandığı için, her kutsal bina, anıt, kutsal yer, tapınak, geleneksel mevki, vakıf, dini teberru veya üç dinin hangisi olursa olsun mutat ibadet yerinin muhafaza edileceÄŸini ve onların kutsal olduÄŸuna inananların mevcut gelenek ve inançlarına göre korunacağını bilmenizi isterim.”

Aralık 1917, Edmund Henry Hynmen Allenby, General

Mısır Seferi Kuvveti Komutanı38

Bu beyanname ile kendi iÅŸine korkmadan devam edeceÄŸi, dinî mekânlar arasında ayırım yapılmadan iÅŸlevlerini devam ettireceÄŸi, her dine ait mekânların o dinin mensuplarının kontrolüne verileceÄŸi, hatta bu mekânların korunması için muhafızlar yerleÅŸtirileceÄŸi belirtilir.  Allenby 11 Aralık’ta Londra’ya çektiÄŸi telgrafta ise Hristiyanlar için kutsal olan Kamame Kilisesi için ise Hz. Ömer’in uygulaması doÄŸrultusunda hareket ettiÄŸini “Kamame Kilisesi kapılarındaki vakıfların irsî mütevellilerden, Kiliseyi koruyan Halife Ömer’in yüce hukuku doÄŸrultusunda geleneksel görevlerini kabul etmeleri istenildi” diyerek belirtir.39

kudbel2
Belge 2: Kudüs duvarlarına yapıştırılan Beyanname.

Adsssss
FotoÄŸraf 9: Tören alayı Kale (Davut Kulesi) basamaklarında Allenby ve heyeti ile ÅŸehrin ileri gelenleri, çeÅŸitli dillerde okunacak olan Beyannameyi dinlemek üzere dizilirler.

Sonuç

11 Aralık 1917’de Ä°ngiliz General Edmund Allenby, Yafa Kapısı’ndan muzaffer bir edayla Kudüs’e giriÅŸinde "Haçlı SavaÅŸları’nın artık nihayete erdiÄŸini" söylediÄŸi rivayet edilir. Allenby, 1099’da ÅŸehrin kapılarına gelen milletlerin torunlarından oluÅŸan Ä°ngilizlerin başını çektiÄŸi (20. yüzyılın Haçlılarından oluÅŸan) ordu ile Kudüs’ü alacaktır. Åžehre girerken de tören bölüÄŸünün teÅŸkilindeki itina ve savaÅŸa katılan ülkelerin askerlerinden oluÅŸması ayrıca dikkat çekilmesi gereken husus olsa gerek.

Gerçi Ä°ngiltere resmen Haçlı söyleminden kaçınmaya çalışsa da günün gazeteleri Kudüs’ün alınışını takip eden günlerde dönemin basın ve kitabiyatında Haçlı ifadesinin kullanılmasından çekinilmeyecektir. Zaten Kudüs, Allenby’nin Hristiyan dünyasına Noel hediyesidir. Bu sefer Haçlılardan farklı olarak Allenby Hz. Ömer’in ortaya koyduÄŸu ÅŸehrin yönetim esasına saygı duyacaktır. Bu fazla uzun sürmeyecek, Ä°srail’in kuruluÅŸu ile Kudüs’te durum deÄŸiÅŸecektir.

Bu süreç 1897 yılında Basel Kongresi’nde atılmıştır. O gün Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulması düÅŸüncesi/planı 14 Mayıs 1948’de Ä°srail Devleti’nin kuruluÅŸu ile ilk aÅŸamasını tamamlamıştır. 1967 yılında Kudüs Ä°srail tarafından iÅŸgal edildiÄŸinde ise ÅŸehir Yahudilerin hakimiyeti altına girer.

NUH EÅžREFOÄžLU'NDAN Ä°KTÄ°BS EDÄ°LMÄ°ÅžTÄ°R - TARÄ°H-Ä° KADÄ°M

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.