Özel / Analiz Haber
Tevrat İsrailoğlları tarafından nasıl tahrif edildi?
Follow @dusuncemektebi2
Yahudilik İlahi bir dindir. Allah'ın insanlara yol gösterici olarak indirdiği ancak sonradan tahrif edilmiş olan Tevrat'a dayanır. Ancak Yahudi tarihi içinde sık sık bu İlahi temelden sapmalar olmuştur. Bu sapmalar doğrudan dinden uzaklaşma şeklinde olduğu gibi, dini dejenere etme şeklinde de yaşanmıştır. Bu ikinci sapmanın en belirgin şekli, Yahudilik içinde, son derece kibirli, katı ve Yahudi olmayan insanlara karşı husumet dolu bir eğilimin gelişmesidir. Tevrat’ı da tahrif eden bu sapma son bir yüzyıldır Ortadoğu'da akan kanların en büyük sorumlusu olan Siyonizmi doğurmuştur. Bu yazımızda Tevrat’ın nasıl tahrif edildiğini inceleyeceğiz.
Hz. Musa’nın Vefatı ve Tevrat’ın Tahrif Edilmesi
Hz. Musa'nın vefatının ardından geçen yüzyıllar içinde, kendi kişisel ihtiraslarını Allah'ın vahyinin önüne geçiren bir kısım Yahudiler Tevrat'a bazı din dışı hurafeler eklemişler ve böylece pek çok doğru hüküm barındırmakla birlikte bazı sapkın inançlar da içeren, bugün Eski Ahit olarak adlandırılan Muharref Tevrat ortaya çıkmıştır.
Muharref Tevrat incelendiğinde içinde Allah'ın birliği, Allah korkusu, adil olmak, tevazulu davranmak, hırsızlık yapmamak, zinadan sakınmak, hile yapmamak, masum insanların canına kastetmemek gibi hak dine ait pek çok hükümle karşılaşılacaktır. Öte yandan, yine aynı kitabın içinde dejenere olduğu açıkça anlaşılan pek çok batıl efsane ve hüküm de yer almaktadır. Söz konusu efsaneler ve hükümler incelendiğinde ise ortaya çarpıcı bir gerçek çıkar: Bunlar Yahudi halkının çoğunlukla pagan kültürlerden etkilenerek kapıldıkları yanılgılardır. Ve Yahudiler içinde paganizme bağlı kalmakta direnen bir grup insan tarafından nesilden nesile aktarılarak muhafaza edilmiştir.
Bu dejenerasyon süreci nedeniyle, mitolojik kavramlar ve semboller, özellikle eski Mısır efsaneleri ve bu efsanelerde yer alan sözde kutsal kavramlar, Yahudi felsefesinde önemli bir yer tutar. Yahudi felsefesinin temel taşlarını ise Kabala ve Talmud oluşturur.
Hz. Musa’ya İtaat Etmeyen Yahudiler
Hz. Musa'nın önderliğindeyken bile Allah'ın hükümlerine uymayan, kendi hedef ve çıkarlarına göre yaşayan bazı Yahudiler vardı. Nitekim hem Kuran'da hem de Tevrat'ta sözkonusu Yahudilerin Hz. Musa'ya karşı isyankarlıkları detaylı olarak anlatılır. İlginçtir, Tevrat'ın Tesniye Kitabı'nda da, Hz. Musa'ya atfen aktarılan bir pasajda, onun Yahudilere şöyle seslendiği yazılıdır:
“Zira biliyorum ki ölümümden sonra büsbütün bozulacaksınız, ve size emrettiğim yoldan sapacaksınız; ve son günlerde sizi kötülük karşılayacak; çünkü ellerinizin işi ile Rabbi öfkelendirmek için onun gözünde kötü olanı yapacaksınız.”
(Tesniye Bölümü, 31 /29)
Hemen belirtmek gerekir ki, bu kimseler Hz. Musa'nın tebliğ ettiği hak dini kabullenememiş ve bu nedenle dejenere etmeye yeltenmiş samimiyetsiz ve menfaatperest kimselerdir. Bunun yanında kuşkusuz samimi şekilde Allah'a inanan ve O'na kulluk etmeye çalışan pek çok dindar Yahudi, haham ve diğer din adamları da tarih boyunca Yahudilik içinde var olmuştur. Allah Kuran'da bu samimi, güzel ahlaklı Yahudileri (ve Hıristiyanları) şöyle haber vermektedir:
“Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.
Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır.
Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir.”
(Al-i İmran Suresi, 113-115)
Ancak Kuran'da verilen bilgiler, Yahudi din adamları arasında kibirli, menfaatperest birtakım kimseler olduğunu göstermektedir ve bunlar Yahudi dinini dejenere etmeye çalışmışlardır.
Kuran'da bildirilen bu gerçek, İncil'deki bazı anlatımlarla da uyum içindedir. İncil'de Hz. İsa'nın ikiyüzlü Yahudi din adamlarına karşı halkı uyardığından sıkça söz edilir. Bu konudaki bir uyarı şöyledir:
"Yazıcılar ve Ferisiler (Hz. İsa dönemindeki iki Yahudi mezhebi) Musa'nın kürsüsünde otururlar; bundan sonra size söyledikleri bütün şeyleri yapın ve tutun; fakat onların işlerine göre yapmayın; çünkü söylerler ve yapmazlar. Onlar bütün işlerini insanlara görünmek için yaparlar. Çünkü onlar hamaillerini genişletip, esvaplarının saçaklarını büyük yaparlar; ziyafetlerde üst yeri, ve havralarda baş yerleri.. Ve insanlar tarafından rabbi diye çağrılmayı severler.”
(Matta Bölümü, 23/2-7)
Hz. Musa’dan Sonra Tahrif Edilen Bölümler
Kitab-ı Mukaddes'in ilk kısmını oluşturan Eski Ahit ya da Tevrat, toplam 39 kitaptan oluşur. Bunlardan ilk beş kitap olan Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye, Hz. Musa'ya verilen, ancak daha sonra kısmen dejenerasyona uğramış bölümlerdir. (En doğrusunu Allah bilir.) İçindeki tutarsızlık ve mantık bozuklukları (Örneğin, beşinci bölüm olan Tesniye'de, Hz. Musa'nın ölümü ve gömülüşünün anlatılıyor olması gibi), bu ilk beş kitaba insan sözü karıştığını göstermektedir.
"Rabbin sözüne göre Rabbin kulu Musa orada, Moab diyarında öldü. Ve Moab diyarına Beyt-Peor karşısındaki derede onu gömdü."
(Tesniye Bölümü, 34/5-6)
Bundan sonraki 34 bölüm ise, asırlar boyunca Kitab-ı Mukaddes'e parça parça eklenmiştir. "Yahudi Tarihi" adlı kitabın yazarı olan H. Hirsch Graetz, Eski Ahit'in yazılışı ile ilgili olarak şunları söyler:
“Tevrat'ın kanunlarına tam riayeti sağlamak üzere ileri gelen ailelerin temsilcilerinden başında Büyük Kohen'in (Başhaham) bulunduğu Yetmişler Meclisi'ni kurdular. Bu meclis, İsrail devletinin yıkılışına kadar devam etti. Bunlar, kitabın en eski karakterli harflerini değiştirip zamanlarına uydurdular. Gençlerini yetiştirmek için dini okullar açtılar. Bu okullardaki öğretmenlere 'Soferim' (yazıcılar) denilirdi. Soferimin iki vazifesi vardı: Tevrat'ı açıklamak ve bunun cemiyet ve ferd tarafından tatbikini sağlamak. Soferimler, Tevrat'ın beş kitabından başka, nebilerin sözlerini de Kitab'a ek olarak yazdılar ki, isimlerini bu çalışmalardan almışlardır... Bu arada bazı müelliflere göre İsrailli olmayan yabancı asıllı bazı kitaplar da İsrailleştirilerek kitaba eklendi." (H. Hirsch Graetz, Yahudi Tarihi)
Prof. Dr. Hikmet Tanyu ise, "Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler" adlı kitabında, hahamların Tevrat'ı değiştirmeleriyle ilgili olarak şunları belirtiyor:
“Hz. Musa, MÖ XIII. yüzyılda yaşamasına rağmen, yakın zamanlara kadar elde bulunan en eski İbrani el yazması nüsha MS VII. ve X. yüzyılda yazılmış bir kaynaktır. Tesniye (Tevrat'ın beşinci bölümü), MÖ 621 veya 622 yıllarında Kudüs'teki Süleyman Mabedi'nde kahinler tarafından bulunduğu belirtilerek Kral Yoşiya'ya sundukları bir kitap olup Musa'nın ölümünden, gömülmesinden ve onun için tutulan yastan bahseder. Hz. Musa zamanında bulunmayan birçok adetlere, davranışlara değinir. Önceki kitaplarda geçen bazı şeriat kanunlarını tekrarlar, insanların birbirlerine ve Tanrı'ya karşı nasıl davranmaları gerektiğini anlatır.”
(Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler, Prof. Dr. Hikmet Tanyu, sf.40)
"Yahudiliğe göre Tevrat'ın beş kitabının kelime kelime Yehova tarafından bildirilmiş Allah kelamı olduğuna inanılmaktadır. Oysaki, Hz. Musa'nın yaşadığı tarih bile kesinlikle tespit edilmiş değildir. Tahminen XV. yüzyıldan başlayarak genellikle XIII. yüzyılda yaşadığı ve ortalama MÖ 1250 yıllarında İsrailoğulları'nı Mısır'dan çıkardığı ileri sürülmektedir. Tanah'ın (39 kitabın hepsine birden verilen isim) tamamlanması ise MÖ (1200-100) yılları arasında ve bin yıldan fazla bir zamana uzamış ve muhtelif yazarlar tarafından telif, derleme, ve birleştirme işine teşebbüs edilmiştir."
(Tarih Boyunca Yahudiler ve Türkler, Prof. Dr. Hikmet Tanyu, sf.47)
Tevrat’ın Tahrif Edildiğini Yahudiler de Kabul Ediyor
Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımızın yayınladıkları fialom gazetesinde ise, bu konuyla ilgili şu ifadelere yer verilmiştir:
“Yıllardır araştırmacıların merak konusu olan 'Kutsal Kitabı kim yazdı?' sorusu uzun bir listenin çıkmasına neden olmuştur. Bu sayılan listeye aday olarak katılabilecek iki isim daha öne süren Amerikalı profesör Richard Friedman'ın bu konudaki kitabı önümüzdeki günlerde Londra ve New York'ta yayımlanacak. Friedman'a göre peygamberlerden Yeremiah ve havarisi Baruh Ben-Neriya Kutsal Kitabın ilk beş bölümünü kaleme almışlardı. İsrailli uzmanlar önerinin üzerinde düşünüyorlar.” (Şalom, 13 Mayıs 1987)
İnsanlığın Yegane Yol Göstericisi: Kuran'ı Kerim
Burada çok kısa bir biçimde özetlediğimiz tüm bu gerçekler, Kitabı Mukaddes'in tarih içinde insan sözleriyle dejenere olduğunu ispatlayan delillerdendir. Günümüzde insanlara Allah'ın yolunu gösterecek tek İlahi kitap ise Kuran'dır. Kuran, Allah'ın Resulü Hz. Muhammed (sav)'e indirdiği vahiydir ve indiği günden itibaren hiç değişmeden bize ulaşmıştır.
Kuran'ın indirilmesindeki nedenlerden biri de ondan önceki İlahi kitapların tahrif olmuş olmasıdır. Bir ayette şöyle buyrulur:
“Biz Kitab'ı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara (öncekilere) açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.”
(Nahl Suresi, 64)
Dolayısıyla insanoğlunun kendisini yaratmış olan Allah'ın sözünü bilmesinin, Rabbimiz'i tanımasının yegane güvenli yolu da Kuran'a teslim olmasıdır. Allah, "gerçek şu ki, Biz Tevrat'ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik, teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi" (Maide Suresi, 44) ifadesiyle bu İlahi kitabın da bir rehber olduğunu haber verir. Ancak bu rehberlik Kuran öncesi dönem için geçerlidir. Çünkü bazı Yahudi ruhbahları tarih içinde Tevrat'ı bozmuşlardır. Kuran'da Allah bu gerçeği, "onlardan bir bölümü, Allah'ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı" (Bakara Suresi, 75) ayeti ile haber verir. Bu yüzden, insanoğlunun kurtuluşunun yegane anahtarı Kuran'dır.
Allah Yunus Suresi'nde şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi.” (Yunus Suresi, 57)
Artık vay hallerine; kitabı kendielleriyle yazıp,sonra az bir değer karşılığında satmak için: 'Bu Allah katındandır' diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara;vay kazanmakta olduklarına.
(Bakara Suresi, 79)
Yahudilik içinde, son derece kibirli, katı ve Yahudi olmayan insanlara karşı husumet dolu bir eğilim gelişmiştir. Tevrat’ı da tahrif eden bu sapma son bir yüzyıldır Ortadoğu'da akan kanların en büyük sorumlusu olan Siyonizm’i doğurmuştur.
Henüz yorum yapılmamış.