Sosyal Medya

Kürsü

Beşir Ayvazoğlu- Sıradışı bir imam hatipli: Mehmet Çebi

BeÅŸir AyvazoÄŸlu- Karar



Üsküdar Belediyesi’nin zemin katında artık bir “Ä°stanbul Resimleri Müzesi” var. Uzun zamandır haberdar olduÄŸum ve açılışını dört gözle beklediÄŸim bu müzede, Türk resmi 1850’lerden günümüze yüz elli civarında Ä°stanbul temalı resimle temsil ediliyor. Belediyeye yolu düÅŸenler, sanatla ilgileniyorlarsa, oryantalist ressamlardan Ä°stanbul resimlerinin de teÅŸhir edildiÄŸi bu önemli müzeye mutlaka uÄŸramalıdırlar.
 
Mehmet Çebi’nin muhteÅŸem resim koleksiyonundaki Ä°stanbul temalı üç bin civarında resim arasından seçilerek kurulan “Ä°stanbul Resimleri Müzesi”, sürekli aynı resimlerin sergilendiÄŸi bir müze deÄŸil. DiÄŸer resimler de zaman içinde dönüÅŸümlü olarak sanatseverlerin dikkatine sunulacak. Çebi, “BildiÄŸim kadarıyla dünyada tek bir ÅŸehri konu alan resimlerin teÅŸhir edildiÄŸi baÅŸka müze yok,” diyor, “dolayısıyla bu müze bir ilk...”
 
***
 
Mehmet Çebi kim mi? Süleymaniye’de bir evde 1968 yılında dünyaya gelmiÅŸ bir Ä°stanbullu, sempatik, her yerde ve her zaman düÅŸündüklerini hiç kimseden çekinmeden pat diye söyleyiveren, dostlarına özellikle harika tespihler hediye etmekten ayrı bir zevk duyan cömert bir adam... Bakırköy Ä°mam-Hatip Lisesi’nden sonra Ä°stanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirmiÅŸ ve aynı üniversitede, Ä°ktisat Fakültesi’nin Sosyal Siyaset Bölümü’nde master yapmış. Sanata merakı, imam-hatip lisesi öÄŸrenciliÄŸi sırasında hat sanatına duyduÄŸu ilgiyle baÅŸlıyor. Satın aldığı ilk eser, büyük hattat Kazasker Mustafa Ä°zzet Efendi’nin “Ali” ve “Fatıma” isimlerini içiçe istiflediÄŸi harika bir levha; Sahhaflar Çarşısı’nda bir dükkândan taksitle yedi yüz dolara almış.
 
Ä°mam-hatipliler arasından çok sayıda hattat, ebrucu, müzehhip vb. çıktığını biliyorum, ama diÄŸer sanatlarla, özellikle resim ve heykelle ilgilenen yok denecek azdır. Mehmet Çebi bir istisna... Aslında sadece imam-hatipliler deÄŸil, genel olarak muhafazakârlar sanata yatırım yapmayı pek sevmezler. Mehmet Çebi bu konudaki rahatsızlığını röportaj verdiÄŸi bir gazeteciye “Baskı takvimlerden kesip evlerine hat levhası diye asan milyon dolarlık muhafazakâr zenginlerimiz var,” diye ifade ettikten sonra, “Tabii, paradan önce kültür gerekiyor!” diye ilave etmiÅŸ.
 
***
 
Evet, koleksiyonculuk paradan önce kültür gerektirir. Ama koleksiyonculuÄŸun pahalı bir iÅŸ olduÄŸunu söylemeye bile gerek yok. Para kazanmadan bu iÅŸi yürütemeyeceÄŸini anlayınca 1990 yılında Çebi Antik Åžirketi’ni kurarak sanat eseri ve antika ticaretine baÅŸlayan Mehmet Çebi, 2000’lerin başında da Ä°stanbul Antik Sanat Müzayede Evi ve Galerisi’ni kurdu. Bu arada hat ve tespih koleksiyonu zenginleÅŸiyordu. Ayrıca çaÄŸdaÅŸ hattatlarca yazılmış Hilye-i Åžeriflerden oluÅŸan bir koleksiyon meydana getirdi ve önemli bir kısmı yurt dışında olmak üzere büyük sergi ve tanıtım organizasyonları gerçekleÅŸtirdi. Ve nihayet Ä°stanbul Sanat ve Medeniyet Vakfı... Çebi’nin üç yıl önce kurduÄŸu bu vakfın bir müzesi de var: DoÄŸduÄŸu semt olan Süleymaniye’de açtığı Hilye-i Åžerif ve Tespih Müzesi... Bu müze için Vakıflarca tahsis edilen SiyavuÅŸ PaÅŸa Medresesi, Mimar Sinan imzasını taşıyan önemli bir eserdir.
 
Sözün kısası, Mehmet Çebi ÅŸimdi iki müzede yıllardır biriktirdiklerinin hiç deÄŸilse küçük bir bölümünü teÅŸhir edebilen bir koleksiyoncudur. Darısı, diÄŸer koleksiyoncuların başına... Türkiye’de özel koleksiyonculuÄŸun problemleri III. Kültür Åžurası’nda da uzun uzun konuÅŸulmuÅŸtu. Bu konuda mutlaka bir ÅŸeyler yapılması gerekir.
 
***
 
Müze sahibi bir koleksiyoner olarak Türkiye’nin müze meselesiyle de yakından Mehmet Çebi’nin en büyük hayali ise Ä°stanbul’da Louvre, Metropolitan, Hermitage vb. gibi büyük bir müzenin kurulması... “Hem fizikî mekân, hem sergilenen eser sayısı, hem de eserlerin kalitesi bakımından dünyada ilk beÅŸe girebilecek bir çatı müzeye ihtiyacımız var,” diyor. Peki bu müzeye neler konulacak diye sorulduÄŸunda Topkapı Sarayı, Arkeoloji ve Türk ve Ä°slâm Eserleri Müzelerinin depolarında yüzbinlerce eserin bulunduÄŸunu, bunların birkaç bininin sergilenebildiÄŸini söyledikten sonra “Bu muhteÅŸem eserleri neden müze depolarında çürütelim? Neden insanlar bu eserlere ulaÅŸamasın?” diyor.
 
Mehmet Çebi, bu düÅŸüncesini bir projeye dönüÅŸtürmüÅŸ, yanlış hatırlamıyorsam, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na kabul de ettirmiÅŸti. Murat Bardakçı’nın da desteklediÄŸi proje, Ä°lber Ortaylı hocamızın Hürriyet’te yayımlanan çok ağır eleÅŸtiri yazısının ardından ya rafa kaldırılmış yahut uykuya yatırılmış gibi görünüyor.
 
Türkiye’nin “millî” sıfatını taşıyan büyük bir müzeye ve bunun için müze olarak projelendirilmiÅŸ abidevî bir binaya ihtiyacının bulunduÄŸuna ben de inanıyorum. Bu meseleler üzerinde düÅŸünen, hayal kuran insanların cesaretini kırmak yerine olumlu tarafından bakarak tartışmak, olurunu olmazını göstermek daha doÄŸrudur.
 
Öyle anlaşılıyor ki, aziz dostum Mehmet Çebi bir süre “Hilye-i Åžerif ve Tespih Müzesi” ve “Ä°stanbul Resimleri Müzesi”yle yetinmek zorunda. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.