Kürsü
Taha Kılınç- Kaptanın rotası
Follow @dusuncemektebi2
Taha Kılınç- Yeni Şafak
Nahda Hareketi’nin 20-22 Mayıs 2016’da düzenlenen genel kongresinden hemen önce, RâÅŸid GannûÅŸî, Fransız Le Monde gazetesine yaptığı açıklamada “Siyasal Ä°slâm”ı artık bütünüyle terk ettiklerini, kendilerini artık “Müslüman demokratlar” olarak tanımladıklarını söylemiÅŸti. Yeniden liderliÄŸe seçildiÄŸi kongrede de bu sözleri tekrarlayan GannûÅŸî, birkaç gün sonra, Londra’da yayımlanan Åžark el Evsat gazetesine verdiÄŸi ayrıntılı röportajda, maksadını geniÅŸ biçimde izah ediyordu: “Nahda, bundan sonra yalnızca siyasi bir parti olacak. Ä°slâm elbette referans noktamız olarak kalacak, ama Tunuslu bütün kadın ve erkeklere açık, sivil, mutedil ve ulusal bir parti olarak yola devam edeceÄŸiz. Parti çatısı altında bundan sonra dinî ve sosyal herhangi bir faaliyet yürütülmeyecek. Nahda mensupları arasında dinî ve sosyal faaliyetlerde yer almak isteyenler varsa, onlar bunun için uygun platformları tercih etmek durumunda kalacaklar.”
RâÅŸid GannûÅŸî’nin Batı basınında alkışlarla karşılanan bu açıklamaları, Ä°slâm dünyasının çeÅŸitli mahfillerinde ÅŸüpheden öfkeye uzanan geniÅŸ bir tepkiler silsilesine yol açtı. Ä°slâm’ın siyaset sahnesindeki rolünü azaltıp yok etmekle suçlanan GannûÅŸî’yi, Tunus’un laik kesimlerine aşırı tavizler vererek Nahda idealini öldürmekle itham edenler de çıktı. Yorumların bazılarında GannûÅŸî, içine düÅŸtüÄŸü politik çaresizlik nedeniyle, canhıraÅŸ biçimde çıkış yolu bulmaya çalışan bedbaht bir siyasetçi olarak da betimleniyordu.
Oysa siyasî yürüyüÅŸünün ilk adımlarından beri, “Ä°slâm ve demokrasi” tartışmaları baÄŸlamında GannûÅŸî’nin durduÄŸu yer hiç deÄŸiÅŸmemiÅŸti. Kendisinin ta 1980’lerin sonunda söylediÄŸi ÅŸu sözler, bugünkü çizgisinden farklı bir duruÅŸa iÅŸaret etmiyor:
“Ä°slâmî deÄŸerlerin iyice anlaşılması halinde, demokrasiyle Ä°slâm arasında herhangi bir çeliÅŸki bulunmadığı görülecektir. Demokrasi, siyasî kararların alınmasında, halkın iradesini ifade etme aracı olmaktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Demokrasi azınlığın muhalefet hakkını saklı tutmakla birlikte, kararın alınmasında, çoÄŸunluÄŸu öne çıkaran bir sistemdir. Demokrasi bize, iktidarın kansız olarak el deÄŸiÅŸtirebilmesini mümkün kılan bir seçenek sunmaktadır. Demokrasi, kamu politikalarının oluÅŸturulmasını ve iktidarın tekelciliÄŸi önleyecek biçimde dağıtılmasını saÄŸlayan, bunların yanı sıra barışçıl muhalefete de izin veren bir sistemdir. Demokrasi, düÅŸünsel ve siyasî mücadelelerde kan akıtılmaksızın ve toplumu parçalamaksızın yürütmemizi saÄŸlayan bir araçtır. Demokrasinin organları olan seçim, iktidarın el deÄŸiÅŸtirmesi, çoÄŸunluÄŸun karar alma, azınlığın muhalefet etme; kamuoyunun dernekler, sendikalar, siyasal örgütler, kültürel etkinlikler, sosyal hizmetler ve medya bazında örgütlenmesine izin vermek gibi unsurların hangisi Ä°slâm tarafından gayrimeÅŸru sayılmıştır? Aslında Müslümanlar tarafından demokrasiye gösterilen tepkilere baktığımızda, itirazların temel sebebinin, ÅŸûrâ deÄŸerinde bir yönetim biçimi olan demokrasi ve çoÄŸunluÄŸun iktidarı (cumhuriyet) ile çaÄŸdaÅŸ demokrasinin doÄŸuÅŸuna beÅŸiklik eden liberal felsefe ve bu felsefenin dayandığı materyalist bakış arasında ayırım yapılamaması olduÄŸunu görürüz.”
30 yıl öncesinde de böyle düÅŸünen birinin, 2016’da “Biz Siyasal Ä°slâmcı deÄŸil, Müslüman demokratız” demesinde ÅŸaşılacak bir durum yok elbette. Aynı ÅŸeyi, GannûÅŸî’nin birçok Ä°slâmî çevrede “aşırı derecede liberal” olarak etiketlenen birlikte yaÅŸama kültürü, Ä°slâm’da kadın, had cezalarının uygulanması gibi konulardaki yorumlarında da görmek mümkün. Bir deÄŸiÅŸmeden söz edilecekse, deÄŸiÅŸenin GannûÅŸî olmadığı kesin.
***
Tunus’a özgün eÄŸitim süreçleri çerçevesinde zihni ÅŸekillenen, ardından farklı Arap ülkelerindeki ortamı gözlemleyen, nihayet yaklaşık 22 yıl kaldığı Ä°ngiltere’de iÅŸin teoriÄŸine daha fazla kafa yorabileceÄŸi geniÅŸ zamanlar bulan RâÅŸid GannûÅŸî, 2011’de ülkesine döndüÄŸünde, yıllardır konuÅŸup yazdığı ÅŸeyleri uygulamaya geçirebileceÄŸi bir imkâna da kavuÅŸmuÅŸ oldu. Ne var ki ağır bir diktatörlüÄŸün pençesinden yeni kurtulan, bunun sonucu olarak da siyasî ve ekonomik açıdan darboÄŸaza sürüklenen Tunus’taki ortam, GannûÅŸî’yi zihninde kurduÄŸu “zaten esnek” teoriyi daha da esnetmek zorunda bırakacaktı. GannûÅŸî, takip ettikleri uzlaÅŸma temelli siyaseti, 2015’te kaleme aldığı bir makalede “diyalog destanı” olarak tanımlayacaktı.
GannûÅŸî ve liderlik ettiÄŸi siyasal hareketin Tunus’ta neleri deÄŸiÅŸtirdiÄŸini söyleyebilmek için henüz erken. YürüyüÅŸ devam ediyor zira. “Tunus’u, Mısır gibi olmaktan korudu” ÅŸeklinde ifade edilen siyasî uzlaÅŸma modelinin, Nahda Hareketi’ni Ä°slâmî konulardaki temel iddialarından vazgeçmeye zorladığı ise, ÅŸimdiden ortaya çıkmış peÅŸin bir sonuç. GannûÅŸî “Müslüman demokrat” kavramını olgunlaÅŸtırırken, güç yetmeyen bazı konulardaki eleÅŸtirileri de böylelikle göÄŸüslemeyi hesaplıyordu belki de. Nihayetinde, Tunus gibi bir ülkede, “Ä°slâmcı” bir partinin elde edebileceÄŸi baÅŸarıların sınırları baÅŸtan belliydi.
Bu baÄŸlamda, “GannûÅŸî fikriyatından ve birikiminden geriye ne kalacak?” sorusu oldukça önemli. Kestirmeden cevap bulabilmek için, elimizdeki iyi bir benzetme imkânını kullanabiliriz: Bosna’da Aliya’nın bilgeliÄŸinden geriye ne kaldıysa, o. Hatta belki de, çok daha azı.
Henüz yorum yapılmamış.