Güncel
Abdurrahman Dilipak / Vahyin muhatabı insan ve..
Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit
Alexis Carrel, “Ä°nsan bu meçhul” demiÅŸti. Bizim geleneÄŸimizde insan “Ekmel-i mahlukat”, “EÅŸref-i mahlukat”tır. Ya da “Belhum adal”! Yani hayvandan da aÅŸağı.
Ä°nsan cahil ve zalimdir (El Ahzab 72) , Acelecidir (El Enbiya 37), Menfaatçidir ve Çabuk ÜmitsizliÄŸe kapılır (El Rum 36), Hemen şımarır (El Kasas 76), Åžüphecidir (El Hacc 11), Allah’a karşı çok nankördür (El Adiyat 6-7 / El Ä°sra 67-69 / El Fecr 15-16 / El Enbiya 35), Rabbine karşı Ä°syan eder (El Nahl 4), Ä°htiraslıdır ve Cimridir (El Ä°sra 110 / El HaÅŸr 8 /El Fecr 17-20 / El Mearic 19-21 / El Adiyad 8 / El Hümeze 3-4), BaÅŸkalarını ayıplar ve alay eder (El Hümeze 1-2), Kıskançtır ve Hased eder (El Nisa 128 - 54) Ä°nsan zayıf yaratılmıştır (El Rum 54 / Yasin 68 / El Nisa 28 / Taha 115), Kibirlidir (El Ä°sra 37 / Bakara 13-34-206 / Nisa 49-172-173 / Araf 12-13 - 36-40 - 48-75 - 76-82 - 88-123 - 133 - 146-206 / Yunus 75-83 / Hud 10, Hicr 31-32-33 / Nahl 49 / Ä°sra 4-34-61 / Kehf 50 / Hacc 9 / Saffat 35 / Mü’min 76 / Duhan 19-31 / Casiye 31 / Kamer 25)
Yaratan Allah, yarattığı kulların, Åžeytan tarafından en çok aldatıldıkları zaaf noktalarını bize “kitab”da haber verdi. Yukarıdaki ayetler nefsin bu zaaflarını bize iÅŸaret eder.
Öte yandan, Kur’an-ı Kerim’e göre insan, “Allah’ın yeryüzündeki halifesi”dir. (En’am 165 / Yunus 14 / Hadid 7 / Bakara 30 / Neml 62 / Fatr 39 / Araf 69 / Sad 26 / Araf 74-129 / Yunus 73) O’nun “gören gözü, iÅŸiten kulağı, tutan eli haykıran sesi” olacaktır. O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olacaktır. Zira Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir.(Tevbe 14)
Ä°nsan aslında 4’ü asli, 3’ü arizi olmak üzere 7 kiÅŸilikten oluÅŸur.
Bizim “rahmani” sıfatımız kaynağı olan ilk cevherimiz Ruh’dur. Onun hakkında bize ek az ÅŸey verildi. O’nun “Allah’tan bir nefha” olduÄŸu haber verildi bize (El Hicr 29). Ruh bu anlamda mukaddestir. Yanılmaz, ölmez, hastalanmaz. Ä°nsanın ruhaniyetini temsil eder. Ä°çimizde Melekler alemini temsil eder. Makamı Kalb’dir. Hemen yanında Nefsimiz vardır. Terbiye edilmemiÅŸ, ıslah edilmemiÅŸ nefs Åžeytan’ın yol arkadaşıdır. Ä°çimizdeki ÅŸubesidir. “Ben”liÄŸimiz orada gizlidir. Makamı cinsiyet mekanıdır. Can, hayat kaynağıdır. Bir insanla sivrisinek arasındaki benzerlik %80’dir. Merkezi mide, akciÄŸer, karaciÄŸer olsa da, enerjisi bütün bedeni kapsar. Akıl, makamın beyindir. Aslında kalbimiz de ayrı bir anlayış merkezidir. Beyin omurilik soÄŸanı ile bütün sistemle karşılıklı bir iletiÅŸim içindedir. Aslında bu sistemler olimpik helezonlar gibi iç içedir.
Akıl bunlardan bizim doÄŸrudan müdahale edebildiÄŸimiz tek cevherdir. Bu “akıl” denen ÅŸey hangi cevhere dokunursa onu aktif hale getirir. Hakikatin idraki ve gerçeÄŸin algılanması, sorgulanması, hakikat ile iliÅŸkilendirilerek eyleme dönüÅŸtürülmesinde akıl kilit bir oynar.
Kur’an-ı Kerim’de “Akıl” yalın halde, “isim” olarak deÄŸil, “Akletmek” ÅŸeklinde “fiil” olarak kullanılır. “Aklı selim”den söz eder. Çünkü akıl gibi görünen bir “ifsad” da sözkonusu (El Zümer 9) Yoksa Kur’an-ı Kerim zamanının en akıllı geçinenine niye “Ebu Cehil“ ya da “Kitap yüklü eÅŸek” benzetmesi yapsın ki.
Arızi olarak bizim hayatımıza müdahale eden, gelip giden ya da sürekli bizimle beraber olan 3 cevher daha vardır. Bunlar, Melek, Cin ve Åžeytan. Melek Ruhun arkadaşıdır. Åžeytan Nefsin arkadaşıdır, Cin, Rahmani veya Åžeytani olabilir. Aklımız ve nefsimizle arkadaÅŸ olabilir.
Ä°nsan bu 7 kiÅŸilik içindedir. Ä°nsan, aile içinde genetik bir mirasla doÄŸduÄŸu gibi, aynı zamanda tarih, bugün ve gelecek hayali ve tasavvuru ile kiÅŸilik kazanır.
Aile genetik bir mirası beraberinde getirir. Åžehir geniÅŸ bir aile gibidir. Ä°çinde yaÅŸadığımız din, dil, tarih, toplum, hukuk kiÅŸiliÄŸimizin oluÅŸmasında ana belirleyici unsur olarak önem taşır.
DoÄŸduÄŸumuz ana babayı biz seçmedik, DoÄŸduÄŸumuz zamanı, toprağı, cinsiyetimizi ve derimizin rengini de biz seçmedik. Bunlar önemsiz deÄŸil. Ama bunlar her ÅŸeyi açıklamak için de yetersiz kalır.
Vahyin muhatabı olarak insan, Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olurken aynı zamanda Allah insanlar eliyle zalimleri cezalandırmak, mazlumlara yardım etmek ister.
Ä°nsan Hakkın ve halkın gören gözü, iÅŸiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olacaktı. Ama galu bela’da verdiÄŸimiz sözde durmadık. Cahillik ettik ve zalimlerden olduk. “YaÅŸayan Kur’an”, “Veresetül enbiya” olacaktık.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Yeryüzünden hesaba çekileceÄŸiz. Sadece Müslümanlardan deÄŸil, sadece öteki insanlardan da deÄŸil, “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir adli ilahi sorar Ömer’den onu”. Yıkık bir köprüden geçerken ayağı sürçen topal keçinin sorumluluÄŸu Halife Ömer’e aittir.
Hayal ettiÄŸimiz, herkes için Adalet, herkes için Barış, herkes için Hürriyet vaad eden bir medeniyetin inÅŸası için Müslümanlarla Müttehid, erdemli insanlarla ve mazlumlarla Müttefik, bize düÅŸman olmayan ve deÄŸer üreten herkesle, nimet ve külfet dengesine dayalı Ä°tilaf’lar gerçekleÅŸtirmeliyiz..
“Yalnız Kur’an’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz Ä°slam’ı”.. Åžiarımız belli, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, mazlum düÅŸmanımız da olsa. Bir topluluÄŸa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliÄŸe sevk etmemeli. Ä°ÅŸi ehline vermeliyiz. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelmeli.
Bir ayet de mealen, “De ki, Hak geldi batıl zail oldu, ÅŸüphesiz batıl yok olmaya mahkumdur” denir. (Ä°sra 81). Burada Allah böyle demiyor, ama bizim böyle dememizi istiyor. Bunu somut bir örnekle açıklamak gerekirse, “Işık gelince karanlık yok olur. Karanlık zaten yok olmaya mahkumdur” gibi bir anlam çıkıyor. Karanlık gelince ışık yok olmuyor, ışık gelince karanlık yok oluyor. Bundan çıkan bir diÄŸer anlam da ÅŸu: “Karanlık aydınlığın yokluÄŸudur”. Yine farklı bir sonuç olarak bu hükümden “Åžeytanın varlığı günah iÅŸlememizin bahanesi, gerekçesi olamaz”.
Bizim geleneÄŸimizde insan, “meçhul” bir kiÅŸilik deÄŸil, “Galu bela zamanı”ndan baÅŸlayarak, ruh, cennet hayatı, dünya hayatı ve ilk insandan günümüze bütün serüveni ile biliyoruz. Åžeytanın isyanı/inkarı/kıskançlığı, meleklerin “Merak”ı, Hz. Adem’le, Hz. Havva’nın hayatı, Kâbe’nin inÅŸası, bize tek tek anlatılır.
Ä°lk insan ev’de oturuyordu. Kendine eÅŸyanın isimleri öÄŸretilmiÅŸti. Bir de 10 sayfalık “Suhuflar” verilmiÅŸti. Okur-yazardı. Tarım ve hayvancılıkla meÅŸguldüler. Ä°badet ediyorlardı. Tarih yazı ile baÅŸlarmış. Prehistorya böyle diyor ama, tarihi çok yakın bir zamandan baÅŸlatıyor.
Batı insanı “Birey” olarak tanımlar. Biz iç içe geçmiÅŸ birçok kiÅŸilikten oluÅŸuyoruz ve evrenle interaktif bir etkileÅŸim içindeyiz. Ve bizim için dünya hayatından sonra baÅŸlayacak bir ahiret hayatı var. GeldiÄŸimiz yere geri döndürüleceÄŸiz. Ä°mtihan olacağız. Son durak cennet ya da cehennem olacak.
Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz.
Son duamız ÅŸöyle olsun:
Rabbim, yalnız Senden yardım diler ve yalnız Sana sığınırız. Bize Hakkı Hak, batılı batıl göster, Hak’ta toplanmayı nasib et. Bizi nimet verdiklerinizi yoluna ilet. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl.
Selâm ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.