Sosyal Medya

Kürsü

İbrahim Kiras- 'Gezi Parkı' neydi, ne değildi?

Ä°brahim Kiras- Karar



Gezi Parkı olayları aradan beÅŸ yıl geçtikten sonra yeniden gündemimize geldi. Galiba konjonktürün getirdiÄŸi bir zaruret var ki bugünlerde soruÅŸturma dosyaları yeniden açılıyor, gözaltı ve tutuklama kararları çıkarılıyor, yeni suçlamalar ortaya atılıyor. Güzel ülkemizde çok sık yaÅŸadığımız “deja vu” deneyimlerinden biri daha…
 
Böyle bir durumda “yeni bir ÅŸey söylemeye” gerek yok herhalde. AÅŸağıdaki yazı 3 Haziran 2013 tarihinde, yani olayların her ÅŸeye raÄŸmen henüz tamamen çığırından çıkmadığı günlerde son bir ümitle yazılmış ve “iktidara en yakın” diye tarif edilen gazetede “Gezi Parkı krizinden çıkarılacak dersler” baÅŸlığıyla yayınlanmıştı.
 
***
 
Taksim Gezi Parkı krizinden bazılarının umduÄŸu, bazılarının da korktuÄŸu ÅŸekilde bir netice çıkmayacağı başından beri belli. Önce Taksim’de, sonra Ä°stanbul’un muhtelif bölgelerinde ve hatta diÄŸer ÅŸehirlerde gerçekleÅŸtirilen protesto gösterileri ne 27 Mayıs öncesinin sokak olaylarına benziyor, ne de 2007 sürecindeki Cumhuriyet mitinglerine.
 
Ä°ÅŸin içine provokatörlerin dâhil olduÄŸu, buradan siyasi bir çıkar saÄŸlamak üzere fırsatçıların iÅŸe karıştığı muhakkak. Hatta kimi uluslararası aktörlerin bile Taksim Meydanına gözleri parlayarak baktıkları söylenebilir. Ama geliÅŸmeleri toplumsal dinamiklerden bağımsız deÄŸerlendirmeye kalkışmak kimseye fayda saÄŸlamaz. Gerçekte ne olduÄŸunu anlama imkânından mahrum kalırız bunu yaparsak.
 
“Bu kitlesel eylemler sadece üç-beÅŸ tane aÄŸaç için olabilir mi?” diye sormak, atılan sloganların çevre ve ÅŸehircilik konusundaki hassasiyetlerle ilgisini sorgulamak haklı ve tutarlı olsa da faydasız bir tutum. Zira resmin tamamını görmeyi saÄŸlamıyor. Aynı ÅŸekilde, toplumsal tepkileri “Eski Türkiye’ye dönme arzusu, derin devletin komplosu” vs. diye mahkûm etmek de belki içimizi rahatlatabilir ama çözüm getirmez; olsa olsa sorunu büyütür. DoÄŸru teÅŸhis edilemeyen sorun doÄŸru yöntemle çözülemez. Çözülemeyince daha da büyür.
 
Öncelikle ÅŸunu anlamak lazım ki bu gösterilere katılan vatandaÅŸların tamamının ortak bir amaçla hareket ettiklerini, hatta belirli taleplerinin olduÄŸunu söylemek mümkün deÄŸil. Görülen o ki bazı konularda siyasi iktidarın takındığı tutumlara veya kullanılan dil ve üsluba karşı “biriken” tepkilerini ifade etme fırsatı bulduklarını düÅŸünen insanların oluÅŸturduÄŸu, heterojen bir kitle var karşımızda. Dahası, bu kitlenin sadece muhalefet partilerinin tabanından oluÅŸmadığını da düÅŸünmek gerekiyor. Ä°ktidar partisinin “doÄŸal tabanında” yer alan insanların kimi uygulamalara veya söylemlere karşı hissettikleri hoÅŸnutsuzluk da bu vesileyle ifade imkânı bulmuÅŸ göründü. Gösteri yapılan alanlara gitsin veya gitmesin, bu kesimdeki insanların gerek sosyal medya yoluyla gerekse baÅŸka kanallardan ifade etmiÅŸ olduÄŸu hissiyatın çok daha ciddi bir sinyal olarak düÅŸünülmesi gerekir.
 
Her ÅŸeye raÄŸmen bu tablonun siyasi iktidar bakımından olumlu bir sonucu var. Öncelikle toplumda biriken tepkinin patlayıp dağıldığını, bu birikimin artmaya devam etmesi halinde ileride daha ciddi zararlara yol açmasının böylece kendiliÄŸinden önlendiÄŸini düÅŸünmek mümkün. Ama bunu da kör bir iyimserliÄŸe saplanmak için deÄŸil, tam aksine olan bitenden ders çıkarmak ÅŸartıyla yapmak gerekiyor. (…)
 
Parktaki bazı aÄŸaçların, burada “AVM yapılması için” kesildiÄŸi ÅŸayiasının çıktığı an konunun birinci dereceden ilgilisi ve sorumlusu olan yerel yönetici çıkıp da bunun doÄŸrusunu kamuoyu ile paylaÅŸsaydı büyük ihtimalle olayların bu noktaya gelmesinin önüne geçilebilirdi. Bu yapılmadı. Ä°stanbul’un yerel yöneticileri olayların baÅŸlamasından ancak üç gün sonra ortaya çıkıp ilk günden yapmaları gereken açıklamayı yapabildiler. Belki inisiyatif almanın riski göze alınamadı.
 
Ama asıl önemli nokta, tarihi Topçu Kışlası’nın yeniden inÅŸası fikrinin başından beri bir “rant giriÅŸimi” olarak algılanmasının önüne geçilememesi oldu. Kışla binası konusunda gösterilen ısrarın sebebi izah edilemedi. O yüzden olaylar bu noktaya geldi zaten.
 
Olayların bastırılmasında kullanılan yöntemin yanlışlığını ise söylemeye bile gerek yok. Gezi parkı krizi “polisiye” yöntemlerle deÄŸil, “politik” yöntemlerle çözülebilirdi. Ama bunun polisin yönetebileceÄŸi türden bir süreç olmadığını söylemesi gerekenler söyleyemedilerse karşımızda çok daha baÅŸka bir mesele de var demektir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.