Sosyal Medya

Kürsü

Abdurrahman Dilipak- Koç, spor, vesaire..

Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit



Ben “EÄŸitim”e, “Spor”a, “Kültür”e, “Aydınlanma”ya karşı biriyim.
 
Birileri beni, çocuklarımı “eÄŸmesin”ler, “eÄŸitmesin”ler. Biz “Raina” diyenlerden deÄŸiliz, dostlarımıza bile “Unzurna” diyenlerdeniz. Mesela ben Hanefiyim. Benim “imam”ım, annesi ile daha sonra evlendirdiÄŸi üvey babasının öÄŸretilerinin dışında, imameti deÄŸil, Hilafeti seçti. Ä°ÅŸin ilginç yanı o Hilafet yanlısı idi, ama Halife tarafından öldürtüldü. O iki talebesi tarafından eleÅŸtirilince, “Ben size böyle mi öÄŸrettim” demedi. Onları notunu kırmakla, “size icazetinizi vermem” demedi, “EÄŸer iki talebem birlikte (Ä°mam-ı Muhammed ve Ä°mam-ı Yusuf) bana itiraz ederse, siz onlara uyun” dedi. Yani hiçbir beÅŸeri kuralı “Muhkem Nas” haline getirmedi. O bunun “Ä°lahlık ve Rablik” anlamına geldiÄŸini bilir. Ä°lah “Hüküm koymak ya da Norm koyan”, Rab “Terbiye eden” anlamına gelebilir. Bir hayvanı ehlileÅŸtirmek adına, ihtiyacına uygun hale getirmek için ehlileÅŸtirebilir/evcilleÅŸtirebilir/ eÄŸitebilirsiniz, ama bir insanı deÄŸil. Beyaz adam, Kızılderililere, karaderililere, sarı ırka, kendinden olmayan, hatta kendinden olup da, kendi planlarına uymayan kiÅŸileri, kendi inanç, ihtiyaç ve güvenlik endiÅŸelerine göre “norm” olarak belirlenen kurallara uygun davranmayı öÄŸretmek ve alıştırmak için L’ecole’ler oluÅŸturdular ve eÄŸittiler.1500’lerde baÅŸlayan “Beyaz Adam”ın “dünyayın keÅŸfi”, tarihin en büyük katliamlarının ardından 1700’lerde yeni bir bilim, sanat, felsefe, mimari, siyaset, ekonomi, düzen ve “yaÅŸam tarzı” üretmeye baÅŸladılar. Yeni “Model”ler, “Stat”, “Statü”ler, “Statüko”lar oluÅŸturmaya, 1789 sonrası ise dünyaya nizam vermeye baÅŸladılar.
 
Spor yapacaktık, onlara göre saÄŸlıklı yaÅŸamak için. Spor aslında Biyolojide “Bitkilerin ya da bir hücreli hayvanların çok özelleÅŸmiÅŸ olan ve yaÅŸamın sürekliliÄŸini saÄŸlayan üreme yeteneÄŸindeki hücrelere verilen ad” idi.. Aslında “Sporla üreyen bitkiler”, bitkilerin en ilkel bölümünü oluÅŸturuyorlardı. Batı “Cultur”una göre, “Ä°nsanın doÄŸal yaÅŸam biçimini/forumu”nu korumak için spor yapması gerekiyordu. 
 
EÄŸitim de aslında okul üzerinden “Kültürel bir norm” oluÅŸturmak için gerekli idi. Bu anlamda norm, toplumsallaÅŸma sürecindeki grup üyelerinin  sosyal iliÅŸkilerinde ortaya çıkan ve “birey”lerin grup içinde nasıl davranacaklarını belirleyen kural ve beklentilere verilen ad idi. Yine beyaz efendilerimiz bizi normalleÅŸtirmek için bize “Ä°lahlık” ve “Rablik” taslıyorlardı. Yoksa “anormal” olmuÅŸ olacaktık ve dışlanacaktık. Ya da “insanlaÅŸma aÅŸamasını tamamlamamış maymunlar” olarak damgalanacaktık, tıpkı Darvin’in yaptığı gibi. “Norm” batılı efendilerimizin (!) bizim için, birey, toplum ve devletler ölçeÄŸinde koyduÄŸu “uyulması gerekli kural”lara verilen ad’dır.
 
Mesela, kültür de, aslında, aynı zamanda hayvanlar için, tarımsal ürünler içinde kullanılır. “kültür ırkı” (Ä°ng. culture race) dediÄŸinizde “Ekonomik açıdan önemli bazı hayvan ve endemik bitkilerin özel koÅŸullar alanda yetiÅŸtirilmesiyle oluÅŸturulan ırklar”a verilen ad’dır. Bizdeki kültür, benzer bir amaç ve yöntemle insanlara karşı uygulanır. Yani tarım ve hayvancılıkta aranan mükemmeliyetçiliÄŸin insana uygulanmasıdır ki, burada amaç, ekonomik, siyasi, sosyal ve seküler bir amaçtır.
 
Umarım, niye “Okul”a, “EÄŸitim”e, “Spor”a ve “Kültür”e karşı olduÄŸumu anlatabildim. “Aydınlanma felsefesi” bu anlamda 1789 Fransız devrimi ile  Fransız Kültürünün evrenselleÅŸtirilmesi adına oluÅŸturulan Laik ve Seküler bir “Mode-r-nleÅŸtirme” sürecidir. Yani BatılılaÅŸtırmaya yönelik, batı deÄŸerlerini “Modern / ÇaÄŸdaÅŸ” bir akım olarak “Moda” haline getirmeye çalışan bir akımın adıdır. Aydınlanma, Batı siyasasının, iktisadının, teoloji, tarih ve yaÄŸmasının kutsanması ve evrenselleÅŸtirilmesi adına bir operasyonun adıdır aslında. Onun için ben bir Müslüman olarak ne batılı anlamda “SaÄŸcılığı”, ne Aydınlanma felsefesinin ürünü olan “Aydın” olmayı kendime yakıştırmam. “Sivil” olmak bile, “Politik toplum” diye bir olguya karşı dengeleyici bir argüman olarak, zaruret gereÄŸi ihtiyadla, arızi olarak kabulleneceÄŸim bir nitelemedir.
 
Åžimdi gelelim, Koç’ların Spor ve Kültüre ilgisine. BJK, FB, GS deyince akla hemen Rahmi Koç, Ali Koç, Kıraç ailesi geliyor. Sahi devletin, sermayenin ve FETÖ’nün bu konuya ilgisinin arkasında ne var. Diktatör Salazar’ın “Siesta, Fiesta, Futbol” dediÄŸi bu iÅŸ “en kârlı bir yatırım alanı” mı, yoksa birilerini kolay provoke edilebilecek bir  “Holiganlar ordusu” kurma hayalinde mi?
 
En yaygın spor “Futbol”.. Futbol kumar mı, eÄŸlence mi, spor mu? Bir de yapan ve izleyen için kesin saÄŸlıklı bir durum deÄŸil. Zaten spor seyirlik bir oyun olmasa gerek. Sosyal Media’da bakın Koçların sporla ilgisi anlatan ne buldum: Koç Ailesi, Rahmi Koç üzerinden BeÅŸiktaÅŸ, “Derin adam” denilen  Ä°nan Kıraç üzerinden Galatasaray üzerinde çok etkin. Geriye sadece Fenerbahçe kalmıştı. Ali Koç da Fenerbahçe’ye BaÅŸkan oldu. Artık “3 büyükler” yerine “3 Koç’lar” tabirini kullanmak daha doÄŸru olur.
 
Rahmi Koç anlatıyor, Vahap Munyar yazıyor: (Hürriyet 28.6.2008): “Babam yaÅŸlandıkça, daha doÄŸrusu yaşı ilerledikçe, enerjisi artıyor, günü 36 saat gibi yaşıyor. Ä°çindeki BeÅŸiktaÅŸ sevgisi iyice su yüzüne çıkıyor. Fenerbahçe baÅŸarılı olunca, babamın üzüldüÄŸünü görüyorum, ben de üzülüyorum. BeÅŸiktaÅŸ baÅŸarılı olunca, babam seviniyor ama benim üzüldüÄŸümü görünce, yine üzülüyor. Onun böyle etkileneceÄŸini küçükken düÅŸünebilsem, BeÅŸiktaÅŸlı olabilirdim.” (…) “Rahmi Koç, çeÅŸitli sohbetleri sırasında Mustafa Koç ile Ali Koç’u evdeki garsonun gizli gizli Fenerbahçe taraftarı yaptığını, Ömer Koç’u ise son anda BeÅŸiktaÅŸ saflarında bırakmayı baÅŸardığını anlatıyor. Önceki akÅŸam Mustafa Koç’a bu konuyu bir kez daha sordum: “Evet, beni evimizdeki garson Fenerbahçeli yaptı. Ali’ye ise ben ’OÄŸlum baÅŸka seçeneÄŸin yok, sen Fenerli olacaksın’ diye bastırdım. O sıralarda 5 yaşında olan Ali de Fener’i seçti.”
 
Bir küçük not daha: 18.2.2018’de Ali Koç FB’li hanımlarla bir araya gelmiÅŸ ve orada demiÅŸ ki: “Fenerbahçe Atatürktür.” Harika deÄŸil mi, iÅŸte bu! Koç grubu, “Üniversiteli gençleri spor, müzik ve eÄŸlenceyle buluÅŸturan gençlik festivali Koç Spor Fest”in ana sponsoru. Flates, Zumba, ne ararsan var bu Fest’de. Koçlar ne zaman, nereye yatırım yapacağını bilir. Vehbi Koç daha 1965’te Fetullah Gülen’le masaya oturmuÅŸ ve 17 Aralık’tan önce Türkçe Olimpiyatları’nın ana sponsoru olmuÅŸtu. Koçlar, hemen hemen bütün spor kulüplerinin sponsoru oldu. Özellikle futbol, Koç ailesinin “gizli ve derin aÅŸkı”..
 
Bakın yarın, stadyumlardan baÅŸlayan Gezi benzeri bir kalkışma olursa ve Koç ben bu iÅŸten sorumlu deÄŸilim derse ben inanmam. Zarar eden ve hiç kimseye, hiçbir faydası olmayan bu iÅŸ, bir iÅŸadamını niye bu kadar ilgilendirir ve devlet nasıl bu iÅŸe bu kadar para yatırır, yatırım yapar, basın nasıl bu iÅŸe bu kadar zaman ve sayfa ayırır, borsa nasıl bu kadar zarar eden bu ÅŸirketlerin hisselerini “halka arz” eder. Bu sorulara akıllı uslu cevap verecek biri var mı? Bu gibi faydasız iÅŸlerden Allah’a sığınırım! Selâm ve dua ile.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.