Savcıyı anladık da, solcular niye ‘Ergenekon yok’ diyor?
Savcı “Ergenekon yok” dedi..
Solcular sevindirik oldular.
Oysa yıllarca kendileri bas bas bağırıyorlardı:
“Bu ülkede kontrgerilla var” diye..
“Bülent Ecevit Taksim’de miting yaparken vurulacak” haberi geldiğinde..
“Kontrgerilla tehdit ediyor” diyenler, onlardı..
Onlar bas bas bağırıyorlardı: “Bu ülkede faili meçhul cinayetler var” diye..
Devletin failini bulamadığı, bulmak için bir çaba sarfetmediği, “anlarsınız ya”babından, hiç kapağını bile açmadığı cinayetlerin sayısını da veriyorlardı: “18 bin faili meçhul cinayetin olduğu ülke.”
“Bana ‘sağcılar cinayet işliyor’ dedirtemezsiniz” sözü ile meşhur Demirel, Cumhurbaşkanı makamında iken, “rutin dışı” diye tanımlıyordu, solcuların şikayet ettikleri derin olayları..
Devletin işleri, bir “rutin”, bir de “rutin dışı” imiş diye, biz de eleştirmiştik ama..
Esas itiraz, solculardan gelmişti..
Güneydoğu’da cinayetlerin faillerini bulma yolunda atılan adımlara, biz içten içe sevinmiştik ama.. Sevincini izhar edenler, solculardı..
Özel sohbetlerde, “Faili meçhuller, bıçakla kesilmiş gibi sonlandığına göre.. Bir şeyler oluyor Türkiye’de” diyorlardı..
Bir de, eski yıllardaki faili meçhul cinayetler çözülürse,
Şimdi geldiğimiz noktada..
Savcımız, “Ergenekon yok” deyince..
Bilumum solcular ayağa kalkıp alkış tutuyorlar: “Yaşasın”.
Oysa savcı, “Ergenekon yok, hiç kurulmamıştır” dediğinde..
Aynı zamanda, şunu da demiş oluyor: “Türkiye’de kontrgerilla yoktur, hiç olmamıştır.”
Savcı şunu da demiş oluyor:
“Türkiye’de 18 bin faili meçhul cinayet yoktur.. Bunlar palavradır.”
Devam edelim, savcının mütalaasının ne anlama geldiğini hatırlatmaya.
“Susurluk yoktur..” diyor..
“Susurluk’ta, 1980 öncesi cinayete karışmış bir aranan adam ile, bir milletvekili, bir Alevi emniyet müdür yardımcısı trafik kazasında ölmedi..” diyor..
Biz 21 sene sonra..
Hâlâ, “Milliyetçi Abdullah Çatlı ile, milliyetçi Sedat Bucak’ı haydi anladık diyelim.. Biri hakkında yakalama kararı olan kişi.. Diğeri milletvekili.. Nasıl öncesi, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta.. Onlarca insanın ölümüne sebeb olan olaylarda.. O milliyetçi çizginin adamları ile Aleviler birbirine girdikleri anlatılır iken.. Alevi Hüseyin Kocadağ’ın, yakalama kararı olan Abdullah Çatlı ile, aynı arabada, ne işi vardı” sorusuna cevap bulamamış iken..
Savcımız..
Okumuş üflemiş..
Bütün olayları çözmüş..
“Ergenekon yoktur, hiç olmamıştır” deyip, dosyayı bitirmiş..
Daha da ötesi..
Savcının bitirdiği dosya kapatma işlemine..
Susurluk üzerinden dönemin Refahyol iktidarını devirmeye çalışan solcular, “Savcımız doğru söylüyor.. Ergenekon hiç olmadı.. FETÖ uydurdu” diyor..
Öyle ise..
Hem savcımıza..
Hem, savcımızın talebi doğrultusunda beraat kararına hazırlanan mahkeme heyetine..
Hem de solculara..
Hepsine birden soralım:
Ergenekon yok ise..
Madımak’ı kim yaktı?
Tarihinde ikinci bir benzer olay gösteremeyeceğiniz Sivaslılara, “insan yakanlar” damgasını kim vurdu?
Madımak otelinin yanmasından üç gün sonra, Başbağlar’da “33 Sivaslıya, 33 Başbağlarlı” diyerek katliam yapanlar kimlerdi?
Sivas davasını il il dolaştırıp, en sonunda gözümüzün içine soka soka, her gün takip edebilmemiz için Ankara’ya getirenler kimlerdi?
Başbağlar davasını ise, Sivas davasının tam aksine, gözlerden uzak olması için İzmir’e götürenler kimlerdi?
Ergenekon davasına bakan mahkemenin başkanı’nın, Yargıtay üyeliği için görüştüğü Seyfi dede olmasın sakın..
O zaman şunu da soralım..
Seyfi dedeye, bakanlık koltuğundan ayrıldıktan 15 sene sonra dahi, devlette hiçbir görevi olmadığı halde.. Yargıtay’a seçilecek üyeleri belirleme yetkisini veren kim idi?
Sivas mazlumlarının 15 senelik cezalarını yeterli görmeyip..
“İdamla yargılanmalılar” diyen “idam karşıtı solcular” kimlerdi?
Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın bile, idam edilmemesi için Türkiye’nin altını üstüne getirenler, niçin Sivas olaylarının faili olarak gösterdikleri, 33 kişiye idam cezası verilmesi için ter ter tepinmişlerdi..
Niçin?
Ve son sorum:
1993’de, Ocak ayında Uğur Mumcu, ardından Şubat’ta Eşref Bitlis, ardından Nisan ayında Turgut Özal, ardından Mayıs ayında 33 sivil erin bir otobüs durdurularak Bingöl’de şehid edilmesi, ardından Temmuz ayında Madımak’ta otel yangınında 37 ölüm, üç gün sonra da Başbağlar’da “Sivas’ın intikamı” denilerek 33 sivil insanın kurşuna dizilmesi olayları..
Ve aynı yılın Kasım’ında.. Adeta final yapar gibi..
JİTEM’ci Cem Ersever’in öldürülmesi..
Bunlar, sıradan olaylar mıydı?
Tesadüf müydü?
Savcıya da soruyorum ama..
Daha çok, solculara soruyorum..
Uğur Mumcu’ya azıcık vefanız varsa söyleyin..
Madımak’ta ölenlere, azıcık saygınız varsa söyleyin..
“Sizin lügatınızda adı kontrgerilla olabilir.. Başka şey olabilir.. Ergenekon diye bir şey, gerçekten hiç olmadı mı?”
Ali Karahasanoğlu - Yeni Akit
Henüz yorum yapılmamış.