Sosyal Medya

Kürsü

Mehmet Ocaktan- İlahiyatçıların otoriter diliyle nasıl bir İslam tasavvuru

Mehmet Ocaktan- Karar



Ä°slam dünyasının yaÅŸadığı problemler dikkate alındığında, günümüzde dini söylemin sivilleÅŸmesinin adeta bir zorunluluk haline geldiÄŸi rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü Ä°slam kurumsal bir din anlayışını deÄŸil, bireyi esas alan ve onun özgür iradesiyle ÅŸekillenen ve bu çerçevede sosyalleÅŸen bir din anlayışını getirmiÅŸtir.
 
Ancak ÅŸunu da biliyoruz ki; klasik Ä°slam düÅŸünce sistematiÄŸinden devraldığımız gelenek ‘hizaya getirici’ ve dayatmacı bir dini söylem oluÅŸturmuÅŸtur. Dolayısıyla Müslüman dünyada kiÅŸisel erdemleri önemseyen ahlaki bir toplumun inÅŸası için, bir bakıma ‘toplum mühendisliÄŸi’ özelliÄŸi taşıyan bu kurumsal dini söylemin kesinlikle terkedilmesi gerekmektedir. Belki de ilahiyatçıların bireylerin seçim hakkını önemsemeyen “gerçek din bu” söyleminin öncelikle sivilleÅŸmesi gerekiyor.
 
Açıkça ifade edelim, dini insandan, toplumdan ve hayattan bağımsız kurumsal bir olgu olarak takdim eden bu üslup, sonunda dini tarihin belli dönemlerindeki bir kesite mahkum etmektedir. Mesela Ä°lahiyatçıların her vesileyle kavramsal bir çerçeveye oturtmaya çalıştığı “Ä°slam hukuku” söylemine bakalım; klasik literatüre göre dönemin ÅŸartları içinde devletin unsurlarını oluÅŸturan devlet baÅŸkanının görevleri, yargılama hukuku, vergilendirme, ceza ve iflas hukuku gibi konular o günün ÅŸartlarında daha iyiyi arayan ve iliÅŸkilere ahlaki bir vasıf kazandırmayı amaçlayan bir çerçevede geliÅŸmiÅŸtir. Ancak ilahiyatçıların, geçmiÅŸ dönemin uygulamalarını hiçbir yoruma tabi tutmadan ayniyle günümüze “Ä°slam hukuku” olarak aktarmaları modern hukuk açısından bir anlam ifade etmemektedir.
 
Çünkü bu tür bir din algısının temelinde, Kur’an’ı insan ve dünya gerçekliÄŸinden bağımsız bir metin olarak görme anlayışı yatmaktadır. Ve doÄŸal olarak bu anlayışla aklı ve vahyi önemseyen deÄŸil, sıhriyeti, manevi iÅŸaretleri, ilhamı ön plana çıkaran deruni bir ‘din dili’ inÅŸa edilmektedir.
 
Ä°lahiyatçıların Kur’an merkezli din söyleminin en önemli açmazlarında birisi; Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin sünnetinin yaÅŸanan bütün problemlerin çözümü için adeta bir reçete olarak sunulmasıdır. Evet Kur’an ve Hz. Peygamberin mesajları bütün insanlık için bir rahmettir. Ama “Kur’an Allah’ın kanunudur, dolayısıyla kimin nasıl yargılanacağı, kimin ne kadar vergi vereceÄŸi, kimin hangi suçlardan ne kadar ceza alacağı Kur’an’da vardır” benzeri afaki söylemlerle hazırlanmış paket programlar da yoktur Kur’an’da...
 
Aslında bütün bu söylemlerin temelinde, ‘dine dayalı devlet düzeni’ ütopyasına ayarlı bir zihin yapısı bulunmaktadır. Tıpkı bir dönem Ä°slamcı kesimlerin dilinden düÅŸmeyen “Åžeriat gelecek vahÅŸet bitecek” sloganı gibi bir ÅŸey yani...
 
Her ÅŸeyi din devleti temelinde izah etme gayreti içinde olan ilahiyatçıların kurduÄŸu denkleme göre; “Åžeriat devleti kurulup, Ä°slam gerçek anlamda yaÅŸandığında dünyanın en zengin, en müreffeh ülkeleri Müslüman ülkeler olacaktır” söylemi insanlara bir kurtuluÅŸ reçetesi olarak sunulmaktadır.
 
Oysa dinin görevi, insanlara hazır kurtuluÅŸ reçeteleri sunmak deÄŸildir. Gerek Kur’an, gerekse Hz. Peygamberin sünneti genel anlamda yaÅŸanabilir bir dünya perspektifi sunar, adalet, ahlak ve bireyin özgürlüÄŸünü esas alan temel prensipleri belirler. Bu çerçevede dini hakikatleri doÄŸrudan kanunların kaynağı olarak deÄŸil, ahlaki anlamda saÄŸlam bir toplum yapısının oluÅŸmasının arkaplanı olarak görmek daha doÄŸru bir bakış açısıdır. Ayrıca hukukun ve siyasetin oluÅŸumunun pozitif hukuk kurumlarına bırakılmasında sayısız faydalar vardır. Hemen belirtelim bu dini ikinci plana itme olarak görülmemelidir, tam aksine böyle bir yöntem hem farklılıklar arasında bir uzlaşı alanı oluÅŸturacak, hem de dini kısır tartışmaların dışında tutacaktır.
 
Aslında bugün duyarlı dindar kesimleri en çok rahatsız eden de dinle siyasetin iç içe geçmiÅŸ olmasıdır. Maalesef günümüzde öylesine rahatsız edici bir tablo oluÅŸmuÅŸ durumda ki, siyasetçi dahil bütün sivil kurumlar, cemaateler, tarikatlar her tür söylem ve eylemlerini din üzerinden meÅŸrulaÅŸtırma gayreti içindedirler. Din ekseninde siyaset, iÅŸin başında dindarları mutlu ediyor gibi görünse de, bu gidiÅŸatın sonu dine zarar verecek, dindarları da rencide edecektir.
 
Zira dinin araçsallaÅŸtığı bir dünyada ne tür negatif sonuçların ortaya çıkacağını kestirmek mümkün deÄŸildir. Çünkü dinin siyaset ya da baÅŸka yapılanmalar için bir araç olarak kullanılmasını onaylamak, aynı zamanda zararlı cereyanlar için kullanılmasına da imkan saÄŸlamak demektir. Unutmayalım, IŞİD insanları din adına kesiyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.