Güncel
'Ä°stila'dan Ä°mara MoÄŸollarda DeÄŸiÅŸim
Moğollar XIII. yüzyılda nerdeyse Avrasya’nın tamamını kasıp kavuran bir istila gerçekleştirdiler. Bunun neticesinde dünya tarihinde kurulan en geniş sınırlı imparatorluğun sahipleri oldular. Onlar bu harekata giriştiklerinde yapmak istedikleri şey bütün coğrafyaları yakıp yıkmak değil doğu-batı aksındaki tüm ticaret yollarının efendisi olmaktı. Fakat hoyratlıkları ve Bozkırlı kimlikleri beraberinde büyük bir yıkımı getirdi. Kendilerinden çok daha ileri düzeyde uygarlık seviyesine çıkmış coğrafyaların hakimi olan Moğollar bu coğrafyaları yönetmekte büyük zorluklarla karşılaştılar. Bu da onları köklü değişimlere zorladı ve neticesinde yıktıklarını kendi elleri ile yapmalarıyla sonuçlanan bir imar süreci de başlamış oldu.
III. yüzyılın başında Cengiz Han, dağınık MoÄŸol boylarını bir çatı altında toplayıp büyük bir güç olarak ortaya çıkmasının ardından giriÅŸtiÄŸi istila hareketi neticesinde Asya’nın ortasında var olan pek çok devlete son vererek güçlü bir MoÄŸol Ä°mparatorluÄŸu kurdu. Bu, MoÄŸol istilasının ilk evresiydi. Hülegü Han’ın 1256 yılında kalabalık bir ordu ile Ceyhun nehrini geçip Horasan’a girmesiyle MoÄŸol istilasının ikinci ve daha köklü dönemi baÅŸlamış oluyordu. Cengiz, Ögedey ve Göynük zamanlarında MoÄŸollara metbûu olan Selçuklular baÅŸta olmak üzere pek çok devlet artık Hülegü Han’ın kurduÄŸu Ä°lhanlılara baÄŸlı duruma gelmiÅŸti. Hülegü, 1255 kurultayında gerçekleÅŸtirilen idari taksimatta kendisine verilen toprakların yerel yöneticilerinden baÄŸlılık almak ve yeni fetihler yapmak amacıyla batıya doÄŸru ilerlemeye baÅŸladı.
MoÄŸolların Yol Açtığı Tahribat
MoÄŸolların geliÅŸiyle, baÅŸta Ä°ran olmak üzere bütün Yakın DoÄŸu’da siyasi dengeler sarsıldı. Mevcut siyasi düzeni yürüten zümre iktidarını kaybetmiÅŸ, onların boÅŸalttığı yeri ise daha tecrübesiz, devlet geleneÄŸine sahip olmayan farklı unsurlar almaya baÅŸlamışlardı. Bu da Yakın DoÄŸu için istikrarı sarsıcı olumsuz bir durum yaratmaktaydı. XI. yüzyılda Yakın DoÄŸu’da, Ä°slam dünyasının doÄŸrudan Selçuklu hakimiyetine girmesiyle saÄŸlanan ve geliÅŸtirilen istikrar ortamı, MoÄŸollarla yeniden sarsılmıştı. Bu durum Yakın DoÄŸu siyaset geleneÄŸi ve toplum yönetimi açısından tam bir felaket demek oluyordu. MoÄŸollar, Yakın DoÄŸu’da yüzyıllar içinde oluÅŸan siyasi ve iktisadi düzenin bozulmasına yol açtılar. Mevcut siyasi dengeleri yıkmak suretiyle bölgede askeri hakimiyeti saÄŸlayan MoÄŸollar iktisadi ve sosyal düzeni saÄŸlamakta da zorlandılar. Hakimiyetin geniÅŸ bir coÄŸrafyaya yayılması düzen saÄŸlamayı zorlaÅŸtıran önemli bir faktördü. Fakat esas sorun insan unsuruydu. MoÄŸolların sert politikaları neticesinde Yakın DoÄŸu’da yaÅŸayan insanların büyük çoÄŸunluÄŸu üzerinde, MoÄŸollar, olumsuz çaÄŸrışımlar oluÅŸturur oldu. Bu, korku veya muhalefet olarak kendini gösteriyordu. Bu durumda MoÄŸolların bölgede hakimiyet kurmasını ve bir düzen oluÅŸturmasını zorlaÅŸtırıyordu. 1230 ile 1260 arasındaki otuz yıllık hakimiyet saÄŸlama döneminin yarattığı yıkım, sonraki süreçte Ä°lhanlıların karşılaÅŸtığı en büyük sorunun kaynağı oldu. Ä°lhanlılar bölgede hakimiyetlerini saÄŸladıkları ve sınırlarını kesinleÅŸtirdikleri tarihte ülke ÅŸehirlerinin büyük bir çoÄŸunluÄŸu mamur durumda deÄŸildi. Åžehirler hem talan oldu hem de nüfus kaybına uÄŸradı. Bu ÅŸehirlerde bulunan insanlar ya istilalarda öldüler ya da Ä°lhanlı hakimiyetinin hissedilmediÄŸi Batı Anadolu ve Güney Ä°ran gibi yerlere sığındılar. Ekonominin ciddi oranda tarıma dayandığı bölge için bu büyük bir problemdi. Ä°lhanların Orta Asya’dan getirdiÄŸi insan unsuru göçebeydi. Dolayısıyla yerleÅŸik tarımdan da anlamıyorlardı. Bunun sonucu olarak da Ä°lhanlı hakimiyetindeki topraklarda tarımsal üretim durma noktasına geldi. Ä°lhanlı yönetiminin verimli topraklarına sahip olan Yakın DoÄŸu’nun bu zenginliÄŸinden faydalanamaması büyük bir sorun teÅŸkil ediyordu. DoÄŸal olarak maliyeye de yansıyan bu sorun için çözüm gerekliydi. Üretim olmayınca gelir olmuyordu. Bununla birlikte Ä°lhanlılar, XIII. yüzyılın son çeyreÄŸine ulaşıldığında askeri fetihlerin de sona ermesiyle büyük bir siyasi kriz yaÅŸamaya baÅŸladılar. Farklı sosyal ve siyasal guruplar arsında zaten var olan çatışmalar iyice kendini göstermeye baÅŸladı. Bu kriz ancak Gazan Han’ın Ä°lhanlı tahtına çıkıp köklü reformlara giriÅŸmesi ile çözülebilecekti.
MoÄŸolların Ä°slam’a DönüÅŸü ve Gâzân Han Ä°le Sonuçlanan DeÄŸiÅŸim
1295 yılında Gazan Han’ın tahta çıkışı, aslında Ä°slam medeniyetinin MoÄŸol Åžamanizmine karşı apaçık bir zaferiydi. Bununla birlikte Fars kültürünün de yeniden uyanışının ve bağımsızlığının göstergesiydi. 4 Aralık 1271 yılında doÄŸan ve henüz yirmi dört yaşında iken Ä°lhanlı Devleti’nin başına geçen Gazan Han, On yaşında babası Argun’nun emri ile otuz dokuz sene valilik yapan Emir Nevrûz’un denetiminde Horasan’a vali olarak gönderilmiÅŸti. Ä°slam medeniyetinin önemli merkezlerinden olan Horasan’da Ä°slam inancını ve kültürünü yakından tanıma imkanı bulan Gazan, Müslüman olan Emir Nevrûz’unda etkisi ile buradaki valiliÄŸi sırasında Ä°slam’a yaklaÅŸtı. Ä°slam medeniyetinin önemli mimari eserlerini gezen, Müslümanlara ait dokuyu iyi analiz eden Gazan’ın zihninde Horasan valiliÄŸi sadece bir inancı deÄŸiÅŸtirmemiÅŸ onda yeni bir dünya algısının da oluÅŸmasını saÄŸlamıştı. Göçebe kültür ve yerleÅŸik kültür Gazan Han’ın düÅŸünce dünyasına aynı anda hakim oldu. MoÄŸol geleneklerinden ve Yasa(ÄŸ)’dan asla vazgeçmeyerek Müslüman Fars kültürünü de benimsedi. Böylelikle bu ikisinin sentezinden yeni bir algı oluÅŸturmaktaydı. Gazan Han, Ä°lhanlı tarihinin kuÅŸkusuz en önemli ÅŸahsiyetlerindendir. Ä°lme ve edebiyata önem veren özgürlükçü ve deÄŸiÅŸimci zihne sahip bir hükümdardı. Bilime önem verdiÄŸi kadar bu alana ilgisi de olan bir hükümdardı. Fen bilimleri ile ilgilenen Gazan Han, mimari baÅŸta olmak üzere astronomi, kimya, mineraloji, metalürji ve bitki bilim ile çok ilgilenirdi. Tarihe de büyük önem veren Gazan Han, MoÄŸolların tarihini ve hanedanın soyaÄŸacını çok iyi biliyordu. Tarihe verdiÄŸi önem zaten devrinde tarihçiliÄŸin büyük bir geliÅŸme göstermesinden de anlaşılmaktadır.
Sadece MoÄŸolların deÄŸil tüm çevre milletlerin de kültürüne ve tarihine karşı büyük bir ilgisi olan Han, MoÄŸolcadan baÅŸka Farsça, Çince, Tibetçe, KaÅŸmirce, Arapça ve Latince bilmekteydi. O bu milletlerin sadece dillerini deÄŸil kültürleri ve tarihlerinden de haberdardı. DiÄŸer MoÄŸol hükümdarlarından farklı olarak Batı toplumlarını da tanıyordu. Onun bu bilgisinin kaynağı ise, batıdan gelen sayısız elçi ile kurduÄŸu temaslardır. BaÅŸ vezir ve büyük tarihçi ReÅŸîdüddîn’in araÅŸtırmaları ve çalışmaları Gazan Han’ın yaÅŸadığı dünyaya karşı ufkunu ve donanımını zenginleÅŸtiren en önemli unsur olmuÅŸtur. Bununla birlikte Gazan Han, kendi iktidarını temsil eden Hintli, Çinli, Ä°spanyol, Ä°ngiliz ve daha pek çok milletten elçiler bulundurmuÅŸtur. O’nun iyi bir Farsçası olduÄŸu yerleÅŸik Ä°ran kültürüne aÅŸina olduÄŸu açık bir gerçekliktir. Åžehname gibi pek çok Ä°ran klasiÄŸini okuyan bir kiÅŸilikti. Her ne kadar farklı inançları bünyesinde barındırsa da büyük çoÄŸunlu Müslüman olan bölgede Ä°lhanlı yönetiminin Ä°slami bir görünüm alması zor olmadığı gibi çok uzun da sürmedi. Gazan Han’ın Müslüman olduÄŸunu ilan etmesinden sadece dört sene sonra 1299 yılının mayıs ayında Gazan Han’ın kestirdiÄŸi sikkelerde Ä°slam Peygamberine dua ifadeleri yer almaya baÅŸladı. Yine aynı yıl Gazan’ın fermanı ile riba yani faiz Ä°lhanlı ülkesinde yasaklandı. Yönetim mekanizmasının en azından ÅŸekilsel olarak Ä°slam’a dönük hızlı bir deÄŸiÅŸim yaÅŸamasına karşın hala daha kalabalık MoÄŸol kitleleri Müslüman deÄŸildi. Dahası Gazan’ın Müslüman olmasına ve onun reformları ile Ä°slam’ın giderek Ä°lhanlı Devleti’nde yayılmasına ciddi bir muhalefet vardı. Ä°lhanlı sarayında oldukça güçlü olan Budistler ve Åžamanist MoÄŸollar hatta Hristiyanlar, Ä°slamiyet’in Ä°lhanlı Devleti’nde etkin olmasından tedirgin oluyorlardı. Bu tedirginliklerinden kaynaklanan tepkilerini de açıkça ifade ediyorlardı. Ama onların bu muhalefetleri sonuçsuz kaldı. Ä°lhanlılar hızlı bir biçimde tüm kurumları ile Ä°slam tesiri altında yeniden ÅŸekillenmekteydi. Gerçekte Gazan’ın Ä°slamiyet’i tercih ediÅŸi ÅŸartların dayattığı bir zorunluluktu. Yıllar içinde Ä°slam tesiri altında ÅŸekillenmiÅŸ ve yüksek bir kültür seviyesi yakalamış Ä°lhanlılar, Yakın DoÄŸu’yu göçebe gelenekleriyle yönetmekte zorlanmaktaydılar. Bu zorlanma sadece MoÄŸolların istilacılıklarıyla açıklanamaz. Ä°lhanlı yöneticileri ile hakimiyet kurdukları bölgenin arasındaki kültürel farklılık devletin düzen oluÅŸturamamasının en temel sebebiydi. Ä°lhanlıların burada hakimiyetlerinin devam etmesi için yönettikleri bölgenin yapısıyla kültürel özellikleriyle benzeÅŸmesi gerekmekteydi. Müslümanlar göçebe kültüre geçiÅŸ yapamayacaklarına göre geriye tek yol olarak MoÄŸolların MüslümanlaÅŸması kalmaktaydı. Ä°lhanlılarda Gazan Han ile baÅŸlayan Ä°slamlaÅŸma süreci bu çerçevede deÄŸerlendirilmelidir. Gerek istila sürecinin verdiÄŸi tahribat gerekse Ä°lhanlı hâkimiyetine oluÅŸan istikrarsızlık sonucu ülkenin imar edilmesi bir yana ÅŸehirlerin mevcut imarı da büyük tahrip görmüÅŸtü. Bu dönemin istisnasız en büyük ve önemli tarihçisi ReÅŸîdüddîn’in ifadesine göre Gazan Han tahta geçtiÄŸinde Ä°lhanlı coÄŸrafyasının onda biri bile mamur deÄŸildi. Bu gerçekle yüzleÅŸen Gazan, gidiÅŸatın düzelmesi için yapılacak tek iÅŸin göçebelikten yerleÅŸik hayata geçmek olduÄŸunu fark etmiÅŸti.
MoÄŸol DeÄŸiÅŸimi ve Ä°marının Önemli Ä°smi: ReÅŸîdüddîn
GeçiÅŸ döneminin en önemli isimlerinden biri olarak karşımıza çıkan Emir Nevruz, yeni sistemin oluÅŸmasındaki tüm katkılarına ve sultan üzerindeki tüm etkilerine raÄŸmen Mısır Sultanı ile görüÅŸtüÄŸüne dair uyanan bir kuÅŸku neticesinde hakkında idam kararı çıkmış bunun üzerine Herât’a kaçarak Melik Fahreddîn Kurt’a sığınmış fakat oradan alınıp neticede idam ettirilmiÅŸtir. Böylelikle deÄŸiÅŸim sürecinin en önemli bürokratı devre dışı kalmış oluyordu. Bu olaydan kısa bir süre sonrada itaatlerindeki sorunlar neticesinde diÄŸer iki güçlü vezir olan Sadr-i Cihân Cemaleddîn Destegirdanî ve kardeÅŸi Kutb-î Cihân’da idam ettirildi. Arka arkaya gelen bu idamlar, MoÄŸol tarihinin en önemli ÅŸahsiyetinin ortaya çıkma zeminini hazırladı. Devletin yeni baÅŸ veziri büyük tarihçi ve hekim ReÅŸîdüddîn oldu. Böylelikle yaÅŸanan deÄŸiÅŸim süreci daha hızlı ve köklü bir nitelik alma imkânı bulmuÅŸ oluyordu. Çünkü ReÅŸîdüddîn, aidiyeti, bilgi birikimi ve kapasitesi ile Ä°lhanlıların uyum saÄŸlamak istedikleri yerleÅŸiklerin medeniyetini temsil ediyordu.
Ä°lhanlılarda yaÅŸanan deÄŸiÅŸim sürecinin en önemli aktörü tartışmasız ReÅŸîdüddîn’di. Tam adı ReÅŸîdüddîn Fazlullah b. Ä°mâdüddevle Ebu’l Hayr Ali olan ReÅŸîdüddîn, 1248 (646) yılında Hemedan’da doÄŸdu. EÄŸitim ve kültür seviyesi yüksek bir aile ortamında yetiÅŸen ReÅŸîdüddîn’nin dedesi Nasîreddün Tusî ile birlikte Alamut kalesinde bulunan bir tabibti. Hülegü’nün Alamut’u ele geçirmesiyle birlikte Ä°lhanlıların hizmetine girdi. ReÅŸîdüddîn’nin babası da attar ve hekimdir. Ä°yi bir eÄŸitim gören ReÅŸîdüddîn, devrin önde gelen ilimlerini öÄŸrenmenin yanında iyi bir tıp eÄŸitimi de almıştı. Abaka Han zamanında Ä°lhanlıların hizmetine giren ReÅŸîdüddîn, Geyhatu Han zamanında yükselmeye baÅŸladı, Gazan Han zamanında ise saray tabipliÄŸine getirildi. Gazan Han’ın yaptırdığı Gazaniye’nin idari iÅŸleri ile ilgilendi ve buranın mütevelli heyetine getirildi. Saray içinde yükselmesini devam ettiren ReÅŸîdüddîn, sonrasında vezir Sadreddin Zencânî’nin yanında idari iÅŸlerle ilgili yüksek bir memurluÄŸa getirildi. Burada yaptığı çalışmalarla kendini gösteren ReÅŸîdüddîn, Gazan Han’ın beÄŸenisini kazanarak 1298 senesinde Zencânî’nin yerine vezirliÄŸe getirildi. Onun vezir olduÄŸu dönemde Ä°lhanlı sarayının bir veziri daha bulunuyordu. Sadreddin Saveci ile ReÅŸîdüddîn vezaret iÅŸlerini aralarında paylaÅŸmışlardı.
ReÅŸîdüddîn, 1303 senesinde Gazan Han ile birlikte Memlûklülere karşı düzenlenen Åžam seferine katıldı. Bu olayın ardından Gazan Han tarafından tarih kitabı yazmakla görevlendirildi. 1304 senesinde Gazan Han’ın ölümünden sonra kardeÅŸi Olcaytu, ilhan tayin edilince O da ReÅŸîdüddîn’i sahib-i dîvan yani tam vezir olarak atadı. Sadreddîn Saveci ise bu yeni ortamda, ÅŸerîk-i umûr-i dîvân makamında ReÅŸîdüddîn’nin yardımcısı durumundaydı. ReÅŸîdüddîn’nin Ä°lhanlı sarayı içinde etkisi ve kudreti iyice artmıştı. O, Ä°lhanlı dünyasında ki pek çok boÅŸ araziyi tarıma açmış ve iÅŸler duruma getirmiÅŸti. En önemli eseri de hiç ÅŸüphesiz büyük bir hayır ve eÄŸitim merkezi olan Rab-ı ReÅŸîdî’ydi. Vakıfnameden de anlaşıldığına göre ReÅŸîdüddîn çok varlıklı biriydi. ÖldüÄŸünde 37.500 000 dinar deÄŸerinde nakdi serveti olduÄŸu anlaşılmaktadır.
Ziraatta YaÅŸanan Reformlar ve ReÅŸîdüddîn
ReÅŸîdüddîn, Ä°lhanlılar devrinde sarayın olduÄŸu kadar fikir dünyasının da önemli bir ÅŸahsiyetiydi. YöneticiliÄŸi, kurduÄŸu vakfı ve ilk dünya tarihi olarak kabul edilen Camî’üt-tevârih’i ve bunda baÅŸka kaleme aldığı 14 eserinin yanında hekimliÄŸi ve müspet bilimlerdeki faaliyetleri ile de dikkat çeken önemli bir isimdi. ReÅŸîdüddîn gerçekten de MoÄŸolların ön Asya’da yaÅŸadıkları deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸümün önemli bir aktörüydü. ReÅŸîdüddîn, kapasitesi birikimi ve tecrübesi ile bunu baÅŸarabilecek bir yapıdaydı. Pek çok alanda baÅŸarılı iÅŸler ortaya koyan ReÅŸîdüddîn, giderek varidatını da arttırıyordu, belli bir süre sonra geniÅŸ tarım arazilerinin sahibi haline gelmiÅŸti. Kendisi bizzat toprak ile ilgilendiÄŸinden dolayı da tarımda yaÅŸanan sıkıntıları doÄŸrudan görme fırsatı yakalamıştı.
Verimli tarım arazilerine sahip Yakın DoÄŸu coÄŸrafyasında Ä°lhanlı hakimiyeti zamanında tarımsal üretimde düÅŸüÅŸ görülmekteydi. Bazı araÅŸtırmacılar bu gerilemeyi iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine ve yaÄŸmur yağışında ki azalmanın sonucu baÅŸ gösteren kuraklığa baÄŸlamaktaydılar. Ama bu iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi çok yeni bir olay deÄŸildi belki iki asırdır süregelen bir vakaydı. Verimsizlik ise MoÄŸolların geliÅŸiyle kendini hissettirir olmuÅŸtu. Bunun MoÄŸolların getirdiÄŸi uÄŸursuzluÄŸun dışında daha somut ve bilimsel bir açıklaması olması gerekmekteydi. ReÅŸîdüddîn’de bu sorunun kaynağını yaptığı uzun gözlemler sonucunda çok iyi kavramıştı. Bu durum istilanın kaçınılmaz bir sonucuydu. Çünkü MoÄŸolların Ön Asya’ya inmeleri sonucunda burada yerleÅŸik kültürü temsil eden unsurlar tasfiye olmuÅŸ onların yerini de göçebe unsurlar almıştı. GöçebeliÄŸin toprak ile olan üretim iliÅŸkisi ise tarımdan çok hayvancılığa dayanmaktaydı. Bozkır insanı geldiÄŸi topraklarda alıştığı gibi yaÅŸamaya devam ediyordu. Bunun sonucu olarak da verimli tarım arazileri mera olarak kullanılmaya baÅŸlamıştı. ReÅŸîdüddîn’in giriÅŸimleri ile bu göçerlerin belli bir kısmı tarıma özendirilmiÅŸse de bunlarda tarımdan verim alabilecek zirai yöntemleri bilmiyorlardı. Bunun sonucu olarak beklenilen üretimi saÄŸlayamadıklarının yanında araziye ve bitkilere de zarar vermekteydiler.
Bir Kitap Üzerinden DeÄŸiÅŸimi Anlamak
ReÅŸîdüddîn’in tarım ile doÄŸrudan bir iliÅŸkisi bilimsel bir birikimi olduÄŸu söylenemez. Ancak buna raÄŸmen ReÅŸîdüddîn pek çok çiftliÄŸi olan bir kiÅŸiydi. Kaynakların verdiÄŸi bilgilere göre ReÅŸîdüddîn’in altı çiftliÄŸi vardı. Onun tarım ile alakası bu baÄŸlamdaydı. ReÅŸîdüddîn sahip olduÄŸu çiftlikler üzerinden tarımda yaÅŸanan verimsizliÄŸi gözlemleyebilmekteydi. Fakat bunun da ötesinde ReÅŸîdüddîn, Ä°lhanlı Devleti’nin süregelen imar faaliyetlerini yürüten önemli bir yöneticiydi. Gazan Han’ın baÅŸlattığı reformlarının fikri altyapısını ve yol göstericiliÄŸini büyük oranda ReÅŸîdüddîn gerçekleÅŸtirmekteydi. Ä°lhanlı hakimiyeti altında yaÅŸayan farklı unsurların birbirleri ile kaynaÅŸmasında ve Ä°lhanlıların bölgenin meÅŸru gücü haline dönüÅŸmesinde ReÅŸîdüddîn’in gayretleri büyük önem taşımaktadır. Gazan’ın reformlarının baÅŸarılı olmasında ReÅŸîdüddîn çok önemli bir yer tutmaktadır. Ä°lhanlı hakimiyetinin oluÅŸtuÄŸu süreçte yerli insan unsurunun telef olması ya da oluÅŸan MoÄŸol korkusunun hala yürürlükte olduÄŸu ve bunun neticesinde Ä°lhanlı hakimiyetinin hissedilmediÄŸi yerlere göç etmeleri ile Ä°lhanlı topraklarında insan unsuru azalmıştı. Bunların boÅŸalttığı yerleri de istila süreci ile batıya gelen göçebe MoÄŸol boyları almıştı. Bu coÄŸrafyanın yabancısı olan bu göçebeler doÄŸal olarak ziraattan fazla anlamıyorlardı. Üzerinde yaÅŸamaya baÅŸladıkları verimli toprakları ve göz alabildiÄŸine ovalarda, yaylalarda, daÄŸlarda ki yerleri mera olarak kullanmaya baÅŸlamışlardı. Bu durum da doÄŸal olarak tarımsal üretimi azaltmış bu da emek, dolayısıyla da gelir kaybına yol açmıştı. Ä°ÅŸte hem bir çiftlik sahibi hem de idareci olarak bu durumu çok net gözlemleyebilen ReÅŸîdüddîn, topraktan daha verimli faydalanmayı saÄŸlamayı amaçlamıştı. O, toprağın yeni sahibi olan göçebelere tarımı öÄŸretmeyi böylece zirai üretimi arttırmayı hedeflemekteydi. “Asâr ve Ahyâ”, bu hedeflerin somutlaÅŸmış haliydi.
ReÅŸîdüddîn’in bu gayreti Gazan’ın Ä°lhanlı hâkimiyetindeki topraklarda geniÅŸ çaplı düzenlemeler ve imar faaliyetlerini de beraberinde getiren reformlarla paralel bir zamana denk gelmesi durumu ve eserin kaleme alınmasında ki kaygıları net bir biçimde ortaya koymaktadır. ReÅŸîdüddîn de bu süreçte hem vezir olarak pek çok arazinin tarıma açılması için çalışmalar yürütmüÅŸ hem de bizzat kendisi kendi mülkiyeti olan çiftlikler oluÅŸturmuÅŸtu. Bu süreçte boÅŸ, terk edilmiÅŸ ve göçebelerin sürüleri için meralara dönüÅŸtürdüÄŸü geniÅŸ ve verimli tarım arazilerini yeniden ziraata açılmıştır. Fakat buralarda istihdam edilen göçebe kökenli unsurlar tarımda beklenen verimi saÄŸlayamamaktaydılar. Gazan Han, siyasal ve idari açıdan gerekli alt yapıyı saÄŸlamış vergi düzenlemelerini de ayarlayarak üretimde verimi arttırabilecek bir zeminini oluÅŸturmuÅŸtu. Göçebelerin elinde deÄŸerini kaybeden arazilerin deÄŸerlerini yeniden kazanması ve bunun sonucunda Ä°lhanlı Devleti’nin gelirlerini arttırmayı amaçlamaktaydı. Bu baÄŸlamda ReÅŸîdüddîn kendi çiftliklerini bir laboratuvar gibi kullanarak baÅŸka yerlerden aÄŸaç fidanları ve meyve sebze tohumları getirterek bunları çiftliklerine ekmiÅŸ ve geliÅŸimini izlemiÅŸtir. Bunlar birlikte, sulama yöntemlerini, toprak türleri ile bitkiler arasındaki baÄŸlantıyı, budama ve gübreleme gibi teknik konular üzerine gözlemler yapmaktaydı. Bu gözlemlerden pek çok sonuçlar elde etmiÅŸti. Bunla da yetinmeyen ReÅŸîdüddîn, daha önceki dönemlerde yazılan ziraat eserlerini de temin ederek incelemiÅŸti. Özellikle Çin ve Hindistan’da yazılan ziraat kitaplarını getirterek uzun süre onları incelemiÅŸti. Ä°lk deÄŸerlendirdiÄŸi kitap, Yakın DoÄŸu’nun coÄŸrafi ve ziraî özelliklerini anlatan dokuzuncu yüzyıla ait olan Ä°bn VaÅŸiyye’nin coÄŸrafya kitabıydı. Bundan sonra istifade ettiÄŸi eser 1270 yılında Çinli Wu-Hu tarafından yazılan tarım ve seri üretimin temelleri adlı eserdir. Fakat o bu eserleri kullandığını eserinde belirtmemiÅŸtir. Lambton’un çalışmasında ReÅŸîdüddîn’in eseri ile bu iki eseri kıyaslayarak bu sonuca ulaÅŸmıştır.
Alınan Sonuç
Asâr ve Ahyâ’nın da önemli bir paçasını oluÅŸturduÄŸu Ä°lhanlıların zirai kalkınma projesinin baÅŸarılı olduÄŸu görülmektedir. MoÄŸollar, 1260 tarihine kadar geçen dönemde tam anlamıyla istilacı bir yapıya sahiptiler. Bu devrin, bölgeye büyük zararlar verdiÄŸi de açık bir gerçektir. Fakat MoÄŸolların daha Hülegü devrinde Ön Asya’da Ä°ran merkezli bir devlet kurmalarıyla birlikte bölgenin meÅŸru hükümeti olma durumda bulundukları ve istilacı kimliklerinden yavaÅŸ yavaÅŸ uzaklaÅŸmaya baÅŸladıkları da yine açık bir gerçektir. Telafisi pek çok açıdan mümkün olamayacak bir tahribatın üzerine düzen kurmak oldukça zordu. Birde buna MoÄŸolların sahip olduÄŸu kültür ile Ön Asya’nın kültürü arasındaki fark eklenince bu iÅŸ fazlasıyla zorlaÅŸmaktaydı. Dolayısıyla imar kaygılarının olgunlaşıp saÄŸlıklı bir yola girmesi ancak Gazan Han döneminde gerçekleÅŸebilmiÅŸti. Bu sürecin fikri arka planını oluÅŸturan vezir ReÅŸîdüddîn, yöneticiliÄŸi ve hekimliÄŸinin yanında güçlü bir bilim adamıydı. Birikimi ile Gazan’ın baÅŸlattığı reformların en önemli destekçisi ve yürütücüsüydü. Asâr ve Ahyâ, baÅŸta ilk dünya tarihi olma özelliÄŸini gösteren Cami’üt-tevârîh olmak üzere pek çok alanda 14 farklı eser yazan ReÅŸîdüddîn’in eserlerinden sadece biriydi. ReÅŸîdüdüdîn, Çince bir tarım eserini baz alarak bu eserini oluÅŸturduÄŸu anlaşılmaktadır. Ancak bu eser onun diÄŸer Çince’den diÄŸer çevirisi bir tıp kitabı olan Tanksukname-i Ä°lhan Der Fünunu Ulûmu Hataî’den çok farklı olarak sadece bir çeviri deÄŸildir. Eserin büyük bir kısmı ReÅŸîdüddîn’in ürünüdür. Ön Asya coÄŸrafyasının ÅŸehirlerinin özelliklerini zirai durumlarını uzun süren incelemeleri neticesinde tespit ettiÄŸi ve eserinde yer verdiÄŸi görülmektedir. Orijinali ve tamamı elimizde olmayan bu eserde tarım arazilerinin nasıl kullanılacağı, hangi ürünün hangi koÅŸullar altında yetiÅŸtirilmesi gerektiÄŸi ince ayrıntıları ile anlatılarak zirai imarın önü açılmış oluyordu. Eser Ä°lhanlı sürecinin kültürel etkileÅŸime etkisini gösterme açısından da önemli bir kayıttır. Çin ve Hind ziraat usullerini ve o coÄŸrafyada bulunan aÄŸaç ve bitkilerin nasıl geliÅŸtiÄŸini aktarırken Uzak DoÄŸu kültürünü Ön Asya’ya tanıtmaktadır. ReÅŸîdüddîn bu eseri oluÅŸtururken edindiÄŸi önemli bilgileri sadece bu eserinde kullanmamış bir an önce sonuç almak amacı ile ülkenin dört bir yana gönderdiÄŸi mektuplarına da yansıtmış, mektup gönderdiÄŸi yörenin yerel özellikleri ile zirai anlamda dikkat edilmesi gerek unsurları siyasi ve iktisadi konuların arasında incelikle yerleÅŸtirmiÅŸtir. Bu mektuplarda ziraati geliÅŸtirmek amacı ile planlarını kendisinin çizdiÄŸi su hendeklerin, Dicle’nin suladığı Diyar-ı Rebia toprakları üzerinde on dört yeni köyün ortaya çıkacağını planladığı görülmektedir. Fırat üzerine kurulacak olan bu Kazımlarla sekiz ayrı yeni köyün oluÅŸacağını gönderdiÄŸi mektuplarda aktarmaktadır. Vergi reformu, arazi düzenlemesi, su kanalları açma giriÅŸimi ve ithal tohum ve fidan getirtme faaliyetleri baÄŸlamında Asâr ve Ahyâ’nın yazılmasını da ekleyip hepsini bir bütün olarak deÄŸerlendirildiÄŸinde büyük bir zirai kalkınma giriÅŸiminde bulunulmuÅŸtu. Bu giriÅŸim oldukça da baÅŸarılı olmuÅŸtur. Bu çalışmalardan en çok Güney Azerbaycan, Irak ve Anadolu topraklarının faydalandığı da görülmektedir. Hamdullah Kazvinî’nin bu bölgeler için verdiÄŸi bilgiler ışığında bu faaliyetlerin gerçeklemesinden sonra Ä°lhanlı bütçesinin %25ten fazla bir artış gösterdiÄŸi öÄŸrenilmektedir. Gazan’ın tahta çıkmasından önce 12.750.000 ruble olan bu memleketlerin varidatının yaÅŸanan geliÅŸmelerin ardından 15.750.000 rubleye çıktığı görülmektedir. ReÅŸîdüddîn bizzat kendisi de yapılan bu müdahalelerin olumlu sonuçlar verdiÄŸini aktarmaktadır. ReÅŸîdüddîn, eserini ulaÅŸtırdığı ve diÄŸer zirai tedbirleri de aldığı Åžiraz ve BaÄŸdat’ın vergi gelirlerinde 500.000 dinarlık artışın olduÄŸunu kaydetmektedir. Yine ReÅŸîdüddîn, yapılan bu giriÅŸimlerin ilk olumlu sonuçlarını Cami’üt-tevarih’i yazmaya baÅŸladığı tarihlerde alınmaya baÅŸlanıldığını aktarmaktadır.
Ä°lhanlıların zirai imar faaliyetlerinin bir parçası ve önemli delili olan Asâr ve Ahyâ, Ä°lhanlıların imara ve tarıma verdikleri önemi ve üzerinde yaÅŸadıkları toprakları sahiplenmelerini, bu toprakların meÅŸru yöneticileri olduklarını göstermesi açısından önem taşımaktadır. Eserin bir baÅŸka önemi devrin zirai ve endüstriyel ortamını da yansıtan bir eser olmasıdır. Bundan baÅŸka olarak Uzak Asya ile Ön Asya arasında bulunan kültürel ve bilimsel etkileÅŸimi ve bunda Ä°lhanlıların katkısını gösteren önemli bir kayıt olmasıdır.
Kemal Ramazan Haykıran
Henüz yorum yapılmamış.