Sosyal Medya

Güncel

Şair kibri nasıl bir şeydir?

Sözün insanı zehirleyen bir iğnesi vardır, bazen şair onu kendi kendine batırır. Gözü kendisinden başkasını görmez, kulağı kendi sözünden başkasını işitmez olur. Hüseyin Akın yazdı.



Kibir ki en çok yakışandır bize/Belki de en çok anladığımız”. “Yok” dedim ÅŸaire o ÅŸiir öyle deÄŸildi. “Aldığın yere bırak o dizeleri”. Kaç kez söyledimse hiç oralı olmadı. “Neden oralı olmuyorsun?” diye sordum. Kafasını kaldırdığı yerden indirmeden cevap verdi: “Ben yukarıların adamıyım, oralı deÄŸilim!”. Kafasını laf dağından kaldırmış olsa rahat fark edebilecekti ÅŸiire bulaÅŸtırdığı kompleksi. “Kibir deÄŸil hüzün” olacaktı bu dizelerin yüklendiÄŸi hakikat. Klavyeye uzanıp da ‘hüzün’ kelimesini ‘kibir’ sözcüÄŸünün yerine iade etmeye bir türlü yaklaÅŸmıyordu. EÄŸilmek öylesine zor geliyordu ki garip kaçmasa kelimeleri ayağına çağıracaktı. Bir sözcük deÄŸiÅŸimiyle kendi içinde bulunduÄŸu durumu itiraf ediyor gibiydi. “Bu dizeler Hilmi Yavuz’a ait” dedim, önüne bir sürü deliller yığdım. Görmezden geldi. Kendini görünür kılmanın yolunu böyle bulmuÅŸtu: Kendi dışındakileri görmezden gelmek! Alnı ile boynunu aynı ayarda yukarıda tutması deÄŸiÅŸmez ritüeliydi. Hem bu ÅŸekilde kendi etrafında mistik bir hale oluÅŸturuyordu. Yukarıya bakmak baÅŸkaları için ‘gözü yukarda olmak’ olarak algılanabilirdi, ama onun için metafizik tecessüsten baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Sadece yerlilik düÅŸüncesinden bahis açıldığında yere bakardı. Bu da çok kısa ve çok eÄŸreti bir bakış olurdu. Tevazu atına binmiÅŸ bir kibir abidesi gibiydi. Burnu laf dağındaydı.

 “Sineklerin ontolojisi, karıncaların epistomolojisi olmaz”

“Varlığım kuru yaprak gibi uçuyor rüzgârlarda” dedi boÅŸluÄŸa tutunarak. O saatte dünya bir pazarmış da sanki herkes oradan geliyormuÅŸ gibi geçiyordu kaldırımlardan. Ä°ç cebinden böyle zamanlarda sıklıkla kullandığı ‘halkı küçük görme gözlüÄŸü’nü çıkarıp gözüne taktı. Bu gözlük sadece insanları küçük gösteriyordu. GördüÄŸü herkes ÅŸimdi bir karınca sürüsü ya da dört yana uçuÅŸan sinekler gibiydi. “Tabi ki sineklerin ontolojisi, karıncaların epistomolojisi olmaz” dedi kendi kendine. Yoldan geçerken sinek büyüklüÄŸünde bir adam yanına yaklaşıp adres sordu. Ä°ndirmedi bakışlarını hiç. “Hay Allah’ım” dedi mini minnacık insan kalabalığına bakıp: “Hepsinin ellerinde yiyecek içecek çantaları! Hiç mi akÅŸam dönüÅŸü evine ÅŸiir kitabı götüren olmaz?”. “Sahi” dedi “halk ne anlar ÅŸiirden?”. AÄŸzına kadar kendisiyle doluydu. ‘Küçük lafları ben yarattım’ der gibi bakıyordu konuÅŸarak evine giden insanların yüzüne. Ah dedi göÄŸsündeki boÅŸluÄŸu hissedip “keÅŸke biri bir ÅŸiir yazmış olsa ve bana okusa ve ben de her ÅŸartta her durumda o ÅŸiiri beÄŸenmesem ne güzel olurdu!”

Kaç saattir istifini bozmadan boynu, alnı ve kafası yukarıya dönük öyle dikiliyordu ki acıktığını hissetti. Önünden geçen karınca zannettiÄŸi simitçinin ta kendisiydi. Bir gevrek simit istedi. Bir karıncanın parmakları arasında kocaman dev bir simitti gördüÄŸü. Yere bakmadan güldü, güldüÄŸünü alçaktan uçan bir karga fark etti sadece. Karga da ÅŸairin bu üstten üste gülüÅŸüne eÅŸlik etti. Kredi kartını uzattı simitçiye ÅŸair. Bir anlam veremedi simitçi “kart geçmez” diyebildi sadece. BaÅŸkaca bir parası yoktu ÅŸairin. Süngüsü düÅŸmüÅŸ gibi oldu, ama hiç çaktırmadı. Yoldan geçen biri ödedi ÅŸairin simit parasını “fark etmez!” dedi giderken. Åžair insanları küçük gösteren gözlüÄŸü çıkardı gözünden, aldığı simidin parasını ödeyen adamın arkasından dikkatlice baktı. Adam avucundaki yemleri güvercinlere ata ata yürüyordu. Ä°leride kaldırımda eÄŸilip bir kediyi sevdi. “Hımm” dedi ÅŸair “bu adam mutlaka bir öykücü olmalı, onlar hep öyle yaparlar. BaÅŸları önde yürür, güvercin besler ve kedi severler; hatta çoÄŸunlukla kucaklarında kediyle çekilmiÅŸ fotoÄŸrafları vardır”. Önemsemez davrandı ÅŸair. Yeniden insanları karınca gibi küçük gösteren gözlüÄŸünü taktı. Fakat bu kez iÅŸlemedi gözlük eskisi gibi. GömleÄŸinin etek ucuyla sildi gözlüÄŸünün camlarını. Bütün cesametiyle ilk öykücü olduÄŸunu tahmin ettiÄŸi adamı gördü. Halbuki adam çoktan köÅŸe başından sapıp kayıplara karışmıştı. Öyleyse bütün heybetiyle gördüÄŸü bu adam kimdi?

“Ä°nsan basbayağı bir yanılgıdır”

Ä°nsan basbayağı bir yanılgıdır. Gözlerini benden yana eÄŸmiÅŸ olsaydı ÅŸaire bu gerçeÄŸi söylemeyi düÅŸünüyordum. O kalabalık içerisinde kompleks gözlüklü bakışıyla karıncaya dönüÅŸtürülen kalabalığın içerisinde ben de vardım. Üç gündür ateÅŸler içerisinde yatan kızıma eczaneden ilaç almaya gidiyordum. O kadar yukardan baktı ki bana ÅŸair, varlığım toz duman olup yele karışacak zannettim. Ä°mgesel dünyayı gerçek hayatın üzerine salıyordu. Sadece bu kadarla kalmıyor, bir sürü kıkırdaktan ve bıngıldaktan yapılmış adamını hayatın üzerine gönderiyordu. Gövdesini gölgesinin emrine vermiÅŸti. Ortalıkta dolaÅŸan gölgesini ruhu zannediyordu. O gece yatsı namazında Åžuara suresinin son ayetleri geçti ÅŸairin kıraatinden. Hiç oralı olmadı ÅŸair. Bir kez daha sordum: Neden oralı olmadın? “DoÄŸum yerim kibiristan!” dedi, ben oralı deÄŸil buralıyım. Yüzü bir tebessüme niyet ettiyse de bir türlü beceremedi. Hiçbir ÅŸeye benzemedi tebessüm diye yüzünde beliren ÅŸey.

BenliÄŸi bencillik sanmıştı ÅŸair. Gururu kibirden ayırt edememiÅŸti. Sözün insanı zehirleyen bir iÄŸnesi vardır, bazen ÅŸair onu kendi kendine batırır. Gözü kendisinden baÅŸkasını görmez, kulağı kendi sözünden baÅŸkasını iÅŸitmez olur. Ä°nsan yazdıkça zayıflığını ve acziyetini anlar. Aslında yazdıklarıyla yapmak istediklerinden biri de bu ontolojik zayıflığı insanım diyen herkes fark etsin. Kibir marifeti kendinden bilmektir. Var oluÅŸu kendinden sanmaktır. Aynadaki görüntüye inanmaktır. Kendi olmanın sınırlarını terk ederek baÅŸka bir insanın tıynetine bürünerek tecessüm etme cüretidir. Gördüklerimiz kaybolup gidecek olanlardır. Ä°ÅŸittiklerimiz gök boÅŸluÄŸunda asılıp kalacaktır. KonuÅŸtuklarımız kim bilir kimin kabını dolduracaktır? Dokunduklarımız Ä°sa dokunuÅŸu olmayacak elbet, ölüyü diriltmeyecek, uyuyanı uyandıracaktır. Varlığı tattığımız kadar yokluÄŸu tadacağız. Yazdığımız ÅŸiirin kokusu üzerimizden hiç gitmeyecektir. Ne mutlu kibrine maÄŸlup olmayan ÅŸairlere!

Hüseyin Akın

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.