Kürsü
Yasin Aktay- Ola ki, sadece boru yetmemiÅŸtir
Follow @dusuncemektebi2
Yasin Aktay- Yeni Åžafak
Bazen gözümüzün önündeki gerçekleri görebilmek için aradan teorilerimizi, kavramlarımızı hatta geçmiÅŸ tecrübelerden edindiÄŸimiz intibalarımızı bir kenara bırakmamız gerekebilir. Çünkü çoÄŸu kez gerçekleri görmemizi engelleyen bu açıklayıcı teorilerimizden ve kavramlarımızdan baÅŸkası deÄŸildir. Bunlar gerçeklikle gözümüzün arasına bir perde gibi girer, gördüÄŸümüzü bize baÅŸka türlü gösterir.
Hani farklı branÅŸlardan bir grup sosyal bilimci Erzurum’a, sahada sosyal bilim yapmak üzere gitmiÅŸ ya! Gördükleri talimin bir gereÄŸi olarak herkes karşılaÅŸtığı her ÅŸeye kendi bilim disiplini içinde öÄŸrendiÄŸi ve ezberlediÄŸi teorilerden yola çıkarak açıklama yapacaktır.
SoÄŸuk bir Erzurum kış günü. Dışarıda kar, kış, kıyamet.
Bizim sosyal bilimciler bacası tüten bir eve kapağı atarlar. Ev sahibi buyur eder, girerler. Girer girmez hepsinin dikkatini çeken ilk ÅŸey. Ortada bir soba var ve soba altına dayanaklar yapılarak oldukça yükseÄŸe kurulmuÅŸ. Azıcık ısınır ısınmaz hepsi de birden dikkatlerini çeken bu tuhaf durumu dile getirip kendilerince bunun açıklamasına giriÅŸirler. Durum tuhaf çünkü sobanın yükseltilmesinin yol açtığı ısı kaybı herkesin bildiÄŸi bir ÅŸey.
Sosyolog olanı, Erzurum’un Ä°ran’a, coÄŸrafi yakınlığından dolayı tarihsel ve kültürel olarak etkisi altında olduÄŸunu ve bundan dolayı ateÅŸe bir saygının ifadesi olarak ateÅŸi yüksekte tutmanın bir kutsama ifadesi olduÄŸunu anlatır. Nasıl olsa Ä°slam kültüründe de kutsal olanın yukarıda tutulması gibi bir alışkanlık olduÄŸuna göre oldukça mantıklı bir açıklama.
Antropolog olanı bu görüÅŸe hak vermekle birlikte insanların doÄŸayla olan etkileÅŸimleri ile kendi durumlarına en uygun kültürü geliÅŸtirdiklerini ve burada kullanılan yapı malzemesi ile ateÅŸin kullanımı arasında bir ahengin sözkonusu olduÄŸunu anlatır. O yüzden baÅŸka kültürlerden alışık olduÄŸumuz soba kullanımı veya ısınma alışkanlıklarına takılmamamız gerektiÄŸini anlatır.
Tabi Dinler tarihçisi baÅŸka bir ÅŸey, iktisatçı baÅŸka bir açıklama yaparken, ev sahibi arada bir ona bir buna ÅŸaÅŸkınlıkla bakmaktadır. Nedense birinin aklına kendisine sormak gelir ve sorar, bu soba kurmanın nasıl bir geleneÄŸe dayandığını. Ev sahibi bu kadar bilim adamının çok bildik açıklamaları karşısında tereddüde düÅŸmüÅŸ ses tonuyla ve ürkekçe konuÅŸur: “Beyim, ne yalan söyleyeyim, sizi dinlerken kafam çok karşıtı, ben niye bunu böyle yapmışım diye. Ama doÄŸrusu sobayı kurarken boru yetiÅŸmediydi. O yüzden altına destek çıktım” der.
Tabi bu bütün teorik açıklamaların zaman zaman içine düÅŸebildiÄŸi durumu en komik ÅŸekilde ifade eden bir örnek. Bazen gerçekten boru yetmemiÅŸtir. Bir ÅŸeylerin oluÅŸ sebebi bu kadar basit ve bu kadar açıktır. Ama bizim gerçekliÄŸi güya aydınlatmak adına geliÅŸtirdiÄŸimiz teoriler, bir yerlerde belki gerçekten açıklayıcı olabilseler de onlara her yerde açtığımız kredi, bir çok yerde gerçekliÄŸi görmemizi engelleyen birer göz perdesine dönüÅŸebiliyor.
Bazen basit olaylar hiç de açıklama ihtiyacı hissetmez. Her ÅŸey gayet açıktır çünkü. Ama bu kadar basit olduÄŸunu kabul etmek, eÄŸitimli insanın kolay kabul edebileceÄŸi bir ÅŸey deÄŸildir. Her ÅŸey o kadar açıksa öÄŸrendiÄŸi ve her yerde sattığı onca teori, kavram, jargon ne iÅŸe yarayacaktır?
Hele uluslararası iliÅŸkileri de iÅŸin içine katarak kendisinden basit bir olay üzerine bir açıklama bekleniyorsa, baÅŸkalarından bir fark ortaya koyması nasıl mümkün olacaktır?
Bu durumda tek yol, bu basit olaydan yola çıkarak herkesin bilmediÄŸi, ama kendisinin çok iyi bildiÄŸi bir takım teorileri anlatmak olmayacak mıdır?
O teorileri şimdi satmasa ne zaman satacaktır?
ÇoÄŸu kez karşılaÅŸtığımız yorumculuÄŸun, bilimselciliÄŸin, akademik uzmanlığın, teorik açıklamaların bir handikapıdır bu. DoÄŸrusu sosyal bilimcilerin farkında olmadıkları bir ÅŸey de deÄŸildir.
O yüzden sosyolojide fenomenolojik ekol gerçekliÄŸe, en çıplak gerçekliÄŸe yaklaÅŸmak için bazen kafamızın içindeki bütün teorileri, kavramları askıya almamız, gerçekliÄŸi insanların zihnindeki en yalın haliyle görmeye çalışmamız lazımdır der. Tabi bunu yapmanın ne kadar mümkün olduÄŸu üzerine de yığınla tartışma varsa da iÅŸin önemli tarafı insana ait bu maluliyetin farkında olunduÄŸudur.
Ancak, farkında olmak bile her zaman gereğini yapabilmeye yetmiyor.
Bugün Kaşıkçı olayı dolayısıyla ortaya atılan komplo teorilerine dair muhtemelen herkesten farklı bir tecrübe yaşıyorumdur. O komplo teorileri ile olayın iç yüzünü, gerçek halini bilen biri olarak aradaki mesafeleri görebiliyor olmak kuÅŸkusuz apayrı bir tecrübe. Kaşıkçı’nın başından itibaren bir robot gibi bu iÅŸe nasıl yönlendirildiÄŸini, bu olay üzerinden neler neler planlandığını ve bu planların nasıl yeni bir dünya inÅŸa etmeye dönük olduÄŸuna dair duyduÄŸum hikayeler insan zekasının kendisine nasıl tuzaklar kurduÄŸunu da bana çok iyi gösteriyor.
“O kadar kasmayın” diyesim geliyor, bazen gerçekten gerçek sebep borunun yetiÅŸmemiÅŸ olmasıdır.
Gömüyor musunuz? Kaşıkçı cinayetinin planlanmış olduÄŸu gibi gitmemiÅŸ olması ÅŸu ana kadar ortaya çıkan en yalın ve en açık gerçek. Ortaya çıkmasa olayların tamamen baÅŸka türlü, ortaya çıkmış olması yüzünden ise bambaÅŸka türlü geliÅŸmiÅŸ olduÄŸunu görmüyor musunuz?
Bırakınız o uluslararası iliÅŸkilerdeki büyük güç dengeleri ve her bir aktörün her durumda ne yapabileceÄŸine dair ezberlerinizi veya beklentilerinizi. Ona dair analizlerinizi ayrıca yaparsınız. Ama bu olaydaki durumun yalınlığını görün ve hiç umulmadık pis bir gerçekliÄŸin canım teorileri veya canım komploları nasıl yerle bir edebildiÄŸini görün ve Ä°lahi eli görüp O’na inanın.
Henüz yorum yapılmamış.