Kürsü
Ömer Lekesiz- Kudüs muvahhidler için bir emanettir
Follow @dusuncemektebi2
Ömer Lekesiz- Yeni Şafak
Sizin hesabınız yıllar önce ödendi” sözü, gündelik hayatımıza dokuz yıl önce girmiÅŸti.
BaÅŸkan ErdoÄŸan’ın, Åžimon Peres’e karşı “one minute” çıkışını takiben, körfez ülkelerindeki mükrim kimi esnafın, Türk müÅŸterilerine söyledikleri sözdü. Giderek Ä°slam coÄŸrafyasının tamamında kullanılan bu sözün ve dolayısıyla Türklere yeni ikram tarzının son örneklerini geçtiÄŸimiz hafta Kudüs’te gördük.
Bu örneklerden önce, Ä°srail’in Kudüs Emniyet Müdürü’nce, geçmiÅŸte Filistinli dostlarımızdan biri üzerinden yapılan ÅŸu sorgulamayı paylaÅŸayım ki, ilkin konunun özünü doÄŸru nakletmiÅŸ olalım:
Emniyet Müdürü, Türkleri yakından tanıyan dostumuzu makamına çağırarak, “Buraya turist olarak milyonlarca Hristiyan ziyaretçi gelir. Turist çekingenliÄŸiyle ve ÅŸehre duydukları tarihsel hayranlıkla, burada sessizce gezer ve geri giderler. Çok az sayıda da Türk turist gelir. Ama onlar sanki ÅŸehrin gerçek sahipleriymiÅŸ gibi davranırlar ve üstelik sizinkilerle de onlara karşı hiçbir yabancılık duymaz, bilakis asıl ev sahipleri onlarmış, aralarında kadim bir tanışıklık varmış gibi sevinçle, sevgiyle mukabelede bulunurlar. Bu fark nedendir?”
Dostumuz buna karşılık (mealen) şu cevabı verir:
“Osmanlılar 1517’den 1917’e kadar dört yüz yıl bu toprakları yönettiler. Halkımız hakkında iyilikten, refahtan, huzurdan baÅŸka bir ÅŸey düÅŸünmediler. Zulmetmediler, haksız yere bir kimsenin burnunu bile kanatmadılar. Ä°ngilizler burayı 1917’de iÅŸgal ettiÄŸinde, sizler önce onların arkasına saklanarak, sonra onların vekilleri olarak kendi yönetiminizde halka zulmettiniz, zulmetmeye de devam ediyorsunuz; bırakın halkın iyiliÄŸini, refahını saÄŸlamayı, bir günlük huzuru bile onlara çok gördünüz ve görmeye de devam ediyorsunuz. Türkler buranın sahibiymiÅŸ gibi davranmakta, halkım da onlara saygıyla mukabele etmekte, onları sevmekte haklı sayılmazlar mı?”
Cevap böyle olunca, müdürün, sorguladığı dostumuza, alelacele kapıyı gösteriÅŸini tasvire ayrıca gerek yoktur.
Gelelim sözünü ettiÄŸimiz örneklere.
Geçen hafta, Albayrak Medya Grubu bünyesindeki Reklam Piri ÅŸirketi, kendi sektörünün seçkin temsilcilerinden oluÅŸan bir grubu Kudüs’e götürdü. Ben de ÅŸehri tanıyor olmam nedeniyle, ola ki yeni ziyaretçilere bir faydam dokunur mülahazasıyla oradaydım. Topluca yapılan ziyaretlerden sonra, gruba ÅŸehri kendi gönüllerince gezebilmeleri için “serbest zaman” verildi.
Bu zamanda, gruptan birkaç kiÅŸi Åžam Kapısı’na giderek, oradaki bir dükkândan alışveriÅŸ yapmışlar (ki, Yahudilerin ÅŸerrine uÄŸraması endiÅŸesiyle, dükkânın tam yerini ve esnafın adını bildirmiyorum). Sonrasında, doÄŸal olarak hesabı istediklerinde, dükkân sahibinden yukarıda zikrettiÄŸim sözü iÅŸitmiÅŸler: “Sizin hesabınız yıllar önce ödendi!”
Ä°kinci örneÄŸim ise Yafa’dan.
Yafa, ÅŸimdi çok az sayıdaki Filistinlinin de yaÅŸadığı bir eski Osmanlı ÅŸehridir.
AkÅŸamları, Akdeniz’in suları daha bir farklı cilveleÅŸir Yafa’nın kıyılarıyla; dalgalar Üsküdar’ın Harem’inden, Harem-i Åžerif’e yolculanan hacı adaylarından bir rahiya taşır gibidir; Kudüs’le vedalaÅŸan kalplerin harareti, Akdeniz’in sularıyla ancak burada kısmen dizginlenir.
Bizim grubumuz da akÅŸam vasıl oldu Yafa’ya. Ä°stanbul dönüÅŸü için yeterli zaman da vardı; kimimiz sahile indik, dalga sesleriyle avunmak için, kimimiz de demlenmiÅŸ çay ihtiyacıyla kafelere attık kapağı.
Yirmiyi aÅŸkın arkadaşımız, o kafelerden birinde, iki saat boyunca yiyip içerek oturdular. Ä°stanbul’a hareket etme saati geldiÄŸinde, tur ÅŸirketinin yetkilisi gerekli ödemeyi yapmak için kasaya yöneldiÄŸinde, aldığı cevap ilk örnektekinin aynısıydı: “Sizin hesabınız yıllar önce ödendi!”
Türklerin Kudüs’ü ziyaretleri, bu kutlu beldeyi görmekten ve Allah tarafından burası için vadedilen berekete mazhar olabilmek için orada ibadet etmekten baÅŸka bir amaç taşımıyor.
Erken dönem Ä°slam fatihleri (Hz. Ömer), Eyyubiler (Selahaddin), Memlukler ve Osmanlılar (Yavuz Sultan Selim) Kudüs’ü kan dökmeden teslim aldılar ve yönettiler. Bu ÅŸimdiki zamanın Müslümanları için de geçerli bir ölçüdür: Kudüs’te kan dökülmez, can yakılmaz! Kudüs Allah’ın sadece muvahhitler için deÄŸil, kâfirler için bile kendisini mübarek ve çevresini bereketli kıldığı bir evdir!
O halde söylenen o mezkur sözün tefsiri ne olabilir?
Allahualem ÅŸu olabilir:
“Kudüs, muvahhidler için bir emanettir. Allah burayı mülk olarak size verdiÄŸinde, o emaneti layıkıyla taşıdınız. Allah’ın o emaneti sizden alması, emanetin ÅŸartlarını kaybetmiÅŸ olmanızdan çok, O’nun emanetindeki isabetin, Ä°slâm olmayan milletlerce de sizin ehliyetiniz yönünden anlaşılması içindir. Nitekim sizsizlikte zulmün her çeÅŸidine maruz kalarak kan aÄŸlayan bu ÅŸehrin sulh ü selametini isteyenler de hâlâ sizsiniz. Filistin halkının gözyaşını silmeye uzanan tek elsiniz. Siz Kudüs emanetini doÄŸru taşıdınız ve yine doÄŸru taşımaya talipsiniz ki, artık küçük hesapların muhatapları deÄŸilsiniz.”
Ä°nÅŸallah bu böyledir ve böyle olma potansiyeli bile Yahudileri çılgına çevirmektedir.
DeÄŸilse, gidiÅŸi ve dönüÅŸüyle Kudüs’ün yolunu bizim için bir çileye dönüÅŸtürmelerinin baÅŸka ne izahı olabilir?
Henüz yorum yapılmamış.