Kürsü
Taha Kılınç- Kâbe Baskını
Follow @dusuncemektebi2
Taha Kılınç- Yeni Şafak
Mescid-i Haram’da o sabah her ÅŸey normal ve sıradan görünüyordu. Müezzin Abdulhafîz Havh ezanı okumuÅŸ, adet olduÄŸu üzere de 15 dakika sonra kâmet getirerek Müslümanları farza davet etmiÅŸti. 55 yaşındaki kıdemli imam Åžeyh Muhammed Subeyyil, Tevbe suresinden ayetler okuyarak namazı kıldırdıktan sonra, her zaman yaptığı gibi seccadesinin üzerinde kısa bir süre tesbihatla meÅŸgul olmuÅŸtu. Selam verilir verilmez, onlarca kiÅŸi aynı anda Haceru’l-Esved’e doÄŸru hücum ettiÄŸinden, Kâbe’nin etrafı hem kalabalık hem de gürültülüydü. Åžeyh Subeyyil, tesbihatı tamamlayıp, izdiham içinde kalmasın diye kendisine eÅŸlik eden iki askerle birlikte tavaf alanından ayrılmaya hazırlanırken, Safâ ve Merve tepelerinin olduÄŸu tarafta bir karmaÅŸa baÅŸladı. Az sonra yaÅŸanacaklar ve devamındaki iki hafta boyunca olanlar, hem Suudi Arabistan’ın hem de OrtadoÄŸu’nun yakın tarihinde ciddi bir dönüm noktası teÅŸkil edecekti.
Sayılarının “birkaç yüzü” bulduÄŸu sonradan anlaşılan kalabalık bir grup, namaz kılan cemaati yararak Kâbe’ye doÄŸru ilerliyordu. Bu sırada, içlerinden biri mescidin mikrofonlarını ele geçirip, “Mehdî geldi, az sonra biat merasimi gerçekleÅŸecek” anonsunu yapmaya baÅŸlamıştı bile. KonuÅŸan kiÅŸi, bütün Müslümanları, Mehdî’ye biat etmek üzere Kâbe’nin kapısının önüne davet ediyordu. Åžahit olunan sahne, tatsız bir ÅŸakayı andırıyordu, ancak ÅŸaka deÄŸildi. Åžeyh Subeyyil, hadisenin büyüyeceÄŸini tahmin ederek, karmaÅŸa ortamından sıyrılıp hızlıca ikinci kattaki imam odasına çıktı. Odadaki telefondan, Mescid-i Haram’ın idaresinden sorumlu olan Nâsır bin Hamed RâÅŸid’i arayan Åžeyh Subeyyil, Kâbe’deki bu olaÄŸandışı durumdan yönetimin acilen haberdar edilmesini istedi.
Bu sırada, Cuheyman el Uteybî liderliÄŸindeki grup, “Beklenen Mehdî” olduÄŸunu iddia ettikleri Cuheyman’ın kayınbiraderi Muhammed Abdullah el Kahtânî için insanlardan zorla biat almaya baÅŸlamıştı. Grubun diÄŸer bölümü ise Kâbe’nin kapılarını kapatmış, güvenlik görevlilerini etkisiz hale getirmiÅŸti. Cuheyman ve adamları, silahlıydı. Silah ve diÄŸer malzemeleri, Mescid-i Haram’a “cenaze kılığında” kilimlere sararak sokmuÅŸlardı.
Olayların baÅŸladığı 20 Kasım 1979’da, Suudi Arabistan tahtında Hâlid bin Abdulaziz oturuyordu. Ağır ÅŸekilde kalp hastası olan Kral Hâlid, ülkenin fiili yönetimini veliaht prens olan kardeÅŸi Fahd’a bırakmıştı. DiÄŸer kardeÅŸi Abdullah da, Ulusal Muhafız Alayı’nın başındaydı. Tarihe “Kâbe Baskını” olarak geçen hadisenin baÅŸladığı gün Fahd ve Abdullah, yurtdışı seyahatindeydiler. Kral, içiÅŸleri bakanı olan diÄŸer kardeÅŸi Nâyef’i duruma el koyması için görevlendirirken, ulemaya da -kan dökmenin haram olduÄŸu- Mescid-i Haram’a askerî müdahalenin ÅŸartlarını sordurdu. Birkaç kansız taarruz sonuçsuz kalınca, ulema, “fitnenin önlenmesi” gerekçesine dayanarak Mekke’de silah kullanılmasına fetva verdi.
Ä°ki hafta boyunca devam eden krizde, Suudi Arabistan silahlı kuvvetlerinin yetersizliÄŸi ortaya çıkınca, Fransa ve Pakistan’a müracaat edilerek, özel timlerin Mekke’ye intikali saÄŸlandı. Fransız askerlerinin Mekke’ye giriÅŸi, Harem’in sınırında göstermelik bir törenle “kelime-i ÅŸehadet” getirmeleri suretiyle mümkün oldu. Çok sayıda hacının ve umre ziyaretçisinin de hayatını kaybettiÄŸi çatışmalar sona erdiÄŸinde, geride en az 1000 ölü vardı. Cuheyman ve 67 arkadaşı ise saÄŸ ele geçirilmiÅŸti. Onlar da daha sonra Suudi Arabistan’ın çeÅŸitli ÅŸehirlerinde idam edildiler.
Eylemin Mescid-i Haram’da gerçekleÅŸmiÅŸ olması ve “Mehdî’ye biat” dayatması, Cuheyman’ın Suudi Arabistan yönetimine yönelttiÄŸi sert siyasî eleÅŸtirilerin ve Harem bölgesinin özgürleÅŸmesi taleplerinin gölgede kalmasına yol açmıştı.
***
Suudi Arabistan Kralı Faysal, ABD ve Batılı ülkelere baÅŸlattığı petrol ambargosunun hemen akabinde, 25 Mart 1975 günü Riyad’daki sarayında öldürülmeseydi, Kâbe Baskını gerçekleÅŸebilir miydi? Muhtemelen hayır. Hem Faysal’ın ÅŸahsına duyulan saygıdan, hem de ulema sınıfıyla siyaset kurumu arasında kurulan dikkatli dengeden ötürü, Cuheyman ve arkadaÅŸları bu eylemlerini ortaya koymayı düÅŸünmeyebilirlerdi. Kral Faysal suikastından sonra, Riyad yönetiminin CIA’ye tamamen teslim olması ve ülke siyasetinin ABD tarafından rehin alınması, Kâbe Baskını’nın en önemli sebeplerinden biriydi. Bu açıdan bakıldığında, Faysal’ın yokluÄŸunun, silsile halinde birçok olayı tetiklediÄŸi görülüyor.
Kâbe Baskını vesilesiyle ülke içindeki “radikal damar”ı dehÅŸet içinde fark eden Suudi Arabistan yönetimi, -yine ABD’nin yönlendirmesiyle- bu damarı Sovyetler BirliÄŸi tarafından iÅŸgal edilen Afganistan’a ve diÄŸer sıcak savaÅŸ coÄŸrafyalarına kanalize etmeye baÅŸladı. Hikâyenin devamında, Usame bin Ladin’in yıldızının parlaması ve silahlı Selefî hareketlerin dünya çapında hızla yükseliÅŸi var. Suudiler açısından, fiyasko üzerine fiyasko kısacası. EÄŸer amaç, zaten bu silahlı hareketlerin Ä°slâm dünyası çapına yayılıp sahayı domine etmesini saÄŸlamak deÄŸil idi ise…
***
Suudi yönetiminin çeÅŸitli alanlarda sergilediÄŸi hoyrat tavır nedeniyle, Ä°slâm dünyasının çeÅŸitli mahfillerinden “Harameyn’in geleceÄŸi ne olacak?” endiÅŸeleri yükseliyor bugün. Yakın tarihte Cuheyman ve arkadaÅŸlarının ÅŸahsında en uç biçimde kendisini gösteren bu endiÅŸe ve tepkilerin, günün birinde, Suudi Arabistan’ı sarsacak ÅŸekilde yaygınlaÅŸacağında kuÅŸku yok.
O günler gelmeden, Riyad’daki devlet aklı makul ve mantıklı çizgiye dönüÅŸ yapabilecek mi? Hem Suudi Arabistan hem de bölgemiz açısından, hayati bir soru bu. Cevabına dair bugün gördüÄŸümüz iÅŸaretlerse, maalesef, pek iç açıcı deÄŸil.
Henüz yorum yapılmamış.