Sosyal Medya

Kürsü

Yıldıray Oğur- AİHM kararlarının bağlayıcılığı iyidir

Yıldıray Oğur- Karar



Türkiye, tam adı, ”Ä°nsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma SözleÅŸmesi” olan Avrupa Ä°nsan Hakları SözleÅŸmesi’ni bundan 68 yıl önce Demokrat Parti iktidarında (4 Kasım 1950) Roma’da imzaladı.
 
SözleÅŸme 1954 yılında TBMM’de kabul edilerek ile onaylandı.
 
Fakat sözleÅŸme kabul edilirken, Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel baÅŸvuru hakkını tanımayla ilgili bir irade beyanında bulunulmamıştı. O yüzden bu hak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaÅŸlarına vermemiÅŸ oldu.
 
Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel baÅŸvuru hakkının tanınması ilk olarak 27 mayıs darbesinden sonra kurulan Ä°nönü BaÅŸbakanlığındaki koalisyon hükümeti sırasında gündeme geldi.
 
Teklifi veren BM Hukuk Komisyonu’nda görev yapmış bir kamu hukuku Profesörü olan CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim’di.
 
Daha sonra 1971 muhtırasından sonra BaÅŸbakanlık yapacak, 1980’de de bir suikasta kurban gidecek CHP milletvekili Erim, 27 Mayıs darbesinin yarattığı hukuksuzlukların giderilmesi, Türkiye’nin dünyadaki imajının düzeltilmesini gerekçe göstererek AÄ°HM’e bireysel baÅŸvuru hakkının tanınması için Meclis’e bir önerge vereceÄŸini açıkladı. 
 
Meclis’in hapisteki aralarında Celal Bayar’ın da olduÄŸu DP’li vekillere affı görüÅŸtüÄŸü günlerdi. Af yüzünden bile ortalık karışmış, affa karşı ordu içinden sesler yükselmeye baÅŸlanmış, CHP’li gençler protesto gösterileri sırasında Adalet Partisi binalarını taÅŸlamıştı.
 
Bu ÅŸartlar için oldukça ilerici bir teklifti bu.
 
Fakat Nihat Erim, teklifinin karşısında önce kendi partisini buldu.
 
Önerge CHP grubunda hararetli bir oturumda tartışıldı. Daha sonraki yıllarda “statükocu” deyince akla gelecek isimler olacak CHP milletvekilleri ÇoÅŸkun Kırca ve halen Anayasa Mahkemesi üyesi olan Osman Paksüt’ün babası olan CHP milletvekili Emin Paksüt grupta söz olarak bunun ülkenin egemenlik haklarını aykırı bir karar olacağını söylediler.
 
Sonra kürsüye DışiÅŸleri Bakanı Feridun Cemal Erkin çıktı. Teklifin “EndiÅŸeye mücip noktaları olduÄŸunu” anlattı.
 
En son sözü Ä°smet PaÅŸa söyleyecekti. Ä°smet Ä°nönü, kürsüye çıktı, teklifin sakıncalarını, yaratacağı sorunları anlattı ve teklife karşı olduÄŸunu açıkladı. Oylamada çekimserlerin oyu karşı çıkanlar ve destekleyenlerden fazla çıktı. Kafalar karışmıştı.
 
Ne yapacağı ÅŸaşıran Nihat Erim, bir kaç gün düÅŸündükten sonra geri adım atmayacağını açıkladı. Teklif, Meclis Anayasa Komisyonu’na geldi. Ama burada CHP’li vekillerin oylarıyla CHP’li vekil Nihat Erim’in AÄ°HM’e bireysel baÅŸvuru hakkı teklifi reddedildi. 
 
Bireysel baÅŸvuru hakkı daha sonra bir kere de 1978 yılında Ecevit’in BaÅŸbakanlığı sırasında gündeme geldi. Hakkı en çok savunanlardan biri Mümtaz Soysal’dı ama yine öneri kabul görmedi. 
 
Türkiye iç hukukunun üzerinde bir mahkemeye baÅŸvuru yapma gibi devrimci bir adımı atmaya cesaret eden ise 1987 yılında Özal oldu.
 
12 Eylül darbesi, ayyuka çıkan iÅŸkenceler,  1984’de Meclis’in aldığı iki idam kararı ve son olarak Avrupalı parlamenterler ve gazetecilerin refakatinde Türkiye’ye dönen TKP liderlerinin komünist propagandadan tutuklanmasıyla gerilen Avrupa ile iliÅŸkiler tamir edilmeliydi. Çünkü ekonomik olarak ABD ve Orta DoÄŸu’dan beklentiler boÅŸa çıkmıştı.
 
Ocak 1987’de bir Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye, Avrupa Ä°nsan Hakları  Mahkemesi’ne bireysel baÅŸvuru hakkını kabul ettiÄŸini açıkladı.
 
Bu hakkın tanınması sayesinde 1989’da bir komutan tarafından dışkı yedirilen YeÅŸilyurtlu köylülerden, 1993’te patlayan Ümraniye çöplüÄŸünde ailesini kaybedenlere kadar Türkiye’deki mahkemelerden hakkını alamamış binlerce insan için adalet saÄŸlandı.
 
AÄ°HM, 2005’teki baÅŸörtüsü kararı gibi Türkiye’deki demokratikleÅŸmeye yardımcı olmayan kararlar da aldı ama genel olarak AÄ°HM kararları Türkiye hukuk sistemini deÄŸiÅŸtirip, dönüÅŸtürdü ve demokratikleÅŸtirdi. Pek çok yasal deÄŸiÅŸikliÄŸe ve iyileÅŸmeye vesile oldu. Ama yine de Türkiye, AÄ°HM’e vatandaÅŸları tarafından ÅŸikayet edilen ülke sıralamasında ilk üçten hiç düÅŸmedi.
 
O vatandaÅŸlardan biri de CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’dı. Aldığı ceza yüzünden muhtar bile olmayacağıyla ilgili sevinçli manÅŸetler atılan ErdoÄŸan, Türkiye hukuk sistemi içinde gasp edilen hakları için üç kez AÄ°HM2e baÅŸvurdu. 
 
Ä°lk olarak, okuduÄŸu ÅŸiir yüzünden 1998’de DGM tarafından hakkında verilen 10 aylık mahkumiyet kararını 1999 yılında “Fikir hürriyetinin engellendiÄŸi için” AÄ°HM’e götürdü. 
 
Ä°kinci baÅŸvuruyu 2002 yılında yaptı. 312. maddeden ceza alan ErdoÄŸan, AB Uyum Yasaları çerçevesinde hüküm giydiÄŸi suçun ortadan kalktığı tezine dayanarak, milletvekili adayı olabilmek amacıyla, adli sicil kaydının silinmesi için Diyarbakır 3 No'lu DGM'ye baÅŸvurdu.
 
Mahkeme, bu baÅŸvuruya olumsuz yanıt verince temyize gidildi ve bir üst mahkeme olan Diyarbakır 4 No'lu DGM ErdoÄŸan'ın sicil kaydının silinmesine karar verdi. Ancak Yargıtay BaÅŸsavcısı Sabih KanadoÄŸlu itiraz edince,  kararı görüÅŸen Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Diyarbakır 4 No'lu DGM'nin kararını "yok hükmünde" saydı. Bunun üzerine de o günkü titriyle AK Parti Genel BaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın avukatları  “seçilme hakkını engellediÄŸi” gerekçesiyle bir kere daha AÄ°HM’e gittiler.
 
Üçüncü baÅŸvuru yine 2002 yılında yapıldı.
 
Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcısı Sabih KanadoÄŸlu  Anayasa Mahkemesi’ne baÅŸvurarak  TCK 312/2. maddesi uyarınca devlete karşı iÅŸlenmiÅŸ suçlardan ceza aldığı için ErdoÄŸan’ın siyasi parti kurucusu olamayacağını, “Türkiye'nin ekonomik ve siyasal türlü güçlüklerle karşılaÅŸtığı bir dönemde siyasî yaÅŸamda büyük rol oynayabilecek bir Siyasî Partinin genel baÅŸkanı olarak görevine devam etmesinin kamu düzeni, kamu yararı ve ivedilik gözönünde bulundurularak ileride doÄŸabilecek sakıncaların giderilmesi” için AK Parti’nin uyarılmasını isteyen bir baÅŸvuru yaptı.
 
KanadoÄŸlu ayrıca partinin kurucuları AyÅŸe Böhürler, AyÅŸe Nur KurtoÄŸlu, Habibe Güner, Sema RamazanoÄŸlu, Fatma Ünsal Bostan ve Serap YahÅŸi YaÅŸar'ın türbanı simge ve dayatma unsuru olarak kullandıkları ve bu halleriyle milletvekili seçilme yeterliliÄŸine sahip bulunmadıklarından kurucu üyelikten çıkarılmaları için davalı partiye ihtar kararı verilmesini de istedi.
 
BaÅŸvuruları inceleyen Anayasa Mahkemesi, ikinci talebi reddeti ama ErdoÄŸan’ın kurucu olmayacağı ile ilgili ihtar talebini HaÅŸim Kılıç ve dört üyenin itirazına raÄŸmen kabul etti.
 
ErdoÄŸan’ın avukatı Hayati Yazıcı bu kararı da “Türkiye’de ayrımcılık yapılıyor” diyerek AÄ°HM’e götürdü. Hatta AÄ°HM’e baÅŸvuru dönemin laik medyasında “Tayyip de Türkiye’yi Batı’ya ÅŸikayet etti” baÅŸlıklarıyla verildi.
 
Fakat 2003 yılında üç baÅŸvurunun gerekçesi, AÄ°HM henüz karar vermeden, Siirt seçimleri ve kanuni deÄŸiÅŸikliklerle ortadan kaldırılınca, artık BaÅŸbakan olan ErdoÄŸan, üç baÅŸvurusunu da “Türk millerinin hukuk mücadelesine duyduÄŸu ÅŸükranların zorunlu bir ifadesi olarak” geri çekti.
 
Fakat  bu tarihten sonra da fikir hürriyeti ve seçilme hakkı engellenenler oldu.
 
Ve bu haklarını Türkiye’de elde edemeyenler haklarını son adres olarak AÄ°HM’de aramaya devam ettiler.
 
2010 yılında referandumla Türkiye, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel baÅŸvuru hakkını tanıdı.
 
Yani AÄ°HM’e bireysel baÅŸvuru hakkı Fransa’nın, Hollanda’nın vatandaÅŸlarının olduÄŸu gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaÅŸları için de bir güvence.
 
Ä°klimlerin çabuk deÄŸiÅŸtiÄŸi, içeride hukuk ve adalet aramanın sık sık zorlaÅŸtığı Türkiye gibi bir ülkede özellikle de kaybedilmemesi gereken bir güvence. 
 
Yukarıda okurken bile bunlar Türkiye’de mi olmuÅŸtu dediÄŸimiz olaylar bundan sadece 15 yıl önce bu ülkede yaÅŸanmıştı.
 
Benzer hak ihlalleri bugün de yaÅŸanıyor, yarın da yaÅŸanacak.
 
O yüzden AÄ°HM’in DemirtaÅŸ kararının Türkiye için baÄŸlayıcı olması hepimizin menfaatinedir.
 
Kararlar hoÅŸumuza gitsin gitmesin. 
 
AİHM kararlarının bağlayıcılığı iyidir, iyi ki de bağlayıcıdır...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.