DERLEYEN: MEHMED MAZLUM ÇELÄ°K
Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya girmesi safını belli etmesine ve böylece Sov-yetleri karşısına almasına sebep olmuÅŸtu. Bir-leÅŸik Devletlere karşı Sovyetler, 1957 Suriye krizinde hem bu coÄŸrafyada kendilerinin de bulunduÄŸunu bildiriyor hem de BirleÅŸik Dev-letlerin en önemli müttefiki olan Türkiye’yi çevreleyerek rakibine bir mesaj da vermiÅŸ oluyordu. Her iki ülkenin Türkiye ve Suriye üzerinden restleÅŸmeleri tarafları neredeyse bir savaşın eÅŸiÄŸine getirmiÅŸti. Sovyet tehditleri karşısında Ameri-ka’nın Türkiye’yi destekleyen tutumu Sov-yetleri yumuÅŸatmış ve Türkiye ile aralarında artık çatışma çıkma ihtimalinin olmadığını açıklayarak geri adım atmak durumunda bırakmıştır. Bununla beraber Türkiye, Suriye sınırındaki askerlerini geri çekerek normal-leÅŸme sürecini hızlandırmıştır. Ayrıca Suu-di Arabistan’ın aldığı aracılık rolü de krizin yumuÅŸamasında etkili olmuÅŸtur. Mısır ve Suriye’nin BirleÅŸerek BirleÅŸik Arap Cumhu-riyeti’ni kurmaları ve Türkiye’nin bu Cumhu-riyeti tanıması krizi sona erdirmiÅŸtir. Böylece Suriye ile Türkiye arasında bir sayfa kapan-mıştır. Ancak Türkiye ile Suriye arasındaki iliÅŸkiler 1957 AÄŸustosu’ndan itibaren hiçbir zaman düzelmemiÅŸtir.
ABD: Türkiye savaÅŸa girerse sorumluluk alırız
Rusya, Mısır ve Arap BirliÄŸi 1957"de Suriye"yi destekledi. ABD DışiÅŸleri Bakanı John F. Dulles ise krizin en sıcak anlarında Ankara"ya gönderdiÄŸi bir mektupta Türkiye"nin endiÅŸelerini paylaÅŸtıklarını, ancak Suriye"ye askeri müdahale durumunda sorumluluk almayacaklarını bildirmiÅŸti.
DARBE GELENEĞİ BAŞLIYOR
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransız mandası altına giren Suriye 1936'da Fransa'nın kontrolünde bir cumhuriyet olmuÅŸ, 1941'de bağımsızlığını ilân etmiÅŸ, Fransa kararı 1944'te tanımış ve son yabancı birlik de ülkeyi 1946 Nisan'ında terketmiÅŸti.
Türkiye ile bağımsız Suriye'nin iliÅŸkileri, o senelerde iyi gibi görünüyordu. Hatay meselesinin halledilmesinden sonra da ortada Lozan AnlaÅŸması'na raÄŸmen hâlâ çözülememiÅŸ bazı sınır, gayrımenkul, kaçakçılık ve vatandaÅŸlık problemleri vardı ama iki memleket arasında çekiÅŸmeden pek sözedilemezdi. Hattâ, 1951'de Ankara ile Åžam arasında siyasî bir ittifak bile gündeme gelmiÅŸti.
Ama, Suriye'de birdenbire bazı önemli deÄŸiÅŸiklikler yaÅŸandı. 1946'da iÅŸbaşına gelen ve ailesi aslen Konyalı olan Suriye CumhurbaÅŸkanı Åžükrü el Kuvvetli, 30 Mart 1949'da liderliÄŸini Albay Hüsnü Zaim'in yaptığı bir darbe ile devrildi. Bu darbe Arap dünyasında sonraki senelerde yaÅŸanacak pekçok darbenin öncüsü olacak, Suriye'de 1950'lerden itibaren ardarda ihtilâller yaÅŸanacak ve sabah en erken kalkan general ihtilâl yapıp devlet baÅŸkanlığı koltuÄŸuna oturacaktı.
Türk ve ABD jetleri Sınırda Alçak uçuÅŸ yapıyor
Karşılıklı suçlamaların 1957 ilkbaharında sertleÅŸmesi ve Suriye'nin Türk sınırına 50 bin asker yığması üzerine Türk, Ingiliz ve Amerikan savaÅŸ uçakları Suriye'nin sınır bölgelerinde uçmaya baÅŸladılar. Ankara ile Åžam arasında karşılıklı notalar gidip geldi. Türk DışiÅŸleri "Mısır ile Suriye'nin arasında büyük bir mesafe ve baÅŸka ülkeler vardır ama Suriye bizim komÅŸumuzdur. Dolayısı ile Åžükrü el Kuvvetli'nin Mısır'a deÄŸil, öncelikle Türkiye'ye yaklaÅŸması gerekir. Suriye, âlicenaplığımızı suiistimal ediyor" ÅŸeklinde açıklamalar yaptı. Åžükrü el Kuvvetli de "Türkiye'de de bir Rus ticaret heyeti var. Bu, Türkiye'nin komünist olduÄŸunu mu gösterir?" diye cevap verdi.
Bütün bunların üzerine Halep'te binlerce Suriyeli gencin katıldığı ve Türkiye'nin protesto edildiÄŸi gösteriler yapılıyor, Türkiye de Suriye sınırına asker yığıyordu. ArabuluculuÄŸa çalışan Lübnan'ın çabaları da sonuç vermedi.
1957 yazında Suriye'ye binlerce Rus gönüllünün gitmeye baÅŸladığı ve Sovyetler'in de çok miktarda silâh gönderdiÄŸi haberlerinin duyulması üzerine, gerilim daha da arttı. Akdeniz'deki Amerikan 6. Filosu alarma geçirilince iÅŸin içine Sovyetler de girdi ve Moskova, Amerika'nın bazı Arap ülkeleri ile beraber Türkiye'yi de "Suriye'ye karşı kışkırttığını" açıkladı!
Suudi Arabistan’ın Arabuluculuk TeÅŸebbüsü
Buhranın global bir nitelik almak-ta olduÄŸu bir sırada, Suudi Arabistan Kralı Suud, havayı yumuÅŸatmak üzere teÅŸebbüse geçmiÅŸtir. 21 Eylül 1957’de, Suudi Arabistan DışiÅŸleri Bakan Yardımcısı, Kahire’de verdiÄŸi demeçte, Suriye’nin ne Arap komÅŸuları ve ne de Türkiye için bir tehlike arz ettiÄŸine hükü-metinin inanmadığını söylüyordu. Kral Suud ise 25 Eylül’de bizzat Åžam’a giderek Devlet BaÅŸkanı Kuvvetli ve diÄŸer Suriye liderleriyle görüÅŸtü.
GörüÅŸmelerden sonra yayınlanan ortak bildiride, Arap ülkeleri arasındaki da-yanışma teyit ediliyor ve Suriye’ye ve diÄŸer herhangi bir Arap ülkesine bir saldırı halin-de, Suudi Arabistan’ın yardıma koÅŸacağı be-lirtiliyor ayrıca, Suriye’nin herhangi bir Arap ülkesine karşı tehlike arz etmediÄŸi de ifade ediliyordu39. Gerek bu ziyaretten önce, ge-rekse ziyaret sırasında Kral Suud’la Ürdün Kralı Hüseyin arasında mesajlar teati edilmiÅŸ ve yabancı basın Suud’un dönüÅŸünden sonra Suriye-Ürdün iliÅŸkilerinde bir yumuÅŸama ol-duÄŸunu bildirmiÅŸtir40.Kral Suud, 11-20 Ekim tarihleri ara-sında da Beyrut’u ziyaret etmiÅŸ ve oradan Türkiye ve Suriye liderlerine gönderdiÄŸi me-sajlarla da Türkiye ile Suriye arasındaki havayı yumuÅŸatmaya çalışmıştır.
Bu sırada Kral Suud, Türk Devlet BaÅŸkanı Celal Bayar’la da temas halinde bulunuyordu. Resmen açık-lanmamakla beraber Kral Suud ile Lübnan Devlet BaÅŸkanı Chamoun görüÅŸmeleri sıra-sında özellikle Türkiye-Suriye gerginliÄŸi üze-rinde durulduÄŸu anlaşılmaktadır. Ayrıca Türk Devlet BaÅŸkanı’nın, Suudi Arabistan Kralı ile Lübnan Devlet BaÅŸkanı’na Türkiye’nin Suri-ye’ye karşı hiçbir tecavüz emeli beslemediÄŸi yolunda teminat verdiÄŸi de belirtilmektedir. Mekke Radyosu’nun 21 Ekim’de yaptığı bir yayında ve Washington’daki Suudi Arabistan ElçiliÄŸi’nin aynı gün yaptığı açıklamada ise Kral Suud’un Suriye ile Türkiye arasındaki uyuÅŸmazlıkta arabuluculuk yapmayı teklif et-tiÄŸi, bu teklifin Kral’ın Beyrut ziyareti sırasında gerek Türk Devlet baÅŸkanı Celal Bayar’a, gerekse Suriye Devlet BaÅŸkanı Kuvvetli’ye bildirdiÄŸi ve her iki ülkenin de bu teklifi kabul ettikleri bildiriliyordu. Açıklamada, Türkiye ve Suriye temsilcilerinin iki gün içinde Kralla beraber Suudi Arabistan’ın Damam ÅŸehrinde buluÅŸacakları da yer alıyordu.
Suriye Hükümeti, Kral Suud’un mevcut gerginliÄŸi ha-fifletecek tavassutunu memnuniyetle kabul ettiÄŸini açıklamış, Washington’daki Suriye BüyükelçiliÄŸi de bu hususu teyit etmiÅŸtir43. Ä°ddia edildiÄŸine göre, Suriye Devlet BaÅŸkanı Åžükrü Kuvvetli, arabuluculuk teklifini kabul etmiÅŸ, ordu ise reddedilmesini istemiÅŸtir. Bu sırada Mısır’ın nüfuzu altında bulunan Suri-ye, arabuluculuk yoluyla Suudi Arabistan’ın prestij kazanmasını herhalde istemezdi44. An-laşılan oydu ki Mısır’ın etkisinde kalan Suriye Suudilerin arabuluculuk teklifini reddetmiÅŸti. Buhran boyunca Mısır Suriye’nin tarafını tut-muÅŸtur45. Nitekim Mısır gazeteleri Kral Su-ud’a “Amerikan Ajanı” diyerek saldırıyorlar ve arabuluculuk teklifini Amerikan DışiÅŸlerinin isteÄŸi üzerine ortaya attığını ileri sürüyorlar-dı46. Bu arada arabuluculuk görüÅŸmeleri çer-çevesinde Devlet Bakanı Fatin RüÅŸtü Zorlu baÅŸkanlığındaki bir Türk heyeti 22 Ekim’de Suudi Arabistan’a vardı47, ancak Suriye heye-ti gelmedi. Suriye, Kral Suud’un teklifini ev-velce tasvip edip Genel Kurmay BaÅŸkanı Afif El-Bızri’yi Riyad’a göndermeÄŸe karar verdiÄŸi halde son anda bundan caymıştır.
ABD VE RUSYA KARÅžI KARÅžIYA
Dr. Ömer E. KürkçüoÄŸlu"nun "Türkiye"nin Arap OrtadoÄŸusu"na karşı politikası (1945-1979)" kitabında belirttiÄŸi gibi, Suriye krizi ABD ve Sovyet Rusya"nın OrtadoÄŸu"daki ilk doÄŸrudan doÄŸruya çatışması haline gelmiÅŸti.
Sovyet BaÅŸbakanı MareÅŸal Bulganin 10 Eylül"de BaÅŸbakan Adnan Menderes"e gönderdiÄŸi mektupta Türkiye"nin Suriye sınırında yaptığı yığınağın askeri müdahale amacı taşıdığını, ABD"nin bu maksatla Türkiye"ye silah gönderdiÄŸini iddia etmiÅŸti. Suriye ile savaşın "mahalli" boyutlarda kalmayacağı uyarısında bulunan Bulganin, Türkiye"nin müdahale etmesi halinde başına bela alacağı mesajı vermiÅŸti.
Bulganin"e cevap veren Menderes ise Türkiye"nin ne Suriye"ye, ne de herhangi bir baÅŸka ülkeye saldırı niyetinde olmadığını belirtmiÅŸti. Menderes ortada ciddi bir savaÅŸ ihtimali bulunmadığı, üstelik Suriye herhangi bir ÅŸikayete yeltenmediÄŸi halde Moskova"nın Åžam adına konuÅŸmasından endiÅŸe duyduklarını ifade etmiÅŸti.
Menderes Moskova"nın Suriye"yi silah deposuna çevirmesinin Türkiye"nin güvenlik endiÅŸesini artırdığını belirtmiÅŸ ve Bulganin"e 1940"larda Moskova"nın Kars ve Ardahan ile ilgili giriÅŸimlerini de hatırlatmıştı.
"HALEP"E, HALEP"E."
Moskova"nın köpürttüÄŸü kriz, Suriye tarafından BM"ye de taşındı. Dr. Hüseyin BaÄŸcı"nın "DP dönemi dış politikası" kitabında aktardığı bilgilere göre Suriyeliler BM Genel Sekreterine verdikleri memorandumda ÅŸu iddialarda bulunmuÅŸlardı:
"Halen Suriye -Türkiye sınırına yakın yerlerde ÅŸimdiye kadar eÅŸi görülmemiÅŸ ÅŸekilde ve gereksiz olarak birkaç ağır tümenin yığılması sonucunda Suriye"ye fiili olarak bir askeri tehdit sözkonusudur. Bu birlikler sürekli olarak da takviye edilmektedir. Åžimdi bu birlikler küçük bir alanda bulunmaktadırlar ve yakın bir saldırıyı belirleyecek ÅŸekilde mevzilendirilmiÅŸlerdir. Türk kıtalarına bir slogan verildiÄŸi açıktır. "Halep"e, Halep"e" gibi açıkça söylenilen bu sloganlar sürekli olarak tekrarlanmaktadırlar."
Kriz Washington ve Moskova arasında güç gösterisine dönüÅŸmüÅŸtü. Türkiye"nin Suriye"ye askeri müdahalesine sıcak bakmayan ABD Ankara"nın endiÅŸelerini paylaÅŸtıklarını belirtmekle birlikte, BM onayını almayan bir müdahalede sorumluluk üstlenmeyeceklerini bildirmiÅŸti. Türkiye"ye diplomatik yolları kullanmasını salık veren ABD"nin DışiÅŸleri Bakanı John Foster Dulles 10 Eylül 1957"de Ankara"ya gönderdiÄŸi mektupta askeri bir harekata niyetli olmadıklarını açıkça ifade etmiÅŸti.
Sovyet Rusya BaÅŸkanı Nikita KruÅŸçev 9 Ekim 1957"de "New York Times" gazetesine verdiÄŸi demeçte ÅŸunları söylemiÅŸti:
"Askerlerini Suriye sınırına çekmekle Türkiye bizimle olan sınırında boÅŸluklar açıyor. Bunu yapmaması gerekir. Çünkü çok zayıftır. Bir savaÅŸ halinde Türkiye bir gün bile dayanamaz. SavaÅŸ patlak verirse, biz Türkiye"nin yakınındayız; siz(Amerikalılar) ise deÄŸilsiniz. Silahlar patlayınca, roketler uçmaya baÅŸlayabilir, o zaman da düÅŸünmek için vakit artık çok geç demektir."
10 Ekim"de ABD DışiÅŸleri Bakanlığı"ndan yapılan açıklamada ise "Aradaki uzaklığa raÄŸmen, KruÅŸçev Türkiye"nin dost ve müttefiÄŸi olan ABD"nin Kuzey Atlantik AnlaÅŸması(NATO) gereÄŸince yüklendiÄŸi taahhütleri hafife alacağını sanmamalıdır" deniliyordu. Ä°ki Sovyet savaÅŸ gemisinin Suriye"nin Lazkiye limanını ziyaret etmesine misilleme olarak ABD savaÅŸ gemileri de Ä°zmir limanına uÄŸramışlardı.
SavaÅŸ asla olmayacak
Sovyet DışiÅŸleri Bakanı Andrei Gromiko BM Genel Kurul baÅŸkanına gönderdiÄŸi bir mektupta Türkiye"nin 27 Ekim seçimlerinden sonra Suriye"ye saldıracağını iddia etmiÅŸti. Ä°ddiaları reddeden Türkiye"ye göre ise Ruslar suni bir savaÅŸ ortamı hazırlayarak OrtadoÄŸu"da kendisine uydular bulmak istiyordu.
Kriz, Suud-i Arabistan"ın arabuluculuk çabaları sonucunda yumuÅŸamaya baÅŸladı. Suriye ve Suud-i Arabistan ortak bildirisinde Suriye"nin Ürdün"e yönelik herhangi bir giriÅŸim içerisinde olmadığı kaydedildi. Bazı Asya ülkeleri de krizin müzakereler yoluyla çözümlenmesi için devreye girdiler. Bu giriÅŸimler sonucunda Suriye, BM"deki tasarılarını geri çekti.
Aslında savaÅŸtan en fazla söz eden Sovyet Rusya bile Türkiye ve Suriye arasında bir savaÅŸa ihtimal vermiyordu. Dr. Ömer E. KürkçüoÄŸlu"nun verdiÄŸi bilgilere göre 29 Ekim 1957 günü, sürpriz ÅŸekilde, Türkiye"nin Moskova BüyükelçiliÄŸi"nde düzenlenen cumhuriyetin kuruluÅŸ yıldönümü resepsiyonuna katılan KruÅŸçev ÅŸunları söylemiÅŸti:
"Barışa! Barışa! SavaÅŸ isteyen her kimse kahrolsun! Bırakın kendi kendine savaÅŸsın! Fakat savaÅŸtan niçin bahsediyorsunuz? SavaÅŸ asla olmayacak!"
Herkesin savaÅŸtan bahsettiÄŸini söyleyenlere KruÅŸçev, "SavaÅŸ bahsi ne kadar çok edilirse, gerçekleÅŸme ihtimali de o kadar az demektir" diye cevap vermiÅŸti. Bulganin de Menderes"e gönderdiÄŸi mektupta üslubunu yumuÅŸatmış, Moskova"nın hiçbir Arap devletiyle gizli anlaÅŸma yapmadığını söylemiÅŸ ve Rusların "Milli Mücadele"de Türkiye"ye yardım ettiÄŸini hatırlatmıştı.
Ekimin son günlerinde artık savaÅŸ ihtimali ortadan kalkmıştı. 1958 yılı baÅŸlarında Mısır ve Suriye"nin birleÅŸmesinin Ankara tarafından da tasvip edilmesiyle kriz tamamen son bulmuÅŸtu. Suriye"nin Moskova"nın güdümüne girmesinden ise Mısır ile birleÅŸmesi ehven görülmüÅŸtü.
O dönemde Ürdün Büyükelçisi olan Mahmut Dikerdem"in kaydettiÄŸi gibi Türkiye"nin Suriye hududuna asker yığması siyasi bir manevradan ibaret idi.
Kral Hüseyin"in hayal kırıklığı..
1957 AÄŸustos"unda Ä°stanbul"da "Åžale KöÅŸkü"nde Irak ve Ürdün Krallarıyla, CumhurbaÅŸkanı Celal Bayar ile BaÅŸbakan Adnan Menderes arasında yapılan görüÅŸmelere Ürdün Büyükelçisi Mahmut Dikerdem de katılmıştı. Dikerdem"e göre toplantıdan Türkiye, Irak ve Ürdün OrtadoÄŸu meselelerinde tam bir görüÅŸ birliÄŸi içinde çıkmıştı. Dikerdem hatıralarında Türkiye ve Suriye arasında savaÅŸ ihtimalini tetikleyen süreci ise ÅŸöyle anlatıyordu: "Ä°stanbul toplantılarından sonra Kral Hüseyin Avrupa gezisine çıktı, ben de Amman"da görevimin başına döndüm. Bu arada Türk-Suriye iliÅŸkilerinin gerginleÅŸmeye yüz tuttuÄŸu görüldü. Ä°stanbul"daki üçlü toplantıdan kuÅŸkulanan Suriye ve Mısır hükümetleri Türkiye"nin Suriye"ye karşı askeri bir harekete geçmeye hazırlandığına dair haberler yaymaya baÅŸladılar. Belki de Türkiye"nin Irak"la Ürdün"ü birleÅŸtirme çabalarını ve Ä°ngiltere ile Amerika"nın bu çabalara destek olduklarını haber almışlardı. Önce radyo ve basın yoluyla dünyaya duyurulan bu haberler 1957"nin Ekim ayında resmi nitelik aldı. Arap BirliÄŸi Siyasi Komitesi Türkiye"nin Suriye üzerindeki tehditlerine karşı Arap devletlerinin ortak bir giriÅŸimde bulunmalarını kararlaÅŸtırdı. 15 Ekim"de Suriye DışiÅŸleri Bakanı Halil Kallas Åžam"daki Amerika, Sovyet ve Irak elçilerini kabul ederek Suriye sınırında Türk ordusunun yığınak yaptığını ileri sürdü. Ertesi gün Amman"da, Avrupa gezisinden yeni dönmüÅŸ olan Kral Hüseyin Amerika ve Ä°ngiltere Büyükelçileri ile beni ayrı ayrı kabul ederek-Arap BirliÄŸi"nin aldığı karar gereÄŸince
Türkiye"nin Suriye sınırındaki askeri yığınağından duydukları endiÅŸeyi belirtti. Hüseyin"le bu görüÅŸmem ilginçtir. Aslında Ürdün Kralı Türkiye"nin Suriye üzerinde baskı yapmasından kaygı deÄŸil sevinç duyuyordu ama Arap BirliÄŸi dayanışmasına uyduÄŸunu göstermek zorunda idi. GörüÅŸmemiz gayet dostça bir hava içerisinde geçti, Kral adeta benden Suriye sınırında yığınak yaptığımızı doÄŸrulamamı bekliyordu. Oysa ben Amman"a dönmeden önce Ankara"da yaptığım temaslardan Suriye ile aramızdaki gerginliÄŸin askeri bir harekete yol açacak kadar vahim olmadığını öÄŸrenmiÅŸtim.
Gerçi "Åžale KöÅŸkü toplantısı"ndan hemen sonra Ä°stanbul"a gelen bir Amerikan yetki-lisinin gizli evrak çantasının otelde kayboluÅŸu kamuoyunda epey heyecan yaratmıştı. Basına da yansıyan söylentilere göre, yitirilen ya da çalınan evrak çantasından Arapların eline geçen belgeler Amerika"nın Suriye üze-rine yürümesi için Türkiye"ye yeÅŸil ışık yaktığını kanıtlıyordu. Hatta Ankara"da iken görüÅŸtüÄŸüm kimi yetkililer Türk ordusunun Suriye"ye yürümesinin bir an meselesi olduÄŸuna inanmışlardı. Fakat Amman"a dönerken talimat almak üzere yanına gittiÄŸim DışiÅŸleri Genel Sekreteri Melih Esenbel bana: "Hiç bir askeri hareket olacağı yok, rahatça görevinin başına dönebilirsin" demiÅŸti. Esenbel gerçek durumu iyi biliyordu, nitekim Türk-Suriye gerginliÄŸi siyasal bir manevra olmaktan öteye geçmedi. Ben de Kral Hüseyin"e Türkiye"nin komÅŸularına karşı hiçbir kötü niyet beslemediÄŸini söylemekle yetindim. Hüseyin belki de o anda hayal kırıklığına uÄŸramıştır."
1957 krizinde de aynı aktörler rol oynamıştı!
Bugün Esed rejiminin gitmesini isteyen Mısır, 1957"de Suriye"nin müttefiki idi. Mısır"da Albay Cemal Abdünnasır askeri bir darbeyle iktidarı ele geçirmiÅŸti. Popüler Arap milliyetçiliÄŸinin liderliÄŸine soyunan Nasır Suriye"nin siyasi elitlerini de yanına çekmiÅŸti.1957"de Türkiye ile birlikte "BaÄŸdat Paktı"nda yer alan Ä°ran ve Irak ise bugün Esed rejimini destekliyorlar. Ürdün ve Suud-i Arabistan 1957"de de Suriye hükümetinin devrilmesini istiyorlar ancak popüler Arap milliyetçiliÄŸinin baskısıyla Suriye"ye askeri müdahaleyi açıkça desteklemekten kaçınıyorlardı. 1957 krizinde de Sovyet Rusya uluslararası arenada Åžam"ın patronu gibi davranıyordu. Rusya OrtadoÄŸu"da köprübaşı olarak Suriye"yi gözüne kestirmiÅŸti. Aslında kriz Moskova"nın OrtadoÄŸu üzerindeki oyun planları çerçevesinde kızışmıştı.
ABD ise Sovyet Rusya"nın Suriye üzerinden OrtadoÄŸu"da nüfuzunu yaymasından rahatsızlık duyuyordu. Suriye krizi "SoÄŸuk SavaÅŸ"ın OrtadoÄŸu"daki yansımasıydı. Öte yandan ABD ve hatta Ä°srail"e göre, Moskova"nın Suriye"yi silahlandırması büyük bir endiÅŸe kaynağı bile deÄŸildi. Oysa, Ä°kinci Dünya Savaşı sonrasında Kars ve Ardahan üzerinde hak iddia eden Sovyet Rusya"nın Suriye"yi silahlandırması Türkiye için güvenlik sorunuydu. Türkiye "BaÄŸdat Paktı"nın kurulmasına da öncülük etmiÅŸti. Pakta Ä°ran, Irak ve Pakistan ve Ä°ngiltere katılmıştı. Menderes hükümeti Ürdün, Suriye, Lübnan ve Mısır"ın pakta girmesi için çabalamış ama baÅŸaramamıştı.
Türkiye ABD"nin de pakta girmesini istiyordu. Zira ABD"nin katılması, Lübnan ve Ürdün"ün de katılmasını saÄŸlayacaktı. Oysa ABD, OrtadoÄŸu"da Türkiye"nin öncülük ettiÄŸi bir paktı çok da uygun bulmuyordu. OrtadoÄŸu"daki çıkarlarını yeniden tanzim etmek isteyen Fransa da Türkiye"nin üstlendiÄŸi rolden rahatsız idi. Bölge ülkeleri arasındaki çeliÅŸkileri derinleÅŸtiren Suriye krizinden azami derecede istifade eden Sovyet Rusya ise paktın geniÅŸlemesini engellemiÅŸti.
Devrik lider, darbeciye böyle seslendi: El pezevenk, el deyyuus, el kerhaneciii!
1957'de Mısır lideri Cemal Abdülnasır ile elele verip sadece memleketini deÄŸil, bütün OrtadoÄŸu'yu birbirine katan Åžükrü el Kuvvetli, Suriye'ye sonradan göçetmiÅŸ Konyalı bir Türk ailenin çocuÄŸu idi.
1891'de Åžam'da doÄŸdu, Suriye'nin Osmanlı toprağı olduÄŸu Birinci Dünya Savaşı yıllarında ayrılıkçı faaliyetlere karıştığı için Ä°ttihad ve Terakki'nin üç güçlü liderinden Cemal PaÅŸa'nın emriyle tutuklandı, Åžam'da kapatıldığı hapishanede biraz fazla dayak yedi, intihara teÅŸebbüs etti ve son anda kurtarıldı.
SÜRGÜNDE ÖLDÜ
Suriye'de Osmanlı idaresinin ardından kurulan Fransız mandası sırasında da rahat durmadığı için idama mahkûm oldu, kaçtı, uzun seneler sürgünde kaldı, 1932'de ilân edilen genel aftan sonra memleketine döndü ve 1943'te cumhurbaÅŸkanı seçildi.
Ä°ngilizler'in de desteÄŸini alarak Fransız birliklerinin 1946'da Suriye'yi terketmesini saÄŸlayan Åžükrü el Kuvvetli, 1948'deki Arap-Ä°srail savaşında Suriye'nin yanısıra diÄŸer Arap ülkelerinin yenilgiye uÄŸraması üzerine gücünü kaybetti ve 1949 Mart'ında Albay
Arap dünyasında darbelerin öncüsü: Albay Hüsnü Zaim.
Hüsnü Zaim'in yaptığı bir darbe ile devrildi. Bir süre hapiste kaldıktan sonra Mısır'a sürgüne gönderildi ama 1955'te Åžam'a döndü ve yeniden cumhurbaÅŸkanı oldu.
El Kuvvetli'nin bu defaki iktidarı, Mısır lideri Cemal Abdülnasır'ın gölgesi altında kaldı. Genelkurmay BaÅŸkanı General Afif el Bizri'nin yönlendirmesiyle memleketini Sovyet güdümüne soktu ve Suriye'nin 1958 Åžubat'ında "BirleÅŸik Arap Cumhuriyeti" adı altında Mısır ile birleÅŸmesi anlaÅŸmasını imzaladı. Ama, 1959'da bu defa Abdülnasır ile çatıştı, istifa etmek zorunda kaldı, yeniden sürgüne gitti ve 1967'de Lübnan'da öldü.
Aslen Konyalı olan bu renkli politikacı, Arap siyaset tarihine de geçen en meÅŸhur konuÅŸmasını 1949'da askerî darbe ile devriliÅŸinden sonra gönderildiÄŸi Mısır'da yapmıştı. Kahire Radyosu'nda Su-riyeliler'i Åžam'da iktidarda bulunan askerî rejime baÅŸkaldırmaya çağırırken bir anda heyecanlanan Åžükrü el Kuvvetli, kendisini deviren Hüsnü Zaim'e hitaben "Hüsniii! El pezevenk el kebîr (büyük pezevenk), El deyyuus el ekber (en büyük deyyus), el kerhâneciiii" diye haykırmıştı.
Basınımız o günlerde savaÅŸ tamtamları çalmakla meÅŸguldü
SURÄ°YE'de 1957'de olup bitenleri, bütün dünya çok yakından takip ediyor, Türk gazetelerinde de "Åžam'da olup bitenlere artık izin verilmemesi" gerektiÄŸi konusunda yazılar çıkıyordu.
Bu yazılardan biri, zamanının önde gelen romancılarından kabul edilmesinin yanısıra asıl mesleÄŸi gazetecilik olan Peya-mi Safa'ya aitti. Peyami Safa, Milliyet'te 1957'nin 27 AÄŸustos'-unda yayınlanan "Suriye Vak'-ası ve Ä°stanbul Konferansı" baÅŸlıklı yazısında Amerika ile Ä°ngiltere'nin Suriye'ye müdahale etmesini istiyordu.
AMERÄ°KA NEREDE?
Ä°ÅŸte, Peyami Safa'nın yazısının bazı bölümleri:
"Suriye, yıllardanberi kızıl propagandanın OrtadoÄŸu santrallerinden biri hâline gelmiÅŸti.
Türkiye'den kaçan mâhudlar (komünistleri kastediyor), orada faaliyetlerine devam ediyorlardı. Suriye ordusunun kızıllaÅŸması, orada sistematik bir tarzda çalışan Sovyet ajanlarının en büyük hedefe vardıklarını gösteriyor. Artık, Suriye'yi peyk devletler (doÄŸu bloku ülkeleri) arasında farzetmekten daha tabiîbirÅŸey yoktur.
Bir Ä°ngiliz gazetesinin dediÄŸi gibi 'Åžimdi Türkiye, hemen Sovyet kontrolü altında bulunan memleketler tarafından sarılmış olduÄŸuna göre, herhalde kendini âdetâ tahammül edilmez bir tehlikeye mâruz hissetmekte ol-
sa gerektir'.
Suriye hâdisesi yalnız Türkiye'yi deÄŸil, bütün OrtadoÄŸu memleketlerini aynı tehlike ile karşı karşıya getirmiÅŸtir Irak, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, hattâ Mısır bu tehlikenin manevî sahası içindedir.
Irak ve Ürdün krallarının iÅŸtirak ettikleri Ä°stanbul Konferansı, OrtadoÄŸu'nun bu en hayatî meselesi üzerinde durmuÅŸ olmalıdır.
Hem OrtadoÄŸu'da barışı, hem de petrolleri tehdit etmesi bakımından Suriye hadisesine Ä°ngiltere'nin ve bilhassa Amerika'nın seyirci kalmasına imkân yoktur.
Temenni edelim ki bu Suriye vak'ası, dostlarımız Amerika ve Ä°ngiltere'nin -Kıbrıs misâlinde olduÄŸu gibi- yıllardanberi OrtadoÄŸu'da takip ettikleri çarpık ve sakar politikanın son kötü sürprizi olsun.
...Suriye vak'asından sonra OrtadoÄŸu'nun her tarafında, iÅŸiten kulaklar için fâsılasız tehlike düdükleri çalmaya baÅŸlamıştır..."
KAYNAKLAR:
- Türkiye’nin OrtadoÄŸu Siyasetine Etkisi Bakımından 1957 Türkiye-Suriye Krizi, Mustafa Bostancı
- Türkiye 1957"de savaşın eÅŸiÄŸinden döndü, Abdullah MuradoÄŸlu
- Suriye iÅŸi eskiden daha büyük dertti 1957'de neredeyse savaÅŸ açacaktık, Murat Bardakçı
Henüz yorum yapılmamış.