Sosyal Medya

Kürsü

Ä°brahim Kiras- Ak Parti'yi eleÅŸtirme tekeli

Ä°brahim Kiras- Karar



Toplumdaki belli bir zümrenin sözcülüÄŸünü üstlenmiÅŸ bulunan bazı klavye erbabı ikide bir diyor ki: “Vaktiyle AK Parti’ye destek vermiÅŸ olanlar ÅŸimdi hiçbir ÅŸeye itiraz etme hakkına sahip deÄŸiller...”
 
Bu argümanın mantık dışılığı bir yana, sözü edilen “destek” demokratikleÅŸme, rasyonel ekonomi yönetimi, yargı reformu, insan hakları ve inanç özgürlüÄŸü gibi konularda atılan olumlu adımlara verilmiÅŸti. Üstelik ÅŸimdi “bugünkü tabloda günahları var” diye suçlananların çoÄŸu bu konularda birtakım sapmalar veya geri adımlar ortaya çıkınca buna da itiraz ettiler. “Bu iktidar neylerse kötü eyler” diyen sabit kademlere karşı “Ä°ktidar neylerse güzel eyler” demediler.
 
Hal böyleyken mevcut iktidara kendi “mahalle”sinden yöneltilen eleÅŸtirileri (nedense) deÄŸersizleÅŸtirmeye yönelik yaklaşım ülkemizdeki muhalefet anlayışının da bir fotoÄŸrafı… 15 yıldır kesintisiz iktidarda bulunan ve bunca zaman içinde yaÅŸanan birçok olumsuzluÄŸa raÄŸmen “iktidar yıpranması” denilen doÄŸal olgudan hiç etkilenmeyen, bilakis oylarını artırmaya devam eden AK Parti bu baÅŸarısını biraz da Türkiye’deki muhalefetin karakterine ve kalitesine borçlu.
 
Muhalefet derken sadece siyasi partileri kasdetmiyorum elbette, sosyolojik bir kesimi ve özellikle bu kesimin tutum ve davranışlarına yön veren seçkinler zümresini kastediyorum daha çok. Bu kesim AK Parti iktidara geldiÄŸi günden bu yana “muhalif”.
 
Ama bu muhalefet -kavramları biraz esneterek kullanıyorum- politik deÄŸil ideolojik bir muhalefet. Hatta ideolojik bile deÄŸil sosyolojik... Mahalle rekabeti, kabile çekiÅŸmesi, futbol kulübü taraftarlığı seviyesinde bir karşıtlık... Onun için iktidar partisini eleÅŸtirme tekelinin kendilerine ait olması gerektiÄŸini düÅŸünüyor olmaları normal.
 
***
 
Hatırlayın... Bu zümrenin AK Parti’ye itirazı öncelikle buradaki siyasetçilerin eÅŸlerinin baÅŸörtüsüneydi. Hatta baÅŸkaca somut bir itirazları da yoktu neredeyse. Kategorik olarak önüne gelen her ÅŸeye karşı çıkmak siyasi muhalefet demek olmuyorsa tabii…
 
Sözgelimi iktidar partisi içinde ortaya çıkan ilk büyük anlaÅŸmazlık olan 1 Kasım tezkeresi konusunda itirazcı kanadın temsilcilerinin fikirleri eÅŸlerinin kıyafeti kadar önemli olmadı hiçbir zaman. O dönemde “mahalle” içinden yöneltilen ilk eleÅŸtiriler de (tabii sonrakiler de) bu eleÅŸtiri sahiplerinin baÅŸörtüsünü bir hak olarak savunmaları kadar anlam ifade etmiyordu “karşı” tarafta...
 
Bu zümre için bir diÄŸer kırmızıçizgi bürokratik oligarÅŸi meselesiydi. Ne yazık ki artık AK Partililerin dilinde iyice anlamını kaybetmiÅŸ olarak tekerleme gibi kullanılmaya devam eden “vesayet” meselesi... 27 Mayıs’ta tesis edilen ve 1960’dan bu yana demokratik siyasetin en önemli gündemi olan sistemik sorun. Gözlerini Ak Parti iktidarları döneminde dünyaya açmış olanların hatırlayamayacakları garabet...
 
SeçilmiÅŸ hükümetlerin Genelkurmay ve Anayasa Mahkemesi’nin kontrolü altında ancak sınırlı ve sorumlu iktidarlarına izin verilen düzen... AK Partinin iktidara geldiÄŸi dönemdeki iç ve dış ÅŸartların da gereÄŸince baÅŸlatılan demokratikleÅŸme doÄŸrultusunda gevÅŸetilmesi gündeme gelen düzen...
 
O dönemde sadece ve sadece iktidar partisinin liderlerinin eÅŸleri baÅŸörtülü diye oligarÅŸik bürokratik vesayetin safında yer alanlar, o zaman demokrasi ve milli irade adına bu konuda iktidarı desteklemiÅŸ olanları ÅŸimdi “herÅŸey sizin yüzünüzden başımıza geldi” diye suçluyorlar.
 
Oysa geçmiÅŸteki bürokratik vesayetin yerine gelen yeni düzenin giderek eskisine benzemeye yönelmesi veya eskisinin aynadaki yansımasına dönüÅŸmesi bir zamanlar demokrasi adına bürokratik vesayete karşı verilen mücadeleyi onaylamış olanların suçu deÄŸil.
 
Üstelik geçmiÅŸteki yanlışlara itiraz edenler yeni düzen içinde ortaya çıkan ve günbegün geliÅŸen çoÄŸunlukçuluk eÄŸilimine karşı da eleÅŸtirel -veya hiç deÄŸilse mesafeli- bir yaklaşım göstermiÅŸ oldukları halde bu suçlamayı sürdürmek iyi niyetli bir tutum olamaz.
 
Belli ki sözkonusu zümrenin iktidardan ÅŸikayetleri izlenen siyasetin niteliÄŸinden deÄŸil, bu siyaseti uygulayanların kiÅŸiliÄŸinden kaynaklanıyor. Mesele demokrasi deÄŸil, mesele hukuk deÄŸil… Åžeffaflık deÄŸil, evrensel standartlar deÄŸil. EÄŸer öyle olsaydı aynı kadrolar vaktiyle demokratikleÅŸme, hukukta evrensel standartlar, yönetimde ÅŸeffaflık adımları atarken sözkonusu zümreden destek görürlerdi.
 
DüÅŸünün: 2007’de yine sadece ve sadece “eÅŸi baÅŸörtülü olduÄŸu için” Abdullah Gül’ün CumhurbaÅŸkanı seçilmesini engellemek üzere kotarılan 367 hokkabazlığını bile savunanlar, Genelkurmayın 27 Nisan e-muhtırasına ses çıkarmayanlar, ses çıkarmamayı bırakın cumhuriyet mitinglerinde “Ordu Göreve” dövizi altında fotoÄŸraf çektirenler bugünlerde “O zaman AK Parti’ye destek vermiÅŸ olanların ÅŸimdi hiçbir ÅŸeye itiraz etme hakkı yok” diyorlar.
 
***
 
Bilhassa 2007’deki hadiselere tepki olarak AK Parti’nin oylarında gerçekleÅŸen beklenmedik artış sonrasında toplumdaki kutuplaÅŸmanın yükselmesi yönünde iktidar cenahının bilinçli veya bilinçsiz bir siyaset izlediÄŸi doÄŸru. Bu siyasetin en önemli gıdasını siyasal/toplumsal alanda muhalefet pozisyonunu gaspetmiÅŸ bir zümrenin saÄŸladığı da doÄŸru ama.
 
Buna karşılık, başından beri kutuplaÅŸtırma siyasetine -cılız bir sesle de olsa- itiraz edenleri bugünkü tablonun sorumlusu saymak haksızlık bile deÄŸil, yavuz hırsızın ev sahibini polise ihbar etmesi gibisinden bir yüzsüzlük.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.