Sosyal Medya

Kürsü

Kürşat Bumin ciddi, sorgulayıcı, açık, yalın ve şahsiyetli bir adamdı...

Alper Görmüş- Serbestiyet



Arkadaşım KürÅŸat Bumin ciddi, sorgulayıcı, açık, yalın ve ÅŸahsiyetli bir adamdı. Bu özellikleri, sık sık ironinin de eÅŸlik ettiÄŸi fikirlerini onaylamayanları dahi saygıya davet ederdi. Ölümünün ardından sosyal medyada dile getirilenler, onun bu en temel özelliklerine bir saygı duruÅŸu niteliÄŸindeydi.

 

Bazı insanlar vardır, ne kadar büyük bir haksızlıkla karşı karşıya olursanız olun, sizi savunmalarını istemezsiniz. Çünkü sizi savunmaları davanıza yarardan çok zarar getirecektir.

UÄŸranılan haksızlığa KürÅŸat Bumin gibi birinin karşı çıkması ise, haksızlığa uÄŸrayan için bir nimettir.

Ölümünün ardından dile getirilen düÅŸüncelerin ve duyguların önemli bir bölümünün, 28 Åžubat döneminde onun dindarlar üzerine kurulan baskıya karşı çıkışına dair olması boÅŸuna deÄŸil. Sahipleri bir zamanlar baskıya maruz kalmış dindarlar olan bu paylaşımlar, Bumin’in o dönemdeki hak savunuculuÄŸunun ne kadar özel bir öneminin olduÄŸunu bir kez daha hatırlatıyor bize.

 

Çok deÄŸerli bir hak savunuculuÄŸu türü

 

KürÅŸat Bumin’in hak savunuculuÄŸunu özel kılan, çok daha deÄŸerli yapan ÅŸey, onun, haksızlığa karşı çıkmanın ‘bölünemezliÄŸine’, ‘göreliliÄŸi kaldıramazlığına’ iliÅŸkin vurgusuydu. ‘Mutlak’ fikrine hayatı boyunca karşı çıkmıştı, fakat iÅŸ ahlak alanına, hele hele haksızlığa karşı çıkma ahlakına geldiÄŸinde durum deÄŸiÅŸiyordu. KürÅŸat Bumin ‘mutlak’a herhalde en fazla bu alanda yaklaÅŸmıştı.

 

Bu ahlak anlayışıyla 28 Åžubat döneminde nasıl bir tavır takınacağını tahmin etmek hiç zor olmazdı; nitekim o da kimseyi yanıltmadı. Bunun en yakın ÅŸahitlerinden biri de, o zamanlar Kanal7’nin ana haberlerini sunan Ahmet Hakan’dı. Çünkü KürÅŸat Bumin, olan bitene gündüz Yeni Åžafak’taki yazılarıyla karşı çıkıyor, akÅŸam da Ahmet Hakan’ın haber bülteninde yorumlarıyla bu mesaisini sürdürüyordu.

 

Ahmet Hakan, bir halkla iliÅŸkiler görevlisinin telefon tebliÄŸiyle Bumin’in Yeni Åžafak’taki yazılarına son verildiÄŸinde (Temmuz, 2013) ÅŸöyle yazmıştı:

“Sene 1995... Dindarların ezildiÄŸi, yalnız bırakıldığı, geriletildiÄŸi, üstüne gidildiÄŸi günlerdi. Herkeslerin ‘Aman adım Refah Partisi’nin yanında anılmasın’ diye köÅŸe bucak kaçtığı günler... KürÅŸat Bumin’i o günlerden beri tanırım. Ä°slami dünya görüÅŸüyle hiçbir ilgisi olmamasına karşın Refah Partisi’ne yapılan kötülüklere itiraz etti, baskılara karşı çıktı, resmi ideolojinin zulmüyle incelikli bir ÅŸekilde hesaplaÅŸtı, sözünü hiç sakınmadı, 28 Åžubat’ta medyanın içine düÅŸtüÄŸü periÅŸan hali en düzeyli ve en cesur ÅŸekilde deÅŸifre etti.

Bütün bunları Yeni Åžafak’ta yaptı... AK Parti iktidarı döneminde de çizgisini bozmadı. Yeni Åžafak’taki köÅŸesinde ‘DoÄŸruya doÄŸru, eÄŸriye eÄŸri’ dedi. Fakat sonunda... ‘Biz’ ve ‘onlar’ anlayışı, ara renklere tahammülsüzlük, ‘Ya bizdensin ya onlardan’ yaklaşımı KürÅŸat Bumin’e de tosladı. Yazı sayısını düÅŸürmüÅŸlerdi, ÅŸimdi de kapıyı gösterdiler. Üstelik hayli saygısız bir ÅŸekilde...”

 

KürÅŸat Bumin’in 28 Åžubat’taki hak savunuculuÄŸunu özel kılan, çok daha deÄŸerli yapan ÅŸeyin, haksızlığa karşı çıkma ahlakının ‘bölünemezliÄŸine’, ‘göreliliÄŸi kaldıramazlığına’ iliÅŸkin vurgusu olduÄŸunu söylemiÅŸtim... Bu vurguyu biraz açmak istiyorum, çünkü bunu, ortadan kaldırılmadığı sürece Türkiye’yi felakete sürükleyeceÄŸi artık iyice anlaşılmış bulunan kutuplaÅŸmanın panzehiri olarak görüyorum. KürÅŸat Bumin, tavırları ve fikirleriyle bu panzehirin vücut bulduÄŸu isimlerin başında geldiÄŸine göre, onu anmanın en iyi yolu da bu olsa gerek.

 

‘Dindar profesör’ KürÅŸat Bumin

 

Biliyor muydunuz, 28 Åžubat günlerinde çoÄŸu insan KürÅŸat Bumin’i ‘dindar bir profesör’ sanırdı.

Akademide çalışmıştı fakat profesör deÄŸildi, doktorası bile yoktu. Yine de ‘profesör’ sanılmasında anlaşılmayacak bir ÅŸey yoktu.

 

Televizyonların iyice yaygınlaÅŸtığı 1990’lardan önce ‘profesör’ denince akan sular dururdu. Çünkü akla görünüÅŸü, bilgisi ve üslubu KürÅŸat Bumin gibi olan birileri gelirdi. Oysa ekranları kendilerine ‘profesör’ denen birileri kapladığında insanlarda büyük bir hayal kırıklığı oluÅŸtu. Bunlar, hayalini kurdukları adamlara, kadınlara hiç benzemiyorlardı; televizyonlar, ‘profesör’ imajının yaldızını kısa süre içinde silikleÅŸtirmiÅŸti... Eh, KürÅŸat Bumin’in o profesörler arasında ‘profesör’ sanılmasında anlaşılmayacak bir ÅŸey yoktu.

 

Dindar sanılmasının nedenini de tahmin etmiÅŸ olmalısınız: Çünkü hayatını seküler tarzda yaÅŸayan biri olmasına raÄŸmen, dindarların dünyasından uzak biri olmasına raÄŸmen, sanki bir dindar gibi onların uÄŸradığı haksızlıklara karşı çıkıyordu; parçası olduÄŸu laik-sekülerleri hedefleyen hak gasplarından çok dindarları hedefleyen hak gaspları konusunda yazmayı ve konuÅŸmayı seviyordu; Türkiye, böyle bir ÅŸeye henüz hazır deÄŸildi.

 

EleÅŸtiride ve hak savunusunda öncelik?

 

KürÅŸat Bumin kendisi için kendisinin belirlediÄŸi ahlaka uygun davranmanın gönül rahatlığı içinde,  mahallesinden gelen hayret nidalarına aldırmadan konuÅŸmaya, yazmaya devam ediyordu.  

 

Bunu yapabiliyordu, çünkü ÅŸuna bütün kalbiyle inanıyordu: Aşırı ölçülerde kutuplaÅŸmış toplumların ‘hangi dünyaya kulak kesilmiÅŸse öbürüne sağır’ bireylerinden hiç deÄŸilse bir bölümü önceliÄŸi ‘eleÅŸtiri’de kendi dünyasına, ‘hak savunusu’nda ise baÅŸka dünyalara vermiyorsa, o toplum deli gömleÄŸi giymiÅŸ bir toplumdur.

 

Ä°ki büyük, zıt kutba bölünmüÅŸ bir toplum düÅŸünün... Her iki kutupta yer alanlar sadece ‘karşı taraf’ı eleÅŸtirsin ve sadece ‘bizim taraf’ın haklarını savunsun... Böyle bir toplumun, içinde bütün bireylerin özgürce yaÅŸayabilecekleri bir topluma evrilmesi mümkün müdür?

 

Toplumsal grupların kendi özgürlükleri hususunda hassas ve dirençli olmaları, o grupların özgürlüklerinin iktidarlar tarafından gasp edilememesinin baÅŸta gelen sigortalarından biridir.

 

Fakat toplumsal grupların tamamının özgürleÅŸmesinden, yani gerçekten özgür bir toplumdan söz edeceksek, bu türden ‘grup sigortaları’ için en fazla ‘yetmez ama evet’ denebilir.

 

Ä°ktidarların, hiçbir toplumsal grubun özgürlüÄŸüne müdahale edememesinin, yani özgür bir toplumun sigortası, kendi özgürlükleri konusunda hassas olanların, baÅŸkalarının özgürlükleri konusunda da hassas olabilmeleridir.

Biz, ne yazık ki bu sigortadan çok da nasipli bir toplum sayılmayız.

 

Başkalarının, bize anlamlı gelmeyen tatminleri...

 

BaÅŸkaları için gerçek bir tatmin saÄŸlayacak bazı özgürlük taleplerini, sırf kendi hayat algımız bakımından önemli ve anlamlı bulmadığımız için sahiplenmiyoruz, hatta düpedüz karşı çıkıyoruz. Bunu aÅŸmadan toplumsal özgürlük sorunumuzu çözebilir miyiz?

 

Türkiye'nin bir ‘kültürler savaşı’ cehennemine sürüklenmemesinin yegâne sigortası, ‘bizim kültürümüz’ açısından önemli ve anlamlı görünmeyen taleplere de sahip çıkmayı, çıkabilmeyi öÄŸrenmekten geçmiyor mu?

 

Sadece kendi tatminini meÅŸru gören bireylerden, gruplardan ve kimliklerden oluÅŸmuÅŸ bir toplum cendereye sıkışmış bir toplumdur. Böyle bir toplumun cendereden çıkma sürecini ancak, kendisine ‘anlamlı’ gelmese de baÅŸkalarının tatminini de samimiyetle savunan ve önemseyen birilerinin cesaretle ortaya çıkması baÅŸlatabilir.

 

Bağlantı kayışının kopuşu...

 

KürÅŸat Bumin, iÅŸte o cesaretle ortaya çıkan ‘birilerinin’ başında geliyordu. DüÅŸünceleriyle ve tavrıyla, sadece kendi mahallesinin mensuplarının deÄŸil, onlarla birlikte hatta onlardan daha fazla baÅŸka mahallelerin mensuplarının hakları üzerinde odaklanarak mahalleler arasında bir baÄŸlantı kayışı rolü oynuyordu.

 

O baÄŸlantı kayışlarının en önemlilerinden biri ebediyen koptu iÅŸte... Fakat aslında çok daha önce, artık muktedir olan eski maÄŸdurlar tarafından kopartılmıştı.

 

Yalnız KürÅŸat Bumin’e deÄŸil, ülkenin bütününe yönelik bir haksızlık olan iÅŸin bu yanını, Yeni Åžafak’ın Kronik Medya’sında birlikte yürüttüÄŸümüz mesaiyi de hatırlatarak pazartesi günü ele alacağım.

BaÅŸta, ona ölümünden sonra teÅŸekkür ederken utanması gerekmeyen muhafazakâr okurları olmak üzere bütün okurlarının başı saÄŸolsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.