Güncel
Bursalı Mehmed Zâhid Kotku Efendi
Mehmed Efendi, uzunca boylu, şişmanca, heybetli, beyaz tenli, dolgun pembe yanaklı, uzunca ak sakallı, geniş alınlı, aralıklı kaşlı, irice başlı, gül yüzlü, sevimli, alımlı ve etrafındakileri cezbeden bir kimseydi. İlk gördüğünüzde içinizde büyük bir hürmet ve muhabbet doğardı. Tasarrufuyla sizi tutardı.
Mehmed Efendi, 1897’de Bursa Kaleiçi’nde Türkmenzâde Çıkmazı’ndaki 19 numaralı evlerinde doÄŸmuÅŸtur. Soyadı ‘mütevazı’ anlamına gelen ‘Kotku’dur. Babası ve annesi Kafkasya (Åžeki)’dan göç etmiÅŸlerdir. Ahâlisi Müslüman olan ve Azeri Türkçesi konuÅŸulan bir yerdir.
Babası Ä°brahim Efendi, Hz. Peygamber (s.a.s.) sülalesinden gelen bir seyyiddir. Bursa Ä°zvat Köyü’nde vefat eden ehl-i tarîk bir zâttır.
Mehmed Zâhid Efendi, ilk mektebi Oruçbey Ä°btidaîsi’nde okur. Ä°dadîye devam eder. Bursa Sanat Mektebine girer. I. Cihan Harbi sırasında 18 yaÅŸlarında askere alınır. Üç sene sonra Ä°stanbul’a döner.
16 Temmuz 1336/1917 Cuma günü GümüÅŸhaneli Dergâhı’nda Ömer Ziyâüddîn Efendi’ye intisâb eder. Hatıralarında; “Elhamdülillah, tarîkat-ı aliyyeye girmem bugün nasib oldu.” diye yazar. 30 Kasım 1920’de ÅŸeyhinin irtihali üzerine GümüÅŸhanevî Dergâhı PostniÅŸîni TekirdaÄŸlı Mustafa Feyzi Efendi’nin yanında mânevî eÄŸitimine devam eder. Belirli aralıklarla halvete girer. 27 yaşındayken tarîkat hilâfetnâmesinin ardından Râmuzü’l-ehadîs, Hizb-i âzam ve Delâilü’l-hayrat icâzetlerini alır. Bâyezîd, Fatih, Ayasofya Medreselerinde derslere devam eder. Hafız olur. Hocasının emri ile köy ve kasabalarda dinî hizmetler îfâ eder.
Tekkelerin kapanması üzerine Bursa’daki Ä°zvat Köyü’ne döner. Merhum babasının camiinde 16 sene imamlık yaptıktan sonra 7 yıl da Bursa Üftade Camii’nde imamette bulunur. 1952 senesine kadar burada hizmet eder.
Abdülazîz Bekkine Efendi’nin irtihali üzerine (Aralık 1952) Ä°stanbul Unkapanı Bulvarı’na nâzır Ümmü Gülsüm Camii’nde vazifesine devam eder. 1 Ekim 1958’de Ä°skender PaÅŸa Camii’ne naklolur. 13 Kasım 1980 (5 Muharrem 1401) PerÅŸembe günü öÄŸleye yakın dar-ı bekâya irtihal eyler.
Cenaze namazı 14 Kasım 1980 Cuma günü, Ä°stanbul Süleymaniye Camii’nde ‘muhteÅŸem, mahzun, vakur ve edepli büyük bir cemaat’ tarafından kılınarak mübarek vücûdu Kanunî Sultan Süleyman Türbesi’nin arkasında, kendilerinden feyz aldığı hocalarının yanındaki istirahatgâhına defnolur. Biraz sonra hafif çiseleyen bir yaÄŸmur baÅŸlar. Basında bu cemaat geniÅŸ yer alır.
Vefat ettiÄŸi gün takvim yaprağında Hz. Mevlânâ’nın ÅŸu ÅŸiiri vardı:
Arkamdan AÄŸlama
ÖldüÄŸüm gün tabutum yürüyünce
Bende bu dünya derdi var sanma....
Bu tarafta aÄŸzını yumdun mu, o tarafta aç.
Mehmed Efendi, uzunca boylu, ÅŸiÅŸmanca, heybetli, beyaz tenli, dolgun pembe yanaklı, uzunca ak sakallı, geniÅŸ alınlı, aralıklı kaÅŸlı, irice baÅŸlı, gül yüzlü, sevimli, alımlı ve etrafındakileri cezbeden bir kimseydi. Ä°lk gördüÄŸünüzde içinizde büyük bir hürmet ve muhabbet doÄŸardı. Tasarrufuyla sizi tutardı. Tek nazarda koyu kestane renkli görülen fakat dikkatle bakılması imkânsız esrarlı ve derin mânâlı gözleri vardı. Hâlen tasarruflarına ÅŸâhid olanlar mevcuttur.
Mahmud Esad CoÅŸan, Hocaefendi’yi ÅŸöyle tarif eder: “Öyle mütevazı bir kimseydi ki an’anevî kıyafetle gezer, mesela evde entari giyerdi. Dışarıda ÅŸalvar giyerdi. Halk telaffuzuyla konuÅŸurdu.” Tevazuyu jestleriyle öÄŸretmiÅŸtir. Hasib ve Azîz Efendileri Tekke’ye kendisi getirmesine raÄŸmen onları ileri sürmüÅŸ, onlardan sonra vazife yapmıştır. Aslında onlardan kıdemlidir. Åžeyhlik tavrı takınmaz, bir arkadaÅŸ intıbaı ve- rirdi. Vefa timsaliydi, hafızası çok kuvvetliydi. Her hali Hz. Peygamber(s.a.s.)’e benzerdi. Ele aldığı kimseyi yolda bırak- mazdı. Çok cömert olan Hocaefendi’nin kapısı herkese açıktı.
Mehmed Efendi yabancı dili kendi memleketimizde öÄŸrenmemizi isterdi. Mutlaka tahsillerin tamamlanmasını arzu ederdi. Hocaefendi ÅŸerîata baÄŸlılığı tarîkattan önce tutmuÅŸtur. Ruhsat ile deÄŸil azîmet ile amel edilmesini tavsiye ederdi. Kur’ân ve sünnete uymayan tasavvufu kabul etmezdi.Hayatı insanları eÄŸitmekle geçmiÅŸtir. Ä°skender PaÅŸa Camii’nde, Pazar günleri ikindiden sonraki Râmuz sohbetlerinde camii dolardı. Son zamanlarında bu dersleri damadı Esad CoÅŸan Hocaefendi’ye yaptırıyordu. Sohbetlerinde neler yapılması gereÄŸi üzerinde dururdu. Ä°slâm’ın hayata geçirilmesini basit formüllerle verir, haliyle örnek olurdu. (Esad Efendi’nin de Mehmed Efendi’den sonra çok çeÅŸitli hizmetleri görülmüÅŸtür.) Mehmed Efendi’nin irÅŸadında NakÅŸî ve Åžâzelî izler görülür. NakÅŸîliÄŸin ilk metodu sevgi ve sohbettir, ikincisi ise râbıtadır. Åžâzelilik’te ilme önem veriliyordu. Hocaefendi de gençleri ilme ve öÄŸrenmeye teÅŸvik ederdi. NakÅŸîlik ve ÅžâzeliliÄŸin ikinci bir ortak özelliÄŸi de Melâmetîliktir. Melâmetîlik, tüketici derviÅŸlik yerine üretici derviÅŸ olmayı öÄŸütleyen bir tarîkat anlayışıdır. Hocaefendi kimseye yük olmaya rıza göstermez- di. Hacca gidenlere “Cebinizi para ile doldurun, kimseye yük olmayın.” diyordu. GümüÅŸhanevî Dergâhı’nın devamı olan Ä°skenderpaÅŸa cema- ati ‘görünmeyen üniversite’ olmuÅŸ, oradan yakın dönemin pek çok ilim, fikir ve siyaset adamı yetiÅŸmiÅŸtir.
“Kur’ân’ı bil- mek ve anlamak her mü’minin vazifesidir.” derdi. Halk içinde Hakk’la beraber olmanın üzerinde dururdu. (El kârda, gönül yârda.) Bugün Ä°skender PaÅŸa camiasında Hakyol Vakfı, Mehmed Efendi’nin isteÄŸiyle kurulmuÅŸtu. Eczahâne açacak bir gencin talebi üzerine vakıf çalışması baÅŸlatılmıştır. 1956 yılında hutbede; “Evde elime toplu iÄŸne kutusu aldım, baktım yabancı malı, daha bir iÄŸne yapamayacak mıyız?” demesi üzerine bir araya gelen cemaat, GümüÅŸ Motor Fabrikası’nı Necmettin Erbakan’la kurmuÅŸ, 1960’ın ilk aylarında ilk %95 yerli motor piyasaya çıkarılmıştı.
ÇeÅŸitli sebeplerle el deÄŸiÅŸtiren kuruluÅŸ, bugün Pancar Motor adıyla devam etmektedir. Aynı ÅŸekilde Üsküdar Özbekler (NakÅŸî) Dergâhı Åžeyhi Ethem Efendi de bir motor yapmış, bunu bir sandala takıp Ä°stanbul BoÄŸazı’nda dolaÅŸmıştır.
Hocaefendinin günümüz insanına anlayacağı dille konuÅŸur gibi yazdığı eserleri vardır. Tasavvufî Ahlâk, 5 Cilt Cennet Yolları Nefsin Terbiyesi Ehl-i Sünnet Akaidi Hadîslerle Nasihat Mü’minlere Vaazlar Bir de Evrad-ı ÅŸerîf hazırlamıştır. Bu mühim eser onun kemâlini gösterir. Âyet, hadîs, Mecmuatü’l- Ahzab’dan ve diÄŸer büyüklerden alınan dualar ve zikirler vardır. Her gün okunması gereken bölümler ayrı ayrı tesbit edilmiÅŸtir. Bu muhteÅŸem eser baÅŸta Hattat Ali RüÅŸtü Oran’ın, Hattat Saim Özel’in, Hattat Hamid Aytaç’ın ve kendilerinin hüsn-i hattlarıyla meydana gelmiÅŸtir. Birçok kuruluÅŸ tarafından bastırılıp ücretsiz dağıtımı devam etmektedir. Mehmed Efendi, Hattat Ali RüÅŸtü Oran’dan hat dersleri almıştır. Ali RüÅŸdü Efendi; “Kimseye intisâbım yok, ders alacak olsam Hocaefendi’ye intisâb ederim.” derdi. Son haclarından döndüklerinde buyurdukları ÅŸu sözler onun düÅŸüncesinin bir özetidir: “Dünyada her ÅŸey boÅŸ, para da boÅŸ, kitap da boÅŸ, derviÅŸlik de boÅŸ, ÅŸöhret de boÅŸ. Mühim olan iyi bir kul olabilmektir. Ä°nsan bunu seksen yaşından sonra anlıyor.” Sonra buna ÅŸunu da ekledi: “DerviÅŸlik de boÅŸ, ÅŸeyhlik de boÅŸ! Mühim olan iyi bir kul olabilmektir.” Yakınlarına ÅŸu üç nasihatte bulunmuÅŸtu:
1. Kendinizde varlık görmeyin.
2. Karşınızdakinde kusur görmeyin, kendinizde hata görün.
3. Sevileceklerin başında Allah’ı sevin.
Süleyman BaÄŸlan; *KeÅŸkül Dergisi, sayı: 20, ss:36-38’deki “GümüÅŸhaneli Zinciri” adlı makaleden kısaltılarak alınmıştır.
Henüz yorum yapılmamış.