Sosyal Medya

Kürsü

Yıldıray Oğur- Bunlar çok tuhaf şeyler doğrusu...

Yıldıray Oğur- Karar



Çözüm Süreci için kurulan Akil Ä°nsan Heyeti’nin Karadeniz grubu, Samsun’da salonun hem içinde hem dışında protesto edilmiÅŸ, ulusalcı bir kadının beddua seansı bu çözümden pek de hoÅŸlanmayan medyada da geniÅŸ yer almıştı.
 
Bir sonraki durak Tokat’tı. Heyet ÅŸehre gelmeden, ilde geleneksel olarak güçlü olan MHP’nin Ä°l BaÅŸkanı “Akilleri ÅŸehre sokmayacağız” açıklaması yapmıştı.
 
Heyet ÅŸehre girdi ama her gidilen yerde küçük ama öfkeli gruplar tarafından protesto ediliyordu.
 
Organizasyonu yapan resmi yetkililer tedirgin olunca onları Tokatlı olan KürÅŸat Bumin ÅŸakayla teskin etti: “Korkmayın bize bir ÅŸey yapmazlar. Ben Süleyman Bumin’in oÄŸluyum.”
 
ÖÄŸretmen Süleyman Bumin, TürkeÅŸ’in bile henüz genç bir subay olarak yargılandığı Irkçılık-Turancılık davasından itibaren ülkücü hareketin öncü isimlerinden biri olmuÅŸ Tokatlı bir öÄŸretmen ve gazeteciydi.
 
Çıkardığı Anavatan Gazetesi ilk milliyetçi mecmualardan biriydi. “Orta Anadolu’nun BaÅŸbuÄŸu” adıyla anılıyordu. OÄŸluna da bu yüzden uÄŸruna yargılandığı dava arkadaşı Nihal Atsız’ın Bozkurtların Ölümü’nden KürÅŸat adını vermiÅŸti.
 
Ama Dil Tarih CoÄŸrafya Fakültesi’nde Felsefe okuyan ardından Fransa’ya giden KürÅŸat Bumin, bütün hayat hikayesinde tekrarlanacak ilk sürüden ayrılma tecrübesini ailesine karşı gerçekleÅŸtirdi ve “Orta Anadolu’nun BaÅŸbuÄŸu”nun hiç hoÅŸuna gitmeyen bir yoldan giderek solcu oldu.
 
Ama orada da sürünün bir parçası olmamıştı. Türkiye’de solun ve Stalinizm’in yükseldiÄŸi 1972 ile 1980 arası dönemi, Prag’ı kana bulayan Sovyet tankları sonrası Stalinist solun yerden yere vurulduÄŸu Avrupa’da ve Fransa’da geçirmiÅŸti.
 
1981’de döndüÄŸü Türkiye ise artık devletin tankıyla tüfeÄŸiyle toplumu ezdiÄŸi bir Türkiye’ydi. O yıl, Türkiye’de adını çok az insanın bilip, kıymetini teslim ettiÄŸi sivil toplum kavramı üzerine yazılmış ilk kitap olan Sivil Toplum ve Devlet kitabını yazdı.
 
En sert eleÅŸtirileri de hala devrimle devleti ele geçirme hayallerinden vazgeçmemiÅŸ, sivil toplumu, “Amerikancılık ve revizyonizm” olarak gören sol çevrelerden aldı.
 
Ardından yine çok az kimsenin devletin ideolojik aygıtları, okul iktidar iliÅŸkileri üzerine düÅŸündüÄŸü zamanlarda 1983’te “Batı’da Devlet ve Çocuk” kitabını çıkardı.
 
Sonra ilgisini devletin, özellikle de Türkiye’de devletin en önemli ideolojik aygıtı haline gelmiÅŸ medyaya çevirdi.
 
Yine sürüden ayrılma zamanı gelmiÅŸti.
 
1995 seçimlerinden birinci parti çıkan Refah Partisi’ne öcü muamelesi yapılıyordu. Bu ÅŸeytanlaÅŸtırmanın başını da medya çekiyordu. KürÅŸat Bumin, kendi mahallesini karşısına alma pahasına Kanal 7’de Ahmet Hakan’ın Haber Saati programlarına yorumcu olarak çıkıp, medyanın bu hakkaniyetsizliklerini zarif ama sivri bir dille eleÅŸtirmeye baÅŸlamıştı.
 
Herkesin sustuÄŸu, Ä°slamcı bazı isimlerin bile kendilerini edebiyata, ÅŸiire verdikleri bir zamanda cesaretle o günlerin meÅŸhur tabiriyle “merkez medyayı ve statükoyu” karşısına alma pahasına öne çıkmıştı.
 
28 Åžubat günlerinde 1997’de Yeni Åžafak’a yazar oldu. Gazetenin mahallenin dışından ilk yazarlardandı. Orada da hem köÅŸe yazılarıyla hem de Alper GörmüÅŸ’le birlikte hazırladıkları Medyakronik sayfasıyla militarist, anti-demokrat, taraflı medyayı deÅŸifre etmeye devam ettiler.
 
Henüz herkes bu kadar hoÅŸgörüsüz deÄŸildi. EleÅŸtirilerinden kendi gazetesi ve muhafazakar gazeteler de nasibini almaktaydı.
 
Bugün inanması güç ama gazete manÅŸetlerinin “taraflı” olduÄŸu için eleÅŸtirilebildiÄŸi zamanlardı. Medyakronik sayfasında merkez medyanın yalan haberleri deÅŸifre ediliyor, oklar her gün gazetelerde yapılan linçler, yargısız infazlara yöneltiliyordu.
 
Her gün tam sayfa medya eleÅŸtirisine yetecek kadar malzeme vardı; Merkez medyanın iktidar, sermaye ve ordu ile iliÅŸkileri, ErtuÄŸrul Özkök’ün frapan dili, Ankara temsilcilerinin militarizmi, siyasetçilerle mesafesizlikleri ve militanlıkları, laiklerin baÅŸörtüsü faÅŸizmi, Kemalist ve milliyetçi aşırılıklar, Kürt meselesine bakış...
 
Muhafazakarların gücünü haklılıktan alan ahlaki üstünlüÄŸüyle, KürÅŸat Bumin’in sükûnet ve bilgelikle kurduÄŸu mizahi dili birleÅŸmiÅŸti.
 
Muhafazakar gazetelerin sayfalarından muhafazakar iktidarın da eleştirilebildiği, kimsenin bu kadar alıngan ve kırılgan olmadığı zamanlardı.
 
Sayfa daha sonra internete taşındı. Medyakronik popüler ve çok tıklanan bir medya eleÅŸtirisi sitesi haline gelmiÅŸti. Site, Bumin’in de hocalık yaptığı Bilgi Üniversitesi tarafından finanse ediliyordu. Bilgi’nin baÅŸörtüsü yasağını uygulamadığı aykırı ve liberal bir üniversite olduÄŸu günlerdi. KürÅŸat Bumin’e tahammül edilemeyen medyada hala yazmaya devam eden, hatta AK Partililerin gezilerinde kendine yer bulabilen bir köÅŸe yazarının tehdit ve ihbar yazıları, üniversitede hem baÅŸörtüsü yasağını baÅŸlattı hem de çokça eleÅŸtirildiÄŸi Medyakronik sitesini kapattırdı.
 
2007 e-muhtırası, baÅŸörtüsü krizleri, kapatma davası sırasında yine demokrasiden yana duran KürÅŸat Bumin, Ergenekon operasyon dalgaları sırasında ise yine sürüden ayrı hareket etmeyi tercih etmiÅŸti.
 
Onun yüzünü hafifçe ekÅŸiterek söylediÄŸi o nazik tepkisini ilk o günlerden hatırlıyorum: “Bunlar çok tuhaf ÅŸeyler doÄŸrusu.”
 
O sırada TVnet’te yapmaya baÅŸladığı, kanal yönetiminin adını biraz tuhaf bulduÄŸu Diyalojik programına partner olarak, daha yeni yazmaya baÅŸlamış bir köÅŸe yazarı olarak beni seçmiÅŸti. Ä°lk televizyon deneyimimdi.
 
(Aslında ilk televizyon deneyimim 1997 yılındaydı. KürÅŸat Bumin, Etyen Mahçupyan ve Ali BayramoÄŸlu’nun daimi konuÅŸmacı olduÄŸu, o hafta Murat Belge’nin ağırlandığı bir tv programına, Rize’den soru soran genç izleyici olarak telefonla baÄŸlanmış, bölük pörçük ettiÄŸim laflar yine de KürÅŸat Bumin tarafından beÄŸenilmiÅŸti)
 
O günlerde genel olarak devlete olan güvensizliÄŸi ve kuÅŸkuculuÄŸuyla Ergenekon davalarının en baÅŸtan yapılış tarzından hiç hoÅŸlanmamıştı. Haklı çıktı.
 
Türkiye’de insanların birbirinden kaçmadığı, tersine yakınlaÅŸmaların yaÅŸandığı yıllardı. Prof. AyÅŸe BuÄŸra ile Ä°HH BaÅŸkanı Bülent Yıldırım’ı birlikte televizyonlara çıkarabildiÄŸimiz bir kaç yıl süren o programın ardından yolumuz bir kere daha bütün Karadeniz’i baÅŸtan aÅŸağıya dolaÅŸtığımız Akil Ä°nsan Heyeti’nde kesiÅŸti.
 
Hep devletle mesafeyi korumuÅŸ bir isim olarak adından pek hoÅŸlanmadığı Akil Ä°nsanlara katılmayı, uzun süredir epey eleÅŸtirel olduÄŸu hükümetin Kürt meselesini çözmek için aldığı riske destek vermemeyi ahlaki olarak içine sindiremediÄŸi için kabul etmiÅŸti.
 
Her “Akiller” adı geçtikçe itiraz ettiÄŸi toplantılarda, bazen pek de hoÅŸuna gitmeyen argümanları sabırla dinledi.
 
Sonra havalar bozuldu. Yine de nezaketle gördüÄŸü hataları yazmaya devam etti. Çok sesliliÄŸin o kadar makbul görülmediÄŸi zamanlardı artık.
 
Gazeteden ayrılmak zorunda kalmasının sebebi ise o eleÅŸtiriler deÄŸil, yıllarca merkez medyada görüp kınadığı, lümpenliÄŸin gelip kendi gazetesinde karşısına çıkmasına verdiÄŸi tepkiydi.
 
16 yıl boyunca en zor zamanlarda yazabildiÄŸi, yıllarca biri tam sayfa olmak üzere haftanın her günü yazılarının çıktığı gazetesinden bir insan kaynakları telefonuyla ayrılmak zorunda kaldı.
 
Sonra onun “çok tuhaf ÅŸeyler doÄŸrusu” eleÅŸtirisini hak eden çok tuhaf ÅŸeyler olmaya baÅŸladı.
 
Ama o tuhaf ÅŸeylerin en kötüsü ahlaki üstünlüÄŸü ve haklılığı kaybetmek oldu.
 
Bir zamanlar KürÅŸat Bumin’in merkez medyayı eleÅŸtirdiÄŸi ne varsa bugün muhafazakar medya tarafından her gün yapılıyor. Bugün bir gazetede Medyakronik sayfası açılsa eleÅŸtirilecek malzemeden diÄŸer haberlere yer kalmaz.
 
KürÅŸat Bey’in medya eleÅŸtirilerini yazdığı Yeni Åžafak’ın yöneticilerinin kurduÄŸu Karar’ın dünkü birinci sayfasındaki açıklama herhalde bu ahlaki üstünlüÄŸün ve haklılığın nasıl kaybedildiÄŸinin, başımıza ne kadar tuhaf ÅŸeyler geldiÄŸinin son ilanlarından biriydi.
 
O açıklamadan bir gün sonra maalesef KürÅŸat Bumin’in vefat haberi geldi.
 
Artık ortada eleştirilmeyi hak eden bile bir şey kalmamıştı.
 
KürÅŸat Bumin’in vefat haberini duyduÄŸumda aklıma bir zamanlar heyecanla izlediÄŸimiz Kanal 7’nin Haber Saati programında ahlaktan, etikten, demokrasiden bahseden o nazik ve esprili hali geldi.
 
Artık sadece o mesafeli, zarif, entelektüel dil deÄŸil, o günlerde çok berbat ÅŸeyler yaÅŸansa da ahlaki üstünlükle hep birlikte daha iyi bir geleceÄŸi arama heyecanı da artık çok uzaklarda...
 
Çok deÄŸerli hocamız Tülin Bumin’e baÅŸsaÄŸlığı diliyorum

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.