Sosyal Medya

Kürsü

İsmail Kılıçarslan- Dikkat fay hattı!

İsmail Kılıçarslan- Yeni Şafak



Allah’ın bildiÄŸini kuldan saklayacağımız ÅŸeyler vardır elbet, ama bu onlardan biri deÄŸil. Ben son 10 Kasım’da da, hemen her 10 Kasım’da olduÄŸu gibi saat 09.05 itibariyle sokakta olmamaya özen gösterdim. Bunu iki sebeple yaptım. Birincisi, Mustafa Kemal’in vefat anmasına katılmak istemediÄŸimden, ikincisi de bu vefatı anmak isteyenlere saygısızlık etmeyi ayıp bulduÄŸumdan.
 
Nasıl bir saygısızlıktan bahsediyorum? Åžöyle: Yüzbinlerce, milyonlarca insan 09.05 itibariyle Mustafa Kemal’e tazimlerini iletmek için ayakta saygı duruÅŸunda bulunurken ben yürüyüp giderim sokakta olursam. Eh, bunun da o esnada tazim gösterenleri üzeceÄŸi, hatta belki kızdıracağı muhakkak. O yüzden senelerdir “en azından bu kadarını yapmak elimden gelir” diyerek 10 Kasımlarda 09.05 itibariyle kamusal alanlarda olmamaya özen gösteriyorum. Bunu bir çeÅŸit “birlikte yaÅŸama ahlâkı” ile de açıklayabilirim, bir çeÅŸit “gerginliÄŸe ne gerek var” refleksiyle de…
 
Åžunu ÅŸöylece söyleyeyim: Bir 10 Kasım töreninde, herhangi birinin tam tören baÅŸlarken bağırıp çağırarak bu töreni protesto etmesini hem tuhaf hem gereksiz hem de ayıp buluyorum. Dolayısıyla E.Åž.’nin Edirne’deki 10 Kasım anmasında bağırıp çağırarak bu töreni protesto etmesi benim gözümde -eÄŸer kız bunu provokasyon amaçlı yapmadıysa- gereksizliktir, tuhaflıktır, ayıptır.
 
“Provokasyon amaçlı yapmadıysa” demem de bütünüyle bir ihtiyat payı bırakıyor olmamdan kaynaklanıyor. Yoksa ardımda bıraktığım 43 sene bana bu tip iÅŸlerin altında hep bir bit yeniÄŸi aramam gerektiÄŸini öÄŸretti.
 
Birlikte hatırlayalım. Ortada fol yok yumurta yokken, üstelik tasavvuf geleneÄŸimizde zikir töreni genellikle ehlince ve kapılar kapalıyken yapılan bir törenken, Aczimendiler Kocatepe Camisi’nin avlusunda zikir icra etmiÅŸlerdi.
 
Bugün bile “bir devlet kuruluÅŸunda Aczimendi olarak çalışıyorum” cümlesini haklı çıkartacak bir provokasyondu bu ve ardından Türkiye’nin sosyal-siyasal vasatının nereye getirildiÄŸini hep birlikte gördük. Tabii, “bir devlet kurumunda ÅŸeyh olarak çalışan” Ali Kalkancı ve yine “bir devlet kurumunda fettan kız olarak çalışan” Fadime Åžahin’in katkılarını da unutmayalım.
 
Demem o ki, Edirne’deki 10 Kasım anmasını protesto eden kızın yaptığı ÅŸeyi “ne var ki bunda canım” diyerek normalleÅŸtirmek, verebileceÄŸimiz en kötü tepki olur. DoÄŸru tepki “bunda bir ÅŸey var” olmalıdır.
 
Bir de tabii iÅŸin bir baÅŸka yanı daha var. Bu son derece provokasyon kokan hareketi daha da büyütmeye yarayan “bir baÅŸka yan.” Savcı tutuklama istiyor, hâkim kızı tutukluyor. Niçin? Kız güya (güya diyorum çünkü gerçekten bunu söyleyip söylemediÄŸini bilmiyoruz) “Atatürk ilâh deÄŸildir” demiÅŸ. Bunu söylediÄŸi için insan tutuklanmaz. Bir anmayı protesto ettiÄŸi için insan tutuklanmaz. En fazla tören bitene kadar gözetim altında tutulur, ifadesi alınır, varsa bir suç unsuru tutuksuz ÅŸekilde yargılanır. Dolayısıyla Edirne’deki kız provokatörse kızın tutuklanmasını saÄŸlayan savcının-hâkimin performansı da o kızdan aÅŸağı kalmaz yani. Toplumu iki ucundan tutup germekten baÅŸkaca hiçbir amaca hizmet etmez bu devasa yorum hatası.
 
Bir de tabii Edirne Belediye BaÅŸkanı diye biri var. MeÄŸer adam “goygoyda dünya markası”ymış da imkan bulamadığından kendisini gösterememiÅŸ bu güne kadar. Töreni protesto eden kızın “geçen yıla kadar dekolte giyen meczubun biri” olduÄŸunu şıpın iÅŸi çözerek elimizdeki insan kalitesine dair bir veri daha ekledi umutsuzluk defterimize.
 
DiyeceÄŸim odur ki bu iÅŸ bana, protesto eden kızıyla, tutuklama isteyen savcısıyla, tutuklayan hâkimiyle, goygoy yapan belediye baÅŸkanıyla “laik-dindar fay hattını harekete geçirerek yeni bir toplumsal gerginlik ortamı oluÅŸturmak konulu bir kompozisyon” gibi geliyor, daha fazlası deÄŸil.
 
DoÄŸrusu bu ya, zaten pek çok fay hattını içerisinde barındıran canım memleketimizde ihtiyaç duyacağımız son ÅŸey, küllenmiÅŸ “laik-dindar çatışması”nın yeniden harlanmasıdır.
 
“Feraset” tam böyle anlarda anahtar kavramdır velhasıl.

1 Yorum

  1. canan osman

    Kasım 13, 2018 Salı 10:17

    Ayıp ayıp... Eskiden ayıp diye bir şey vardı. Ayıp deyince, akan sular dururdu. Şimdi, hiç bir işe yaramiyor... Dik dur Ismail kardeş!.. Iyi ki; Bu yazdiklarinizi Allah'in elçileri okumuyor.. Putperestligi rahatsiz et ismail kardeş! Cesur ol... Bilişim çagını bitiriyoruz; atom çağını geçtik, fizik çağını gectik... Artık, putperestlige - çağdışıliga ve ilkellige musamaha gosterecek luksumuz yok... Fikri hur - vicdanı hür olmak, muasir miletler seviyesine erismek istiyorsak, bu ilkel putperestlik görüntülerine karşı tepki koymaliyiz; Çünki, bu zihniyetle hic bir yere gidemeyiz... Ellerindeki tek guc yargi. Bizimle tartışmaya ve kendi yaptiklarini ifade etmeye, sorularimizi medenice cevaplamaya cesaretleri yok. Bu yuzden, fikir hurriyetimizi engellemek için yargiyi hukuksuzluga ve adaletsizlige zorluyorlar... Emine'ye sahip çıkin!.. Sahip cıkin ki; Yarin sira size geldiginde, "Oh oldu provokatöre!" denmesin arkanizdan... Yakışmadı... Provokator olup - olmadigini anlamak cok mu zor? Iletişimin en basit oldugu zamandayiz. Acarsin Edirne'de cevresine bir telefon, sorarsin. Iki dakikani almaz. Neden, muslumanlarin direniş ve dik duruş duygularini zayiflatmak ve Emine'yi yalniz biraktirmak istercesine bu yaziyi yazdiniz?.. Tarafsizsaniz susun! Kavgadan kacmak istiyorsaniz susun! Ortada kalip - kimsenin cocuguna piç, tavuguna kışt, kopegine hoşt demek istemiyorsaniz susun! Neden yaziyorsunuz ki?..

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.