Özel / Analiz Haber
Sırbistan’ın 'Osman Aga' Politikası ve Kosova ile Toprak Takası
(Bu makale eski Hırvatistan Dış İşleri Bakanı Davor Stier tarafından yazılmış olup, Balkan siyasetine dair Avrupa Birliği üyesi olan Hırvat görüşünü yansıtmaktadır. Sırbistan ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan onuruna verilen yemekte Sırp dışişleri bakanı İvitsa Daçiç’in söylediği Osman Aga şarkısına telmihen bu başlık verilmiştir.)
ÇEVÄ°REN: SÜLEYMAN TAÅžKIN
Sırbistan ve Kosova gerçekleÅŸmesi hâlinde tarihi bir anlaÅŸma olabilecek toprak deÄŸiÅŸ-tokuÅŸu ihtimalini geçenlerde gün yüzüne çıkardıklarında bu önerinin yeni bir ÅŸey olmadığı herkesçe biliniyordu. Bu kez farklı olan ise Avrupa ve Amerika’dan gelen reaksiyonlar.
EleÅŸtirmenler Balkanlardaki bölgesel istikrarı zedeleyecek sınırlarda herhangi bir deÄŸiÅŸime ÅŸiddetle karşı çıksalar da bu kez ÅŸiddetli tepkilere de ölçülülük va’z ediliyor. Almanya Åžansölyesi Angela Merkel endiÅŸeli tarafın sesi konumunda, fakat uluslararası toplum kollarını baÄŸlayıp arkasına yaslandı ve önerinin en azından meÅŸrûluÄŸu bu kez kabul edildi.
AnlaÅŸma gerçekleÅŸir mi gerçekleÅŸmez mi bilinmez, fakat Sırbistan CumhurbaÅŸkanı Alexander Vucic ve Kosova CumhurbaÅŸkanı HaÅŸim Taçi’nin öneriye karşı gösterdikleri tutum, Avrupa ve Transatlantik’in politikasının ne kadar deÄŸiÅŸtiÄŸini göstermekte.
Berlin Duvarı’nın yıkılışından beri kıtanın yapıtaşı olan “Bir ve Hür” Avrupa fikri çatırdıyor. Bunun yerine Rusya ve Türkiye gibi anti-liberal güçlerin etki sahalarına temayül var.
Yaklaşık 30 yıldır Avrupa bölgede entegrasyon ve demokratikleÅŸme politikası takip etmekte. Bayraktarlığını Avrupalı ve Amerikalı liderlerin yaptığı “Bir ve Hür” Avrupa fikri Komünist diktatörlüklerin Liberal Demokrasilere ve Sosyalist ekonomilerin hür teÅŸebbüse kapısını açtığı bir kıta tahayyülüne yönelikti.
Bu politika baÄŸlamında verilen sözler Adriyatik’ten Baltıklar’a ulusal özgürlük süreçlerine hız kattı. Yeni kurulan devletler Nato ve Avrupa BirliÄŸi’ne dahil olmak istedi.
Avrupa BirliÄŸi’nin geniÅŸleme politikası Slobodan Milosevic’in baÅŸlattığı savaÅŸlar sonrası GüneydoÄŸu Avrupa için mühim bir istikrar aracı hâline geldi. SoÄŸuk SavaÅŸ esnasında, Yugoslavya ne Batı bloÄŸu ne de DoÄŸu bloÄŸu ile bir ittifak içine girdi. Bundan dolayıdır ki, Balkanlara “Bir ve Hür” bir Avrupa’da yer sahibi olma hakkı ancak Komünizm çöktükten sonra verildi.
Ne var ki, SoÄŸuk SavaÅŸ sonrası verilen sözler artık bayatlamış gibi görünüyor. Ä°deolojik olarak rakip, özgüveni yüksek anti-Liberal demokrasiler (Türkiye ve Rusya kastediliyor) eski imparatorluklarının sınırları üzerinde etki sahaları kurmaya can atıyor.
Bu etki sahalarının siyasete dönüÅŸü Sovyetler’in yahut Osmanlı’nın küllerinden doÄŸduÄŸu manasına gelmiyor elbet, fakat Moskova ve Ankara kendi ağırlıklarını yenilenmiÅŸ bir coÅŸkunlukla ortaya koyuyor.
2011’deki seçimler sonrası Recep Tayyip ErdoÄŸan “Bugün Ä°stanbul kadar Saraybosna da kazanmıştır” diyerek zaferini ilan etmiÅŸti. Bu ifade ÅŸekli onun iddia ettiÄŸi etki sahasının Åžam, Beyrut ve Filistin’den Bosna’ya dek uzandığını gösteriyor.
Bu yıl ise artık CumhurbaÅŸkanı olarak, ErdoÄŸan diÄŸer Avrupa ülkelerinde miting düzenlemesi yasak olduÄŸu bir sırada Saraybosna’yı tüm Avrupa’dan toplanan Türk diasporasının katılımıyla gerçekleÅŸen seçim toplantısında bir üs olarak kullandı.
Rusya CumhurbaÅŸkanı Putin de önce Gürcistan sonra da Ukrayna’da, rekabet sahası içindeki ülkelerin Atlantik sistemine kaymasına seyirci kalmayacağını gösterdi.
Tüm kınamalar ve yaptırımların raÄŸmına, Putin önlenemez bir jeopolitik aktör ve açık bir etki sahasına sahip olarak kendisini gösteriyor.
Balkanlar’da sınır deÄŸiÅŸikliklerini desteklediÄŸini göstererek, Sırbistan CumhurbaÅŸkanı yeni gerçekliÄŸin farkında olduÄŸunu göstermiÅŸtir. Görünen o ki, Belgrad da etki sahasını geniÅŸletmeye çalışıyor.
Geçen ay Mitrovica’da (Kosova’nın kuzeyinde Sırbistan sınırında Sırplar ve Arnavutlar arasında ihtilaflı bir ÅŸehir) yaptığı konuÅŸmada Vucic, MiloÅŸeviç’i büyük fakat kabiliyetsiz bir lider olarak andı ve ErdoÄŸan’ın 2011’de yaptığı gibi bir zamanlar domine ettikleri ÅŸehirleri sıraladı.
Anti-Liberal demokrasilerin liderlerini taklit ederek Vucic Yugoslavya’yı restore etmeyi deÄŸil, fakat Belgrad’a tekrar Yugosfer’de /eski Yugoslav arazisinde tahakküm kurmaya yetecek güce ulaÅŸtırmayı hedefliyor.
Ancak Avrupa ve Amerika ile çatışmak yerine Vucic, AB üyeliÄŸini arzu ve Nato ile diyalog talep ediyor. Böylece Balkanlara has kendi anti-liberal demokrasisini -bir nevi pazarlık yoluyla- Rusya ve Türkiye’nin Balkanlardaki çabalarını hatırlatarak Avrupa ülkelerine kabul ettirebiliyor.
Aynı zamanda, Vucic Belgrad’ın tarafsızlık politikasını sürdürüyorken, Rusya ile siyasi, iktisadi, askeri pek çok iÅŸbirliÄŸi de yapıyor. Çin’le de iliÅŸkilerini derinleÅŸtirirken, Türkiye ile Balkanlar’da çıkarların uzlaÅŸmasına dayalı bir siyaset talep ediyor. Vucic ayrıca bir Balkan Gümrük BirliÄŸi önermekte ve Belgrad SavaÅŸ Suçları Mahkemesi’nin de tüm eski Yugoslav toprakları üzerinde iÅŸlenen suçları görmek üzere yetkisinin geniÅŸletilmesini istiyor.
Ä°ç iÅŸlerde ise Vucic bireysel özgürlükleri ve medya bağımsızlığını kısıtlamaya devam edecek, ve muhtemelen komÅŸu ülkelerin içiÅŸlerine daha fazla müdahale edecek.
DoÄŸu ve Batı arasında kendisine yeni bir etki sahası oluÅŸturmak isteyen Vucic’in bu hevesi muhtemelen çok sürmeyeceÄŸi için, bölgede Avrupa için en büyük problem olmaktan uzak.
Fakat onun Kosova ile sınır deÄŸiÅŸikliÄŸi önerisi Avrupa’da daha temel bir deÄŸiÅŸimi yansıtıyor: “Bir ve Hür” Avrupa fikrinden kıtanın daha bölünmüÅŸ ve daha az özgür olan bir duruma doÄŸru ilerlemesini.
Avrupa BirliÄŸi’nin geniÅŸleme siyaseti gücünü kaybetti. Batılı demokrasilerin AB’ye daha fazla ülkeyi almaya pek hevesli olmadığı bir vasatta, aday ülkeler de kendi içlerindeki güç iliÅŸkilerini ve toplumsal dönüÅŸümleri saÄŸlamaya çok raÄŸbet etmiyor.
Politika resmi olarak hala var, fakat gerçek bir stratejik reform ve istikrar politikasından çok bürokratik bir prosedüre dönmüÅŸ durumda. EÄŸer Avrupa kendi demokratik deÄŸerlerinin erozyonunu önlemek istiyor ve daha fazla kutuplaÅŸma istemiyorsa politikasını deÄŸiÅŸtirmek zorunda.
Yalnız gerçek manada “Bir ve Hür” olan bir Avrupa Balkanlara ve çevresine istikrar getirebilir.
Henüz yorum yapılmamış.