Sosyal Medya

Kürsü

Abdurrahman Dilipak- Ölüm asude bir bahar ülkesidir

Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit



“AÄŸzımızın tadını kaçıran ölüm”ü ne az hatırlıyoruz.
 
Bir zamanlar Zincirlikuyu mezarlığının kapısına, “Her canlı ölümü tadacaktır” anlamına gelen hadis yazılınca “ÇaÄŸdaÅŸ YaÅŸam”cılar kıyameti koparmıştı, 28 Åžubat’tan hemen sonra.
 
 
 
Yeryüzünde ebedi bir hayat ve yeryüzünde eÄŸlenceli bir cennet hayal ediyorlar.
 
Aslında acı çekiyorlar ve çevrelerindekilere acı çektiriyorlar. Ä°çerek unutmaya çalışıyorlar ve bir hayal dünyasına kaçıyorlar.
 
56 yaşında ölen Apple’in kurucusu Steve Jobs ölmeden önce kaleme aldığı veda yazısında, “Ä°ÅŸ hayatımda büyük baÅŸarılara imza attım. BaÅŸkalarının imrendiÄŸi bir hayatım oldu. Fakat, iÅŸimin dışında pek az neÅŸem oldu. Evet zengindim. Åžimdi her gün ölüme bir adım daha yaklaşırken fark ettim ki, gururlandığım bilinirliÄŸim ve servetim, ölümün karşısında hiçbir deÄŸer taşımıyormuÅŸ.
 
Çocuklarınızı zengin olmak üzere eÄŸitmeyin, onlara dost olmayı ve mutlu olmayı öÄŸretin. Onlara eÅŸyaların fiyatlarını deÄŸil, deÄŸerini söyleyin. YemeÄŸi ilaç gibi yemezseniz, ilacı yemek gibi yemek zorunda kalıyorsunuz. Ä°nsan doÄŸmak yetmiyor, insan olmak gerekiyor bir de.”
 
 
 
Hepsinden önemlisi “kul olmak”. Åžeytana ve kula kul olmak istemiyorsak, yaratılış gayemiz olan kulluÄŸumuzun farkına varmamız gerekiyor.
 
Bakıyorum da hayat ne çabuk geçiyor. Sadece dayılarımın ve amcalarımın en küçükleri kalmış hayatta. Ben ve hanımımın artık anne ve babalarımız, çocuklarımızın dede ve nineleri bu dünyada deÄŸiller artık.
 
Önceki gün kayınvalidemi ebedi aleme uÄŸurladık. Allah ölümüze dirimize rahmet etsin. Ölüm “asude bir bahar ülkesi” olsun, bu yolculuk için sıra bekleyenlerimize.
 
Ölüm deyince, bizim “yaÅŸamak” dediÄŸimiz ÅŸey, ölüme doÄŸru adım adım yürümektir aslında. 
 
Ya da ölüm dediÄŸiniz ÅŸey, ölümlü dünyadan ölümsüzlüÄŸe açılan bir kapıdır. Çileli ömrün, dünya sürgününün sonudur.
 
 
 
Ölüm en büyük ibret dersidir aslında ama, o dersi görmezden geliyoruz. Siyaset ve iktisad hayatımızı teslim alıyor. Ufkumuzu karartıyor.
 
Aslında “ölmeden önce ölmemiz” gerekiyordu ama, dünyaya bağımlı olmak, engel oldu bu iÅŸe.
 
Hz. Ali’ye soruyorlar, “ölmekten, öldürülmekten hiç mi korkmuyorsun?” Hz. Ali’nin cevabı muhteÅŸemdir: “Ecelim ömrümün kefilidir.” Biz “ecel” diye “ölüm”ü hatırlıyoruz. Oysa “ecel”, ertelenmiÅŸ, ötelenmiÅŸ ölümdür. Yani ecel hayatın garantisidir. Kimse ecelinden sonra ölmeyecek de, ecelinden önce de ölmeyecek. “Ecelim gelmeden beni kim öldürebilir ve ecelim gelmiÅŸse, beni kim yaÅŸatabilir.” Kader ve rızık gibi ecel de Allah’ın takdirine baÄŸlıdır.
 
Allah’a ve ahiret gününe inananlar, kıyamete de, “hesap günü”ne de, Cennet ve Cehennem’e de iman etmiÅŸ olurlar.
 
Ä°nsanlar, doÄŸuyor, büyüyor ve ölüyor. Binlerce yıldır bu böyle. Ama yine de akletmiyoruz. AÅŸk, öfke, kin, intikam, ihtiraslarımızın yön ve yol verdiÄŸi kibir ve komplolarımızla aslında kaçtığımızı sandığımız ÅŸeye doÄŸru koÅŸuyoruz, ya da koÅŸtuÄŸumuz sandığımız yolun tersine gidiyoruz. Bu ÅŸekilde bizden daha güçlüleri Ä°lah ve Rab edinirken, bizden daha aÅŸağıda gördüklerimize karşı Ä°lah’lık ve Rab’lik taslıyoruz. Sonuçta hem kendimize, hem baÅŸkalarına zarar veriyoruz. “Yeryüzünü imar ve ıslah ediyoruz” diye ifsad ediyoruz bu ÅŸekilde.
 
Hep baÅŸkalarını eleÅŸtiriyoruz da, iÅŸ kendi nefsimize gelince susuyoruz. Hani derler ya “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde.” Kendi gözümüzdeki merteÄŸi görmüyor, baÅŸkalarının gözünde çöp arıyoruz bazan.
 
Bu dünyada hatasız kul olmaz, resuller dışında. Ama bu gerçeÄŸi bile bile, masum, kutsal dini ve siyasi önderler icad ediyoruz ve onların gölgesinde biz de kendimize bir masumiyet alanı oluÅŸturmaya çalışıyoruz sanki. Ä°nÅŸallah kendi nefsimizi eleÅŸtirmeyi de öÄŸreniriz. Nefsimizi terbiye ederiz inÅŸallah.
 
 
 
Ne kadar sabırsızız. Hani bilmediÄŸimiz ÅŸeylerin peÅŸine düÅŸmeyecektik. Hani, “Bize hayır gibi gelen ÅŸeylerde ÅŸer, ÅŸer gibi gelen ÅŸeylerde Allah hayır murat etmiÅŸ olabilir”di. Aklımızla vardığımız sonuçlar konusunda ihtiyad edecektik hani.
 
Bazı ÅŸeyleri ya bilmiyoruz, ya da bildiÄŸimiz halde, hatta baÅŸkalarına tavsiye edip, nasihat etmemize raÄŸmen kendi nefsimize söz dinletemiyoruz. Para, makam ve kadın konusunda ne kadar zayıfız. Ve ne kadar “cesur”uz.
 
Ä°nsan kendi nefsi ile baÅŸedemezken ve ailesi ile bile baÅŸedemezken, bütün bir topluluÄŸun sorumluluÄŸunu üstlenmek konusunda nasıl bu kadar istekli ve cesur olabilir, bilmiyorum.
 
Denmedi mi, bize “Mallarınız canlarınız ve sevdikleriniz sizin için fitnedir” diye.
 
Ve denmedi mi bize, “Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.”
 
Hani, sabredenlerden, ÅŸükredenlerden ve direnenlerden olacaktık.
 
DüÅŸünüyorum da, Hasan Aksay’dan sonra, aile içinde, yaÅŸ olarak en büyükler arasında ilk 3 içindeyim.
 
Hayat ne çabuk geçiyor. Ä°ki kardeÅŸtik. 4 çocuÄŸum vardı, ÅŸimdi 7 de torunum var, 4 kız, 3 erkek. Büyük oÄŸlum 40’ına merdiven dayamış. Gelinlerim ve bir damadım var. 4 yeÄŸenim vardı, oradan da kız kardeÅŸimin torunları geliyor. Allah’a ÅŸükürler olsun. Layık olduÄŸumdan daha iyi bir hayatım var, her anlamda, elhamdülillah.
 
Geldik, gidiyoruz. Hayat böyle bir ÅŸey.
 
Allah’ım bizleri bağışla, Bizi rıza’nın tecellisinin vesilesi kıl, bize Hakkı hak, batılı batıl göster ve Hak’da toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uÄŸrayanların deÄŸil.
 
Ä°nna lillah ve inna ileyhi raciun. Muhakkak ki O’ndan geldik, O’na döndürüleceÄŸiz. Allah (cc) ölümüze dirimize rahmet etsin. Selâm ve dua ile.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.