Sosyal Medya

Kürsü

İbrahim Kiras- İnsanlık ilerliyor mu? Nereye doğru?

Ä°brahim Kiras- Karar



Kant’ın “ebedi barış” projesinden söz etmiÅŸtik. Nasıl ki devlet kurumu birbirimizle çatışmadan, birbirimize zarar vermeden uyum ve huzur içinde yaÅŸayacağımız toplumsal bir düzen anlamına geliyorsa, Hobbes’un formülasyonundaki ÅŸekliyle “doÄŸa durumu”nda bulunan devletlerin birbirleriyle iliÅŸkisini düzenleyecek bir sistem de dünya üzerinde aynı iÅŸlevi saÄŸlayabilirdi Königsbergli filozofa göre.
 
Kant’ın iyimserliÄŸi 18. yüzyıldaki Avrupa siyasi konjonktürüyle ilgilidir ve belki de ömrü vefa etmiÅŸ olsaydı ilerleyen yıllarda geliÅŸen olaylara bakıp kendi projesinden ümidini kesebilirdi. Özellikle yeryüzü ölçeÄŸinde büyük yıkımlara yol açan iki dünya savaşını görmüÅŸ olsaydı...
 
Ne var ki dünya savaÅŸlarının dehÅŸeti aslında Kant’ı haklı çıkardı denebilir. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından oluÅŸturulan Milletler Cemiyeti ve Ä°kinci Büyük SavaÅŸtan sonra kurulan BirleÅŸmiÅŸ Milletler en azından Avrupa’da savaÅŸ dışında bir iliÅŸki ve uzlaÅŸma zemini arayışının ifadesi oldular. Keza Lahey Adalet Divanı gibi kuruluÅŸlar bu süreçte mevcut uluslararası hukuk düzeninin organları olarak ortaya çıktı. Avrupa’daki Vestfalya düzeninin bir anlamda tersyüz edilerek global düzeyde tesisi anlamına gelen bu “yeni dünya düzeni” savaşın galipleri tarafından oluÅŸturulmuÅŸ olduÄŸu için adalet ve hakkaniyet esasına dayanmıyor kuÅŸkusuz. Ama iyimser bir bakışla deÄŸerlendirilirse, birtakım uluslararası anlaÅŸmazlıkların savaÅŸ dışı yollarla çözüme kavuÅŸturulması imkanını göstermesi bakımından ciddiye alınması gereken bir yapı bu. Kant’ın savunduÄŸu “ebedi barış” fikrinin yetersiz de olsa kuvveden fiile çıkmasının bir örneÄŸi. Bu alanda önceki tecrübelerin bir ileri aÅŸaması. Belki de bundan sonraki aÅŸama ÅŸimdikinden daha adil bir yapının teÅŸkili olabilir.
 
***
 
Peki, her ne kadar bugünkü “Trumpların dünyası”nda olumlu yönde bir gidiÅŸten ümitvar olmak zor olsa da, sözkonusu akış eski yatağına dönerse insanlığın hayrına olacak ve bütün insanlığın benimseyeceÄŸi bir uluslararası hukuk düzenine ulaşılabilir mi?
 
Yoksa, uluslararası sistem ebediyen ÅŸimdiki gibi gücün kontrolünde, güçlünün deÄŸerlerinin egemenliÄŸinde kalmaya devam mı edecek?
 
Filozofların “dünya kamuoyu” veya “ebedi barış” gibi fikirleri ütopyadan mı ibaret kalacak?
 
Bu sorular bizi öncelikle “ilerleme” fikrinin sorgulanmasına götürüyor. Ä°nsanlığın geliÅŸmesi daha olumluya, daha uyumluya, daha iyiye doÄŸru mu gerçekten? Yoksa ilerleme veya medeni geliÅŸim dediÄŸimiz ÅŸey kötülüÄŸün, adaletsizliÄŸin, zulmün ölçeÄŸini büyütmeye mi yarıyor yalnızca?
 
Kanlı savaÅŸlarla, kitlesel kıyımlarla, iÅŸgallerle, sürgünlerle ve envaiçeÅŸit acılarla dolu geçen yirminci yüzyıl boyunca 18. yüzyılın aydınlanmacı romantizminden epeyce uzaÄŸa düÅŸtüÄŸümüz vakıa. Bütün dünya toplumları için geçerli bu durum. Ancak modernite ve ilerleme gibi kavramların bilhassa sosyoekonomik geliÅŸmesi “merkez”dekinden daha yavaÅŸ iÅŸleyen “çevre” ülkelerinin aydınları için olumsuz anlamları daha fazla öne çıkıyor.
 
***
 
Bilhassa 18. yüzyıldan itibaren teknolojik geliÅŸme sayesinde askeri gücünü ve siyasi etkinliÄŸini arttıran Batı Avrupa ülkelerinin sömürgeciliÄŸe yöneliÅŸi, çevre ülkelerinin hammaddelerini yaÄŸmalayıp zenginliklerine el koymaya yönelik saldırganlıkları “medeniyet dediÄŸin tek diÅŸi kalmış canavar” diye nitelenmeyi hak ediyor.
 
Kapitalist sistemin herÅŸeyi kâr arttırmaya endeksleyen ve insani deÄŸerleri tanımayan, hatta özellikle sanayi çağında insan hayatını hiçe sayan niteliÄŸi de malum.
 
DiÄŸer yandan, modernitenin insan hayatında tekdüzeleÅŸme, yabancılaÅŸma, mensubu olduÄŸumuz cemaatin ortak çıkarları yerine bireysel çıkarlara odaklanan bir bencillik getirdiÄŸi ÅŸeklindeki eleÅŸtiriler de bütünüyle temelsiz deÄŸil.
 
Evet, insanın özündeki kötücül ihtirasları ortadan kaldırmak mümkün olmadığına göre bilimsel/teknolojik “ilerleme”nin aynı zamanda giderek insanlığın ve dünyanın sonunu getirebilecek tehdit ve tehlikeler içerdiÄŸi söylenebilir. Ancak böylesi tehditlerin farkında olan ve bunların önüne geçmek üzere çabalayan kiÅŸilerin ve grupların az olmaması bir yana, ilerleme dediÄŸimiz kavramı bilimsel bilginin artışına veya teknolojinin geliÅŸimine indirgemek ve insan bilincinin/anlayışının veya etik duyarlığının yerinde saydığını, doÄŸadaki evrimden nasipsiz olduÄŸunu düÅŸünmek abartılı bir karamsarlık olmaz mı?
 
Buradan devam edelim…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.