Sosyal Medya

Kürsü

Taha Kılınç- Bakü’de birkaç adım

Taha Kılınç- Yeni Şafak



Azerbaycan Havayolları’na ait uçağımız Bakü’ye doÄŸru alçalırken, bölgeyi bilenlerin uyarısı kulağımdaydı: “Uçak epey sarsılabilir, korkmaya gerek yok. Bakü’ye inerken hep yaÅŸanan normal bir durumdur.” Bu uyarıyı, söz konusu sarsıntının sebebi de takip etmiÅŸti: “Bakü, yılın her mevsimi rüzgârlıdır. Zaten ismi de “rüzgârın dövdüÄŸü yer” anlamına gelir”. Åžehrin isminin “rüzgârın dövdüÄŸü yer” manasındaki Farsça “bâd-ı kûbe” tamlamasından türetilmiÅŸ olduÄŸu tezine bazı dilbilimciler itiraz etse de, Bakü’yle ilgili bu kabul günümüzde artık genel-geçer hale gelmiÅŸ durumda.
 
Hakkında ÅŸimdiye kadar çok ÅŸey duyduÄŸum, tarih okumalarımda sürekli karşıma çıkan Azerbaycan ve baÅŸkenti Bakü’yle ilk karşılaÅŸmam, Azerbaycan Türkçesi’nin kulaÄŸa ilk anda “garip” gelen kelimeleri üzerinden oldu. Bizde genelde istihza ile karşılanan bu ÅŸirin dil, aslında eski Türkçemizdeki birçok aslî kelimeyi hâlâ barındırması bakımından dikkate ve ilgiye deÄŸer. ÖrneÄŸin, Azerbaycan’da (ve geçen yazımda izlenimlerimi aktardığım Erdebil ve Tebriz’de) konuÅŸulan dili takip ederken, bir Yörük anası olan rahmetli babaannemin kullandığı kelimeleri bizzat iÅŸittim. Mersin’in Toros yaylalarında kuÅŸaklar boyunca yaÅŸamış Yörük sülalelerinin günlük hayatta kullandığı sayısız kelime, Azerbaycan’da yıllar sonra yeniden karşıma çıktı.
 
Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye’de konuÅŸtuÄŸumuz Türkçe arasındaki en ilginç etkileÅŸim, aynı kelimelerin birbirinden çok farklı anlamlara gelmesi; hatta bazen bu anlamların birbiriyle tamamen alakasız ve zıt yönler de içermesi. Ancak bu bile, bölgedeki kültürel geçiÅŸlerin izini takip etme adına oldukça öÄŸretici. Birkaç gün boyunca sürekli örnekleriyle karşılaÅŸtığım bu durum, bana yepyeni ufuklar açtı diyebilirim.
 
***
 
Bakü’nün eski kısmı, “Ä°çeriÅŸehir” olarak biliniyor. 2000 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dâhil edilen Ä°çeriÅŸehir’de özellikle ÅžirvanÅŸahlar döneminden kalma sayısız eser bulunuyor. 799’dan 1500’lü yıllara kadar Azerbaycan’da yönetimi elinde tutan ÅžirvanÅŸahlar, önceleri Abbâsîlerin etkisinde hüküm süren, daha sonraları ise yerel güçlerle iÅŸbirliÄŸine giderek bağımsızlığını ilân eden Sünnî bir hanedan.
 
Ä°çeriÅŸehir’in kuzeybatı kesiminde bulunan ÅžirvanÅŸahlar Saray kompleksi, sadece eski ÅŸehir içinde deÄŸil, bütün Bakü’deki en dikkate deÄŸer tarihî eser. Önceleri Åžamahı ÅŸehrini baÅŸkent edinen ÅžirvanÅŸahlar, 1197’deki yıkıcı depremin ardından burayı terk ederek, Bakü’yü merkez haline getirmiÅŸ. Hanedana en parlak dönemini yaÅŸatan Åžeyh Ä°brahim ve oÄŸlu Åžeyh Halil’in 1382’den 1462’ye kadar kesintisiz 80 yıl devam eden saltanatları sırasında, Ä°çeriÅŸehir kelimenin tam manasıyla altın çağını yaÅŸamış. Saray kompleksi de bu dönemde en olgun biçimine kavuÅŸmuÅŸ. Halvetiyye tarikatının kurucu babalarından Yahya Åžirvânî’nin (1410-1462) kabri de, sarayın sınırları içinde bugün.
 
Åžah Ä°smail’in kuvvetleri 1500-01’de Bakü’yü iÅŸgal ettiÄŸi zaman, Ä°çeriÅŸehir’in altı üstüne getirilmiÅŸ. Saray tamamen yıkılırken, kabirler de tarumar edilmiÅŸ. Buna raÄŸmen, Yahya Åžirvânî’nin ve diÄŸer ÅžirvanÅŸah aile fertlerinin kabirleri günümüzde belirgin halde duruyor. Tarihî kayıtlar, Åžah’ın kabirlerin sadece taÅŸlarını kırdırdığını, mezarlara müdahale ettirmediÄŸini ortaya koyuyor zaten.
 
Ä°çeriÅŸehir’de dolaşırken, karşınıza sıklıkla camiler ve mescitler çıkıyor. Klâsik dönemde sur içinde 20’den fazla cami ve mescidin bulunduÄŸu biliniyor. Bunlardan bazıları zaman içinde yıkılmış, bazıları günümüzde dükkân vb. olarak kullanılıyor, bir kısmı ise ibadete açık halde bugün. Konum itibariyle biraz ara sokak içinde kalsa da, bu camilerden en önemlisi 1078’de Muhammed bin Ebûbekir isimli bir kadı tarafından inÅŸa ettirileni. Caminin minaresi, “Türkler tarafından yapılan ve hâlâ ayakta duran en eski minare” unvanını taşıyor.
 
Bakü, son yıllarda, uzun Sovyet yönetiminin izlerinden yavaÅŸ yavaÅŸ sıyrılmaya baÅŸlamış. ÖrneÄŸin, ÅŸehirde artık daha fazla caminin açık olduÄŸu, cemaatlerin çoÄŸaldığı, önceden vakit ve cuma namazlarının kılınmadığı birçok yerde artık namaz kılındığı söyleniyor. Biz de ÅŸehirde gezerken, çok sayıda camiyi açık ve mamur bulduk.
 
Bu ÅŸüphesiz güzel bir geliÅŸme. Bakü, Ä°stanbul gibi her vakit gürül gürül ezan sesleriyle yankılanan bir ÅŸehir olmasa da henüz, özellikle dinî alandaki özgürlüklerin günden güne geliÅŸiyor olması, umut verici. Bunda, son yıllarda Azerbaycan’a akın eden Arap ve Müslüman turistlerin doÄŸurduÄŸu talebin de etkili olduÄŸu belirtiliyor.
 
***
 
Evliya Çelebi, Safevîlerin büyük sultanı Åžah Abbas’ın iktidarda olduÄŸu dönemde, Bakü’yü iki kere ziyaret etmiÅŸti. Onun verdiÄŸi bilgiler, hem Rusya’nın Azerbaycan’a ilgisini, hem de Bakü’nün bölge ticaretinin odak noktası olduÄŸunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Evliya’nın izlenimlerine göre Ruslar beraberlerinde getirdikleri samur, kürk, mors diÅŸi ve derileri, Bakü’de yedi ayrı yerde çıkarılan ‘neft’le (bugünkü petrolün ham hali) deÄŸiÅŸmekteydiler. Rus tacirler ayrıca, Ä°ran topraklarına ithal etmek üzere, Bakü pazarından safran, tuz ve ipek satın almaktaydılar. Evliya Çelebi, Åžah’ın gelirlerinin çoÄŸunun Bakü neftinden geldiÄŸini yazar.
 
Bakü, bugün de ‘neft’le ve dünyanın dört bir yanından gelen-gidenlerin yarattığı ticari ve kültürel sirkülasyonla ÅŸöhret bulan bir ÅŸehir. Evliya Çelebi’den asırlar sonra ÅŸehre ayak basıp, neredeyse aynı izlenimleri edinmek, gerçekten heyecan verici. Hatta ayaklarımız bile Evliya’nın bastığı yerlere deÄŸmiÅŸtir, kim bilir…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.