Kürsü
Süleyman Seyfi Öğün- Ahlâk...
Follow @dusuncemektebi2
Süleyman Seyfi Öğün- Yeni Şafak
Târih, insan eylemlerinin zaman ve mekân boyutlarında ortaya çıkan birikimi. Yâni târih “bizim” târihimiz. Gelin görün ki, bu sütunda defâlarca yazmış olduÄŸum gibi, târihimizin öznesi olmaktan biraz daha uzaklaÅŸtığımız süreçleri kapsıyor. Ä°nsanlığın târihi, insanın nesneleÅŸtiÄŸi bir târih.
Zihinsel düzlemde bakıldığında târihin çok sorunlu olduÄŸunu görüyoruz. Hâsılı insan târihinden hoÅŸnut deÄŸil. Bu da yaygın bir yabancılaÅŸma, küresel mutsuzluk olarak geri dönüyor. Artık belirleyici olanın maddî imkanların, donanımların seviyesi olmadığını görebiliyoruz. Bu sahalardaki “ilerlemeler” ile “hoÅŸnutluk”, “mutluluk” duyguları arasında bir baÄŸlantı yok. Hattâ tersine, maddî donanım veyâ imkânların artışı baÅŸlı başına yeni sorunların kaynağı olarak gösteriliyor. Endüstriyel ürünlerin baskın hâle geldiÄŸi yiyip içtiklerimizden bile emin deÄŸiliz. Maddî geliÅŸmeler, beklenenin aksine târihimiz karşısında bizleri daha da nesneleÅŸtiriyor.
Sual ÅŸu: Târihimizi insânîleÅŸtirebilecek miyiz? Târihin “insânîleÅŸtirilmesi”, buna yakın bir açıdan bakıldığında onun “ahlâkîleÅŸtirilmesi” manâsına geliyor. Bu da kaçınılmaz olarak “ahlâkî bir irâde” hareketini düÅŸündürüyor. Zâten bunca yabancılaÅŸma ve tahribât da modern zihniyetin, nesnelleÅŸmiÅŸ bilgiyi , ahlâkî bilginin önüne koymasıyla baÅŸlamadı mı? Bu süreç, bilginin özgürleÅŸmesi, önündeki engellerin kaldırılması olarak taçlandı. Bilgi ile ahlâk arasına konulan bu mesâfe modern ahlâk düÅŸüncesinin savrulmasına yol açtı. Elbette ahlâk yok olmadı, ama ontolojik bir boyut kaybına uÄŸradı. Açalım…
Ahlâklar, ki büyük ölçüde birbirine benzer; iki boyutludur. Ä°lk boyut, ahlâkın doktriner tarafını ortaya koyar ve olumsuzlamalardan meydâna gelir. Meselâ, en eski ahlâk doktrinlerinden birisi olan 10 Emir’e bir bakalım. Zincirleme olarak olumsuzlamalar çıkacaktır karşımıza. “Allah’tan baÅŸka Ä°lâh tanımayacaksın”, “Öldürmeyeceksin”, “Çalmayacaksın”,” “KomÅŸunun hukukunu çiÄŸnemeyeceksin” vd. 10 Emir arasında “olumlu” tek emir “Anne ve babana saygı duyacaksın” emridir. Buradan da anlaşılıyor ki, ahlâkî doktrinler, ağırlıklı olarak eylemsizlik alanlarını tanımlıyor. Bu da son derecede tabiî bir durum. Doktrin kesinlik ister. Bu sebeple, olumsuzlayarak iÅŸe baÅŸlar. En kesin olan ÅŸeyler, yapılmaması gerekenlerdir. Doktriner bir saÄŸlamlık saÄŸlandıktan sonra, ahlâkî zemin yumuÅŸar. Yapılması gerekenler de doktrine eklenir ama genellikle nasihatler mertebesinde kalır.
Ahlâkın zor tarafı, karmaşık ve sürprizlerle dolu olan hayâta nasıl intibâk ettirileceÄŸidir. Ahlâk eÄŸitimi almış olan ÅŸahıs “ne yapmaması” gerektiÄŸinden emindir. Burada bir sorun görülmüyor. Sorun “ne yapılması” gerektiÄŸinde. Doktrinlerin eylemlere çok sınırlı bir etkisi var. Bu hâliyle ahlâk bir basitlemeden ibâret kalır. Meselâ hiçbir ÅŸey yapmayarak, veyâ çok az ÅŸey yaparak da ahlâklı olmak mümkün olabilir. Ä°yi de o zaman ahlâk vasatların ahlâkı mıdır? Bir bakıma doktriner ahlâk da bunu ister. KurumsallaÅŸtığı, nispette bu, ayrıca bir baskıya dönüÅŸür. Ahlâkın boÄŸucu bir nitelik kazanması, bir praksis olarak ahlâkı dışarıda bırakmanın fonksiyonudur. Doktriner olumsuzlama ahlâkı,ahlâkı donduruyor ve otoriter yapıların hizmetine veriyor. Bu durumda da tepkiler birikiyor ve açığa çıkıyor. Özgürlük ve ahlâk gerilimlerine kapılıyoruz. Yeni bir olumsuzlama kapısı açılıyor. Özgürlük “ahlâkı”(?), veri ahlâk doktrinlerinin “yapma” dediÄŸi ÅŸeyleri yapmak sûretiyle varoluyor. Bu da bir olumsuzlama. Ahlâkı olumsuzlayarak özgür olmak ..Solipsizme, narsisizme kadar uzanıyor. “Özgürler” ile “ahlâkçılar” arasında bitmek bilmeyen bir gerilim. Hiçbir tarafa faydası yok. Dahası, yazının başında temâs ettiÄŸim esaslı meseleyi de çözmüyor. Ama doÄŸrusu, ahlâkî doktrinlerle yetinip , ne yapmamayı bilip de bununla yetinmek, ne yapılması gerektiÄŸi konusunda hiçbir fikri ve gayreti olmayan kaba bir ahlâkçılık ,en az sorumsuz solipsist, narsisist özgürlükçülük kadar bu tablodan sorumlu.
Doktriner yapıların elbette ki büyük bir ehemmiyeti var. Ama hayat akıyor. Bu dünyâ eylemli bir dünyâ.. Pozitif ahlâk dediÄŸim ve doÄŸrudan eylemleri ahlâkîleÅŸtirmeyi öngören bir baÅŸka yaklaşımı ve bunun sürüklediÄŸi; meselâ eÅŸya, tekmil canlılığı ile çevre; ez cümle varlık ile baÄŸ kurmayı çok baÅŸka hesaplaÅŸmaları gerektiriyor. Bu gereklilik ortada duruyor, lâkin biz onun çok uzağındayız…
Henüz yorum yapılmamış.