Kürsü
İsmail Kılıçarslan: Her mahallenin gündemi ateşli ve gösterişli vaizler tarafından belirleniyor artık
Follow @dusuncemektebi2
İsmail Kılıçarslan- Yeni Şafak
Dikkat: bu bir futbol yazısı değildir.
Pazar gecesi oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü maçını statta izledim. Ankaragücü, 1-0 öndeyken Bifuma yakaladığı bir kontrada sol kanattan ceza sahasına indi. Topu çok temiz ÅŸekilde içeriye çıkardı. Sadece bizim takım için deÄŸil, Süper dediÄŸimiz komik ligimiz için de bu senenin en iyi transferlerinden biri olan Djedje topa ilk dokunuÅŸu yaptı. Tam o esnada Fenerbahçeli Benzia, “ayak kırma” kastıyla Djedje’ye müdahale etti. Maçın hakemi Hüseyin Göcek, yüzde bir milyon penaltı olan bu pozisyona devam verdi. Ä°mdada VAR teknolojisi yetiÅŸmeseydi Ankaragücü’nün penaltısı verilmeyecek, maç 2-0 skoruna gelmeyecek, olay kopmayacaktı.
Maça birlikte gittiÄŸim arkadaşım Onur, hakemin bu kesin penaltıyı niçin vermediÄŸini ÅŸöyle izah etti: “Türkiye’de penaltı almak istiyorsan Djedje’nin yaptığı gibi kalender ÅŸekilde düÅŸmeyeceksin. Ä°ki ayağın yerden kesilecek ve havada birkaç takla atıp yerde dört beÅŸ kere döneceksin.”
Alın size bir sosyolojik analiz: Ancak iki ayağı yerden kesilen ve havada takla atma kabiliyeti olan adamların penaltı aldığı aşırılıklar çağında -elimizde yeÅŸil sahalardaki gibi VAR teknolojisi de olmadığından- gol üstüne gol yiyoruz.
Bir ÅŸekilde sesi daha çok çıkanın, daha iyi gösteriÅŸ yapanın, kendini daha iyi paketleyenin kazandığı bir oyuna dönüÅŸüyor hayatımız böylece.
Hayır, ÅŸunu inkâr edecek deÄŸilim. Aynı zamanda bir “gösteremezsen yoksun çağı”nda da yaşıyoruz elbette. “Görün ki alkışlanasın” fazından “göster ki alkışlanasın” fazına geçtiÄŸimiz doÄŸrudur. Dolayısıyla gösterebilenin gösteremeyene nispetle birkaç adım önde olmasını anlayışla karşılarım. “Çağın gerektirdiÄŸi” derim, “zamanın ruhu” derim falan.
Asıl büyük tehlike “gösterebilenin üstünlüÄŸü” deÄŸildir böylece. “GösteremediÄŸi için” ayağının kırılmasına raÄŸmen penaltı alamayan insanların çokluÄŸudur asıl tehlike.
Hadi bunu biraz ilerletelim. Hakan Arslanbenzer, Cins’in Kasım sayısı için “Muhafazakâr burjuvalar, güneÅŸ gözlüklü vaizler” baÅŸlığıyla bir yazı kaleme aldı. Bu önemli yazıdan bir paragraf bırakıyorum ÅŸuraya: “Müslümanların çoÄŸu vaaz dinlerken küçük bir okumuÅŸ grubunun yazılı metinlere yönelmesi yeni bir ÅŸey deÄŸil. Ä°slam’ın daha ilk yüzyılından itibaren oluÅŸan bir sosyal biçim bu… Müslümanlar camilere ve ev toplantılarına giderek, son zamanlarda evden çıkmalarına gerek kalmaksızın medya aracılığıyla, vaaz ve sohbetlere iÅŸtirak ederler. Ä°slam’ın dışındaki inanışlar için de benzeri bir durum her zaman söz konusu. Belli sayıda, ama az sayıda, Müslümansa yazının izini takip ederek yaÅŸadıkları ortamın dışındaki Ä°slam düÅŸüncesine de ulaÅŸmaya gayret ederler.”
Arslanbenzer vaizlik pozisyonunu da, vaaz dinlemeyi de aÅŸağılamıyor yazısında. Sadece “çalışılmış, gösteren vaizlik” denilebilecek bir pozisyonun varlığından bizi haberdar ediyor ve bunun üzerinden önemli tespitler yapıyor.
Bugün itibariyle Ä°slamcı, dindar, muhafazakâr diyebileceÄŸimiz kesimin temel yönelimlerini “yazılmış olan” deÄŸil, “çalışılmış olan, gösterebilen” bir vasatlık belirliyor. Ä°slamcı, dindar, muhafazakâr kesimde bu böyle de toplumun diÄŸer kesimlerinde farklı mı? Elbette hayır. Çünkü hangi kesimden olursak olalım, hangi görüÅŸten olursak olalım evlerimizin salonu birbirine benziyor.
Bir baÅŸka yerden ilerleyelim biraz da. Hilmi Demir hoca, bir anket sonucundan haberdar etti bizi geçenlerde. Ä°lahiyat talebeleri arasında yapılan bu geniÅŸ katılımlı ankete göre Ebu Hanife, Ä°mam Maturidi ve Ä°bn Teymiye’nin herhangi bir kitabını okumuÅŸ ilahiyat öÄŸrencilerinin oranı yüzde yirmiyi bulmuyor. Dikkat isterim. Bu üç isimden birer kitap deÄŸil, bu üç ismin herhangi bir kitabını okuma oranından bahsediyorum.
Lafa söze geldi mi “SünniliÄŸin, HanefiliÄŸin, MaturidiliÄŸin, SelefiliÄŸin, Kur’an Ä°slamı’nın yılmaz savunucuları” kesilen bir vasatın vasatlığı tam bu anket sonucunda gizli iÅŸte. Bilmiyor, neyi bilmediÄŸini bilmiyor, neyi bilmesi gerektiÄŸini bilmiyor ama yardırıyor baba yardırıyor. Çünkü yere düÅŸerken takla atabilme kabiliyeti var. Çünkü ayağına basılmadığı halde ayağına basılmış gibi bağırabilme kabiliyeti var. Çünkü gösterebilme kabiliyeti var.
Her mahallenin gündemi ateÅŸli ve gösteriÅŸli vaizler tarafından belirleniyor artık. Yazının, metnin, düÅŸüncenin, fikrin ise beÅŸ paralık deÄŸeri yok. Hal böyleyken Hüseyin Göcek mesleÄŸi niçin bıraksın? Oyna devam.
Henüz yorum yapılmamış.