Güncel
Reşit Galip'in Andındaki Türk Hangi Türk’tü?
Reşit Galip’in Türk’ü, Maarif Vekâleti komisyonunca türetilen kelimeleri kullanan, Alpin ırkından, kafatası brakisefal, ecdadı olarak Hitit ve Sümerlileri bilen, Parisli gibi yaşayan yapay ve muhayyel bir Türk’tü.
Koray Åžerbetçi, Star Gazetesi Açık GörüÅŸ ekinde yazdığı makalede ReÅŸit Galip’in icad ettiÄŸi öÄŸrenci andında kullanılan Türk ifadesinin neyi kapsadığını yazdı:
Son günlerde yakın tarihimize ait bir isim konuÅŸulmaya baÅŸlandı: ReÅŸit Galip. Peki kimdi bu ReÅŸit Galip ve neden kendisinden hâlâ bahsedilmekte? Hükmü peÅŸinen vermek gerekirse Cumhuriyetin ilk yıllarında Milli EÄŸitim Bakanı olarak öne çıkan bu isim, Fransız Devrimi’nde, Sovyet Rusya’da bolca görülebilecek ortalama bir karakterdi. Kendisinden çok bahsettirmesinin sebebi, tezlerinin bilimsel geçerliliÄŸe sahip olmasından çok eski düzenin yıkılıp ortalığın toz duman olduÄŸu ortamda sesinin herkesten daha yüksek çıkmasından ve daha marjinal görüÅŸlere sahip olmasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi
Sovyet döneminde Tarım Bilimleri Akademisi baÅŸkanlığını yapan Lysenko’nun buÄŸdayları eÄŸitmeye dayalı Marksist biyoloji teorisi ne kadar bilimselse ReÅŸit Galip’in Tarih Tezi o kadar bilimseldi. Fransız Devrimi’nde Katolik Kilisesi’nin yerine tiyatro oyuncularıyla Akıl Dini kuran Robespierre’in giriÅŸimi ne kadar sosyolojik gerçekliklere uygunsa ReÅŸit Galip’in Millî Din kurma gayreti de o kadar sosyolojikti. Kısacası hamleleri ne bilimsel ne sosyolojik gerçekliklere uygundu. Dr. ReÅŸit Galip aykırı çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çekmeyi baÅŸarabiliyordu. Ama onun marjinal düÅŸüncelerinin ve inkılap liderlerini etkileyebilme gücünün faturası ağır oldu.
Ürkütücü hırs
ReÅŸit Galip 1892’de Rodos’ta doÄŸdu. Alliance Ä°srailit Okulu’nda eÄŸitim aldı. Yıllar sonra bu okuldan çıkarılmasında Sultan II. Abdülhamid’in parmağı olduÄŸunu söyledi. EÄŸitimine Rodos’taki rüÅŸtiyede devam etti. Ä°dadi’yi ise Ä°zmir’de okudu. Kendi ifadesiyle haÅŸarı tutumu sebebiyle ahlak notundan hep sıfır çekti. Ä°ki sene sonra yine Rodos’a döndü ve bir Hıristiyan okulu olan Frerelerin St. Baptist kolejinde tamamladı eÄŸitimini. Askeri Tıbbiye’yi bitirince doktor unvanını aldı. Elbette tıbbiyelilerin çoÄŸu gibi meÅŸrutiyetçi ve Sultan Abdülhamid muhalifiydi. O dönemde pek çok hürriyetçi isim gibi (Hür ve Kabul edilmiÅŸ Masonlar locasının listesinde adı yer alan) ReÅŸit Galip de bir masondu. Balkan Harbi’ne ve I. Dünya Savaşı’na katıldı. Milli Mücadele’ye de iÅŸtirak etti. Ama asıl öne çıktığı dönem Cumhuriyet devriydi. Atatürk 17 Mart 1923’te Mersin’e geldiÄŸinde Millet Bahçesinde düzenlenen toplantıda söz alan genç doktor, Atatürk’e bol övgülü bir konuÅŸma yapınca göze girdi ve 1925’te milletvekili yapıldı.
ReÅŸit Galip milletvekili yapılırken ilginç bir geliÅŸme yaÅŸandı. Parti divanında milletvekilliÄŸi teklif edilirken Refik Saydam buna ÅŸiddetle karşı çıktı. Kılıç Ali sebebini sorunca Refik Saydam ReÅŸit Galip’in hırslı kiÅŸiliÄŸini anlatmak için ÅŸöyle dedi: “Bu adamı çok iyi bilirim. Åžimdi bir köy doktorunu mebus yapıyoruz. Yarın mebusluk kendisi için az gelecek, vekil olmak isteyecek. Vekil olursa, o da az gelecek BaÅŸvekillik isteyecek. BaÅŸvekil olursa ondan sonra ne isteyeceÄŸini artık sen anla!”
Ama artık bir kere ReÅŸit Galip’in ikbali parlamaya baÅŸlamıştı. 1925 yılında çıkan Takrir-i Sükûn yasası gereÄŸi kurulan Ä°stiklal Mahkemeleri’nde Ali Çetinkaya ile birlikte Ankara istiklal Mahkemesi üyeliÄŸine seçildi. Artık zirvelerdeydi. Ama CHP grup toplantısında Ä°smet Ä°nönü’nün laf dokundurmasına karşı fevri çıkış yapınca siyaset kulislerinde “ReÅŸit Galip mahvolmuÅŸtur!” söylentileri yayıldı. PaniÄŸe kapıldığından olsa gerek, Ä°nönü’yü Anadolu Kulübü’nde ziyaret etti ve affedilmesini dileyerek ellerinden öptü.
Atatürk’ün hocası Esat Sagay’ın EÄŸitim Bakanı olmasına karşı çıktığı için Atatürk’le dahi tartıştı. Atatürk “Yahu nasıl olur? Bu adam beni okutmuÅŸtur, nasıl Maarif Vekili olamazmış”
Diye tepki gösterince kendini tutamayıp: “DeÄŸil seni okutmak, senin Allah’ını okutsa yine bu adam Maarif Vekili olamaz” dedi. Atatürk sinirlenip onu masadan kibarca kovdu. Ama kalkmam diye ısrar edince sofrayı kendisi terketti.
Ama birkaç ay sonra Atatürk onu Çankaya’da iki jandarma eriyle güreÅŸe tutuÅŸturdu. Erler kendisini havaya kaldırıp yere çarpacakken Atatürk onları durdurdu ve “Biz istersek böyle de hareket edebiliriz” dedi. Böylece vaktiyle kendisine hakaret eden ReÅŸit Galip’e centilmence bir ders verdi.
‘Türkler Avrupalı!’
Bu gibi aykırılıklarını bir yana bırakırsak asıl dikkat çeken nokta devrimcilik adına ülkenin tarihi kodlarıyla oynamasıydı. MarjinalliÄŸi her defasında artan ReÅŸit Galip, Birinci Türk Tarih Kongresi’nde “Türk Irk ve Medeniyet MenÅŸeine Umumi Bir Bakış” adlı bir de bildiri sundu. ReÅŸit Galip, bu bildirisiyle Türk ve Anadolu’nun tarihini Ä°slam, Selçuklu ve Osmanlı kültüründen soyutlayarak yapay bir eksene oturttu. Selçuklu ve Osmanlı’yı görmemek için Sümerlilerden Hititlere ne kadar antik medeniyet varsa Türk ilan etti. Hatta Batı karşısındaki kompleksini yenemeyerek Türklerle Avrupalıları aynı ırktan ilan etti ve kapı dışında kalan Asyalı kavimleri: “Kısa boylu, iri dudaklı, fırlak çeneli sarılar (..)asıl muhariplerin silahlı uÅŸakları ve liderlerin fetihlerinin adi hizmetinde kullanmış oldukları esirler ve maÄŸluplar sürüsü olmalıdır” diye aÅŸağıladı.
Zaten Cemal Granda’nın anılarında anlattığına göre Milli EÄŸitim bakanı olan Dr. ReÅŸit Galip, elindeki bir makineyle insanların kafatasını ölçüp brakisefal mi dolikosefal mi olduklarını söylermiÅŸ. Zeki Velidi Togan, bu tezlerin bazılarına tarihsel gerçekleri yansıtmadığı için karşı çıktı. Ama ReÅŸit Galip’in başını çektiÄŸi bir grup tarafından resmi tarih görüÅŸüne uymaması sebebiyle itibarsızlaÅŸtırmaya maruz bırakıldı.
Büyük Türkçü, Türk tarihçisi ve Ruslara karşı Türkistan Millî Mücadelesinin önemli isimlerin Togan, ReÅŸit Galip ve arkadaÅŸlarının itibarsızlaÅŸtırma giriÅŸimlerinden sonra Ä°stanbul Üniversitesindeki görevinden ayrılıp Viyana’ya gitmek zorunda kaldı. Sonraki dönemde kendisine yapılanları içine sindiremediÄŸinden, haksız iftiralara cevap vermek için Atatürk’e 3 Mart 1933 tarihinde Viyana’dan bir mektup bile yazdı.
1932’de Dil Kurultayı’nda da marjinal çıkışlarıyla başı çekti. Selçuklu ve Osmanlı Türkçesine öfkeliydi. Oysaki Osmanlı döneminde ReÅŸit Galip’in de içinden geldiÄŸi Türk Ocakları bir kültür merkezi olarak Türkçenin kendi tarihi süreci doÄŸrultusunda ve dokusu bozulmadan sadeleÅŸmesini arzuluyordu. TürklüÄŸün makul ve ilmî biçimde yükselmesinde önemli rol oynayan bu yapının kapatılmasında da yine ReÅŸit Galip rol oynadı. 1931 senesinde toplanan CHP Kurultayında Türk Ocakları yerine Halkevleri adıyla yeni bir örgüt kurma kararı alındığında ReÅŸit Galip de bunun kuruluÅŸ hazırlıkları içinde yer almıştı.
Ateşle oynadı
Bununla bitmedi elbette. ReÅŸit Galip Darü’l Fünûn’a da el attı. Osmanlı’da gerçek anlamda ilk modern yüksek öÄŸretim kurulu olan ve II. Abdülhamid tarafından kurulan Darü’l Fünûn’un üzerinden adeta bir silindir gibi geçti. Oysaki Atatürk 1930 senesinde Darü’l Fünûn’u ziyaret etmiÅŸ ve dönemin basınında Atatürk’ün bu kurumu öven yazıları yayınlanmıştı. Ama ReÅŸit Galip EÄŸitim Bakanı olunca iÅŸler tersine döndü. Çünkü ReÅŸit Galip Darü’l Fünûn’a da öfkeliydi. Zira Darü’l Fünûn yapılan inkılaplar karşısında tarafsızlığını koruyor, kendi iÅŸiyle yani bilimle uÄŸraşıyordu. Ona göre üniversite yalnızca rejimin sözcüsü olduÄŸu sürece bir anlam taşıyabilirdi.
Hemen Ä°sviçreli Albert Malche ülkeye çaÄŸrıldı ve yeniden yapılanma için rapor hazırlatıldı. 1933 yılında da Darü’l Fünûn kapatılarak Ä°stanbul Üniversitesi kuruldu. Darü’l Fünûn’un 114 müderris ve mualliminden 100 tanesi tasfiye edildi. Ä°stanbul Üniversitesi 78 profesör ve ordinaryüsle öÄŸretim hayatına baÅŸladı. Bunlardan 65’i yabancı öÄŸretim üyesiydi. Ayrıca üniversitenin idari ve mali bağımsızlığı kaldırıldı ve tüm düzenlemeler Maarif Nezaretine bırakıldı. Hasan Ali Yücel’in ifadesiyle, ReÅŸit Galip ateÅŸle oynamıştı. Bu hamlenin verdiÄŸi özgüven onun gözden düÅŸme sürecini de baÅŸlatacaktı.
Bu doÄŸrultuda din konusuna da el attı. 1931 yılının Ramazan ayında Atatürk’ün bu konudaki fikrini etkileyenlerin başında ReÅŸit Galip vardı. Israrla Müslümanlığın bir Türk dini olduÄŸunun ispatlanması gereÄŸine inanıyordu. Bu nedenle ibadet dili ve ezan da Türkçe olmalıydı. Sümerleri hiçbir ilmî delile dayanmadan Türk saydığından, Ur kentinde doÄŸan Hz. Ä°brahim’i ve onun soyundan olan Hz. Muhammed’i de bir çırpıda Türk ilan etmiÅŸti.
ReÅŸit Galip’in Millî EÄŸitim Bakanı oluÅŸu üzerinden birkaç ay geçtikten sonra Ä°stanbul Üniversitesi’nde “Ä°nkılâp Tarihi” için bir kürsü gerekti. Bu kürsünün başına kendisi gelmek istiyordu ama Atatürk ya kendisinin ya da Afet Hanım’ın uygun olduÄŸunu düÅŸünüyordu. ReÅŸit Galip diretince gözden düÅŸtü ve bakanlıktan el çektirildi.
Bu durum ReÅŸit Galip’e uÄŸurlu gelmedi. Genç yaşında zatürreden öldü. Ömrü boyunca aşırılıkların insanı oldu ve kendinden emin tavrıyla çevresini de etkiledi. ReÅŸit Galip sosyal tüm meselelerin var olan sosyolojik gerçeklikleri dikkate almadan, masa başında planlanarak ve devrimci bir yumrukla çözüleceÄŸine inanıyordu. Tüm amacı yeni bir Türk tasarlamaktı. Çünkü onun Türk’ü Asya Hunlarından Anadolu’daki Selçuklu ve Osmanlı’ya kadar uzanan büyük bir kültürel mirasa sahip tarihî ve gerçek Türk deÄŸildi. Onun Türk’ü, Maarif Vekâleti komisyonunca türetilen kelimeleri kullanan, Alpin ırkından, kafatası brakisefal, ecdadı olarak Hitit ve Sümerlileri bilen, Parisli gibi yaÅŸayan yapay ve muhayyel bir Türk’tü.
Henüz yorum yapılmamış.