Güncel
M. Yaşar Kandemir: Günümüz insanının bir had bilmezliği var
Mehmet Yaşar Kandemir hoca efendi, ömrünü Peygamber Efendimiz’in hadis-i şeriflerine hizmete adamış bir muhabbet insanı. Kandemir hoca, hazırladığı Şifâ-i Şerîf ve Şemâil-i Şerîf şerhleri üzerine Sadullah Yıldız'ın sorularını cevapladı.
Mehmet Yaşar Kandemir hoca efendi, ömrünü Peygamber Efendimiz’in hadis-i şeriflerine hizmete adamış bir muhabbet insanı. Onun yanında birkaç dakika geçirip de muhabbetini sevmemenin, samimiyetinin enderliğine hayran olmamanın imkânı yoktur. İlerlemiş yaşı ve türlü sıkıntıların dinine hizmetten alıkoyamadığı, bilakis hep daha fazla şevklendirdiği Yaşar hoca efendiyle son iki eseri üzerine mülakat ettik.
Topraklarımızdaki Peygamber muhabbeti ve izinin son yüz yılında tartışılmaz bir katkısı olan hoca efendi, muazzam bir yekûn oluşturan hizmetlerini üç büyük eserle taçlandırdı. Daha fazlası için röportajımıza buyrun.
2012 yılında Şifâ-i Şerîf’i, geçtiğimiz sene de Şemâil-i Şerîf eserinizi yayınladınız. Uzun ve bereketli bir ömrün şimdilik son meyveleri oldu bunlar. Neden Şifâ ve neden Şemâil?
Bu dünyaya gelmeyi biz istemedik. Bu konuda bize fikrimiz de sorulmadı. Etrafımızı tanımaya başlayınca, bir Rabbimiz ve yaratıcımız olduğunu, O’nun bize son peygamberiyle bir el kitabı gönderdiğini öğrendik. Bu kitabı açıp okumaya başladığımızda, çok tâlihli insanlar olduğumuzu gördük. Peygamberimizin çok büyük bir insan olduğunu, “âlemlere rahmet olduğunu”, onda “bizim öğreneceğimiz ve örnek alacağımız” pek çok özellik bulunduğunu yüce kitabımızdan öğrendik.
Acaba Peygamberimiz’i tanıtmak ve öğretmek için bugüne kadar neler yapılmış diye geriye dönüp baktığımızda, bir kitabın parıltısı gözlerimizi kamaştırdı. Bu kitap, yaklaşık 1000 yıl önce yaşayan Kādî İyâz’ın kaleme aldığı Şifâ-i Şerîf idi. Peygamber Efendimiz’i çeşitli yönleriyle en güzel ve en geniş şekilde tanıtan bir kitap. Bu kitabı yeterince anlamak ve onu yer yer açıklamak gerekiyordu. İşte bu sebeple Şifâ-i Şerîf Şerhi doğdu.
Şifâ-i Şerîf, Fahr-i Âlem Efendimiz’i hemen her yönüyle tanıtan bir kitaptı. Onun sadece yüz, beden ve ahlâk güzelliğini özlü bir şekilde anlatan bir kitaba daha ihtiyaç vardı. Bunu da yaklaşık 1200 yıl önce yaşamış olan İmam Tirmizî eş-Şemâilü’n-nebeviyye adıyla yapmış. Şifâ’dan sonra onu da tercüme ve şerh etmek nasip oldu, elhamdülillah.
Herhâlde toplumumuz değişim geçirdikçe başköşede duran kitaplar da değişiyor. Şimdilerde nerede durduğundan ziyade, geçmişte ümmet-i Muhammed nasıl bir özen göstermiş bu iki esere?
Bir kitabın medreselerde talebelere, câmilerde halka okutulması, bir ümmetin ona verdiği değerin bir ölçüsüdür. Bu ilginin daha da belirgin ölçüsü ise o kitabın üzerine şerhler, hâşiyeler yazılması, özetlenmesi yani ihtisar edilmesi, bir de muhtelif dillere tercüme edilmesidir.
Bu iki eser bu teveccühlerin her birine nâil olmuştur. Şifâ-i Şerîf üzerinde yapılan çalışmalar yüzden fazladır.
Bizim toplumumuz açısından?
Bu konuda selâtîn câmilerinin, vezirler ve vâlide sultanlar tarafından yapılan câmilerin vakfiyelerinde yer alan bir cümle hemen dikkatimizi çekiyor. Bu câmilerin bânileri vakfiyelerine, “Benim câmimde şifâhanlar tarafından Şifâ-i Şerîf okutulacaktır” diye vasiyetlerini kaydetmişler.
Benim hâlen Şifâ-i Şerîf okuduğum Eyüp Sultan Câmi-i Şerîfi’nde, cumhuriyet dönemine kadar iki şifâhân, farklı günlerde bu eseri okutmuşlar.
İkisini art arda mı okumalı ya da nasıl okumalı ya da bir arada yapılacak bir okuma sağlıklı olur mu?
Şifâ-i Şerîf, Server-i Enbiyâ Efendimiz’i her yönüyle anlatır. İçinde Şemâl-i Şerîf’teki konular da var. Ama muhtasar olarak var.
Önce Şifâ-i Şerîf’i okuyup Peygamber-i Âl-i Şân Efendimiz’i bütün yönleriyle genel olarak tanımak, sonra Şemâl-i Şerîf vâsıtasıyla onun şemâilini geniş bir şekilde okumak daha isâbetli olabilir.
Toplumumuza hangi bakımdan merhem olur bu eserler?
Teknolojinin getirdiği bazı kolaylıklar insanı cüretkâr yaptı. Kendine ve aklına aşırı güvenen insan tipleri ortaya çıktı. “Ben her şeyi bilirim”, “İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin benim kadar kültürü yoktu” iddiasında bulunan tipler görülmeye başlandı.
Bu akıl fukaraları, insanın sadece gördüğü, duyduğu ve dokunduğu şeyler hakkında fikir yürütebileceğini takdir edemiyorlar. Görünenin bir de ötesi olduğunu anlamıyorlar. Her şeyi fizik âlemden ibâret ve insan aklının her müşkili halledeceğini sanıyorlar. Günümüzün haddini bilmez insanı, aslında içindeki boşluğun farkındadır. Ancak o boşluğu nasıl dolduracağını, doyuracağını bilemiyor.
Şifâ-i Şerîf, Şemâl-i Şerîf ve benzeri eserler, boşlukta bocalayan insana, bilmediği ve tanımadığı bir başka âlem olduğunu ve o âlemden haber alan bir rehber bulunduğunu hatırlatır. O rehber, elinden tuttuğu zaman insanın sıkıntılarından kurtulacağını ve sâyesinde geleceğini kurtaracağını öğretecektir.
Yeni bir çalışmanın müjdesi var mı?
Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’i anlamamızı sağlayacak olan elbette hadîs-i şerîflerdir. Çünkü hadîs-i şerîfler Kur’ân-ı Kerîm’in tefsiridir. Bu bunalım döneminde en çok hadis okumaya ihtiyacımız var.
Bu düşünceyle ünlü muhaddisimiz İmâm Buhârî’nin el-Edebü’l-müfred adlı eserini tercüme ettim ve içindeki 1322 hadîs-i şerîfi kısa kısa açıkladım, iki cilt halinde yayımlanması için Tahlil Yayınları’na teslim ettim. Bu yıl bitmeden gün ışığına çıkacağını umuyorum.
M. Yaşar Kandemir, Şifa-i Şerif Şerhi ve Şemail-i Şerif Şerhi, Tahlil Yayınları.
Röportaj: Sadullah Yıldız
Henüz yorum yapılmamış.