Sosyal Medya

Güncel

Joanne Greenberg’in Sana Gül Bahçesi Vadetmedim romanından 15 alıntı

Edebi değeri açısından çok kıymetli görülmese de “Sana Gül Bahçesi Vadetmedim” romanının şizofreni hastalarıyla empati kurmak ve normallik kavramı üzerinde yeniden düşünmek adına farklı bir pencere açtığı söylenebilir.



Joanne Greenberg’in kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı ve ilk defa 1964 yılında yayınlanan Sana Gül Bahçesi Vadetmedim romanı Türkçeye 1989’da Metis Yayınlarıtarafından kazandırılmış.

Yazar bizzat yaşadığı psikolojik rahatsızlıktan hareketle, akıl hastalarının iç dünyalarına, dünyayı, hayatı ve insanları nasıl algıladıklarına dair önemli ipuçları verdiği romanında, toplumun yerleşik kurumlarına ve kalıplaşmış değer yargılarına da önemli eleştiriler getirir ve sorgular.

Şizofreni hastalığına yakalanan 16 yaşındaki genç bir kızın (Deborah) hayatını anlatan roman, onun gözünden deliliğin resmi tanımını veya “normallik” kavramını inceden inceye eleştirir. Mizahi bir tadı da olan bu eleştirilerden hastaneler, doktorlar, aileler ve kısacası kendilerini “anormal” kabul ettikleri akıl hastalarını kurtarmaya adamış insanlar da nasibini alır.

Edebi değeri açısından çok kıymetli görülmese de kitap, şizofreni hastalarıyla empati kurmak ve normallik kavramı üzerinde düşünmek adına farklı bir pencere açtığı söylenebilir.

Kitaptan derlediğimiz dikkat çekici 15 alıntı:

1. “Deborah büyük bir korkuyla, deliliğin sınırsızlığını, gücünü ve yarattığı dehşeti hatırlayıp başını salladı: Gerçekten olağanüstü bir şey. Evet, kesinlikle olağanüstü bir şey.”

2. “Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. Ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim. Sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim.”

3. “Okuduğu bütün kitaplar ona kesin ifadeler kullanmamasını, tartışmamasını ve duygularını belli etmemesini, neşeli ve yardımsever olmasını söylüyordu.”

4. “Adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?”

5. “Birinin cezası olmak hoşuma gidiyor; gerekli olduğum duygusunu veriyor bu bana.”

6. “Sevdiğiniz insanları korumak için hiçbir zaman dünyayı yeniden kuramayacağınızı anlatmaya çalışıyorum size.”

7. “Dünyaya özgü korku ve nefret, güneş gibi yaygın ve kapsayıcıydı, günlük ve kabullenilen şeylerdi.”

8. "Asıl acıtan şey, kendinden başka herkesin yaşamını yönlendiren güçlerce tekmelenip dışlanmak, yıllarca deli olarak yaşamak, kimseye bir şeyi anlatıp kendine inandıramamak."

9. “Çizgisel perspektifi anlamak için normal olmanın gerekmediğini söyleyin
onlara.”

10. “Kaçık kişi boynundaki ilmiği kopmuş biridir.”

11. "İnsanları gerçekten seversen bu yüzden canına okurlar. Onlardan nefret edeceksin, fakat onları seviyormuş gibi görüneceksin. O zaman sana saygı gösterirler. Fakat insanlardan nefret etmek ve onları da senden nefret ettirmekten başka yapabileceğin bir şey yoksa yaşamanın ne anlamı var ki? Herkesin herkesten nefret etmesi gereken bu dünyadan bıkmış usanmıştı."

12. “Delilik daima başkalarına göre vardır. Delilik sosyal ve entelektüel bir sapmadır. Biyolojik bir sapma değildir. Mahkemede ya da diğer her yerde deliliğin tek sınanma yolu kültürel statükoya uygunluktur. Psikiyatri mesleğinin eski rahiplikle bu denli benzerlik göstermesinin nedeni budur.”

13. “Bir doktoru sürdürdüğü entelektüel düzenin çürümüş olduğuna inandırma şansınız, bir polisi koruduğu sosyal düzenin çürümüş olduğuna inandırma şansınızdan daha fazla değildir. Eğer size inanırlarsa işlerini bırakmaları gerekir."

14. “Benim hastalığım, ağzına kadar dolup taşmış bir bardak. Senin küçücük damlan, taşan kısmın içinde çoktan eriyip gitti…”

15. “Anılar biçim olarak değişmeyebilir ama yıllar boyu önemlerinin vurgulanması onlara korkunç boyutlar kazandırabilir.”

Hazırlayan: Munise Şimşek

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.