Sosyal Medya

Kürsü

Gökhan Özcan- Sonsuz şarkı

Gökhan Özcan- Yeni Şafak



Bazen uzun bir yürüyüÅŸten sonra gelip alelade bir aÄŸacın altına oturuyorum” diye mırıldandı kendi kendine, “sanki o aÄŸaç kulağıma doÄŸru eÄŸilip, burada uzun zamandır benim gelmemi beklediÄŸini fısıldıyor.”
 
Ä°nsanın harita üzerinde bir yurdu olduÄŸu gibi zaman içinde de kendine yurt edindiÄŸi bir dönem oluyor. Geçip giden zamanlar içinde kendimizi daha fazla ait hissettiÄŸimiz bir yer, gönül otağını kurduÄŸumuz bir vatan... Hızla deÄŸiÅŸen bir dünyanın insanlarıyız. Ä°nsanlığın geçmiÅŸ çaÄŸlarına göre bizim yaÅŸadığımız ömürler sanki ardı ardına sıralanan birçok çağı içine sığdırıyor. 70’ler, 80’ler, 90’lar diye diziler yapılıyor, müzik seçkileri oluÅŸturuluyor, her dönemin kendine özgü giyim tarzı modası var. Her on yılda bir saç tarama ÅŸeklimiz, tıraşımız bile deÄŸiÅŸiyor. Dilin, edebiyatın, ÅŸiirin, hatta düÅŸüncenin bile dönemleri var. Biz bu dönemlerin her birinde kendi hayatlarımız bakımından baÅŸ rol sahibiyiz, bütün bu deÄŸiÅŸimi aynıyla yaşıyor, zamanla birlikte deÄŸiÅŸiyoruz. Üstelik bir yeni döneme geçtiÄŸimizde, geride bıraktığımız dönemleri de beÄŸenmez oluyoruz. “Nasıl giyiyormuÅŸuz o elbiseleri, çok komik” diyoruz eski fotoÄŸraflara baktıkça. “Ne kadar acayip fikirlerim varmış o yıllarda” diyor, gülüyoruz kendimize. Sanki bir hayat acemisi gibi önce yanlışları yapıyor, sonra doÄŸrusunu bularak ilerliyoruz. Bu böyle ama bütün bunlardan bağımsız olarak geçmiÅŸteki bir ÅŸeyleri özlemeden de edemiyoruz. Hatırımıza geldiÄŸinde içimizi ılıtan, burun direÄŸimizi sızlatan nice ÅŸey var o geçmiÅŸin içinde. Ä°nsanın böyle tuhaflıkları var iÅŸte; bir yandan giyimine kuÅŸamına, ÅŸiirine müziÄŸine, fikrine sanatına burun kıvırdığımız geçmiÅŸle, diÄŸer yandan içimizde bıraktığı izlerle hemen her gün özlemle andığımız geçmiÅŸ aslında aynı geçmiÅŸ... Ä°nsan bir yandan zevk olarak, fikir olarak, duygu olarak sürekli bir tekamül içinde olduÄŸuna kendini inandırmak istiyor ama diÄŸer yandan kendisi için deÄŸerli olduÄŸunu bildiÄŸi bir çok ÅŸeyin elinden geçip gittiÄŸine, geride kaldığına yanmadan edemiyor. Ä°nsanın yaÅŸadığı yer, yurdu, vatanı da öyle deÄŸil midir? Bir yanımız hep gitmek, baÅŸka yerler görmek, baÅŸka ÅŸeyler yaÅŸamak istiyor. DiÄŸer yanımız adeta toprağından filizlendiÄŸi, yeÅŸerdiÄŸi, havasını suyunu içine çekerek boy attığı, kendini bildiÄŸi yerden ayrılmayı, uzaklaÅŸmayı içine sindiremiyor. Ä°nsanın topraklar içinde olduÄŸu gibi, zamanlar içinde de kendini daha fazla ait hissettiÄŸi bir vatanı var. Ve orada hasret ve vuslat bir arada, iç içe, koyun koyuna yaşıyor.
 
“Dünyanın bilmediÄŸimiz bir yerinde bir güzellik olduÄŸunda mesafeler nasıl da ortadan kalkıyor” dedi beyaz saçlı adam, “sanki hiç uzağına düÅŸmemiÅŸiz gibi!”
 
“Sen burada olmadığında burası çok yalnız/ Åžarkı söylemeyen bir kuÅŸ gibi” diyordu unutulmaz ÅŸarkısı ‘Nothing Compares To You/ Hiçbir ÅŸey Seninle Kıyaslanamaz’’da Sinead O’Connor gözyaÅŸları içinde... O klibi kaç kere izledik, o ÅŸarkıyı kaç kere dinledik, bilmek imkansız... Åžimdi o Sinead O’Connor, gerçekten ‘hiçbir ÅŸeyle kıyaslanamaz olan’ı buldu, Müslüman oldu ve ismini Åžüheda Davitt olarak deÄŸiÅŸtirdi. HoÅŸgeldin diyoruz bütün kalbimizle, bu bahçede bütün kuÅŸların sonsuz bir ÅŸarkısı var.
 
“VereceÄŸim sır çok basit: Ä°nsan ancak yüreÄŸi ile baktığı zaman doÄŸruyu görebilir. GerçeÄŸin mayası gözle görülmez” diyordu Küçük Prens. GerçeÄŸin mayalandığı gönüllere selam olsun.
 
“Bazen söz bir yere varır” dedi meczup, “orada yıllarca sabırla söyleyeni bekler”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.