Sosyal Medya

Ezanın Türkçeleştirilmesi projesi Reşit Galib’in değil Atatürk’ün emri

Kenan Alpay- Yeni Akit



Klasik ve kliÅŸe saÄŸ-muhafazakâr reflekslerle siyasetin kat edebileceÄŸi bir mesafe var ama bu mesafe çok yavaÅŸ ve sınırlı olduÄŸu gibi geri dönüÅŸ riski çok yüksektir. Despotik karakterini sergilemek üzere devletin ideolojik ve örgütsel açıdan çok güçlü olduÄŸu dönemlerde topluma nefes aldırmak gibi bir iÅŸlevi olsa da bu refleks ahlaki, siyasi ve ideolojik açıdan çok ciddi açmazları beraberinde getirmektedir.
 
Andımız törenlerine iliÅŸkin yaÅŸadığımız son tartışma bu kliÅŸe söylem ve duruÅŸun hâlâ çok muteber ve yaygın olduÄŸunu göstermedi mi? Nasıl diye soracak olursanız ÅŸu birkaç sorunun cevabını arayarak iÅŸe baÅŸlayabiliriz. Bürokratik oligarÅŸinin siyasi ve ideolojik temelleri başında Mustafa Kemal’in yer aldığı Tek Parti döneminde atılıp ihtilalci uygulamalarla tahkim edilmedi mi? Toplumun Ä°slami kimliÄŸinden hayat tarzına, kılık kıyafetinden takvimine, alfabesine, eÄŸitim öÄŸretim anlayışına, tarih ve dil geleneÄŸine deÄŸin bütün bir varlığını zorbaca uygulamalarla altüst etmeye giriÅŸen Atatürkçülük ve Kemalizm deÄŸil miydi? Andımız söylemi ve pratiÄŸini de bu despotik geleneÄŸin bir parçası olarak deÄŸerlendirmekten baÅŸkaca seçenek bulunmuyor önümüzde.
 
Siyasi ve İdeolojik Temelleri Tartışmak
 
Seksen küsur sene boyunca bütün okullarda eÄŸitim öÄŸretime baÅŸlamanın birinci ÅŸartı olarak dayatılmış ulusalcı bir and ve töreni yürürlükten kaldırabilmek çok büyük bir siyasi hamledir. Üstelik bu and töreni, kiÅŸi ve ulus kültüne yaslanan militarist bir tarzı küçücük çocukların zihinlerine, duygularına ve davranış biçimlerine derin bir biçimde kodlamayı hedefliyorsa kaldırılmasının önem ve deÄŸeri bir kat daha artar. Ata/Türkçü and metni ve töreni ırkçı ayrımcı bir kimliÄŸi çocukların karakteri haline getirmeyi amaçladığı kadar Ä°slam dışı seküler-laik bir hayat algısını da inÅŸa etmeyi de öncelediÄŸini kimse inkâr edemez.
 
Bürokratik oligarÅŸinin bileÅŸenlerinden biri olarak Danıştay’ın baÅŸörtüsü kararından kat sayı kararına deÄŸin sicilinin ne kadar kötü ve kabarık olduÄŸu malum. Danıştay’ın son olarak verdiÄŸi andımız kararı bu karanlık ve despotik geleneÄŸin bir devamı olarak gözüküyor. Ne var ki baÅŸta MHP ve lideri Bahçeli’yi olaÄŸan üstü düzeyde heyecana sevk eden, kimi itirazları Ata/Türkçü tehdit ve tahkire tabi tutan saldırgan tutumlar saÄŸlam bir duvara toslamış durumda. Ata/Türk milliyetçiliÄŸinin bu militarist töreni bütün topluma dayatmak için çok güçlü bir fırsat yakaladığına inandığı anda üzerine yatırım yaptığı pek çok ÅŸeyi kaybetmeye ramak kalmış durumda.
 
Danıştay kararıyla andımız dayatmasının tekrar start alma ihtimaline karşı EÄŸitim-Bir-Sen ve Özgür-Der’in protesto eylemleriyle karşılık verdi fakat diÄŸer taraftan ne akademide ne sivil toplumda ne de medyada Danıştay ve andımız üzerinde ciddiyetle durulabildi. En saçma haliyle bu iÅŸi yine “Danıştay’daki kripto Fetöcülerin provokasyonu”na baÄŸlayıp yüksek yargı bürokrasisindeki Kemalistleri, Türk ulusalcılarını temize çıkarma giriÅŸimleri sahne aldı. “Aman MHP gücenmesin, Bahçeli’yi kızdırmayalım da ittifakı riske atmasın, Kemalist ulusalcıları Fetöcülerin ayartmalarından özenle koruyalım” lobisi yine tam isabetle “büyük resmi gördü”, yine büyük bir maharetle “üst aklın oyunu”nu bozdu, maÅŸallah.
 
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın Åžura-yı Devlet’ten Danıştay’a Uluslararası Sempozyumu’nda yaptığı konuÅŸmada hem andımız metninin içerik ve iÅŸlevini hem de Danıştay’ın aldığı kararın siyaseti vesayet altına alma giriÅŸimini ÅŸiddetli bir eleÅŸtiriye tabi tutması taÅŸların belli bir oranda yerine oturmasını saÄŸladı. Kötü olan ve iyice belirginleÅŸen tabloysa ÅŸuydu; CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan konuÅŸuncaya, tarafını ve duruÅŸunu beyan edinceye kadar ‘en hakiki reisçi’ ve ‘en hızlı dava adamları’ dahi asla ve asla renk vermiyordu.
 
Dokunmayalım, Åžiddetli Çarpar!
 
Meselenin idari bir boyutu olduÄŸu muhakkak ancak asıl mecra siyasi ve ideolojik alanda kendini gösteriyor. Andımız metnini yazan ve bakan olduÄŸu dönemde Milli EÄŸitim müfredatına sokan kiÅŸi Dr. ReÅŸit Galip’tir elbette ki. Ancak Ata/Türk milliyetçiÄŸini siyasetini ReÅŸit Galib’e yaslayarak tartışmak makul ve sonuç alıcı deÄŸil. ReÅŸit Galib’in Türkçe Ezan tartışmalarında da önemli bir misyon üstlendiÄŸi aÅŸikar olmakla beraber kararı yürürlüÄŸe sokan kiÅŸi Tek Adam’dır. Kafatası ölçümünde ne kadar heveskâr olduÄŸu ortada olsa da Türkleri kafatası brakisefal mi yoksa dolikosefal mi tartışmalarını bir devlet sorunu haline sokan kiÅŸi Atatürk’tür. Manevi kızı Afet (Ä°nan) hanımı Anadolu’nun dört bir tarafında hatta mezarlar kazarak kafatası ölçümü projesinin başına getiren kiÅŸi ReÅŸit Galib deÄŸil Atatürk’tür. Hem devlet arÅŸivleri hem de Afet Hanım’ın, Åževket Aziz Kansu’nun çalışmaları kafatası ölçümleriyle alakalı Atatürk tarafından devlet imkânlarının nasıl seferber edildiÄŸine iliÅŸkin tüm belgeleri önümüze sermektedir.
 
“Ata/Türk milliyetçiliÄŸi asla ırkçı-kafatasçı deÄŸildir” söylemi çirkin bir masaldan, bütün bir toplumu enayi yerine koyan ahlaksız bir kara-propagandadan ibarettir. Türk Tarih Tezi tartışmalarını unutturmaya kalkışmak, tarih ders kitaplarında iÅŸlenen ırkçı-ulusalcı tezleri görmediÄŸimizi sanmak beyhudedir. Ezanın Türkçe okutturulması projesi de ReÅŸit Galib’in deÄŸil Atatürk’ün emriyle Müslüman topluma çok büyük acılar yaÅŸatılarak hayata geçirilmiÅŸtir. Atatürk’ün 1932’de beyan ettiÄŸi Türkçe Ezan emri bütün minare ve mescidleri zehirlemiÅŸtir. ReÅŸit Galip önemli de olsa Ata/Türk’e Tapmak olarak isimlendirilen bu süreçte bir aparattır sadece. Andımız törenleri ve Türkçe Ezan zulmünde ReÅŸit Galib’in günahlarını sıralamaktan her nasılsa Gazi PaÅŸa’ya kimse sıra getiremiyor!
 
Türkiye eÄŸer askeri vesayetle sadece idari olarak hesaplaÅŸarak önünü açabileceÄŸini, geleceÄŸini teminat altına alabileceÄŸini zannediyorsa büyük bir yanılgıya ve tuzaÄŸa düÅŸer. Bürokratik oligarÅŸiyle siyasi ve ideolojik olarak hesaplaşılmadan hukuk devleti kurulamaz. Siyasi ve ideolojik tartışmaları CHP’ye dair sığ ve kısır bir kulis tartışmasına dönüÅŸtürmek telafisi imkânsız bir kaybı iÅŸaretlemektedir. KılıçdaroÄŸlu’nun gaflarını teÅŸhir edip alay konusu yaparken eleÅŸtiriyi Ä°smet Ä°nönü’yle sınırlamak hem bir fayda getirmez hem de tarihi gerçeklere aykırı hareket etmek olur. “BulduÄŸumuz her fırsatta (haklı olarak) Ä°smet’i tokatlayalım, ReÅŸit’i haÅŸlayalım ama Gazi PaÅŸa’yı asla bu sürecin bir parçası kılmayalım” ÅŸeklinde özetlenebilecek bir siyaset anlayışı epeyce göze batıyor.
 
Gazi PaÅŸa mistisizmi üretmenin, “Gazi PaÅŸa çok iyiydi ama etrafındakiler onu istismar ediyor hep” gibi bir jargon üretmenin sadra ÅŸifa olacak bir yönü bulunmuyor. Ata/Türk milliyetçiliÄŸinin ideolojik, siyasi ve tarihsel misyonuyla siyasi ve hukuki düzlemde hesaplaÅŸmadan Türkiye’de siyasetin özgürleÅŸtirici bir rol oynaması hiç de mümkün deÄŸildir. Resmi ideolojinin kültleÅŸtirdiÄŸi Atatürk’e selam durarak Atatürkçülerle mücadele edilemez. Hele ki son dönemde ulusalcılık/milliyetçilik ideolojisi ve figürlerini yerli ve milli sayarak sahiplenmenin bürokratik oligarÅŸiye hayat vermek anlamına geleceÄŸi akıllardan hiç çıkarılmamalı. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.