Kürsü
Yasin Aktay- Kaşıkçı cinayetinin bir hedefi de Türkiye idi
Follow @dusuncemektebi2
Yasin Aktay- Yeni Åžafak
Kaşıkçı cinayetiyle ilgili detaylar ortaya çıktıkça olayın tek hedefinin Kaşıkçı olmadığı da daha iyi anlaşılıyor. Kaşıkçı’nın, katillerini kızdıran, öfkelendiren fikirleri ve yaklaşımları vardı elbet. Muhalefete akıl verebilecek, onların muhtemel örgütlenmelerinde anahtar rol oynayacak bir etkinliÄŸi ve yeteneÄŸi de vardı.
Bunların onun öldürülmesi için yeterli bir sebep olduÄŸu düÅŸünülebilir. Ama öldürülürken yapılan ve kısmen uygulanan bir detay, planın aynı zamanda Türkiye’yi de hedef aldığı, hatta Türkiye’nin vurulmasının Kaşıkçı’nın yok edilmesinden daha öncelikli bir hedef olabileceÄŸini akla getiriyor.
Detay, Kaşıkçı’nın yerine geçmek üzere hazırlanan dublör. Kaşıkçı’yı öldürmek için taa Riyad’dan özel olarak seçilen, boyu Kaşıkçı’nın boyuna uyan dublör Mustafa Muhammed el Medeni, sabaha doÄŸru havaalanına inen özel uçakla getirilmiÅŸ.
Dublör Medeni’nin 15 kiÅŸilik infaz ekibindeki tek rolü kılık deÄŸiÅŸtirerek belli bir vakitte kameralara göstere göstere dışarı çıkıp Sultanahmet’e gitmek ve orada girdiÄŸi bir tuvalette kaybolmak. GirdiÄŸi tuvalette yanında taşıdığı kendi kıyafetlerini girerek çıktığında hiç dikkat çekmeyeceÄŸi hesaplanmış.
Bu plan uygulanmış da. Olaylar baÅŸka türlü geliÅŸmiÅŸ olsaydı, yani bu büyük foya ortaya çıkmamış olsa, bugün bütün dünyanın izini arayacağı Kaşıkçı’nın en son Sultanahmet’teki bir tuvalette görüldüÄŸüne ve oradan kaçırılmış olduÄŸuna dair bir senaryonun yansımalarını izliyor olacaktık.
Hiç kuÅŸkunuz olmasın, böyle bir senaryoda Suudi Arabistan tarafına düÅŸecek olan rol dünyaca tanınan saygın, güçlü entelektüel vatandaÅŸlarına ne olduÄŸunun peÅŸine düÅŸmek ve bunun hesabını Türkiye’den sormak olacaktı. Ortada bir ceset olmayacaktı ama Türkiye topraklarında kaçırılmış, akıbeti meçhul olmuÅŸ bir Kaşıkçı profilindeki bir Suudi Arabistan vatandaşının baÅŸta Türkiye’den umut besleyen Ä°slam dünyasının entelektüellerine, yatırımcılarına, sıradan vatandaÅŸlarına ne mesaj vermiÅŸ olacağını tahmin edebilirsiniz.
“Güvenilmez bir ülke olarak Türkiye”ye dair mesajların emirlerindeki maaÅŸlı trol ordularına verilmek üzere çoktan hazırlanmış olduÄŸuna emin olabilirsiniz.
Türkiye ise tuvalette sırra kadem basmış dünyaca ünlü bu saygın ÅŸahsı koruyamamış olmanın utanç verici durumunda kendini savunmak durumunda kalacaktı.
Kaybolmak için Sultanahmet de tesadüf olarak seçilmemiÅŸtir. Sultanahmet dünyada Ä°stanbul’un en önemli sembolü, hiçbir turistin uÄŸramadan Ä°stanbul’u gördüm diyemediÄŸi en önemli mekan.
Bu plan her ÅŸey yolunda gitmiÅŸ olsa gene de iÅŸler miydi? Elbette Türkiye aksini ispatlayacak bir çok hamle yapardı, ama kendini anlatıncaya kadar atını alan algılar Üsküdar’a varmış olurdu.
Tekrar söyleyelim. Ortaya çıkan bilgilere göre hesaplayamadıkları tek ÅŸey dışarıda Kaşıkçı’nın niÅŸanlısının onu bekliyor olduÄŸuydu. Nitekim Hatice hanım artık birilerini aramak gerektiÄŸine karar verinceye kadar bile daha erken bir vakitte konsolosluk görevlilerine Kaşıkçı’yı sorarken varlığını belli ettiÄŸinde içeride veya konsolosluk residansında bir paniÄŸin baÅŸlamış olduÄŸu ve o saatten itibaren ellerin ayakların birbirine dolanmaya baÅŸlamış olduÄŸu anlaşılıyor.
Buradan yakalanma üzerine hiçbir yedek planın yapılmamış olduÄŸu ve her ÅŸeyin yolunda gidecek ÅŸekilde planlanmış olduÄŸu da anlaşılıyor.
Bu planınsa Kaşıkçı’yı yok etmenin ötesinde olduÄŸu da artık net... Dublör üzerinden gidildiÄŸinde Türkiye’ye yapılmak istenen saldırı deÅŸifre olmuÅŸtur. Bundan dolayı Türkiye sadece Kaşıkçı cinayetindeki insani sorumluluÄŸunu yerine getirmek durumunda deÄŸil. Onun ötesinde kendisine yönelik taammüden yapılmak istenen korkunç bir suikastın da hesabını sormak durumundadır.
KılıçdaroÄŸlu’nun aklındaki deli sorular
Bütün dünya Kaşıkçı cinayeti meselesinde Türkiye’nin izlediÄŸi yolu büyük bir takdir ve hayranlıkla izliyor. Gerçekten Türkiye tam bir dünya krizi potansiyeli taşıyan bu olayın sayın CumhurbaÅŸkanımızın tek kelimeyle muhteÅŸem idaresi bütün dünyaya örnek oluÅŸturmaktayken KılıçdaroÄŸlu’nun sırf muhalefet olsun diye sergilediÄŸi performans da ibretle seyrediliyor.
“Bari burada yapma” denilecek yerdeyiz. Ama KılıçdaroÄŸlu kendini tutamıyor, tam da burada bile huyunun gereÄŸini yapıyor. Yaptıklarıyla cinayeti iÅŸleyenlerin deÄŸirmenine su taşıyor, cinayetle ilgili ortadaki kesinleÅŸmiÅŸ bilgileri bile tartışmaya açarak canilerin trollerine malzeme veriyor.
Bir de “aklımda zehir sorular” triplerinde, sorup öÄŸrenmeden, bilmeden arka arkaya saçma sapan sorular sıralıyor.
Zırva tevil kaldırmaz diyecektim ama benim ismimi zikrederek kendince ortaya koyduÄŸu çeliÅŸkiyi boÅŸ geçemezdim. Çünkü en iyi ihtimalle zihnindeki zaman-mekan ayarının bozukluÄŸunu çok iyi gösteriyor bu deli sorusu.
Benim 16:41’den sonra Hatice Cengiz’den aldığım telefon üzerine bütün ilgilileri bilgilendirdiÄŸimden yola çıkarak bir saat sonra Ä°stanbul genel havacılıktan kaçan katillerin neden yakalanmadığını, nasıl kaçabildiklerini soruyor. Tabi bunu ne zaman soruyor? O insanların gerçekten katil olduÄŸunun anlaşıldığı 22 gün sonra. Peki o bir saat içinde bu insanların katil olduÄŸu biliniyor mu? Hayır. Kaşıkçı’nın öldürülmüÅŸ olduÄŸu biliniyor mu? Hayır. O insanların Kaşıkçı’nın kaybolmasıyla ilgili oldukları biliniyor mu? Elbette hayır. Peki yarım saat içinde alınmış bilgiye dayanılarak diplomatik bir heyet hangi gerekçeyle alıkoyulabilir?
KılıçdaroÄŸlu’nun zihnindeki zaman ayarı bunu mümkün görüyor olabilir ama 20 gün sonra edindiÄŸi bilgilerin 20 gün önce elde olmadığını hesaplayamıyor belli ki.
DoÄŸrusu ilk deÄŸerlendirmede kaçırılma ihtimali üzerinde durulan Kaşıkçı’nın havaalanından kaçırılmasına karşı tedbir alınabilirdi. Peki bu tedbir alınmış mıdır? Alınmıştır. Katillerin çıkış görüntüleri ekranlara yansıdı nitekim. Çantaları ve üzerleri hem elektronik cihazla hem de elle aranmış. Kaşıkçı zaten yanlarında yok, onun parçalarını barındırabilecek bir paket de yok. Onun ötesinde KılıçdaroÄŸlu’na kalan sadece laf olsun muhalefet torbası dolsun.
Henüz yorum yapılmamış.