Sosyal Medya

Güncel

Cemil Meriç’e göre kadın ruhunun anahtarı

Cemil Meriç’e göre kadın ruhunun anahtarı merkezinin kendi dışında oluşudur. Kadın kendini çocuğuna adayarak ölümsüzlüğü yakalamaya çalışır. Erkek ise kafasıyla, kalbiyle veya eliyle ulaşmak zorundadır ebediyete.



Cemil Meriç’in Kırk Ambar kitabında kadın meselesini farklı perspektifte ele alıyor. “Kadın Ruhu” baÅŸlığını taşıyan bölümün bir kısmını iktibas ediyoruz:

Kadın ruhunun anahtarı, merkezinin kendi dışında oluşu

Ne lüzum var inkâra: Erkek baÅŸka, kadın baÅŸka. Bir roman alın elinize. Eski veya yeni bir ÅŸiir alın. Kadın kahramanların yerine erkek oturtun. Meselâ Tevrat'la Ä°ncil'in kadınlarını bir an erkek olarak düÅŸünün: Rebeka, Noemi, Ruth, Marie, Madeleine. Helene'i, Hecube'ü bırakın onları... Balzac'ın Eugenie'sini, W. Scott'un Rebeca'sını, Dickens'in Dorrit'ini erkek farzedin. Karşınıza nasıl gülünç nasıl hilkat garibesi çehreler çıkacak.

Herkesin bildiÄŸi vücut ve ruh farkları bir yana, kadını erkekten ayıran önemli bir fark var. AÅŸağı yukarı ötekilerin temeli bu fark. Kadın özgecidir, daha doÄŸrusu merkezi dışındadır. Yani hazlarının da, kaygılarının da bir baÅŸkasıdır kaynağı. SevdiÄŸi ve sevilmek istediÄŸi biri: Koca, çocuklar, baba, dost vs...

Çevresindekilerin ne sevinçlerine yabancı kalabilir, ne acılarına; kadın onlarsız kâm alamaz hayattan. Onlara beÄŸendirmek için yaratır, onlar beÄŸenmiyor diye yıkar. Onların hoÅŸuna gitmeye çalışır. Damak zevkleri de kulak, göz, kafa zevkleri de vız gelir kadına. DüÅŸündüÄŸü ve kendisini düÅŸünen biri yoksa, kendisiyle beraber kâm alacağı, kendisiyle beraber hareket edeceÄŸi, kendisi için hareket edeceÄŸi biri yoksa zevk almaz hayattan, yaratamaz, iÅŸ göremez. BaÅŸkaları kendisiyle ilgilenmeyince, kendisi için yaÅŸayan, kendisi için hayatını fedadan çekinmeyen biri olmayınca mahvolur. Böyle birine kavuÅŸunca coÅŸar, üzülüyorsa böyle birinden mahrum olduÄŸu içindir. Asabiyetleri böyle birini beklediÄŸinden. Aydınlatacağı biri yoksa alevi söner kadının.

Erkek öyle mi? Ne egoisttir o. Daha doÄŸrusu merkezi kendi içindedir. Yani yaÅŸadığı dünyanın merkezi kendi ÅŸahsı, kendi çıkarı, kendi hazları, kendi meÅŸgaleleridir.

Tek başına yaÅŸayabilir erkek, hayatın tadını çıkarabilir. Çevresindekiler sevinçliymiÅŸ, üzüntülüymüÅŸ ona ne! Ä°lgilenmez baÅŸkalarıyla. Onlar da kendisiyle ilgilenmeyince fazla üzüntü duymaz. Kendi rahatını düÅŸündüÄŸü için her heyecandan kaçmak ister. AÅŸksız da yaÅŸayabilir, kinsiz de. Sevinçli olmuÅŸ veya olmamış aldırmaz. BaÅŸkaları beÄŸenmiÅŸ veya beÄŸenmemiÅŸ umurunda mı? ÇizdiÄŸi yolda yürür gider. Damak, göz, kulak zevklerine bayılır. Zengin olacak, hükmedecek herkese, kafasını geliÅŸtirecek. Hazların merkezi kendisi.

Çocuklara bakın: Kız, bebeklere düÅŸkündür. Erkek, tüfeÄŸe. Kız anne olmak ister, öÄŸretmen, hastabakıcı olmak ister. Küçüklerle oynamaktan, onları okÅŸamaktan, okÅŸanmaktan hoÅŸlanır. Kendisini annesine veya hocasına beÄŸendirmek için deli divane olur. Erkek kendinden büyüklerini arar. Ya arabacı olmak ister, ya general. Kumanda edecek, herkes boyun eÄŸecek ona. Durup dururken yardım etmez annesine. Ya korktuÄŸu için yardım eder, ya bir mükâfat beklediÄŸi için.

Ä°nsan yedisinde ne ise yetmiÅŸinde de odur. YaÅŸlanan erkek kavgadan çekilir. BaÅŸkasının kendisiyle ilgilenmesini ister, ama kendisi hiç kimseyle ilgilenmek istemez. YaÅŸlanan kadın hayat kavgasından çekilmek ÅŸöyle dursun, çalışma sahasının daraldığını gördükçe kendini yer. Daha çok çalışmak ister, daha hassaslaşır. Kendini baÅŸkalarına feda edemeyince, ister ki baÅŸkaları doÄŸruluÄŸuna inandığı davaları için fedakârlık yapsınlar. Tapar torunlarına. Yavruları onun için hem büyük bir dert, hem büyük bir hazdır. Çocuklarından çok torunları için çırpınır. Kimsenin yaptıklarını beÄŸenmez. Hep iÅŸ arar kendine. Hep kaygı arar.

Arkada kalan yılların yalnız üzüntülerini hatırlar. Hayatın tadını çıkaracağı yıllarda eskisinden bin kat beter üzülür.

Kadının hayatında en bahtiyar çaÄŸ, bütün varlığını ailesine, bütün varlığını cemiyete verebildiÄŸi çaÄŸdır. Gerçek ve tabii bir heyecan. Kendi baÅŸkaları için çırpınır, baÅŸkaları onun için. Kadın çocuÄŸu için hem sütanne hem terbiyeci, hem sevgili olduÄŸu yıllarda bahtiyardır.

UÄŸrunda didineceÄŸi kimsesi yoksa, kendine baÄŸlanacağı, kendine baÄŸlayacağı kimsesi yoksa; ölür gider kadın. EvlenmemiÅŸ bir kız düÅŸünün. Ne kardeÅŸi var, ne yeÄŸeni. Sevmiyor ve sevilmiyor. Acılarını dindirecek kimsesi yok. Fedakârlık edemiyor. Duyguları hiç kimsenin iÅŸine yaramıyor, ne öÄŸretmen, ne hemÅŸire. Canlı bir hedefi yok. Ne olur bu kızcağız? Solar ve kurur.

Ä°ÅŸsizlik, ilgisizlik, en büyük felâket kadın için. Heyecansız bir hayat, baÄŸlanamamak, kendine baÄŸlayamamak. Ölümden beter. Falcılara kulak verin. Asırlardan beri kadın ruhuna eÄŸilen falcılar onun gerçek ihtiyaçlarını en iyi dile getirebilendir. Söyledikleri her ülkede, her devirde aynı: "Çok içlisin, birini seviyorsun, ondan başın dertte, ama yakında o da sevecek seni, evleneceksiniz, birçok çocuÄŸunuz olacak."

Fal baktıran erkekse, aÅŸağı yukarı ÅŸunları duyarsınız: "Zengin olmak için elinden geleni yaptın, ama yakında muradına ereceksin, herkes zekana hayran kalacak, servet ve kudret sahibi olacaksın."

Kadın neden baÅŸkası için yaÅŸar?

Yalnız kadın mı? DiÅŸi hayvanlar da, bitkiler de baÅŸkası için yaÅŸar. Çiçekler taç yapraklarını feda ederler aÅŸka. DiÅŸi, kendini feda etmese hayat bir hamlede sona ererdi. Kadının bu fedakârlığı daha derin bir içgüdüden geliyor. Erkekte de kadında da hep aynı içgüdü. Büsbütün ölmemek kaygısı. Ölünceye kadar bunun için didinmiyor muyuz? Bir gönülde, bir kitapta, bir mermerde yaÅŸamak. Tabiat bu kubbede hoÅŸ bir sada bırakmamız için yaratmış, bir vücutta yeniden gençleÅŸmek veya kafamızdan bir dünya yaratmak. Sonsuza damgamızı vurmak.

Bu amaca varmak için hangi acıya katlanılmaz? EbedîleÅŸmek için ölmek. Anne çocuÄŸu için her fedakârlığa katlanır. Erkek, eseri için. Acı bir ÅŸehvet olur onlar için. Batan gemiden çocuklarını kurtaran kadın gülerek can verir. Sanatkâr heykelini, kitabını, bestesini kurtarmak için meydan okur kâinata. Ä°htiras, yani bir eserde gerçekleÅŸmek, bir eserde yaÅŸamak arzusu, hem erkeÄŸi kanatlandırabilir, hem kadını. Ama aÅŸkta ebedîleÅŸmek yalnız kadının imtiyazı. Ancak anne ölümsüzlüÄŸünü bütün geniÅŸliÄŸi ile duyabilir. Varlığından bir parça geliÅŸecek, istikbali fethedecek, yaÅŸayacaktır. AÄŸaç meyve vermiÅŸtir artık. Kadın bunun için aÅŸka susuzdur. Kendini sevgiye ve sevgiliye adayışı bundan. BaÅŸka biri için yaÅŸayan onu sezmek, anlamak ihtiyacındadır. Kadın, bunun için daha çok sezgi, daha çok duygu. Hayatı yaratmak, yani baÅŸkasında yaÅŸamak. Onu yarınlara götürecek olan: ÇocuÄŸu.

Erkek için öyle mi? Onu ebediyete götüren köprü, çocuÄŸu deÄŸildir. Vücudundan bir vücut çıkaramaz. O kafasıyla, kalbiyle veya eliyle yaratmak zorundadır, ebediyetini. Bunun için de varlığının merkezi kendisi. Kılavuzu, aklı ve menfaatleri. Erkek hayatını feda eder de ihtiraslarından vazgeçemez. Yalnız kadın baÅŸkaları için yaÅŸar demek istemiyorum. Bütün erkekler bencildir gibi bir iddiam da yok. Birçok kadınlar da bu anlamda erkek, birçok erkekler bu anlamda kadındır. Cinslerin ruh dünyasını kesin çizgilerle birbirinden ayırmak imkânsız. Ama kadının kaderine hükmeden bu alterocentrisme; erkeÄŸin kiÅŸiliÄŸini biçimlendiren ise egocentrisme.

 

Cemil Meriç, Kırk Ambar, Ötüken yayınları, Ä°stanbul, 1980.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.