Kürsü
İbrahim Kiras- Eski tartışmanın banttan yayını
Follow @dusuncemektebi2
Ä°brahim Kiras- Karar
Son günlerde neredeyse toplumun bütün kesimlerinin dahil olduÄŸu “Andımız” polemiÄŸi baÄŸlamında konuÅŸulanlar bana çok tanıdık geliyor. Ondokuzuncu asırda Osmanlıcı, Türkçü ve Ä°slamcı aydınlar arasındaki “milli kimlik” tartışmalarının banttan yayınını seyrediyoruz sanki
Hemen hemen Tanzimat’tan itibaren üzerinde kafa yorulup müzakere edilen ve ancak yirminci asır başında fiili durum ÅŸeklinde bir neticeye ulaÅŸmış -yani gerçek anlamda çözülmemiÅŸ- olan mesele hakkında serdedilen görüÅŸler, öneriler, itirazlar vs. bugün konuÅŸtuklarımızla hemen hemen aynıydı. Yüz sene sonra o noktadan ileriye bir arpa boyu yol gidememiÅŸ olmamız üzücü. DoÄŸal sosyolojik geliÅŸmenin bu kadar yavaÅŸ seyretmesi -ve hatta yer yer ileriye deÄŸil geriye doÄŸru iÅŸlemesi- aynı zamanda toplumsal düzenin saÄŸlığı açısından tehlike habercisi sayılmalı.
Osmanlı’nın son yüzyılında da kuÅŸatıcı, kapsayıcı, ortak bir millet kimliÄŸine ihtiyaç olduÄŸu hususunda ihtilaf yoktu. Bugün de yok gibi. Ancak bu milletin veya ortak kimliÄŸin adının ne olduÄŸu konusunda uzlaÅŸma yoktu. Bugün de yok görünüyor.
***
ModernleÅŸme sürecinde “Osmanlı milleti” diye bir kimlik adlandırmasıyla tanıştık ilk önce. Cumhuriyet dönemine kadar -yani Osmanlı adının anlamının ortadan kalkmasına kadar- kimlik tartışmalarımız bu kavramın içeriÄŸi veya kapsamı üzerineydi…
Tanzimat Fermanındaki “bilâ tefrik-i cins-ü mezhep” ifadesi, “din ve milliyet ayırmaksızın” demektir ki Osmanlı’nın kadim “milletler sistemi”nden vaz geçildiÄŸinin ilanıdır bu. Çünkü “milletler sistemi”ne göre Osmanlı uyruÄŸu olan vatandaÅŸlar (daha doÄŸrusu “kullar”) dinî aidiyetleri itibarıyla Ä°slam milleti, Yahudi milleti, Ortodoks milleti… vs diye tasnif edilen toplulukların mensubu sayılıyorlardı.
Tanzimat kadroları ülkenin modernleÅŸmesi amacı doÄŸrultusunda yapılması gereken iÅŸlerin başında Fransız modeline uygun bir vatandaÅŸlık düzenine geçilmesini görüyorlardı. BaÅŸka türlü uyrukların devlete sadakatini temin etmenin artık mümkün olamayacağını görüyorlardı. Milliyetçilikler çağındaydık… Etnik toplulukların hemen hemen tamamında bağımsız millet olma arzusu uyanmıştı… Ä°ÅŸte bu yüzden kadim milletler sistemi “alelacele” terk edildi; dini ve milliyeti ne olursa olsun devletin bütün tebaası eÅŸit vatandaÅŸlar olarak ilan edildi. Ancak eÅŸitlik ilan edince eÅŸitlik gerçekleÅŸmiyor her zaman. Sosyolojik ÅŸartlar deÄŸiÅŸmeden sosyal düzen de talimatla deÄŸiÅŸmiyor.
Yeni vatandaÅŸlık rejimi eÅŸit ve imtiyazsız bir Osmanlı milleti yaratmayı hedeflemiÅŸ; ancak neticede arzu edilen amacın aksine Hıristiyan unsurun imtiyazlı bir kitleye dönüÅŸmesine yol açmıştı. Çünkü toplumsal “altyapı” deÄŸiÅŸmiÅŸ deÄŸildi. O günkü uluslararası düzen de hem ekonomik gerekçelerle hem de -bizim terk etmemiz istenen- din kardeÅŸliÄŸi motivasyonuyla eÅŸit vatandaÅŸlıktan ziyade Osmanlının gayrimüslim uyruklarına imtiyaz kazandırmaya yönelik bir tutum içindeydi.
Ancak, bütün itirazlara raÄŸmen devleti ayakta tutmanın yolu olarak eÅŸit vatandaÅŸlık sistemi ve Osmanlıcılık görüÅŸü 93 Harbi’ne kadar revaçta kaldı. Hıristiyan tebaasının meskûn olduÄŸu toprakların ciddi bir bölümünü kaybederek gayrimüslim vatandaÅŸlarının toplam nüfus içindeki oranları azalan Osmanlı devleti için Osmanlıcılık fikri eskisi kadar cazibe taşımamaya baÅŸlamıştı. Ä°laveten savaÅŸ sırasında Müslüman ahaliye karşı iÅŸlenen vahÅŸice kıyımların etkisiyle gayrimüslimlerle Müslümanların eÅŸit vatandaÅŸlık temelinde ortaklaÅŸa oluÅŸturacakları bir millet fikri gerçekçi bulunmamaya baÅŸlamıştı. Bunun neticesinde Türkçü ve Ä°slamcı aydınların “milli kimlik” önerileri gündeme geldi.
***
Türkçülere göre Osmanlılar adı verilen “millet”, Orta Asya’dan bu coÄŸrafyaya gelip burada bir devlet kurmuÅŸ olan OÄŸuz Türkleridir. Dolayısıyla Osmanlı demek Türk demektir. Ä°slamcılara göre bu Osmanlılar farklı etnik kimlikleri de içinde barındıran ama hâkim özelliÄŸi Müslümanlık olan Ä°slam milletidir ve zaten tarih boyunca kendilerini bu ÅŸekilde adlandırmışlardır. Osmanlıcılara göreyse Osmanlı milleti hem farklı etnik kimliklerin hem de farklı dinlerin mensuplarından müteÅŸekkildir.
Aslında her üç görüÅŸün de ortak yanı devleti ayakta tutma arayışı olmalarıydı. Osmanlıcılar devletin bütün unsurlarını bir arada tutmanın hâlâ mümkün olduÄŸunu, bunu saÄŸlamanın yolunun da kendi siyasi tasarımlarını gayrimüslimlere de kabul ettirmekten geçtiÄŸini düÅŸünmekteydiler. Ä°slamcılar ise milleti bir arada tutacak yegâne bağın Müslüman kimliÄŸi olduÄŸuna inanmışlardı. Türk kimliÄŸinin öne çıkarılmasının Arnavut, Gürcü, Çerkes, Kürt, Arap gibi Müslüman toplulukları devletten koparabileceÄŸinden endiÅŸe ediyorlardı. Buna mukabil Türkçüler devleti ayakta tutabilmek için öncelikle “asli unsur”a dayanmak ve bu asli unsurun kendi kimliÄŸinin bilincine varmasını saÄŸlamak gerektiÄŸine kanaat getirmiÅŸlerdi. Onlara göre milliyetler çağında bütün etnik topluluklar kendi kimlik bilinçlerini geliÅŸtirirken asli unsurun milli bilinçten uzak tutulması devletin bekası adına büyük bir tehlike oluÅŸturuyordu.
Uzun sözün kısası, asıl mesele devleti ayakta tutmaktı. Bu amacı gerçekleÅŸtirmek yolunda hangi aracın kullanılması gerektiÄŸi konusunda ihtilaf vardı sadece.
Bugünkü tartışmanın altında ne var peki?
Henüz yorum yapılmamış.