Güncel
Cahit Sıtkı'nın renklerle alıp veremediği
Bâki Asiltürk'ün taramasına göre Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirlerinde en fazla kullandığı renkler siyah, beyaz, mavi ve yeşil. Yağız Gönüler yazdı.
Her renge boyan da renk verme
Åžeyh Gâlib
Diyarbakır doÄŸumlu ÅŸairlerimizden Cahit Sıtkı Tarancı, Viyana'da verdiÄŸi son nefesine kadar hayata sıkı sıkı baÄŸlıydı. Bunu hem yazdığı ÅŸiirlerinde hem de mektuplarında rahatlıkla fark edebiliriz. Paris'teyken, dostu Ziya Osman Saba'ya yazdığı mektupta, "YaÅŸamın Don Juan'ıyım, hayatı her ÅŸeyiyle çok, ama pek çok seviyorum." yazmıştır. Mektup 13 Mayıs 1940 tarihlidir. Yani Tarancı 30 yaşındadır. O meÅŸhur "Otuz BeÅŸ YaÅŸ"ı yazmasına 5 yıl vardır.
Åžairin, ÅŸiirlerinde buram buram tüten renkler aslında yaÅŸamdaki umudu, canlılığı, hayatı ve doÄŸayı sevmesiyle açıklanabilir. Yaşı ilerlerken aynı zamanda hayatın basitliÄŸi ve basit olması gerektiÄŸi üzerine çaba gösterir. Her nerede Cahit Sıtkı hakkında bilgi taraması yapmaya kalkışırsak kalkışalım iki kelimeyle karşılaşırız: ölüm ve yalnızlık. Ä°lk okunuÅŸta "olumsuz" etki yaratan bu iki kelime ÅŸaire tam tersi yansır. Ölümü ÅŸiirlerinde görürüz çünkü yaÅŸama tutkun olmaktan ayrı düÅŸmek istemez. Yalnızlığı ÅŸiirlerinde görürüz çünkü tercihi budur. Kalabalıklardan kaçar. Kalabalıklarda yaÅŸamı kaçıracağını düÅŸünür. Bu yüzden yalnızdır, ama bundan memnundur.
Åžairin ruhaniyetini çok da konuÅŸmamak lâzım. Bunu ÅŸiir üzerine mesai harcayanlara bırakmalı. Bir filmin sonunu anlatmaktan farksız çünkü biyografik metinler. Üstelik biyografi, dedikodunun tıp dilindeki adı gibi… Lafı daha fazla ÅŸair üzerinde gezdirmeden, Asım Bezirci'nin hazırladığı ve Cahit Sıtkı Tarancı'nın tüm ÅŸiirlerini barındıran, Otuz BeÅŸ YaÅŸ’ın kapağını aralıyorum, notlarımı çıkarıyorum. Bakalım neymiÅŸ Tarancı'nın renklerle alıp veremediÄŸi...
Maziyi yâda daldığım zaman,
Renkler belirir tâ uzaklardan:
Mavi, kırmızı, beyaz ve siyah;
- Her renk ayrı bir hâtıradır ah! -
Renkler renklere renkleri ekler,
Olurken için renklere mahÅŸer.
Renkleri hayatının merkezine koyuyor
1931 tarihinde Akademi dergisinde yayımlanan "Maziyi Yâda Daldığım Zaman" adlı ÅŸiirinde, ÅŸairin renkleri hayatının tam merkezine koyduÄŸunu görüyoruz. Her renge, hafızasından ayrı bir hâtıra nakÅŸetmiÅŸtir Tarancı. Her renk ona hayatından farklı ÅŸeyler hatırlatır. Buna lirizm demek ne kadar saçmaysa, bugün ister astroloji ister moda deyin, kırmızıyı sade bir seks objesi görmek de o kadar saçmadır. Küçükken hepimizin her evden aldığı farklı bir koku, her sokaktan yakaladığı farklı bir renk ve her arkadaÅŸtan aldığı ayrı bir hava vardı. Kapitalizm, modernizm ya da kendindengeçmiÅŸizm; isim vermeden, elimizden alınanları bize hatırlatan yine ÅŸairler oluyor. Tarancı'nın 1934'de, yani yukarıdakinden 3 sene sonra Varlık dergisinde yayımlanan "Renkler" adlı ÅŸiirinde okuyucu önce ÅŸunu yakalamalıdır: Åžair, kendi resminin paleti olmuÅŸtur. Renkleri o saçmaktadır ve renkleri o asılı bırakmaktadır kendi tablosunda.
Gündüze alışan renkler,
Her gece periÅŸan renkler.
Eşyada bakış mısınız,
Zamanda akış mısınız,
Gözümde hatıralar mı?
Yekpâre varlığımı
Siz misiniz parçalayan,
Farksız kırık aynalardan?
Sizde mi yaşamaktayım,
Gündüze alışan renkler,
Her gece periÅŸan renkler?
En çok kullandığı renkler
Bu ÅŸiirde Tarancı hem zamana hem eÅŸyaya hem de hâtıralarına renkleri ne kadar boca ettiÄŸini âdeta haykırıyor. Üstelik hangi renkler olduÄŸunu belli etmeden. "Renkler" ÅŸiirinde bir huzursuzluk olduÄŸu da çok açık. Renklerin gündüze alışmasında rutinleÅŸen, tepkisiz yaÅŸama; her gece periÅŸanlaÅŸan renklerde ise elemi, kederi görmek mümkün. Hayatı bir gökkuÅŸağı olarak görmüÅŸ olsa gerek Tarancı. Her renkte, ayrı hikâye… Bâki Asiltürk'ün taramasına göre Cahit Sıtkı Tarancı'nın ÅŸiirlerinde en fazla kullandığı renkler siyah, beyaz, mavi ve yeÅŸil. Bazen ÅŸair bir sıfatı yükler renklere, bazen de doÄŸrudan rengi gösterir okuyucunun gözlerine. Mesela 1931'de Akademi dergisinde yayımlanan "Yalnızlık" adlı ÅŸiirinde siyah renk doÄŸrudan doÄŸruya ÅŸairin âniden içine daldığı bir ümitsizliÄŸi belirtiyor.
GeniÅŸ, siyah gölgesi hayatımı kaplayan,
Tepemde kanat germiş kartaldır yalnızlık.
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.
Hiç mola vermeden Tarancı'nın "Ölümden Beter" ÅŸiirinden de söz etmeli. Zerre tutkusu olmayan bir kadınla aynı yatakta olmanın son derece doÄŸal tatsızlığını paylaşıyor ÅŸair bu kez okuyucuyla. Renk yine, siyah.
Bir gelin odasıydı: altın, gümüÅŸ ÅŸamdanlar;
Bir siyah perde indi, aynı ses "Yeter!" dedi.
Koynumda, fakat neden, neden bu tatsız vücut?
Her busesi bir diken, can alıcı bir "Unut!
Mavide özgürlüÄŸü, sevgiyi ve aÅŸkı bulur
Tarancı, mavi rengi ise genellikle gözlerle baÄŸdaÅŸtırır. Mavide özgürlüÄŸü, sevgiyi ve aÅŸkı bulur. Elbette burada bir romantizm de görmek mümkün. "Hey Gidi GüneÅŸli Uykular", 1940'da yazılmış bir ÅŸiir. Ziya'ya Mektuplar’dan. Romantizm dışında bir erotizm de ÅŸiirde kendini belli ediyor. Bu ÅŸiirde mavinin yerine onun yakın akrabası laciverti kullanıyor Tarancı. Pembe ise vücutta buluyor kendini.
Yüzümü süpüren ılık rüzgâr;
Birdenbire keÅŸfettiÄŸim
Parıltılar, beyazlıklar, yuvarlaklar diyarı;
Pembe uçlarına sırasıyla asıldığım
Lezzetli memeler,
Bereketli memeler,
Doyamadığım, doyamadığım!
Neden sonra,
Ben tekrar sulardayım,
Annemin gözleri gibi lacivert bir denizde;
Dalgadan dalgaya atlıyorum,
GüneÅŸi kovalıyorum, güneÅŸi kovalıyorum.
Maviyi en çok göklerle baÄŸdaÅŸtırdığı görülüyor Tarancı'nın. Önce "Ölmek Ä°stemeyen Adam" ÅŸiirine bakmalıyız. Åžiirin ismi size bu yazının giriÅŸini hatırlatmalı. EÄŸer dilinizin ucuna gelmiyorsa lütfen kaseti baÅŸa sarın, çok uzaklaÅŸmış olamaz.
Mavi göklerle dolup taÅŸan gözlerine;
Ve altın yapraktı rüzgârda başı,
Seyyareden seyyareye savrulan.
DiÄŸer ÅŸiirlerinde de -isimlerini belirtmiyorum, alıp okumanız için- bol miktarda "mavi" dizeler görebiliriz: "Sözünde durmadı mavi gökler", "EÄŸilmiÅŸ üstüne gökyüzü masmavi", "Gök mavi mavi gülümsüyordu", "Gökyüzü belledik ÅŸu ürperen maviliÄŸi".
GerçeÄŸi örten hayali sebepler
Cumhuriyet dönemi ÅŸairlerimizden Cahit Sıtkı Tarancı'nın ÅŸiirlerinde hüsn-i ta'lil; yani gerçek sebebi bir yana bırakıp hayalî olanı gösterme sanatını da sıklıkla görebiliriz. "Bu Sabah Hava Berrak" ÅŸiiri buna gösterilecek en ciddi örneklerden biri. Yine Bâki Asiltürk'ün bu örneÄŸi yakalama becerisini de takdir etmek gerekir.
Bu sabah hava berrak;
Bu sabah her ÅŸey billûrdan gibi.
Gök masmavi bu sabah,
Güzel ÅŸeyler düÅŸünelim diye.
YemyeÅŸil oluvermiÅŸ aÄŸaçlar,
Bulutlara hayretinden.
Işıldıyor kanat seslerinden kuşların
Ä°lk uçtukları günün altın sevinci.
Karlı daÄŸlardır sefere çıkmış,
Vadideki suyun şırıltısında.
Önce Yücel dergisinde görülen fakat daha sonra 1941 yılında Ä°nkılâpçı Gençlik dergisinde eksik görülen yerleri tamamlanarak yayımlanan ÅŸiirinde Tarancı renklerden de seslerden de faydalanıyor. CoÅŸkun bir ÅŸekilde yeniden yaÅŸayarak ve tadarak anlatıyor duygularını. Åžiirin devamında çiçekleri, doÄŸayı, gökyüzünü ve insanı her rengiyle görmek mümkün. Cahit Sıtkı Tarancı'nın renklerle alıp veremediÄŸini sorgularken sona doÄŸru geliyorum. Hepimize ortaokul yahut lise sıralarında neredeyse ezberletilen "Memleket Ä°sterim" ÅŸiirinden bahsetmeden olmaz. Bu ÅŸiirin ilk üç dizesinde hatırlanacağı gibi neredeyse tüm renkler el ele tutuÅŸmuÅŸ vaziyette.
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeÅŸil, tarla sarı olsun;
KuÅŸların çiçeklerin diyarı olsun.
Sarı: Bolluk, bereket ve verimlilik
Bol umut ve bol gerçekçilik 1937 yılında Varlık dergisinde yayımlanan ve çok ses getiren bu ÅŸiirinde Tarancı'yı "yıldızlar" arasına sokuyor o dönemde. Burada dikkatimizi çeken renk sarı. Tarlayla baÄŸdaÅŸtırılması oldukça doÄŸal. Sebebi açık: bolluk, bereket, verimlilik.
Sözün özünü açıklayacak harikulade bir mektup var Tarancı'dan. Ziya'ya Mektuplar'da okuyabilirsiniz. Bu mektubun özellikle bir bölümünde ÅŸairin hem ÅŸiir yolculuÄŸunu, hem bir ÅŸairin geleceÄŸe neyi nasıl bırakabileceÄŸini hem de Tarancı'nın renklerle olan derdini görebiliyoruz. Buyurun birlikte okuyalım:
"Åžair, çocuklarına hep aynı renk ve biçimde elbise giydirmek isteyen babadan çok, küçük kardeÅŸlerinin hangi renk ve biçimde elbise içinde daha güzel, daha sevimli olabileceklerini, onların davranışlarından ve sözlerinden anlayarak onlara istedikleri renk ve biçimde elbiseler giydiren bir aÄŸabey, anlayışlı bir aÄŸabey durumunda olmalıdır."
Åžiir, okuyucunundur!
Bu okuduklarımız bize günümüz edebiyat çevrelerindeki bir türlü göremediÄŸimiz hoca-talebe iliÅŸkisini de sorgulatıyor hiç ÅŸüphesiz. Kimi eleÅŸtirmenlerce umutsuz ve tutkusuz olarak görülen Tarancı bakın 1956 yılında Varlık dergisinde yayımlanan yazısında neler diyor?
"Hangi sözcük hangi sözcükle yan yana geldiÄŸinde nasıl bir ışık belirir? Bunu bilmek gerek. Mallarme'nin ‘Åžiir, sözcükler dinidir’ demesi bundandır. Åžiir bu yolla beceri ve ustalık iÅŸi oluyor. Öyledir de. Ata binmek, kundura yapmak, hatta kundura boyamak ne ise ÅŸiir de odur, yani ustalık ve tutku iÅŸi."
Mektuplarından yazılarına, ÅŸiirlerinden söyleÅŸilerine kadar her metninde renklere baÅŸvuran, yaÅŸamı rengârenk görme hevesinde olan, kimi zaman renk vermeyen fakat asla renksiz olmayan ÅŸair Cahit Sıtkı Tarancı, ÅŸiirle bezenmiÅŸ bir hayatı tercih etmiÅŸ ve ÅŸiir gibi yaÅŸamıştır. Bize düÅŸen onun ÅŸiirlerini okumak ve hatırlamaktır. Her büyük ÅŸaire yapmamız gereken gibi.
Åžimdi, sabahı görme yolunda emin adımlarla ilerlerken, konunun dışına çıkıp ÅŸairin "Åžaşırdım Kaldım" adlı ÅŸiiriyle, yine "renkli" bir ÅŸiiriyle yazımı bitirmek istiyorum. Åžiir, okuyucunundur. Üstelik "tam zamanı" geldiÄŸinde tamamen okuyucunundur.
Şaşırdım kaldım nasıl atsam adımı;
Gün kasvet, gece kasvet.
Bulutlar, sisler içinde bunaldım;
Gök mavisine hasret.
Renkli şiirlerle yenebiliriz hasreti. Cahit Sıtkı Tarancı, renklerin şairi.
Yağız Gönüler
Henüz yorum yapılmamış.