Kürsü
Rasim Özdenören: Okullarda ant okuma uygulaması tek tip kafa yapısı oluşturma çabalarının bir pratiğidir
Follow @dusuncemektebi2
Yeni Şafak’taki köşesinde Danıştay’ın Öğrenci Andı kararını değerlendiren Rasim Özdenören faşist zihniyetin ölmediğini söyledi.
Yeni Åžafak’taki köÅŸesinde Danıştay’ın ÖÄŸrenci Andı kararını deÄŸerlendiren Rasim Özdenören faÅŸist zihniyetin ölmediÄŸini söyledi.
“2013’te demokrasi çabasının bir sonucu olarak yürürlükten kaldırılmış olan bu uygulama, Danıştay’ın geçtiÄŸimiz günlerde verdiÄŸi bir kararla yeniden uygulamaya aktarılmak isteniyor.” diyen Özdenören, “Verilen kararda hukuk dili yerine hamasi bir söylemin benimsenmiÅŸ olması bile bu kararın ideolojik nitelikte olduÄŸunu ifÅŸa ediyor: ‘1933 yılından beri devam eden’ ant uygulamasının ‘...Türk devletini ve milletini ebediyete kadar yaÅŸatacak genç nesillerin yetiÅŸtirilmesi hedefine uygun’ olduÄŸu vurgulaması, hukuki deÄŸil fakat hamasi kafa yapısının dışa vurumu olarak kendini gösteriyor...” ifadelerini kullandı.
Rasim Özdenören’in “Ant meselesi ya da faÅŸist zihniyet daha ölmedi” baÅŸlıklı yazısı ÅŸöyle:
Danıştay 8. Dairesi 2013’te MEB yönetmeliÄŸinde yapılan deÄŸiÅŸiklikle okullarda ant okutulmasına son veren düzenlemenin iptaline hükmetti.
Basit bir yargı sorunu gibi duran bu iptal kararının ardında derin bir tarihsel background ve belli bir zihniyet sorunu var...
*
Bunca acıya, bunca katliama, kanlı deneyimlere karşın Batı kapitalist dizgede faÅŸizm ölmedi. Ölmez de... Ölmeyecek de...
Burada kişilerin bireysel arzularını aşan olgularla karşı karşıya bulunuyoruz.
Batı’da fikir akımlarının olsun savaÅŸların olsun kökeninde farklı sınıfların çıkar çatışması yer alır. Sadece sınıflar arası çıkar çatışması deÄŸil, bir de halk ile Kilise arasındaki baskı çekiÅŸmeleri söz konusu... Halk üzerinde vergi yoluyla baskı uygulayan Kilise’ye karşı hak arama savaşımı da yeni fikirlerin doÄŸuÅŸuna ortam hazırlayan etkenlerden biridir... Hümanizma, ardından Reform, Rönesans dönemleri iÅŸbu arayışın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Halkın Kilise’ye karşı direniÅŸi “insan hakları” adı verilen hak arama savaşımının adıdır... Bu olay, bireyciliÄŸin önünü açmıştır.
Öte yandan sınıflar arası çıkar çatışması modern demokrasinin doÄŸumuna yol vermiÅŸtir...
Ä°ÅŸbu temel nirengiler Batı toplumsal hayatının temel sabiteleri cümlesindendir.
Bu çabaların ortak noktası, iktisadi alanda eÅŸitliÄŸi saÄŸlamak olarak ifade edilir. Ancak söz konusu eÅŸitlik refah düzeyini azami yükseklikte tutma yerine, refahı asgari düzeye çekme doÄŸrultusunda seyreder. Kapitalizmin olsun sosyalizmin olsun, söylenmeyen, dile getirilmeyen ana hedefi refahı en alt düzeyde tutma çabasına matuftur. Kapitalist toplumda sınıflar arasındaki gelir farklılığına iliÅŸkin politika, azınlıkta kalan bir kesimin gelir düzeyini eriÅŸilmez noktalara çıkarırken yığınların gelirini ise sürünme düzeyinde bırakır. Sosyalizmde ise zaten adı da konulmuÅŸ olarak mülksüzleÅŸtirmede eÅŸitlik saÄŸlanmak istenir. Peki, var olan mülk nereye gider? Tabii ki o mülk buhar olmaz; Batılı kapitalistlerin cebine, kesesine, mülküne transfer olur...
Öte yandan kapitalizmin faizli sisteminin temel özelliÄŸi olan çevrimsel bunalımların sorumluluÄŸu da, kapitali bir biçimde elinde tutan zümrenin manipülasyonu ile, yabancıların üstüne atılır. Sınıflı toplumların günah keçisi yabancılardır. Bu deÄŸiÅŸmez sabit itham Batı toplumlarındaki ırkçılığın da kaynağını oluÅŸturur. BaÅŸka bir ifadeyle faÅŸizmin...
Kapitalizm yoksullukta eÅŸitliÄŸi saÄŸlamak isterken, faÅŸizm de ırkçılık dolayımında insanları tek tipleÅŸtirmek ister. Ä°ster saÄŸ faÅŸizm, ister sol faÅŸizm (yani sosyalizm)...
19. yüzyıldan baÅŸlayıp 20. yüzyılda doruk noktasına ulaÅŸan saÄŸ veya sol totaliter rejim havzasında yaÅŸayan insanlar marÅŸlarla, hamaset retoriÄŸi ile kafa yapısında ve kılık kıyafette tek tipleÅŸtirmeye çalışılmıştır. Kökende Batılı olmayan fakat Batı toplumlarına özenen toplumlar da tepeden inmeci yöntemlerle benimsedikleri faÅŸist uygulamayı kendi ülkelerinde icraya yönelince yaptıkları iÅŸlerin ilki kılık kıyafette tek tipleÅŸtirme oldu. Ardından ırkçılık söyleminin ön aldığı bir hamaset edebiyatı bombardımanına giriÅŸildi. Okullarda öngörülen ant okuma uygulaması da tek tip kafa yapısı oluÅŸturma çabalarının bir pratiÄŸidir.
2013’te demokrasi çabasının bir sonucu olarak yürürlükten kaldırılmış olan bu uygulama, Danıştay’ın geçtiÄŸimiz günlerde verdiÄŸi bir kararla yeniden uygulamaya aktarılmak isteniyor. Verilen kararda hukuk dili yerine hamasi bir söylemin benimsenmiÅŸ olması bile bu kararın ideolojik nitelikte olduÄŸunu ifÅŸa ediyor: “1933 yılından beri devam eden” ant uygulamasının “...Türk devletini ve milletini ebediyete kadar yaÅŸatacak genç nesillerin yetiÅŸtirilmesi hedefine uygun” olduÄŸu vurgulaması, hukuki deÄŸil fakat hamasi kafa yapısının dışa vurumu olarak kendini gösteriyor...
Henüz yorum yapılmamış.