Güncel
Beşir Ayvazoğlu / 'Sevda bölüğünde kıdemli bir asker’
Follow @dusuncemektebi2
Abdürrahim Karakoç’un keskin bir siyasi duruşu vardı ve kavga şiirleri de yazardı. Bahaettin Karakoç’un şiiri daha saf ve derinliklidir.
Bahaettin Karakoç, KahramanmaraÅŸ’ta tek başına bir ÅŸiir iklimi yaratan ve bütün zorluklara raÄŸmen yıllarca çıkarmayı baÅŸardığı Dolunay dergisiyle edebiyatımıza önemli ÅŸair ve yazarlar kazandıran kudretli bir ÅŸair ve öncü bir kültür adamıydı. Vefat haberini alınca çok üzüldüm ve “KeÅŸke KahramanmaraÅŸ Kitap Fuarı’na katılsaydım da aziz ÅŸairle bir kere daha görüÅŸseydim!” diye hayıflandım.
***
Bahaettin Karakoç, neredeyse bütün fertleri ÅŸair olan bir ailedendi. Kendisinden iki yaÅŸ küçük olan ve hayata 2012 yılında veda eden Abdürrahim Karakoç da ÅŸairdi, fakat ÅŸiirde aÄŸabeyinden farklı bir yol tutturmuÅŸtu; halk ÅŸiirinden besleniyor, bu ÅŸiirin kadim formlarını kullanıyordu. Evet, bir halk ÅŸairiydi ama bu “halk ÅŸairi” tabirini literatürdeki anlamında kullanmıyorum. Halk ÅŸiirinin formlarına ve bin yıllık ses tecrübesine baÄŸlı, ancak bu ÅŸiire yeni zenginlikler getiren, teknik olarak son derece saÄŸlam, ironi yüklü, imaj bakımından fazla zengin deÄŸilse de yer yer hikmeti yakalayan etkili ve çok özel bir ÅŸiir yazıyor ve hiç ÅŸüphesiz, farklılığının arkasında entelektüel kiÅŸiliÄŸi yatıyordu.
***
Abdürrahim Karakoç’un keskin bir siyasi duruÅŸu vardı ve kavga ÅŸiirleri de yazardı. Bahaettin Karakoç’un ÅŸiiri daha saf ve derinliklidir. Modern dünyada ÅŸiiri onun gibi ve onun kadar yaÅŸayan kaç ÅŸair vardır, bilmiyorum. Hayata ÅŸiirin penceresinden bakardı; onun nazarında, ÅŸiir yoksa yaÅŸamak da yoktu dersem, mübalaÄŸa etmiÅŸ olmam. Kolay yazardı; fakat kolay yazma kabiliyeti onun aynı zamanda çok ÅŸiir yazmasına, bu yüzden zaman zaman kendini tekrarlamasına yol açıyordu. Åžiir kitaplarının sayısı yirmiyi bulmuÅŸtu sanırım.
***
Åžairlerin belli bir noktadan itibaren kendilerini tekrarlamaları bir kaderdir. Kendine ve ÅŸiirine fazla güvenen ÅŸairler farkı arayışlara girmez, ÅŸiirde yeni yöneliÅŸlere pek itibar etmezler; bu yüzden bir süre sonra çerçevesi iyiden iyiye belirlenmiÅŸ bir imaj dünyasında ister istemez birbirine benzeyen, tekrar izlenimi veren ÅŸiirler üretmeye baÅŸlarlar. Bahaettin Karakoç bu gerçeÄŸin farkındaydı, fakat hiç önemsemezdi. Kendini tekrarlamaktan korkmayışı, kendisinden baÅŸkasına asla benzemeyen bir ÅŸair olmasının da en önemli sebebiydi. Yani ‘Bahattin Karakoç ÅŸiiri’nin rengi, kokusu, tadı belliydi; Anadolu toprağının rengi, kokusu, tadı... Hangi ÅŸiirini okursanız okuyun daha ilk mısraında Anadolu’dan esen ve zaman zaman çok haÅŸinleÅŸen bir rüzgâr hissederdiniz. “Söz atının eyerini altın-gümüÅŸle savatlamış” bir ÅŸairdi o, “kalbi cins bir at, gönlüyse sarhoÅŸ bir süvari”:
Söz aÄŸzından çıkınca örkünü koparan at
Kanatlanır sonsuza zümrüdanka ÅŸiir
Bir ses pervazlanınca gerek yok münadiye.
***
AÅŸk Mektupları, Bahaettin Karakoç’un sevdiÄŸim ÅŸiir kitaplarından biridir. Herhangi bir sevgiliye deÄŸil, “gerçek sevgili”ye yazılmış mektuplardan oluÅŸur. Bu kısa yazıyı “VIII. AÅŸk Mektubu”ndan mısralarla noktalamak istiyorum:
Ben sevda bölüÄŸünde kıdemli bir askerim
Terhis olsam gidecek bir yerim yok
YüreÄŸimden baÅŸka silah taşımam
Bütün adresleri iptal ettim
Benim senden özge gerçek yârim yok
Gerçek yârine kavuÅŸan aziz ÅŸaire Allah’tan rahmet, ailesine ve dostlarına baÅŸ saÄŸlığı diliyorum.
ARA GÜLER
Dün topraÄŸa verdiÄŸimiz Ara Güler hiç ÅŸüphesiz dünya çapında bir “foto muhabiri”ydi, fakat ben onu öncelikle saf bir Ä°stanbul çocuÄŸu ve Ä°stanbul’un yakın tarihinin hemen her anına ÅŸahitlik etmiÅŸ ve bu anları ebedîleÅŸtirmiÅŸ bir sanatkâr olarak görürüm. Ä°stanbul’un günlük hayatı, kaotik atmosferi, insan manzaraları, ihtiÅŸam ve sefaleti, gecesi ve gündüzü, yazı ve kışı, acıları ve sevinçleri Ara Güler’in fotoÄŸraflarında yaÅŸar ve okumasını bilen için her fotoÄŸraf bir hikâye anlatır.
Ara Güler’in Ä°stanbul fotoÄŸraflarından oluÅŸan albümlerini gözden geçirirken hep bir ÅŸehrin ruhuna ancak böyle nüfuz edilebilir diye düÅŸünmüÅŸümdür. Bütün fotoÄŸraflarını kronolojik olarak sıralamak mümkün olsa, Türkiye’nin son elli-altmış yılda yaÅŸadığı deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüm an-be-an takip edilebilir. Hiç ÅŸüphesiz o bu fotoÄŸrafları tarih yazmak için çekmiÅŸ deÄŸildi, ama her fotoÄŸrafı artık tarihçiler için birer belge, sosyologlar için birer veridir.
Asıl ismi Aram Güleryan olan Ara Güler’in birçok foto muhabiri ve fotoÄŸraf sanatçısından farkı, “insan”ı merkeze almasıydı. Sırf mekân ve manzara fotoÄŸrafı çekmezdi. Ä°nsansız fotoÄŸraf karesi yok denecek kadar azdır. Ä°konik fotoÄŸraflarının hemen hepsi insana odaklandığı fotoÄŸraflardır. Mesela 1950’lerin Türkiye’sinin sadece sosyal ve ekonomik ÅŸartlarını deÄŸil, Anadolu’yu mıknatıs gibi kendine çeken Ä°stanbul’un geleceÄŸini de onun Galata Köprüsü’nden ÅŸehri seyreden kasketli ve periÅŸan kılıklı üç taÅŸralı fotoÄŸrafına bakarak okumak mümkündür.
Ara Güler’in edebiyat tarihimize de ciddi katkılarda bulunduÄŸunu unutmamak gerekir. Önemli ÅŸair ve yazarların çoÄŸu anonimleÅŸmiÅŸ portre fotoÄŸraflarını o çekmiÅŸti. Çok zeki, kendine has bir argoyla konuÅŸan renkli, esprili ve mütevazı bir adamdı Ara Güler. Türkiye’yle özdeÅŸleÅŸmiÅŸ ve ülkemizi dünyada büyük bir baÅŸarıyla temsil etmiÅŸ seçkin bir sanatkârı kaybettik. Toprağı bol olsun.
Yakınlarına ve dostlarına başsağlığı diliyorum.
Henüz yorum yapılmamış.