Sosyal Medya

Güncel

Yıldıray Oğur / Andımız değil...

Reşit Galip, o güne kadar pek de büyüklerini sayan, küçüklerini koruyan, çocuklara örnek biri olmamıştı



Cumhuriyetin kuruluÅŸu üzerinden on yıl geçmiÅŸti.
 
23 Nisan Çocuk Bayramı kutlama töreninde Ankara’da öÄŸrencilere konuÅŸan Milli EÄŸitim Bakanı ReÅŸit Galip
“Size bugün ÅŸu iÅŸi veriyorum. Bayramınız biter bitmez mekteplerinize döndüÄŸünüz ilk günden baÅŸlayarak birinci derse girdiÄŸiniz zaman sınıflarınızda hep birlikte ve her gün ÅŸu sözleri tekrarlayacaksınız” diyerek cebinden çıkardığı kağıdı okumaya baÅŸladı:
 
“Türküm, doÄŸruyum, çalışkanım, yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu, özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armaÄŸan olsun.”
 
10 Mayıs 1933 günü Milli Talim ve Terbiye heyeti kararıyla, ReÅŸit Galip’in yazdığı ant öÄŸrencilere okutulmak üzere okullara gönderildi.
 
Ama Mersinli genç doktor ReÅŸit Galip, o güne kadar pek de büyüklerini sayan, küçüklerini koruyan, çocuklara örnek biri olmamıştı.
 
Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele gibi Ä°stiklal Harbi kahramanlarının yargılandığı Ä°stiklal Mahkemeleri’nde kürsüde oturan üç üye hakimden biriydi.
Sadece 34 yaşındaydı ve sorgular sırasında hiç de büyüklerine saygı göstermemiÅŸti.
 
Ülkücü bir sendikanın geri dönmesi için Danıştay’a baÅŸvurduÄŸu, MHP’nin genel merkezine dev poster yapıp astığı andımızın yazarı, Türk milliyetçiliÄŸinin kalbi olan Türk Ocakları’nın tasfiyesinde de baÅŸrolü oynamıştı.
 
1931 yılında Türk Ocakları’nın genel kurulunda kürsüye çıkmış, Hamdullah Suphi’yi, "gençleri silahlandırarak bir Kara Gömlekliler Ordusu kurmaya çalışmakla" suçlamış, salondan hakaretler ve defol sesleri yükselmiÅŸti.
 
Ama kısa bir süre sonra Türk Ocakları kapatılıp, CHP’ye katılmış, yerine kurulan Halkevleri’nin başına da o gün bütün salonunun kızdığı ReÅŸit Galip oturtulmuÅŸtu.
 
1947 yılında Irkçılık- Turancılık davasında Alparslan TürkeÅŸ’le birlikte yargılanan Kırım’dan gelmiÅŸ, milliyetçi Genel Türk Tarihi profesörü Zeki Velidi Togan’ın 1931 yılında Türkiye’yi terk etmesine neden olanlardan biri de ReÅŸit Galip’ti.
 
Yine 1931 yılında Türk Tarih Kongresi’nde Türk Tarih Tezi’ndeki Türklerin Orta Asya’dan kuraklık yüzünden göç ettiÄŸi iddiasına bilimsel verilerle karşı çıkan duayen tarihçi Zeki Velidi’ye cevap vermek için hiçbir tarih eÄŸitimi almamış ReÅŸit Galip kürsüye çıkmış ve ÅŸöyle demiÅŸti:
 
“ArkadaÅŸlar esefle ifade edeyim ki Zeki Velidi Bey’in Darulfünün’undaki kürsünün önünde talebe olarak bulunmadığıma çok ÅŸükrediyorum... Türkiye Cumhuriyeti Darülfunun’un kürsüsü bu kadar hafif malumat ve bu kadar sakim metotlarla iÅŸgal edilecek kıymetsiz bir mevki deÄŸildir.”
 
Zeki Velidi, kongreden sonra Türkiye’yi terk etmiÅŸ, ancak 1940’larda tekrar ülkeye dönebilmiÅŸti.
 
Herhalde Danıştay’ın Andımız kararına destek verirken “kaldırılması küstahlıktı” diyen Ä°lber Ortaylı’nın bu sözlerini hocası Halil Ä°nalçık’ın hocası Fuad Köprülü duysa esas küstahlığın ne olduÄŸunu ona hatırlatırdı.
 
ÖÄŸrenci Andı’nın kabulünden iki ay sonra ReÅŸit Galip, Darülfünun’un kapatılıp, hocalarının kapı dışarı edildiÄŸi tasfiyeyi yönetmiÅŸ ama bununla da yetinmemiÅŸti.
 
Yeni kurulan Ä°stanbul Üniversitesi’nin kadrosunda kimler olduÄŸunu yazan gazeteler bir kiÅŸinin adını fotoÄŸrafıyla özel olarak duyurmuÅŸlardı:
 
“Türk Ä°nkılabı profesörlüÄŸünü kabul eden Maarif Vekili ReÅŸit Galip Bey.”
 
Tıp doktoru ReÅŸit Galip, titrlerine bir yenisini eklemiÅŸti; Tarih profesörü.
 
Ama bu cüreti bardağı taşıran son damla olacaktı.
 
Ertesi gün Fuat Köprülü ve NeÅŸet Ömer bu karara tepki göstererek üniversiteden istifa ettiler.
 
Dört gün sonra ise gazeteler Milli EÄŸitim Bakanı ReÅŸit Galip’in istifa haberini verdiler. Gerekçe saÄŸlık sorunlarıydı. Haberlerin altında ise Fuat Köprülü ve NeÅŸet Ömer’in istifalarını geri aldığı haberi yer almıştı.
 
ReÅŸit Galip, istifasının ardından köÅŸesine çekildi, hastalığı ilerledi ve Andımız’ı yazmasının üzerinden bir yıl geçmeden 41 yaşında hayatını kaybetti.
 
Varlığını Türk varlığına armaÄŸan etmiÅŸti ama Türk varlığına da epey zarar vererek..
 
Yazdığı ant ise okullarda okutulmaya devam etti.
 
Ta ki 1972 yılına kadar.
 
1972 yılında 12 Mart darbecilerinin kurduÄŸu Ferit Melen hükümetinin Milli EÄŸitim Bakanı Sabahattin Özbek, askeri konseye de onaylatarak andın sonuna bir paragraf daha ekletti:
 
“Ey bu günümüzü saÄŸlayan, Ulu Atatürk ; açtığın yolda, kurduÄŸun ülküde gösterdiÄŸin amaçta hiç durmadan yürüyeceÄŸime ant içerim. Ne mutlu Türküm diyene.”
 
Anda Atatürklü ve Ne Mutlu Türküm Diyene’li bu paragraf eklenirken, ÅŸimdi çocuklara her sabah zorla bu cümlelerin okutulma kararını kutlayan Kemalistlerin ve bazı solcuların fikri büyükleri, 12 Mart zindanlarında iÅŸkence görmekteydiler.
 
Andı 12 Eylül darbecileri de hapishanelerdeki iÅŸkencelerinde kullanmışlardı.
 
O hapishanelerden en kötü ÅŸöhretlisi olan Mamak Cezaevi’nde yatan Oral Çalışlar, o günlerde yaÅŸadığı bir olayı ÅŸöyle anlatmıştı:
 
“Mamak D Blok’ta kalırken, bir gün, görüÅŸ öncesi, cezaevi yönetimi tarafından tebliÄŸ edilen emre göre; ‘ailelerle görüÅŸ’ öncesi, ailelerin karşısında hazır ola geçip en yüksek seslerimizle, hançeremiz yırtılırcasına bağırarak ‘Andımız’ı söyleyecektik. Bunu yapmayan tutuklu, görüÅŸ de yapamayacaktı.  Daha sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da yapacak olan ve dönemin MHP yöneticisi olduÄŸu için tutuklu bulunan YaÅŸar Okuyan ailesiyle yaptığı görüÅŸten gözleri yaÅŸlı döndü. “Neden? Başına neler geldi?” diye sorduÄŸumuzda ÅŸunları anlattı: “Tel örgülerle çevrili görüÅŸ yerine gittiÄŸimizde tel örgünün öte yanında küçük kızım ve eÅŸim duruyorlardı. Bizi götüren çavuÅŸ, ‘Andımız’ı okumamızı emretti. Yoksa ‘görüÅŸme’ izni verilmeyecekti. Okudum, hançeremi yırtarcasına bağırarak okumamızı istediler. Benim bu halimi gören kızım aÄŸlıyordu. Ona bakınca ben de gözyaÅŸlarımı tutamadım.”
 
90’larda antın “Ey bugünümüzü saÄŸlayan ulu Atatürk” cümlesi, “Ey Büyük Atatürk” olarak deÄŸiÅŸtirildi.
 
28 Åžubat’ın ardından kurulan hükümet döneminde yönetmelik deÄŸiÅŸtirilerek andın her sabah okullarda ders baÅŸlarken okunması talimatı verildi.
 
28 Åžubatçı anlayışın devam ettiÄŸi 2000 yılında ise, partisi kapatılan eski BaÅŸbakan Necmettin Erbakan’ın siyasi hayatını tümüyle bitirmek isteyenlerin aklına 1994 yılında Bingöl’de yaptığı konuÅŸmada Andımız’ı eleÅŸtiren ÅŸu sözleri gelmiÅŸti:
 
“Bu ülkenin evlatları asırlar boyu mektebe baÅŸlarken, besmeleyle baÅŸlar. Siz geldiniz, bu besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine, 'Türküm, doÄŸruyum, çalışkanım.' Sen bunu söyleyince, öbür taraftan da Kürt kökenli bir Müslüman evladı, 'Ya öyle mi, ben de Kürtüm, daha doÄŸruyum, daha çalışkanım' deme hakkını kazandı. “
 
Erbakan, bu konuÅŸması yüzünden “halkı ırk ve din farkı gözeterek kin ve düÅŸmanlığa açıkça tahrik ettiÄŸi” suçlamasıyla bir yıl hapis cezası aldı ve bu ceza daha sonra kaldırılana kadar siyasi hayatının sonu oldu.
 
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/hocayi-yakan-sozler-39139244
 
Her sabah çocuklara okutulan Andımız yıllarca ayrımcı, militarist bir metin olarak eleÅŸtirildi.
 
Kaldırılması için ilk giriÅŸim ise 2009 yılında Mazlumder tarafından yapıldı. Mazlumder’in baÅŸvurusunu görüÅŸen Danıştay  “ÖÄŸrenci andı, yeni nesillere Türk Devleti ve milletinin ferdi olma onuru ve hazzını yaÅŸatmaya yönelik anayasa ve yasalarda bulunan ifadelerden oluÅŸuyor” diyerek itirazı oy birliÄŸiyle reddetti.
 
Andımız ancak 2013 yılında BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın açıkladığı DemokratikleÅŸme Paketi’yle kaldırıldı:
 
“Ä°lkokullarda ÖÄŸrendi Andı uygulamasını kaldırıyoruz. 1933 yılında, Milli EÄŸitim Bakanlığı tarafından bir genelge yayınlanmış, ilk ve orta dereceli okullarda 'andımız' uygulaması baÅŸlatılmıştı. Bu uygulama zaman zaman kaldırıldı, metin deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸradı. 12 Mart ve 12 Eylül'de, bireysel giriÅŸimler neticesinde bu uygulama devam etti. Geçen yıl, ortaokullarda bu uygulamayı kaldırmıştık. Åžimdi de, ilkokullarda bu uygulamaya son veriyoruz" 
 
https://www.youtube.com/watch?v=61E7qiOc0Sw&app=desktop
 
Andımızın kaldırılmasına en sert tepkilerden birini o tarihte MHP Genel BaÅŸkanı Devlet Bahçeli vermiÅŸti:
 
“Bir gün iktidardan ayrıldığın dönemde, MHP’ye iktidar nasip olursa, nerede ikamet edersen et onun 25-30 metre karşısına ’Ne Mutlu Türküm Diyene’ yazmazsam, okula giden çocuklara, evinin önünde Andımız’ı okutmazsam, bunların alayının hesabını sormazsam namerdim."
 
EleÅŸtirilere BaÅŸbakan ErdoÄŸan da sert cevap vermiÅŸti:
 
“Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı isim olan ReÅŸit Galip'ti. ReÅŸit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Ayrı ReÅŸit Galip insanları kafa taslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı. Ant uygulamasının cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur...30'larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Dünyanın hiçbir geliÅŸmiÅŸ ülkesinde çocuklar içtimaya dizildiÄŸi, ırkçı sloganlar okunan metinler göremezsiniz. Bal bal demekle ağız tatlanmaz. balı yersen ağız tatlanır, Türküm demekle Türk olunmaz. DoÄŸruyum demekle çalışkan olunmaz. Ä°nsan ailesinden öÄŸretmenlerinden çevresinden aldığı eÄŸitimle bir takım deÄŸerlere sahip olur.”
2014 yılında MHP’ye yakın Türk EÄŸitim Sendikası’nın Andımız’ın kaldırılması kararının yürütmesinin durdurulması talebini dönemin Danıştay’ı iki karşı oya raÄŸmen reddetmiÅŸti.
 
http://www.danistay.gov.tr/upload/guncelkarar/12_06_2014_082952.pdf
 
Ve dört yıl sonra. MHP, Bahçeli’nin ahdındaki gibi iktidar olamadı ama iktidar ortağı oldu.
 
Dört yıl sonra ise aynı sendikanın talebini görüÅŸen Danıştay 8. Dairesi, daire baÅŸkanı ve bir üyenin ÅŸerhi dışında bu kez Andımız’ı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etti.
 
Ülkedeki iklimin, Danıştay kadrolarının deÄŸiÅŸimi hakkında da fikir veren kararın “ÖÄŸrenci andının kaldırılması, ancak bu deÄŸiÅŸikliÄŸi hukuka uygun kılacak bir bilimsel gerekçeye dayanması halinde olanaklıdır” gibi tuhaf bir gerekçesi de var.
 
Halbuki, dört yıl önce Andımız’la ilgili yürütmeyi durdurma kararını reddetmiÅŸ Danıştay, önce kendisi dört yıl sonra bu iptal kararı vermesinin bilimsel gerekçesini açıklamalıydı. Tabii laboratuvar koÅŸullarında bulabilirlerse...
 
Milyonlarca ailenin itiraz ettiÄŸi bir andı her sabah zorla baÅŸkalarının çocuklarına okutmaktan ideolojik haz duyanların bu ülkedeki fikir özgürlüÄŸü, hukuk, demokrasi sorunlarına çare olmasını herhalde kimse beklemiyordur.
 
Devletin zorunlu din dersi gibi zorlamalarına itiraz edenlerin, zorunlu andı alkışlaması da ülkedeki aÅŸiretçi siyasi ahlaksızlığın baÅŸka tezahürlerinden biri.
 
Ama herhalde daha da mühimi, yazarından, ekleme yapan, iÅŸkence de kullanan darbecisine kadar kötü hatıraları depreÅŸtiren, okundukça tam tersine toplumun bir kesiminin aidiyet hislerini yaralayan böyle bir andı ısrarla tatlı çocukluk hatırası olarak dayatmak ve ondan “Andımız” diye bahsetmek...
 
Hayır bu bizim andımız değil, ama zannettiğiniz gibi sizin andınız da değil.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.