Sosyal Medya

Kürsü

Yıldıray Oğur- Dua, Göktaşı, Ateş, Serhat, Kılıç. Kama...

Yıldıray Oğur- Karar



Dua, Göktaşı, AteÅŸ, Serhat, Kılıç. Kama...
 
Bunlar iki yıldır Türkiye ile ABD arasında gerilime neden olan Rahip Brunson davasının gizli tanıklarının adları.
 
Ä°ki yıl önce ilk tutuklandığında “FETÖ’cü Papaz” olarak baÅŸlayan kariyerini daha sonra “Casus Papaz” olarak sürdüren Andrew Craig Brunson, onca iddia ve iki yıl tutuklu yargılandıktan sonra sadece “terör örgütüne yardım”dan, hem de en alt limitten aldığı ceza sonrası ABD’ye giderken yeniden “Amerikalı Pastör” oluverdi.
 
Ama bu hikayenin ana kahramanları bugünlerde söylendiÄŸi gibi gizli tanıklar deÄŸil.
 
Aslında bunların hiçbiri yaÅŸanmayabilirdi.
 
EÄŸer Brunson ailesi, içinde olmakla suçlanacakları 15 Temmuz darbesinden sonra tatilde oldukları ABD’den tekrar 23 yıldır yaÅŸadıkları Ä°zmir’e dönmeselerdi bunların hiçbiri yaÅŸanmayabilirdi.
 
Ya da Brunson, 7 ekim 2016 günü evlerinin kapısına bırakılan karakola çaÄŸrı notunu görüp, eÅŸiyle birlikte ellerini kollarını sallayarak, daha sonra içeriÄŸi aleyhine delil olarak kullanılacak cep telefonu ve sırt çantasındaki flash diskle gittiÄŸi karakolda, sınır dışı edilme kararını öÄŸrendiÄŸinde, itiraz hakkından vazgeçtiÄŸine dair bir belge imzalasaydı, ilk kalkan ABD uçağına binip ülkesine gitmeleri önünde de hiçbir engel yoktu.
 
Ama misyoner karı-koca, zor olanı seçip hapishaneden kötü ÅŸartları olan Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde beklemeyi göze alarak 15 gün içinde karara itiraz haklarını kullanmayı yani Türkiye’de kalmayı tercih ettiler.
 
O ana kadar haklarında herhangi bir soruÅŸturma, karar, suçlama da yoktu. Sadece Ankara’dan gelen sakıncalı olduklarına dair bir yazı vardı.
 
Zaten bu rahatlık yüzünden 12 gün sonra 19 Ekim günü aslında her ÅŸeyi birlikte yaptıkları eÅŸi Norine Brunson, Türkiye’de ayrılmamak ÅŸartıyla bırakılmıştı.
 
Ä°ÅŸte bu noktadan sonra bir akıl devreye girdi. Ve her gün onlarcası olan rutin bir sınır dışı edilme kararı bir anda ülkenin dış politikasını etkileyecek bir soruÅŸturmaya dönüÅŸmeye baÅŸladı.
 
Brunson, sınırdışı kararına itirazının sonucunu Harmandalı Geri Döndürme Merkezi’nde beklerken, üç hafta sonra 31 Ekim 2016 günü, davadaki en kritik iddiaların üzerine kurulacağı gizli tanık Dua savcılığa gelerek sekiz sayfalık ilk ifadesini verdi. 
 
Peki üç hafta sonra bir anda nereden çıktı bu gizli tanık?
 
Ä°ddianamedeki ÅŸu cümleden bu gizli tanığın daha önce de polise ya da savcılığa gelip elindeki bilgi ve belgeleri vermek istemiÅŸ, muhtemelen misyonerlikle ilgili soruÅŸturmalardan tanınan biri olduÄŸu anlaşılıyordu:
 
“Adı geçenin yabancı bir din adamı olması dikkate alınarak, hakkındaki iddiaların adli yönden incelenmesi amacıyla, Cumhuriyet BaÅŸsavcılığımıza bu konularda daha önceden bilgisi ve bir takım delillere sahip olduÄŸunu söyleyerek müracaat eden ve ibraz ettiÄŸi bilgi ve belgelerin incelenmesini isteyen “Dua” kod isimli gizli tanığın konuya iliÅŸkin ifadeleri alınmıştır.”
 
Fakat ne tuhaf ki gizli tanık Dua’nın sekiz sayfalık bu ilk ifadesinde Brunson’ın adı geçmiyordu. Ä°fade, LDS (The Church of Jesus Christ of Latter-day Saints) Kilisesi ya da bilinen adıyla Mormonların, özellikle de Amerikan üslerinde çalışan asker ve sivil Amerikalı Mormonların 2005-2011 tarihleri arasında Türkiye’deki faaliyetleri hakkındaydı.
 
Ä°fadelerinden, gizli tanığın Mormon Kilisesi’nin içine girmiÅŸ, husumet yaÅŸayıp onlardan ayrılmış, onlarla ilgili arÅŸiv oluÅŸturmuÅŸ biri olduÄŸu anlaşılıyordu.
 
Fakat iÅŸin tuhafı Mormonların, Brunson’un mensubu olduÄŸu Evnajelik kiliseyle hiçbir ilgisi yoktu. Hatta bazı Evanjelikler, kendi Ä°ncilleri olan Mormonları Hıristiyan olarak bile görmemekteydi.
 
Yani bu sekiz sayfalık, eski bilgiler ve olayların geçtiÄŸi ifadeden hareketle Brunson’a yönelik bir suçlamada bulunulamazdı.
 
Ama her ÅŸeyin bir çaresi vardı. Sekiz sayfalık ifade vermiÅŸ gizli tanık, dokuz gün sonra 9 Kasım 2016 günü bir kere daha savcılığa geldi ve ikinci bir ifade daha verdi. Dokuz gün sonra birden bire Brunson’la ilgili de bir ÅŸey hatırlayıvermiÅŸti.
 
Åžöyle dedi:
 
“Lozan AntlaÅŸması’na göre Türkiye'de kilise açılması yasaktır. Bu nedenle daha sonradan FETÖ/PDY örgüt üyesi olduÄŸunu öÄŸrendiÄŸim, fotoÄŸraflarını görürsem teÅŸhis edebileceÄŸim Ramazan isimli bir avukat bunlarla toplantı yaptı ve onlara bu yasağı aÅŸmanın yolunun dernekleÅŸmek olduÄŸunu söyledi. Bunlar da çözümün FETÖ'nün elemanları tarafından saÄŸlanacağını düÅŸünerek, kendi aralarında "bizim iÅŸimizi bunlar çözer" ÅŸeklinde konuÅŸuyorlardı.”
 
Savcılıkta Ramazan’ı teÅŸhis etmesi için ona fotoÄŸraflar gösterildi. O da fotoÄŸraflardan Ramazan’ı teÅŸhis etti. Avukat Ramazan FETÖ’nün Ege Bölgesi imamı Bekir Baz çıkıverdi.
 
Lozan anlaÅŸmasına göre yeni kilise açmak yasaktı ama AB reformlarıyla 2006’da kilise açılmasına izin verilmiÅŸti. Ä°fadede bahsedilen görüÅŸmenin tarihi de yeri de belirsizdi.
 
Fakat bu ifade üzerine Brunson, aynı gün önce Emniyet’e, adından savcılığa götürüldü, mahkemeye çıkarıldı ve FETÖ üyeliÄŸinden tutuklandı.
 
Bundan sonra adı “FETÖ’cü Papaz”a çıktı.
 
Ama henüz “Casus Papaz” denmiyordu. Çünkü ortada bir casusluk iddiası henüz yoktu.
 
23 yıl ailesiyle Türkiye’de yaÅŸamış, ÅŸehir merkezindeki kilisesinde faaliyet yürütmüÅŸ, 2011’de kendisine El Kaideci diyen bir kiÅŸinin “misyoner hainler” diye kendisine saldırması dışında adı hiçbir olaya karışmamış, herhangi bir istihbarat kurumu tarafından hakkında iÅŸlem yapılmamış, sakıncalı bulunmayıp her yıl oturma izni yenilenmiÅŸ bir Amerikalı rahibin aslında casus olduÄŸunu devlet yine gizli tanık Dua’nın ifadesinden öÄŸrenmiÅŸti.
 
Ama yeni ifadesinden. Ya da ifadelerinden birinden. Çünkü 15 aylık soruÅŸturma sırasında gizli tanık Dua tam 10 kez savcılığa gelip ifade vermiÅŸti. Neredeyse her ay yeni bir ifade.
 
Ve bu ifadelere dayanarak, Rahip Brunson FETÖ’den tutuklanmasından dokuz ay sonra, tekrar savcılığa götürüldü,  mahkemeye çıkarıldı ve  24 AÄŸustos 2017’de bu kez “askeri casusluk ve darbe” suçundan bir kere daha tutuklandı.
 
Bu süre zarfında casuslukla ilgili soruÅŸturmaları yürütmesi gereken MÄ°T tarafından sorgulandığı ya da onlardan belge istendiÄŸiyle ilgili soruÅŸturma kayıtlarına hiçbir bilgi girmedi.
 
Peki, gizli tanık Dua, savcılığa Brunson’un casusluktan tutuklanmasına ve adının hala “Casus Papaz” diye anılmasına sebep olan ne demiÅŸti?
 
Aslında yeni hiç bir ÅŸey. Daha önce verdiÄŸi ifadede anlattığı Mormon Kilisesi ile ilgili bilgi ve belgeleri, bir anda Brunson’a baÄŸlamıştı.
 
Brunson’un hala daha pek çok kiÅŸinin ÅŸüphe etmediÄŸi hatta ÅŸüphe edenlerden ÅŸüphe edilen casusluÄŸunu savcılık gizli tanığın anlattıklarından hareketle iki delil üzerine oturttu.
 
Delillerden biri iddianamede “tamamıyla casusluk faaliyeti” denen, 2004 tarihli Akdeniz Bölgesi’ndeki benzin istasyonları üzerine bir saha raporu.
 
Gizli tanık bu raporu ve raporu hazırlayan iki Mormon Kilisesi üyesiyle ilgili bilgileri savcıya anlatmıştı. Sonra da bu iki kiÅŸinin “Brunson’un kilisesine giderek onunla gizli bir ÅŸekilde görüÅŸtüÄŸünü ve ÅŸüpheliden bir takım  haritalar  ve  bilgiler  aldığını” ifadesine ekledi.
 
Bu kiÅŸileri Brunson’un tanıdığı ya da görüÅŸtüÄŸüyle ilgili elde baÅŸka hiçbir delil yoktu.
 
Savcının casusluk faaliyeti dediÄŸi raporla ilgili de mahkemeye daha sonra bir yazı geldi.  Manchester merkezli, özellikle petrol sektöründe yaptığı piyasa araÅŸtırmalarıyla bilinen Kalibrate ÅŸirketinin Küresel AraÅŸtırma Yöneticisi Ian Garland imzalı yazıda, bu raporun ÅŸirketleri tarafından 2004 yılında Türkiye’de benzin istasyonu yatırımları yapacak bir ÅŸirketin talebi üzerine bir saha araÅŸtırması olarak hazırlandığı, kendisi de bir Mormon olan Garland’ın raporu hazırlamak üzere Türkiye’deki iki Mormon’la çalıştığı anlatılıyordu. Yani aslında ortada gizli bir belge ya da casusluk yoktu. Brunson’un ise bu olan bitenlerle hiçbir ilgisi yoktu.
 
Brunson’un casusluÄŸuna gösterilen ikinci delilse, yine gizli tanık Dua’nın hakkında iddialarda bulunduÄŸu ve savcılığa belgeler verdiÄŸi Türkiye’deki Amerikan üslerinde görev yapmış Mormon bir asker olan Kenneth C. Abney ile ilgili iddialar. Ve Brunson’un onunla “yakın  irtibat  halinde  olduÄŸu, Kenneth C. Abney ile birlikte faaliyet icra ettikleri yönünde kuvvetli deliller.” Bu kuvvetli delillerin kaynağı yine gizli tanığın “irtibatlıydılar” iddiasıydı.
 
Yani ortada yine bir casusluk ya da Brunson’la ilgili bir belge yok. Gizli tanığın hakkında bilgi ve belge verdiÄŸi bir kiÅŸiyle irtibatı olmak Brunson’u da casus yapmıştı. 
 
71 yaşında halen ABD’de yaÅŸayan Abney, mahkemeye çaÄŸrılmadı, tanıklığına dahi baÅŸvurulmadı. Daha sonra Bloomberg’e konuÅŸtu ve Brunson’un adını 2016 yılında tutuklandıktan sonra duyduÄŸunu, Türkiye’deyken tanımadığını ve görüÅŸmediklerini söyledi.
 
Ama kolluk ve savcılık gizli tanığın iki cümlesinden baÅŸka aralarında bir irtibat olduÄŸuna dair delil olmayan Brunson’la Abney’i birbiriyle irtibatlı göstermek için dahiyane bir fikir buldu; HTS kayıtlarından tanışıklık çıkardı.
 
Her ikisinin cep telefonu numaraları,  2010 ile 2012 arasında üç kez Ä°zmir Alsancak’taki baz istasyonlarından sinyal vermiÅŸti. Yani iki yıl boyunca Alsancak’ta dolaÅŸmış herkes arasında rahatça kurulabilecek bir irtibat ikisinin birbirini tanıdığına delil yapılmıştı.
 
Hazır böyle bir delil yaratma makinesi bulunmuÅŸken aynı irtibat yine tanıştıklarına ve konuÅŸtuklarına dair gizli tanık ifadesinden baÅŸka bir delil gösterilemeyen Brunson ve FETÖ Ä°zmir imamı arasında da kuruldu.
 
Onlarında telefon numaralarından 2011 ila 2015 arasında dört yıl boyunca hatlarının Konak, Çankaya ve Alsancak'ta 293 kez birbirlerine yakın bazlardan sinyal verdiÄŸi tespit edilmiÅŸti.
 
Milyonlarca insanın yaÅŸadığı, gezdiÄŸi semtlerde onbinlerce insanın telefonları arasında bulunabilecek bu rakam gazetelerde “293 kez görüÅŸtüler” diye yazıldı.
 
Bu delillerle casusluk, darbe, FETÖ suçlamalarının zemini oluÅŸturulduktan sonra yeni gizli tanıklarla da PKK baÄŸlantısıyla ilgili suçlamalar yapıldı.
 
Ä°zmir’de 25 cemaatli bir kilisesi olan bir papaz, PKK’yı HristiyanlaÅŸtırıp, Hıristiyan bir Kürdistan kurmaya çalışmakla, ülkeyi böylece parçaladıktan sonra da geri kalan kısmını FETÖ’ye vermek istemekle suçlandı. Gizli tanıklar, üzerinde haç olan PKK bayraklı pasta kesmekten, kilisedeki sıraların üzerine Türkler oturamaz yazıları koyulduÄŸuna kadar deli saçması iddiaları sıraladılar. Cinayetten, dolandırıcılıktan hapiste yatan mahkumların savcılığa gönderdiÄŸi Brunson’u Gezi ayaklanmasını çıkarmak, Birinci Lig’i karıştırmaya çalışmakla suçlayan ifadeleri iddianameye eklendi.
 
Sonucun belli olduÄŸu son duruÅŸma öncesi bile savcılık soruÅŸturmaya yeni gizli tanıklar eklemeye devam etti.
 
Ama sonuçta bunca çabadan, tanıklıktan, iddiadan geriye terör örgütüne üye olmadan yardım ettiÄŸi suçlamasından verilen üç yıl hapis cezası, Türkiye’nin ABD’den gördüÄŸü pek de hoÅŸ olmayan muamele ve ekonomideki zorluklardan baÅŸka bir ÅŸey kalmadı.
 
Peki bunun sorumlusu kim?
 
Bu sorunun muhatabı hala Brunson’un neyle suçlandığıyla ilgilenmeden, yalan yanlış bilgilerle televizyonlarda, sosyal medyada ahkam kesenler deÄŸil.
 
Onların kafası net. Sorulara ihtiyaçları yok. Çok zorlanırlarsa “sen de ne kadar çok savunuyorsun” deyip cahilliklerini küstahlığa da çevirebiliyorlar.
 
Ama eÄŸer Ankara’da gerçekten sorumluluk duygusuyla Türkiye’nin başına bunu kimin bela ettiÄŸini merak edenler varsa bu sorunun cevabının aranacağı yer nereye çekersen oraya giden gizli tanıklar deÄŸil.
 
Bu soruÅŸturmanın her yerinde adaletle baÄŸdaÅŸmayan bir kötü niyet, önyargı ve beceriksizlik var. Bunun motivasyonunu bulmak, bundan ders çıkarmak devletin görevi. Büyükada’dan çıkarılmayan ders, Brunson davasından da çıkarılmazsa, bu kötü adalet pratikleri Türkiye’nin başına yeni sorunlar açmaya devam edecek.
 
Bir ülkenin dış politika tercihlerinin, ekonomisinin önyargılı ve kötü niyetli adli soruÅŸturmalarla bu denli etkilenmesi ciddi bir güvenlik sorunudur.
 
Ve bu sorun 25 cemaatli, üç çocuk babası Amerikalı bir misyoner rahibin yaratabileceÄŸinden çok daha ciddi bir sorundur...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.