Sosyal Medya

Kürsü

İsmail Kılıçarslan: Aslanın ceylanı yemesi de adalet gereğidir; erkeğin kadına, kadının erkeğe şiddet uygulamaması da adalet gereğidir

İsmail Kılıçarslan- Yeni Şafak



Dünyada yaratılmış herhangi bir tür arasında “eÅŸitliÄŸe dayalı bir iliÅŸki” biçimine inanmam. Ne kadınla erkek arasında, ne ceylanla aslan arasında, ne fille zürafa arasında… Türler arası iliÅŸkilerde iman ettiÄŸim kavramlar “düzen” ve “adalet” kavramlarıdır. Aslanın ceylanı yemesi de adalet gereÄŸidir; erkeÄŸin kadına, kadının erkeÄŸe ÅŸiddet uygulamaması da adalet gereÄŸidir.
 
Åžuna da inanırım: Toplumsal adaletin tesisi ancak dezavantajlı sosyokültürel gruplara yönelik hukuki ve/veya bilinç düzenlemeleriyle saÄŸlanabilir. Ne demek bu? Engellilerin haklarını hukuki garanti altına almadan toplumsal adaletten söz edemeyiz, çocukların haklarını hukuki garanti altına almadan toplumsal adaletten söz edemeyiz.
 
Söz konusu kadın hakları olduÄŸunda da durum benim açımdan aynıdır. Kadın hakları, çok çeÅŸitli gerekçelerle hukuki garanti altına alınması gereken bir toplumsal adalet meselesidir.
 
Bir adım ileri gidip ÅŸu “bilinç” meselesini de açayım. Kadınların, çocukların, engellilerin ve genelde tüm dezavantajlı sosyokültürel insan öbeklerinin toplumsallığı için onlara pozitif ayrımcılık uygulanmasını da desteklerim. Kadına ÅŸiddet en sert ÅŸekilde cezalandırılmalı, engelli istihdamı bir “avantaj” meselesi olarak ele alınmalı, çocuk hakları birincil meselemiz olmalıdır.
 
Fakat adaletin de, toplumsal bilincin de tesisi için bütün bunlar yetmez. Adalet, aynı zamanda “dezavantajı olmayan sosyokültürel insan öbekleri” için de tahakkuk ettiÄŸinde tecelli edebilir çünkü.
 
Ne demek istiyorum? Birkaç örnekle anlatayım. Hemen her boÅŸanma davasında 12 yaÅŸ altı çocukların velayeti anneye veriliyor ve gerekçe aÅŸağı yukarı ÅŸu kalıpla yazılıyor: “Bir çocuÄŸun en az 12 yaşına kadar anne ÅŸefkati ve sevgisine ihtiyacı vardır. Mezkûr çocuk anne ilgi ve ÅŸefkatine yoÄŸun olarak ihtiyaç duyacak yaÅŸta olduÄŸu için, alıştığı düzen ve ortam içinde bırakılması fiziksel ve ruhsal geliÅŸimi açısından yerinde olacaktır.”
 
Ä°ÅŸte toplumsal adalet böyle tesis edilmez. “Anne üstünlüÄŸüne” dayalı hukuk yaklaşımının “kadın hakları” ile bir ilgisi yoktur. Bazı evliliklerde babalar, annelere göre pekala daha iyi, pekala daha yetkin ÅŸekilde çocuk yetiÅŸtirebilirler. Hatta bazı durumlarda çocukların saÄŸlıklı ÅŸekilde yetiÅŸtirilebilmesi “anneden olabildiÄŸince uzak tutulması” ile mümkün olabilir ancak.
 
Evlilikte ve çocuk geliÅŸiminde babayı bir çeÅŸit “saksı” olarak konumlayan hukuk dilimiz adalete deÄŸil adaletsizliÄŸe, toplumsal düzene deÄŸil toplumsal kaosa yol açar.
 
Evladını çok seven bir babanın ciÄŸerparesini “cezaevi görüÅŸ günü gibi” 15 günde bir görmesinin yol açacağı yıkımı bir anlığına hayal edin lütfen. ÇocuÄŸunun annesiyle anlaÅŸamayıp ayrılan erkeÄŸi adeta çocuÄŸu ile cezalandırmak deÄŸil midir bu? Dahası, belki de baba deÄŸil anne bitiriyor evliliÄŸi. Buna raÄŸmen babaya “saksısın sen” muamelesi doÄŸru deÄŸildir.
 
Bir diÄŸer örnek nafaka meselesi… Mevcut haliyle erkeÄŸin belini bükmek üzere ortaya konulmuÅŸ bir zulüm düzeneÄŸi gibi iÅŸliyor nafaka hukuku. Åžimdilerde düzeltilmesi konuÅŸuluyor hatta. Umarım düzelir bu mesele.
 
DiyeceÄŸim odur ki “erkek hakları” diye bir baÅŸlığa da fena halde ihtiyacımız vardır bugün. Psikiyatrinin “duygusal ÅŸiddet fiziksel ÅŸiddetten daha önemli bir alandır” dediÄŸi dünyamızda ÅŸiddeti sadece elle kolla uygulanan ve sadece erkeklerin uyguladığı bir ÅŸey gibi kodlamak da yanlıştır, kadına “pozitif ayrımcılık” uygulamak adına erkek ve baba figürlerini örselemek de…
 
“ErkeÄŸin üstünlüÄŸü ile mücadele edeceÄŸiz” diye yola çıkıp “kadının üstünlüÄŸü” fikrine ilerlemek adaletle yakın-uzak ilgisi olmayan tuhaf bir adaletsizliÄŸi de beraberinde getirir.
 
Sanırım meselenin ek yeri “eÅŸit ve mutsuz insanlar mı olacağız, adil ve mutlu insanlar mı?” cümlesinde düÄŸümleniyor modern insan tekleri için.
 
Bu soruyu kadın-erkek ayrımını bir kenara bırakıp hep birlikte düÅŸünmeye baÅŸlamak gerekir.
 
Üstat Sezai Karakoç bitirsin bugün yazıyı: “Ey yeÅŸil sarıklı ulu hocalar bunu bana öÄŸretmediniz / Bu kesik dansa karşı bana bir ÅŸey öÄŸretmediniz / Kadının üstün olduÄŸu ama mutlu olmadığı / Günlere geldim bunu bana öÄŸretmediniz / Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı / Ama yine de eÅŸsiz zulümler iÅŸlediÄŸi vakitlere erdim / Bunu bana söylemediniz”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.