Sosyal Medya

Kürsü

Yasin Aktay- Aklanma telaşındakilerle avlanma peşindekilerin işbirliğiyle…

Yasin Aktay- Yeni Åžafak



Cemal Kaşıkçı’nın başına Ä°stanbul’daki S. Arabistan konsolosluÄŸuna girdikten sonra gelenler dünyanın neredeyse en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiÅŸ bulunuyor. Bu durum daha önce de ifade ettiÄŸimiz gibi Kaşıkçı olayını Türkiye ile S. Arabistan arasındaki bir mevzu olmaktan hızla çıkarmış bulunuyor. Konu artık bütün dünya kamuoyu ve kamu hukuku ile S. Arabistan arasındaki bir mevzuya dönmüÅŸ durumda.
 
Türkiye, kendi egemenlik sınırlarında böyle büyük bir ihlal olması dolayısıyla elbette olayın birinci derece takipçisi. Kaşıkçı’nın kendi vatandaşı olmaması onun kendi ülkesinin konsolosluk sınırları içine göz göre göre buharlaÅŸmasına kayıtsız kalmasını gerektirmiyor.
 
Neticede Kaşıkçı S. Arabistan konsolosluÄŸu sınırlarına kadar saÄŸ salim varmıştır. Kendi ülkesinin arazilerinden ise ÅŸimdiye kadar saÄŸ salim çıkabilmiÅŸ deÄŸil.
 
Åžimdi bu gerçeÄŸi biz elimizde ÅŸu ana kadar kamuoyuyla paylaşılmış tek açık ve kesin delil olarak sunduÄŸumuzda birileri hemen elimizde hiçbir ÅŸey olmadığını söyleyerek olayı basite aldığımıza yormaya kalkışıyor.
 
El insaf yani.
 
Bu delili az mı görüyorsunuz siz?
 
Bırakın baÅŸka delilleri sadece bu delile odaklandığımızda bile iÅŸin vahametini de iÅŸin içindeki bütün sır perdelerini buradan aralayabilirsiniz. BaÅŸka hiçbir senaryoya ihtiyaç duymadan bile Kaşıkçı’nın konsolosluk sınırları içine girmiÅŸ olduÄŸu halde hala normal yollarla çıkamamış olduÄŸu bilgisi olayın aydınlatılması için yeterince saÄŸlam bir zemin.
 
Ayrıca Kaşıkçı’nın kayboluÅŸundaki sorumluluÄŸun kime ait olduÄŸu konusunda da hiçbir kuÅŸku bırakmıyor bu durum. Savunma psikolojisi içinde saçmalamada sınır tanımayan S. Arabistan medyasının söylediklerinin ne önemi var? Onlar hala “girdi ve çıktı, gerisi Türkiye’nin sorumluluÄŸunda” sözünü bir sayıklama modunda ve devreye soktukları lejyoner troll ordusuyla tekrarlamaya devam ediyorlar. Tabi nasıl çıktığına dair ne bir delil ne bir görüntü gösterilebiliyor.
 
Kaşıkçı olayı vesilesiyle aslında insan gerçekliÄŸine ait bir tecrübeyi daha en acı biçimde yeniden yaşıyoruz: Kimsenin hakikati dinlemek gibi bir amacı veya hedefi yok. Herkes söylenen sözler içinde kendi duymaya karar vermiÅŸ olduÄŸunu duyuyor. Gerisine tam bir sağırlık sergiliyor ve duymayıp da duymak istediÄŸini uyduruyor.
 
Trollerde duyacak kulak ne gezer? Onlar zaten bir ÅŸey duymak için deÄŸil, uydurmak ve yaymak için varlar. Görevleri bu.
 
Kaşıkçı vakasında da insanların olayı baÅŸtan itibaren nasıl bir aceleyle neticeye ulaÅŸtırmış olduklarını görmek ÅŸaşırtıcı olmuyor. Bu esnada iki zıt karardan birine intisap etmek zorundasınız, yoksa iki tarafın da hedefi olabilirsiniz. Ä°htiyatlı ve temkinli cümleleriniz hemen iki tarafça da karşı tarafa yazılarak bir anda iki ateÅŸ arasında kalabiliyorsunuz.
 
“Benim elimde Kaşıkçı’nın öldürüldüÄŸüne dair kesin bir bilgi yok” sözüm bir anda Arabiya kanalında veya resmi Suud medyasında, “Kaşıkçı’nın ölmemiÅŸ olduÄŸunu” haber veriyormuÅŸum gibi yayınlanıyor. Oysa ben sadece “benim elimde” öldüÄŸüne dair bir bilgi veya delil yok diyorum. Bu, adli ve güvenlik birimlerinde olmadığını söylemek anlamına gelmiyor. Açıkçası adli ve güvenlik birimlerinde hangi delillerin olduÄŸunu da gerçekten bilmediÄŸim için bu konuda basına yansıyan bilgileri doÄŸrulayabilecek ve yanlışlayabilecek durumda da deÄŸilim. Resmi bir açıklama yapılıncaya kadar benim konumumun böyle olmasından daha doÄŸal bir ÅŸey olmaz.
 
“Bu aÅŸamada ben hiç kimseyi itham etmiyorum, Suud devletini de itham edemem” diyorum, garip bir biçimde yine Suud medyası benim bu iÅŸi “Suudiler hiçbir ÅŸekilde itham edilemez, onlar bu iÅŸte masumdur” dediÄŸim ÅŸeklinde manÅŸete taşınıyor. Oysa ben aynı cümlenin sonraki kısmında “soruÅŸturma tamamlanmadan önce, eldeki bütün veriler toplanıp ortaya konmadan hukuki olarak S. Arabistan tarafını veya baÅŸka kimseyi itham edemeyiz” diyorum.
 
Suud medyasının bir kısmı aklanma telaşıyla bu iÅŸe bu ÅŸekilde atlarken bizim cenahta da bu ihtiyatlı sözlerimiz daha radikal bir biçimde gerçekten de S. Arabistan’ı bu iÅŸten aklama çabamız olarak okunuyor. Biri aklanmanın telaşında birisi ise bulanık suda avlanma peÅŸinde.
 
Allah aÅŸkına tam da bu baÄŸlam içinde “soruÅŸturma aÅŸamasında kimseyi itham edemeyiz” demenin neresi S. Arabistan’ı veya baÅŸka herhangi bir ÅŸüpheliyi aklamak anlamına geliyor? Kimin elinde gerçekten nasıl bir kesin delil var da, bu hükme varmış da infaza bile kalkışıyor?
 
Sergilenen akıl tam bir linç ve “konuÅŸturmayın, vurun” aklı ve bu aklın sosyal medya üzerinde bu kadar kabarmış olması ülke için gerçekten hayra alamet deÄŸil.
 
Neticede açıklamaya muhtaç çok önemli bir gerçek hala açıklanmamış ve bu da yeter diyoruz: “Kaşıkçı konsolosluÄŸa girdi ama çıkamadı, nereye gitti?” Bu gerçeklik, hali hazırda konsolosluk görevlilerinin hepsini, S. Arabistan’dan o gece gelen 15 kiÅŸiyi birinci derecede ÅŸüpheli yapıyor ama henüz mahkum kılmıyor.
 
Bunların kendi başına hareket ettiklerini de düÅŸünmeyeceÄŸimize göre, soruÅŸturmanın sınırları hukukun mümkün kıldığı bütün sınırlara kadar uzanacaktır.
 
Suud medyası bir yandan kendini bu ÅŸekilde bana atfettiÄŸi sözlerden medet umarak telaÅŸla aklamaya çalışırken bir yandan da ÅŸahsımı (Turan Kışlakçı ile birlikte) itibarsızlaÅŸtırma gayretine devam ediyor. Sosyal medyada dolaÅŸan fotoÄŸraflar üzerinden istedikleri senaryoları yazsınlar. Yaptıkları hiçbir ÅŸey bizi Kaşıkçı’nın konsolosluÄŸa girerken omuzumuza yüklediÄŸi emanetin gereÄŸini yerine getirmekten hiç kimse bizi alıkoyamayacaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.