Yasin Aktay- Sorulursa Cemal Kaşıkçı’nın günahı neydi?
Follow @dusuncemektebi2
Yasin Aktay- Yeni Åžafak
Cemal Kaşıkçı’nın başına gelmiÅŸ görünen ÅŸeylerin sadece ÅŸahsına yönelik bir eylem olmadığını aynı zamanda Türkiye’ye yönelik de bir operasyon olduÄŸunu söylemiÅŸtik. Sadece iki gün içinde ortaya çıkan yeni gerçek, bu saldırıyı bütün özgür dünyanın, onurlu dünyanın üstüne almış olduÄŸudur.
Bu vahim ve vahÅŸi eylem bütün dünyada beklenebileceÄŸi gibi büyük bir infiale yol açmış bulunuyor. Bu mızrak hangi çuvala sığacak diye sormuÅŸtuk, ilk anda apar topar telâÅŸla üzerine örtülen yamalı çuvallar hiçbir ÅŸeyi örtemediÄŸi gibi her ÅŸeyi daha ayan beyan ortaya koymaktan baÅŸka bir iÅŸe yaramadığı gibi ismi ve başına gelenler dünyada büyük bir deÄŸiÅŸim talebinin sembolü haline gelecek gibi görünüyor.
Kaşıkçı, konsolosluÄŸa girerken niÅŸanlısı Hatice Hanım’a uzun süre çıkmazsa bana ve Turan Kışlakçı’ya haber vermesini tembihlemiÅŸti. Ne yazık ki ÅŸu ana kadar ortaya çıkan verilere göre bize haber iletildiÄŸinde iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸ bile. Onu koruma, onun için saÄŸken bir ÅŸeyler yapma imkanımız hiç olmamış. DoÄŸrusu bu bize yüklediÄŸi emanetin ağırlığını daha da artırıyor. Fikirleri ve duruÅŸunu büyük bir takdirle ve onaylayarak takip etmekte olduÄŸum Kaşıkçı’nın kaçırılmasına veya (halen bir iyimserliÄŸi korumaya çalışıyorsak da) vahÅŸi bir biçimde öldürülmesine mani olamadık. Onun birçok açıdan bizi içine soktuÄŸu mahcubiyet tarif edilmez boyutlarda. Ancak onun bıraktığı emanet sadece kendi hayatı deÄŸil, kendisinin de hayatından daha fazla önemsediÄŸi mücadelesi:
Ä°slâm dünyasında insan haklarının güçlendirilmesi, demokrasinin geliÅŸmesi, ifade özgürlüÄŸünün ve bütün özgürlüklerin temin edilmesi, insanlık onuruna hak ettiÄŸi önemin verilmesi, yolsuzluÄŸun bitirilmesi ve devlet yönetiminde ÅŸeffaflığın saÄŸlanması…
Bütün bu deÄŸerleri merkeze alarak yaptığı konuÅŸmaların birilerine rahatsızlık vermesi aslında kaçınılmaz bir ÅŸey. Biz, esasen bu rahatsızlığı her zaman verdik, vermeye de devam edeceÄŸiz. Kendisi bu konularda Türkiye’nin kat ettiÄŸi mesafeyi büyük bir takdirle ve sevinçle izliyor ama bu konularda da Türkiye’deki eksiklikleri gerektiÄŸinde eleÅŸtirmekten geri durmuyordu. Ama eleÅŸtirileri hiç rahatsızlık vermiyordu. Çünkü samimiydi, art niyetli deÄŸil yapıcıydı, hasmâne deÄŸil dostâneydi. Aslında kendi ülkesinin yöneticilerine yönelik eleÅŸtirileri de öyleydi ama onlar rahatsız oluyorlardı. Samimiyet eksikliÄŸi, art niyetlilik ve hasımlık bu kez Kaşıkçı’nın kendisinde deÄŸil eleÅŸtirdiklerindeydi.
Kaşıkçı’nın en çok rahatsızlık yaratan eleÅŸtirileri, belli ki, kendi ülkesinde son zamanlarda aydınlara, âlimlere ve gazetecilere yönelik keyfi tutuklamalara yönelik olanlarıydı. Kendisi de ülkesinde kalsa tutuklanacağını bildiÄŸi için özgürlüÄŸünün bedelini bu haksız ve keyfi biçimde tutuklananların durumunu anlatarak bir nebze ödemeye çalıştığını söylüyordu.
Aslında başına gelenler vesilesiyle, kendisinden bir emanet de olarak, bu konuda daha fazla konuÅŸmamız gerekiyor. Çünkü o bu konuda susmanın caiz olmadığını düÅŸünüyordu.
S. Arabistan’ın bugünkü yönetiminin kendi muhaliflerini susturma tarzı ciddi bir küresel sorun haline gelmiÅŸ durumda. Konu artık bir ülkenin iç sorunu olmaktan çıkmıştır.
Ä°slâm dünyasına malolmuÅŸ büyük Ä°slâm âlimlerinin teker teker hiçbir sebep gösterilmeksizin tutuklanmaları ve ağır hapishane ÅŸartlarında tutulmaları, bütün Ä°slâm dünyasının vicdanını sızlatıyor.
Bir sürü hastalıkla boÄŸuÅŸmakta olan önde gelen âlimlerden Selman el Avde, Sefer bin Abdurrahman el-Havali ve bunlar gibi bütün Ä°slâm dünyasında saygı gören ilim sahiplerinin hiçbir gerekçe gösterilmeden hapiste tutulması S. Arabistan’ın iç meselesi deÄŸil, bütün Ä°slâm dünyasının meselesidir.
Yapılan reformları eleÅŸtirdikleri için âlimlerin tutuklanmasını veya susturulmasını eleÅŸtiren yine çok büyük Ä°slâm âlimlerinden Prof. Abdulaziz el Fevzan’ın tutuklanması ve akıbeti meçhul biçimde hapse koyulması Kaşıkçı’nın da ülkesinin yönetiminde en çok eleÅŸtirdiÄŸi konuydu. Bu eleÅŸtirilerinin bedelini bu ÅŸekilde ödemek durumunda bırakılması S. Arabistan’da iÅŸlerin bu noktada hiç de iyi gitmediÄŸine ÅŸok edici bir dikkat çekmiÅŸ oluyor.
Bu arada S. Arabistan medyasında Kaşıkçı’nın en iyi ihtimalle kaçırılması, daha kötü ihtimalle öldürülmesini olayın başında, bir muhaberat operasyonu baÅŸarısı olarak lanse etme yönünde bir hazırlık olduÄŸu anlaşılıyor. Orada da yanlışlarla doÄŸruların birbirine karıştığı laçka bir durum vardı tabi. Interpol ile iÅŸbirliÄŸi içinde bir suçlunun paketlendiÄŸi haberi girildi Kaşıkçı’nın kaybolduÄŸu saatlerde.
Bir defa Kaşıkçı’nın Ä°nterpol’de aranma kaydı yoktu, ikincisi, bu olayda istihbarat veya operasyonel baÅŸarı sayılabilecek hiçbir yan yoktu. Konsolosluk görevlilerine güvenerek kendi ülkesinin toprağına giren korumasız bir insana o anda her ÅŸey yapılabilir ama yapılan hiçbir ÅŸeye istihbarat baÅŸarısı demek mümkün deÄŸil.
Kaşıkçı bir yerlerde saklanırken bulunup, sessiz sedasız paketlenip bir yere nakledilmemiÅŸ. Tam tersine her tarafından dökülen, her ÅŸeyi yüzlerine gözlerine bulaÅŸtıran bir ekibin saçma sapan acemice bir iÅŸiyle karşı karşıyayız.
Bütün bunların neticesinde sorulursa ki “Cemal Kaşıkçı’nın günahı neydi” diye, söyleyelim: Günahı güvenmekti.
BaÅŸta kendi ülkesinin insanlarının kendisine bu iÅŸi yapamayacaklarına güvendi.
GeliÅŸmesine çok büyük emek sarf ettiÄŸi Suudi Arabistan ve Türkiye iliÅŸkilerinin düzeyine güvendi.
Bu iliÅŸkileri bozmayı Suudi Arabistan tarafının göze alamayacağına güvendi.
Her yerde böyle bir ÅŸey olsa bile Türkiye’de böyle bir ÅŸeyin yapılamayacağı inancına güvendi.
Daha önemlisi kendi ülkesinin topraklarına korumasız bir misafir olarak girdiÄŸinde kendisine bir zarar verilmeyeceÄŸine güvendi.
Çünkü kendi ülkesinin geleneklerine güvendi. Kendi ülkesinin insanlarının o kadar da yozlaÅŸmamış, kendi örflerine, geleneklerine bu kadar da uzaklaÅŸarak tefessüh etmemiÅŸ olabileceklerine güvendi.
Güvenmek bir günah mıdır?
Elbette bu, cezası bu dünyada böyle ödenmiÅŸ olsa da Ä°lâhî Mahkemede baÅŸka türlü dağıtılan bir cezadır.
Henüz yorum yapılmamış.