Güncel
McKinsey tartışmaları sürüyor: Bu insanlar düşüncelerini paylaştılar diye neye ihanet etmiş olabilirler acaba?
Yeni Akit gazetesinden Ali Osman Aydın McKinsey Danışmanlık şirketi ile ilgili başlayan tartışmaları köşesine taşıdı.
Erdal amca… Bakkalımız… 65 yaşında. 4 oÄŸlu da askerlik yapmış. Siyasete girdiÄŸinden beri Recep Tayyip ErdoÄŸan markasına oy veriyor. Son geliÅŸmelerden, artan fiyatlardan, müÅŸteri memnuniyetsizliÄŸinden rahatsız. “KeÅŸke ÅŸu McKinsey denilen Amerikan ÅŸirketiyle çalışmasalardı.” diyor.
****
Üst mahalleden Rasim abi. Sanayide oto tamirciliÄŸi yapıyor. YaÄŸlı dükkan duvarlarından birinde Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın afiÅŸi asılı. Üzerinde, “Ä°stanbul emin ellerde.” yazıyor. AfiÅŸin üzerindeki tarih, “1994”ü gösteriyor. Rasim usta kafasını sallayarak “Bula bula Amerikan ÅŸirketini mi buldular danışmanlık yaptıracak, yerli ÅŸirketler yok mu bu iÅŸi yapacak?” diyor.
****
Tekin… 25 yaşında. Kasiyerlik yapıyor. Ak Parti iktidarında büyüdü ancak hiçbir zaman Ak Parti’ye oy vermedi. Son zamanlarda CumhurbaÅŸkanının Amerika’yı hedef alan söylemlerini haklı olarak, yumruklarını sıkılı dinledi. Dolar kurunun yükseliÅŸini öfkeyle izledi. Çirkin muhalefete bulaÅŸmadı. Bunları bir memleket meselesi olarak gördü. Tekin, “Amerikan firmasından alınan danışmanlık hizmetini duyduÄŸumdan beri canım sıkkın, bu durumu hazmedemiyorum.” diyor.
****
Sezgin. Ä°kinci çocuÄŸunu bekliyor. Ak Parti ne zaman büyük bir miting planlasa Sezgin hemen akrabalarını organize ediyor. Çünkü, sezgin mitinglere akrabalarını götürmeyi bir görev addediyor. O bunu gönüllü olarak yapıyor. Sezgin, “Bizi ekonomik olarak çökertmek isteyen ülkeden danışmanlık almayı, benim aklım almıyor.” diyor.
****
Unutmadan, bu kiÅŸilerin tamamı, CumhurbaÅŸkanının “Dolarlarınızı bozdurun!” çaÄŸrılarına, dolarlarını anında Türk lirasına çevirerek cevap verdiler.
“Ey Amerika! Ey Avrupa!” nidalarına her zaman, hasbi bir ÅŸekilde destek oldular.
Vergilerini ödediler, askerliklerini yaptılar, oy kullandılar…
Yine unutmadan bu insanların neredeyse tamamı 15 Temmuz’da, hem de henüz “meydanlara çıkın” diye bir açıklama yapılmamışken, sokaklara çıktılar…
***
Fakat bu insanların “ihanet” içinde oldukları söyleniyor…
Hayır, terör örgütleriyle baÄŸlantılı oldukları için deÄŸil…
Siyaset kurumu, McKinsey ile yapılan anlaÅŸmayı eleÅŸtirenleri “cehalet” veya “ihanet” denklemine hapsettiÄŸi için.
Yani siyaset, “Ben ÅŸu nedenlerle McKinsey firmasıyla anlaÅŸtım.” dedikten sonra birileri hala yorum yapıyorsa onlar ihanet içinde olmuÅŸ oluyorlar…
Bu kadar basit…
****
Söyledikleriniz hakikatin ta kendisi olsa da insanların söylediklerinizi dikkate almama, bildiklerini okuma, canları ne istiyorsa onu ifade etme hakları vardır.
Kimse kimsenin istediÄŸi gibi düÅŸünmek, inanmak, konuÅŸmak zorunda deÄŸildir.
Siyasetin görevi özgür düÅŸüncenin ifade edilerek geliÅŸmesine alan açmak ve söylenen ÅŸeylere toleransla yaklaÅŸarak halkın taleplerini anlamaya çalışmaktır.
Özgürce düÅŸünmek ve düÅŸüncenin nasıl isteniyorsa öyle ifade edilmesi siyaset tarafından insanlara bahÅŸedilmiÅŸ bir hak deÄŸildir. Bilakis, dini referanslarımızın, yüzlerce yıllık modernleÅŸme sürecimizin bir sonucudur ve bedeli ödenmiÅŸtir.
Siyasetin aldığı hayati kararları eleÅŸtirmek, tartışmak vergisini veren, oy kullanan her yurttaşın en doÄŸal hakkıdır. “Ekonomik gerçekler, uluslararası dengeler”söylemiyle insanların alınan kararları sorgulamadan kabul etmesini beklemek, sorgulayanları “cahil ya da hain” ilan etmek, en küçük eleÅŸtiride “beka” ürpertisi duymak, eleÅŸtiriyi “algı operasyonu” olarak görmek saÄŸlık belirtisi deÄŸildir. Hele de alınan kararlar tarz-ı siyasetinizle, söylemlerinizle aleni bir ÅŸekilde çeliÅŸiyorsa insanlar bu çeliÅŸkiye dikkat çekmek durumundadırlar. Bu demokratik toplumun gereÄŸidir... Ayrıca Ä°bn Haldun’dan bir hatırlatma yapmak gerekirse, iktisadi teÅŸebbüs ancak özgür ortamda meydana gelebilir.
Dolayısıyla ayrıştıran, yok sayan, yaftalayan “cehalet ve ihanet” denklemi ifadesi ağır ve kabul edilemez bir ithamdır. Vatanını seven, vergisini veren, hayatında çöp kovasını bile devirmemiÅŸ yukarıda hikayelerine yer verdiÄŸimiz insanlar, sadece düÅŸüncelerini paylaÅŸtılar diye neye ihanet etmiÅŸ olabilirler acaba?
Siyaset bunun cevabını vermelidir…
CAMÄ°LER BÄ°LÄ°NÇLENME MEKANIDIR
Camiler ve din görevlileri haftasındaymışız.
O halde ÅŸu mühim meseleyi açmakta fayda var.
Ä°yiliÄŸi tavsiye etmek, kötülüÄŸü engellemek herkesin üzerine farz deÄŸil mi?
Ama imamlar iÅŸleri dolayısıyla bu konuda daha fazla sorumluluk içindeler.
Peki, iyiliÄŸi tavsiye etmek ve kötülüÄŸü engellemek görevleri olan din adamlarımız, neden hiç vaazlarda popüler kültür meselelerine girmiyorlar?
Oysa cami cemaati dediÄŸiniz topluluÄŸun büyük kısmı, yaÅŸ ve gelir grubu sosyolojisi düÅŸünüldüÄŸünde tam da televizyon izleyicisidir.
Åžu hep eleÅŸtirdiÄŸimiz berbat yapımları, yarışmaları, vahÅŸi haber bültenlerini izleyen topluluk yani.
Böyle söylediÄŸimiz için yalnızca cami cemaatini kastediyoruz sanılmasın.
Türkiye’de televizyonun kapsama alanına girmeyen sosyal grup yok.
Peki imamlarımız çok anlaşılabilir nedenlerle çeÅŸitli konularda vaazlar verdikleri halde neden hiçbir hutbede dizilerle ilgili tek kelam etmezler. Survivor gibi yarışmalardan bahsetmezler. Magazin programlarına deÄŸinmezler. Bunların zararlarından elbette…
Neden cemaate, televizyon içerikleri konusunda seçici olmalarını; ailelerini ÅŸiddet, müstehcenlik ve yozlaÅŸmış içeriklerden korumalarını; zararlı içeriklerle ilgili muhakkak RTÜK’e görüÅŸlerini bildirmelerini söylemezler.
Bu kadar güncel, bu kadar hayatın içinden bir meseleye itiraz diyanetten gelmeyecekse kimden gelecek söyler misiniz?
Televizyondan sokaklara taÅŸan ve her yanı saran “yozlaÅŸma ve ahlaksızlık” diyanetin gündeminde yoksa, o gündemde ne var merak ediyorum?
Abdesti bozan ÅŸeyler mi?
Olaya, “Bunlar bizim meselemiz deÄŸil.” diye bakılıyorsa, o halde birkaç sene önce CumhurbaÅŸkanı evlilik programlarıyla ilgili ÅŸikayetini dillendirdiÄŸinde neden tüm camilerde bu konunun konuÅŸulduÄŸunu diyanete sormak gerekir.
Hayır! Ä°nsanı ilgilendiren ne varsa bu dini de ilgilendiriyordur ve din adamı olmak (böyle zikredildiÄŸi için bu ifadeyi kullanıyorum) yalnızca belli vakitlerde belli ÅŸeyleri yapmaktan ibaret olamaz. Din adamı cemaatinin, toplumunun kültürel meseleleriyle ilgili de tutum sahibi olmak durumundadır.
Hayattan kopuk din olamaz.
Hayatın gerçeklerinden soyutlanmış din adamlığı veya camii olamaz.
Olursa eksik olur.
Marufu tavsiye etmek, münker konusunda uyarıda bulunmak özellikle din adamının ertelenemez vazifesidir.
Din görevlileri haftasında, vergisini veren bir vatandaÅŸ olarak din adamlarından tek isteÄŸim televizyon yayınlarına karşı cemaati tekrar tekrar uyarmaları.
Cuma cemaati, bunun için bulunmaz bir fırsat…
Henüz yorum yapılmamış.