Kürsü
Abdurrahman Dilipak: İşi ehline vereceksiniz. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek!
Follow @dusuncemektebi2
Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit
Bu yazdıklarımı, son yıllarda belki onlarca defa, tekrar tekrar yazdım. Yeni bir ÅŸey yok yazının yarısında. Biliyorsunuz mütedeyyin bir Müslüman en az günde 40 kez Fatiha’yı okumak zorunda. Ben de “uyarı” nitelikli ayetleri yazıyorum zaten. Belki uyarılara dikkat etsek, bu kadar çok tekrara gerek kalmazdı, ama durum ortada! Onun için kimse kızmasın. Hani derler ya, “Ettekrarü vel ahsen, velevkane 180..”
Gelecek günlerin insanlık, Ä°slam dünyası, bölgemiz ve ülkemiz için ne getireceÄŸini mi merak ediyorsunuz? Bizler neyle meÅŸgul ettiÄŸine bakın.
Allah bir ÅŸeyi murat etti mi, O onun esbabını da (sebeblerini de) yaratır. Yoksa Allah (c.c) iradesini gerçekleÅŸtirmek için kimseye, hiçbir ÅŸeye muhtaç deÄŸildir. Kimse Allah’ı hiçbir ÅŸeye, ne kıyamete, ne de iktidara, zenginliÄŸe mecbur edemez. Allah’tan baÅŸka hiç bir ÅŸey ezeli olmadığı gibi, ebedi de deÄŸildir. Belki 40 defa yazdım, yine yazıyorum:
- Allah bizi mallarımız canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.
- Her topluluk layık olduÄŸu gibi idare olunacaktır. Biz kendi hakkımızdaki hükmü deÄŸiÅŸtirmedikçe, O bizim hakkımızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmeyecektir.
- Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir. O yeryüzünü bize mescid kılmak istemektedir. Bizi yeryüzünün varisi kılmak istemektedir.
- Allah servet ve iktidarı, halklar ve ülkeler arasında evirir-çevirir..
- Her ÅŸey, ÅŸeytan da Allah’ın iradesine tabidir, biz O’nun rızasına talibiz. Bizim görevimiz O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olmaktır.
Herkesin bir kaderi var. Kaderimiz aynı zamanda imtihanımızdır. Kimse kaderinin kurbanı deÄŸildir. O, o kiÅŸi hakkında Allah’ın iradesidir. Ve kaderin deÄŸiÅŸmesi de söz konusu deÄŸildir. GeçmiÅŸi bilen Allah, geleceÄŸi de bilir ve geleceÄŸi ona göre yaratır. Daha doÄŸrusu O’nun iradesi dışında gelecek de yoktur. Kaldı ki, biz zamanın ve mekânın neresindeyiz, onu da biliyoruz. Ruh nedir onu da tam olarak bilmiyoruz.
Tek gerçek var. O da imtihan oluyoruz.
Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, “ol” deyince olduran “öl” deyince öldüren, kadere, rızka ve ecele hükmeden bir Allah’ımız var. O zaman ne gam.
“Åžöyle olursa böyle olur, böyle olmazsa ÅŸöyle olur” demeyin, olacak olan olacağına varır. Burada önemli olan bizim bu “oluÅŸ” süreci içinde ne yaptığımız, nerede durduÄŸumuz, ne söylediÄŸimiz. Yoksa;
- Bize hayır gibi gelen ÅŸeyde ÅŸer, ÅŸer gibi gelen ÅŸey’de Allah hayır murat etmiÅŸ olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir.
O zaman ne gam! Bu korku, bu telaÅŸ niye! Bizden ÅŸöyle dememiz istenir:
- Rabbim bize hakkı hak, batılı batıl göster, hakta toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uÄŸrayanların deÄŸil.
“Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır” denmedi mi bize, hem de “Misgale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin ÅŸerran yerah”. O zaman ne gam. O “Mekerallahu…” denmedi mi bize. Allah tuzak kuranları ve kapalı kapılar arkasında fısıldayarak konuÅŸanları gördü ve duydu. O onların tuzaklarını kendi baÅŸlarına geçirecek olandır. Ne isteyecekseniz Allah’tan isteyin, sığınacak birini arıyorsanız O’na sığının.
Sakın dua ediyormuÅŸ gibi yapıp, O’nu kendi “zannınıza” ikna etmeye çalışmayın. Sakın O’na akıl öÄŸretmeye kalkmayın, sakın O’na hatırlatmaya çalışmayınız. O’na “Sen her ÅŸeyi hakkı ile bilensin” deyin, “Biz senden razıyız, yeter ki, sen bizden razı ol Rabbim” deyin.
Mallarınız, canlarınız, sevdikleriniz sizin için “fitne” olabilir. Ä°htirasla istediÄŸiniz her ÅŸey imtihanınız olur. “AÅŸk” ve “öfke”den sakının. Her ikisi de aklı zail eder. Ä°man edenlerden, ameli salih olanlardan, sabredenlerden ve sabrı tavsiye edenlerden olalım. Allah sizinle ise “Mahzun olmayacaksınız”. Onun için Allah’ın yardımının size/bize ulaÅŸmasını engelleyen iÅŸler, kiÅŸiler, fasıklar, zalimler, cahiller, muhteris, müstekbir kiÅŸilerden uzak duralım. “Zalimlere, Fasıklara (…) yardım etmeyin sonra ateÅŸ size de dokunur” denmedi mi bize.
Ä°ster siyaset, ister iktisat, ister içtimai meselelerle ilgili olsun, bizim için temel davranış modeli bu.
Unutmayalım ki, “Allah cahil ve zalim bir topluluÄŸa yardım etmez.” Onların başına pislik yaÄŸar. Onlar kurtuluÅŸa erenlerden de deÄŸildir. Allah onların iÅŸlerini sarp daÄŸlara sardıracak.
Ä°ÅŸi ehline vereceksiniz. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek.
Haksızlık kimden gelir, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalimlere karşı olacaksınız. Zalim babanız da olsa, mazlum düÅŸmanınız da olsa. Bir topluluÄŸa olan öfkeniz, sizi onlar hakkında adaletsizliÄŸe sevketmeyecek.
Biliyorsunuz, haksızlıklar karşısında susan dilsiz ÅŸeytandır. Çalan bürokrat, rüÅŸvet alan bürokrat hırsızdır. Yalancıdır, sahtekârdır. Zalimdir.
Bakın vekâleten iÅŸ yapanlar, yani politikacılar ve bürokratlar, bir ÅŸey yaparken, bir söz söylerken, ne maksatla söyledikleri kadar dinleyenlerin o sözden ne anlayacaklarını, müfsitlerin o sözleri nasıl çarpıtacakları konusunu da dikkate almaları gerekir. Ben yaptım olmaz. Atamalar yaparken de buna dikkat etmek gerekir. Mesela ÅŸu McKinsey anlaÅŸmasını halka zor anlatırsınız. Bütün kamu kaynaklarının yabancı bir kuruluÅŸ tarafından incelenmesi doÄŸru deÄŸil. Bunu bir yerli firma yapabilir ve onlar gerek gördüklerinde yabancılardan destek alabilirler. McKinsey’i göklere çıkaranlara kanmayın. McKinsey’i eleÅŸtirmeyi ErdoÄŸan’ı, AK Parti’yi, eleÅŸtirmek olarak göstermeye çalışanları bir kenara not edin, bana kalırsa.
Bazı ÅŸeyler, iÅŸler, atamalar ÅŸüyuu vukuundan beter yorumlara sebeb oluyor. Yapılan iÅŸler sebeb ile ErdoÄŸan’ın karizması zarar görmeye baÅŸladı. Seçime giderken ve ekonomik bir darboÄŸazdan geçilirken bu tür olaylar konusunda çok daha dikkatli olmak gerekiyor.
KeÅŸke atamalar konusunda, yerli yersiz, politikacıların ailesi ve yakın çevresinin adı, doÄŸru-yanlış bu kadar çok kullanılmasa. Bu konuda içeriden de bazı uyarılar var ama dinleyen yok sanki. Her seviyede bu tür söylentiler maalesef had safhada.
Siyasilerin ailelerinin idari, siyasi ve ekonomik konularda müdahalelerine iliÅŸkin söylentiler devlete de zarar verir, bu kiÅŸilere de. Aile fertlerinin siyasete müdahaleleri her zaman, her yerde sorun oldu. Fatih ve Cem Sultanı biliyorsunuz. Hz. Peygamberin vekâlet için bir iÅŸareti olmadı ama 2 damadı ve 2 kayınpederi siyasete girdi. 3 halife ÅŸehid edildi. Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başında Hz. Ebubekir’in oÄŸlu vardı. Hz. Ali ile Hz. AiÅŸe’nin arası da çok iyi deÄŸildi. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in başına gelenleri biliyorsunuz. Kerbela’yı da. Bu iÅŸler Hz. Ä°brahim zamanında da böyleydi. Erbakan’ın çocuklarının durumunu biliyorsunuz. Bundan sonra da bu iÅŸler böyle olacak.
BoÅŸuna “siyaset etmek” (adam öldürmek), “Siyaset gömleÄŸi” (Ä°dam gömleÄŸi), “Siyaset Meydanı” (Adam asılan meydan), “Siyasetgah” (Ä°dam sehpası) anlamına gelmiyor. Ä°nsanlara makam, servet ve ÅŸöhret nasıl da sevimli gösterildi. Oysa kiÅŸi kendinin ve ailesinin sorumluluÄŸunu üstlenmek konusundan bile acizken, baÅŸkalarının sorumluluÄŸunu üstlenmek konusunda ihtirasla hareket edenleri anlamak benim için çok kolay deÄŸil. Bu iÅŸ, bilenler için “AteÅŸten gömlek”tir. KeÅŸke siyaset erbabı Hz. Ömer’in bu konudaki öÄŸütlerini, Hz. Ali’nin Malik b. EÅŸter’e gönderdiÄŸi mektubu bir okusalar. Selam ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.